Yargıtay 5. Hukuk Dairesi E: 2006/12852 K:2007/1147 T:06.02.2007
Arazi niteliğindeki taşınmaza gelir metoduna göre değer biçilmesi yöntem itibariyle doğrudur. Devamını Oku
Arazi niteliğindeki taşınmaza gelir metoduna göre değer biçilmesi yöntem itibariyle doğrudur. Devamını Oku
Hükme esas alınan bilirkişi raporlarında gerekçesi belirtilmeden emsal taşınmazlar ile dava konusu taşınmaz için Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan metrekare değerleri arasındaki oranın tamamen tersine oran kurulmak suretiyle değer biçilmiştir. Bu nedenle, raporlar hüküm kurmaya yeterli olmadığı halde, bu durumun açıklıkla bozma ilamında belirtilmediği Devamını Oku
Kamulaştırılan taşınmazın tapu kaydında “korunması gerekli tabiat varlığı” şerhi bulunmakta ve Belediye Başkanlığı yazısında da “Yapı düzeni korunacak, yoğunluğu dondurulacak tarihi sit alanı”nda kaldığı belirtilmektedir. Değinilen bu ve benzeri kısıtlamalara tabi bulunmayan emsal taşınmaz ile dava konusu taşınmazın yapılan karşılaştırması sonucunda tespit edilen değerinden, kısıtlama oranına denk düşecek belli bir indirim yapılması gerektiğinin düşünülmemiş olması doğru görülmemiştir. Devamını Oku
İhtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak tahliye davalarının belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde bu kanunun 328. maddesinde fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açılması gerekir. Kiraya veren, daha önce veya en geç davanın açılması için öngörülen sürede dava açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse dava, bildirimi takip eden uzayan bir kira yılı sonuna kadar açılabilir. Dava açma süresi kamu düzenine ilişkin olup, davalı ileri sürmese bile mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir. Devamını Oku
Kira tespit davaları BK 345 gereğince yeni dönemin başlangıcından en geç otuz gün önceki bir tarihte açıldığı halde, ihtiyaçtan tahliye davaları sözleşmenin bitim tarihinde açılır. Sözleşme bitmeden otuz gün önce açılan ihtiyaçtan tahliye davasında Mahkemenin BK 350 gereğince süre yönünden davanın reddine karar vermesi gerekir. Devamını Oku
Türk Borçlar Kanununun 350/1 ve 351. maddesine göre işyeri ihtiyacına dayalı olarak açılan tahliye davalarında ihtiyaçlının kirada olması halinde ihtiyacın varlığının kabulü için ihtiyaçlının ya tahliye tehdidi altında bulunması veya kiralananın yapılacak iş için daha üstün nitelikte olması, en azından halen iş yapılan yerle eşdeğer nitelikte bulunması gerekir. Eşdeğerlik durumu varsa mülkiyet hakkına üstünlük tanınmalıdır. Bu iki halden birisinin varlığı ihtiyacın kabulü için yeterlidir. Her iki halin birlikte olması gerekmez. Devamını Oku
İhtiyaç iddiasına dayalı davalarda tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Devamlılık arzetmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi, henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı tarihte ihtiyaç sebebinin varlığı yeterli olmayıp, bu ihtiyacın yargılama sırasında da devam etmesi gerekir. Devamını Oku
TBK’nun 310. maddesi gereğince kiralananın mülkiyetinin kiralayan malik tarafından üçüncü kişiye devri ile birlikte, kiralayan ve kiracı arasındaki kira sözleşmesi tüm hak ve borçları ile birlikte yasa gereği kendiliğinden yeni malike geçer. Devamını Oku
Konut ya da çatılı işyeri niteliğindeki bir taşınmazı iktisap eden kimse dilerse eski malik ile kiracı arasında yapılmış sözleşmeye dayanarak sözleşmenin sonunda bir ay içinde, dilerse TBK.’nun 351. maddesi uyarınca edinme günü de dahil olmak üzere edinme tarihinden başlayarak bir ay içinde durumu kiracıya yazılı olarak bildirmek koşuluyla edinme tarihinden itibaren altı ay sonra ihtiyaç nedeniyle tahliye davası açabilir. Davanın altı ayın sonunda hemen açılması şart olmayıp sözleşme sonuna kadar açılması mümkündür. Ancak edinmeyi izleyen bir ay içerisinde bildirimin tebliği zorunlu olup bunun sonradan giderilmesi mümkün değildir. Devamını Oku
İhtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak tahliye davalarının belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde bu Kanunun 328. maddesinde fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açılması gerekir. TBK.’nun 353. maddesi uyarınca kiraya veren, daha önce veya en geç davanın açılması için öngörülen sürede dava açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse dava, bildirimi takip eden uzayan bir kira yılı sonuna kadar açılabilir. Dava açma süresi kamu düzenine ilişkin olup, davalı ileri sürmese bile mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir. Devamını Oku
İhtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak tahliye davalarının belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde bu kanunun 328. maddesinde fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açılması gerekir. Devamını Oku
Davacı, ihtiyaç nedeniyle tahliye davasını ya sürenin sonunda ya da bildirimi takip eden uzayan bir kira yılı sonuna kadar açabilir. Uzayan dönem 18/11/2013- 18/11/2014 dönemi olup davanın 18/11/2014 tarihinden itibaren açılması gerekirken 23/06/2014 tarihinde süresinden önce açılması doğru değildir. Bu nedenle mahkemece süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmesi gerekir. Devamını Oku
Hakim, talep sonuçları ile bağlı olup ondan fazlasına ya da başka bir şeye karar veremeyeceğinden, dava dilekçesinde reşit olan ihtiyaçlının evlilik hazırlığı yaptığı açıklanarak ayrı bir eve çıkmak istediği belirtildiğine göre, tahliye sebebinin ihtiyaçlının evlilik hazırlığına dayalı değil, annesi ve babasından ayrı ve müstakil olarak oturmak isteğine ilişkin kiralananın tahliyesini istediğinin kabulü gerektiği, öte yandan reşit olan kimse bekar dahi olsa ailesiyle birlikte oturmaya zorlanamayacağından, reşit olan ihtiyaçlının bekar dahi olsa ayrı oturma isteğinin olağan karşılanması ve bu durumda ihtiyaç iddiasının kanıtlandığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir. Devamını Oku
İhtiyaca dayalı tahliye davalarında kiralananın olduğu gibi veya basit tadilatla ihtiyaçta kullanılması esastır. İmar inşaat ve esaslı onarım nedeniyle dava açılabilmesi için sözleşme süresinin sonunun beklenilmesi gerekmektedir. TBK.nun 350/2.maddesi (6570 Sayılı Kanunun 7/d) yeni malike imar inşaat ve esaslı onarım sebebiyle tahliye davası açma hakkı tanımamaktadır. Anılan madde yeni malike sadece kiralananı olduğu gibi kullanma ihtiyacı nedeniyle dava hakkı tanımıştır. Devamını Oku
İhtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak tahliye davalarının belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde bu kanunun 328. maddesinde fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açılması gerekir. TBK.’nun 353. maddesi uyarınca kiraya veren, daha önce veya en geç davanın açılması için öngörülen sürede dava açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse dava, bildirimi takip eden uzayan bir kira yılı sonuna kadar açılabilir. Devamını Oku
İhtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak tahliye davalarının belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde bu kanunun 328. maddesinde fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açılması gerekir. Davanın süresinde açılıp açılmadığının belirlenebilmesi için öncelikle kira sözleşmesinin başlangıç tarihinin ve süresinin bilinmesi zorunludur. Davacının bildirdiği bu tarihlere davalı karşı çıkarsa uyuşmazlığın tarafların gösterecekleri tanık dahil bütün deliller toplanarak bir hadise olarak çözüme kavuşturulması gerekir. Devamını Oku
İhtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak tahliye davalarının belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde bu kanunun 328. maddesinde fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açılması gerekir. Dava açma süresi kamu düzenine ilişkin olup, davalı ileri sürmese bile mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir. Davanın süresinde açılıp açılmadığının belirlenebilmesi için öncelikle kira sözleşmesinin başlangıç tarihinin ve süresinin bilinmesi zorunludur. Davacının bildirdiği bu tarihlere davalı karşı çıkarsa uyuşmazlığın tarafların gösterecekleri tanık dahil bütün deliller toplanarak bir hadise olarak çözüme kavuşturulması gerekir. Devamını Oku
Konut ya da çatılı işyeri niteliğindeki bir taşınmazı iktisap eden kimse dilerse eski malik ile kiracı arasında yapılmış sözleşmeye dayanarak sözleşmenin sonunda bir ay içinde, dilerse edinme tarihinden başlayarak bir ay içinde durumu kiracıya yazılı olarak bildirmek koşuluyla edinme tarihinden itibaren altı ay sonra ihtiyaç nedeniyle tahliye davası açabilir. Davanın altı ayın sonunda hemen açılması şart olmayıp sözleşme sonuna kadar açılması mümkündür. Ancak edinmeyi izleyen bir ay içerisinde bildirimin tebliği zorunlu olup bunun sonradan giderilmesi mümkün değildir. Açılacak davada tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın varlığının kanıtlanması gerekir. Devamını Oku
Yargılama devam ederken eczane olarak kullanılan bu yer tahliye edilmiş olup ihtiyacı karşılar niteliktedir. Bu durumda ihtiyacı karşılayan ve boş olan başka bir taşınmazın bulunması karşısında davacının ihtiyacının gerçek ve zorunlu olduğundan bahsedilemez. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken tahliyeye karar verilmesi doğru değildir. Devamını Oku
İhtiyaç iddiasına dayalı davalarda tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Devamlılık arz etmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı tarihte ihtiyaç sebebinin varlığı yeterli olmayıp, bu ihtiyacın yargılama sırasında da devam etmesi gerekir. Devamını Oku
Kira ilişkisinin devamı süresince kira bedelinin artırılmasının istenmesi doğal olup, bu isteğin aleyhine değerlendirmek olanaksızdır. Kira bedelinin artırılması istemi tek başına ihtiyacın samimiyetsizliğini göstermez. Ayrıca davacının damadının dava açılmadan önce tayininin İstanbul’a yapıldığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı dinlettiği tanıklarının beyanları ile de ihtiyaç iddiasını kanıtlamıştır. Bu durumda ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kabulü ile davalının tahliyesine karar vermek gerekir. Devamını Oku
Devamlılık arz etmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı tarihte ihtiyaç sebebinin varlığı yeterli olmayıp, bu ihtiyacın yargılama sırasında da devam etmesi gerekir. Kiralayanın ihtarnamede taşınmazı kendi ihtiyacında kullanmak istediğini, daha sonrasında ise dava dilekçesinde oğlunun ihtiyacına dayanarak tahliye istemesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Ancak davacının ihtiyaç sahibi oğlunun kısa dönem askere gittiğinin bildirilmesine göre bu hususun mahkemece araştırılarak ihtiyaç iddiasının değerlendirilmesi gerekir. Devamını Oku
Uyuşmazlık, konut ihtiyacı nedeniyle kiralananın tahliyesine ilişkindir. Davada dayanılan ve hükme esas alınan 01.09.2012 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin özel şartlar bölümü 4. maddesinde, kira süresinin bir yıl olduğu, kiracı veya kiralayanın ilk aydan sonra kontratı feshetmek ya da uzatmak istediği takdirde süre bitiminden bir ay evvel birbirlerine yazılı ihbarda bulunarak mutabık kalınan şartlar dahilinde işbu kontratı feshedecekleri ya da uzatacakları kararlaştırılmıştır. Kira sözleşmesinde tahliye için sözleşme sona ermeden belli süre önce feshi ihbar koşulu öngörülmüş ise, bu şart geçerli olduğundan buna uyularak uygun süreli ihbarı takiben kira sözleşmesinin sonunda dava açılması gerekir. Devamını Oku
htiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak davalarda dava hakkı kural olarak kiraya verene aittir. Ancak kiraya veren durumunda olmayan malikin de bu davaları açabileceği içtihaden kabul edilmiştir. Kiralanan paylı mülkiyete konu ise pay ve paydaş çoğunluğunun sağlanması, elbirliği halinde mülkiyete konu teşkil ediyorsa tüm ortakların davaya katılmaları gerekir. Bu koşullar birlikte dava açma şeklinde gerçekleşebileceği gibi bir paydaş tarafından açılan davaya sonradan diğer paydaşların onaylarının alınması şeklinde de sağlanabilir. Elbirliği mülkiyetinde, ortakların davaya katılmaları sağlanamaz ise miras bırakanın terekesine temsilci atanması sağlanarak temsilci huzuruyla dava yürütülür. Devamını Oku
İhtiyaç iddiasına dayalı davalarda tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Devamlılık arz etmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı tarihte ihtiyaç sebebinin varlığı yeterli olmayıp, bu ihtiyacın yargılama sırasında da devam etmesi gerekir. Devamını Oku
İhtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak davalarda dava hakkı kural olarak kiraya verene aittir. Ancak kiraya veren durumunda olmayan malikin de bu davaları açabileceği içtihaden kabul edilmiştir. Kiralanan paylı mülkiyete konu ise pay ve paydaş çoğunluğunun sağlanması, elbirliği halinde mülkiyete konu teşkil ediyorsa tüm ortakların davaya katılmaları gerekir. Bu koşullar birlikte dava açma şeklinde gerçekleşebileceği gibi bir paydaş tarafından açılan davaya sonradan diğer paydaşların onaylarının alınması şeklinde de sağlanabilir. Elbirliği mülkiyetinde, ortakların davaya katılmaları sağlanamaz ise miras bırakanın terekesine temsilci atanması sağlanarak temsilci huzuruyla dava yürütülür. Devamını Oku
İhtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak davalarda dava hakkı kural olarak kiraya verene aittir. Ancak kiraya veren durumunda olmayan malikin de bu davaları açabileceği içtihaden kabul edilmiştir. Kiralanan paylı mülkiyete konu ise pay ve paydaş çoğunluğunun sağlanması, elbirliği halinde mülkiyete konu teşkil ediyorsa tüm ortakların davaya katılmaları gerekir. Bu koşullar birlikte dava açma şeklinde gerçekleşebileceği gibi bir paydaş tarafından açılan davaya sonradan diğer paydaşların onaylarının alınması şeklinde de sağlanabilir. Elbirliği mülkiyetinde, ortakların davaya katılmaları sağlanamaz ise miras bırakanın terekesine temsilci atanması sağlanarak temsilci huzuruyla dava yürütülür. Devamını Oku
İhtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak tahliye davalarının belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde bu kanunun 328. maddesinde fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açılması gerekir. Kiraya veren, daha önce veya en geç davanın açılması için öngörülen sürede dava açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse dava, bildirimi takip eden uzayan bir kira yılı sonuna kadar açılabilir. Dava açma süresi kamu düzenine ilişkin olup, davalı ileri sürmese bile mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir. Devamını Oku
TBK, kiraya verene kiralananı kendisi, eşi, alt soyu, üst soyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişilerin konut ihtiyacı için tahliye isteme hakkı tanımıştır. Yasada öngörülen ihtiyaç devamlılık arz eden bir ihtiyaç olup, geçici ihtiyaç tahliye nedeni olarak kabul edilmemiştir. Ancak uygulamada yazlık ihtiyacı yaşam biçimi olarak sürekli konut ihtiyacının bir devamı olarak nitelendirilmiştir. Bu ilkeden hareketle davacı yazlık ihtiyacına yönelik delillerinin ibraz etmiş bu konuda tanıklar dinlenmiştir. Devamını Oku
İhtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak tahliye davalarının belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde bu kanunun 328. maddesinde fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açılması gerekir. Kiraya veren, daha önce veya en geç davanın açılması için öngörülen sürede dava açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse dava, bildirimi takip eden uzayan bir kira yılı sonuna kadar açılabilir. Dava açma süresi kamu düzenine ilişkin olup, davalı ileri sürmese bile mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir. Devamını Oku
Türk Borçlar Kanun’unun 350/1 ve 351. maddesine göre işyeri ihtiyacına dayalı olarak açılan tahliye davalarında ihtiyaçlının kirada olması halinde ihtiyacın varlığının kabulü için ihtiyaçlının ya tahliye tehdidi altında bulunması veya kiralananın yapılacak iş için daha üstün nitelikte olması, en azından halen iş yapılan yerle eşdeğer nitelikte bulunması gerekir. Eşdeğerlik durumu varsa mülkiyet hakkına üstünlük tanınmalıdır. Bu iki halden birisinin varlığı ihtiyacın kabulü için yeterlidir. Her iki halin birlikte olması gerekmez. Devamını Oku
Türk Borçlar Kanunu’nun 351. maddesindeki sürelerden yararlanılarak tahliye davası açılabilmesi için kiralananın olduğu gibi veya basit bir tadilatla ihtiyaçta kullanılabilir olması gerekir. Anılan madde yeni malike sadece kiralananı olduğu gibi kullanma ihtiyacı nedeniyle dava hakkı tanımıştır. Devamını Oku
İhtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak tahliye davalarının belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde bu kanunun 328. maddesinde fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açılması gerekir. Kiraya veren, daha önce veya en geç davanın açılması için öngörülen sürede dava açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse dava, bildirimi takip eden uzayan bir kira yılı sonuna kadar açılabilir. Dava açma süresi kamu düzenine ilişkin olup, davalı ileri sürmese bile mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir. Devamını Oku
6570 sayılı Yasanın 7/b ve c maddeleri uyarınca ihtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak davalarda dava hakkı kural olarak kiralayana aittir. Ancak kiralayan durumunda olmayan malikin de bu davaları açabileceği içtihaden kabul edilmiştir. Kiralanan paylı mülkiyete konu ise pay ve paydaş çoğunluğunun sağlanması, elbirliği halinde mülkiyete konu teşkil ediyorsa tüm ortakların davaya katılmaları gerekir. Bu koşullar birlikte dava açma şeklinde gerçekleşebileceği gibi bir paydaş tarafından açılan davaya sonradan diğer paydaşların onaylarının alınması şeklinde de sağlanabilir. Elbirliği mülkiyetinde, ortakların davaya katılmaları sağlanamaz ise miras bırakanın terekesine temsilci atanması sağlanarak temsilci huzuruyla dava yürütülür. Devamını Oku
İşyeri ihtiyacına dayalı olarak açılan tahliye davalarında ihtiyaçlının kirada olması halinde ihtiyacın varlığının kabulü için ihtiyaçlının ya tahliye tehdidi altında bulunması veya kiralananın yapılacak iş için daha üstün nitelikte olması, en azından halen iş yapılan yerle eşdeğer nitelikte bulunması gerektiğinden, mahkemece kiralananın halen iş yapılan yerden üstün olduğu ileri sürülmemiş olsa bile uzman bilirkişi aracılığıyla keşif yapılarak kıyaslama suretiyle bu husus belirlendikten sonra karar verilmesi gerektiği gözetilmelidir. Devamını Oku
İhtiyaç iddiasına dayalı davalarda tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Devamlılık arz etmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı tarihte ihtiyaç sebebinin varlığı yeterli olmayıp, bu ihtiyacın yargılama sırasında da devam etmesi gerekir. Devamını Oku
İhtiyaç nedenine dayalı tahliye davalarında, ihtiyaç sahibinin çocuğu dahi olsa başkasının yanında kalıyor olması ve yaşı dikkate alındığında çocuklarına uzak bir yerde oturuyor oluşu ihtiyacın samimi olmadığını kanıtlamaz. Dinlenilen davacı tanıklarının da; ihtiyaçlının bakıma muhtaç olduğu ve çocuklarına yakın yaşamak istediğini ve ihtiyaç iddiasını doğruladıkları anlaşılmaktadır. Bu durumda ihtiyacın samimi, gerçek ve zorunlu olduğunun kabulü icap eder. Mahkemece, ihtiyaç nedeniyle tahliye isteminin kabulüne karar verilmesi gerekir. Devamını Oku
İhtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak tahliye davalarının belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde bu kanunun 328. maddesinde fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açılması gerekir. Kiraya veren, daha önce veya en geç davanın açılması için öngörülen sürede dava açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse dava, bildirimi takip eden uzayan bir kira yılı sonuna kadar açılabilir. Dava açma süresi kamu düzenine ilişkin olup, davalı ileri sürmese bile mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir. Devamını Oku
İhtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak davalarda dava hakkı kural olarak kiraya verene aittir. Ancak kiraya veren durumunda olmayan malikin de bu davaları açabileceği içtihaden kabul edilmiştir. Kiralanan paylı mülkiyete konu ise pay ve paydaş çoğunluğunun sağlanması, elbirliği halinde mülkiyete konu teşkil ediyorsa tüm ortakların davaya katılmaları gerekir. Bu koşullar birlikte dava açma şeklinde gerçekleşebileceği gibi bir paydaş tarafından açılan davaya sonradan diğer paydaşların onaylarının alınması şeklinde de sağlanabilir. Elbirliği mülkiyetinde, ortakların davaya katılmaları sağlanamaz ise miras bırakanın terekesine temsilci atanması sağlanarak temsilci huzuruyla dava yürütülür Devamını Oku
İhtiyaç iddiasına dayalı davalarda tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Devamlılık arz etmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Devamını Oku
İhtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak davalarda dava hakkı kural olarak kiraya verene aittir. Ancak kiraya veren durumunda olmayan malikin de bu davaları açabileceği içtihaden kabul edilmiştir. Kiralanan paylı mülkiyete konu ise pay ve paydaş çoğunluğunun sağlanması, elbirliği halinde mülkiyete konu teşkil ediyorsa tüm ortakların davaya katılmaları gerekir. Bu koşullar birlikte dava açma şeklinde gerçekleşebileceği gibi bir paydaş tarafından açılan davaya sonradan diğer paydaşların onaylarının alınması şeklinde de sağlanabilir. Devamını Oku
İhtiyaç nedeniyle açılmış tahliye davasının ret edilmesi ve bu kararın kesinleşmesi, yeni ihtiyacın önceki davadaki ihtiyaç sebebinden başka olması ya da önceki davanın reddinden sonra koşullarda değişme olması halinde yeni bir davanın açılmasına engel oluşturmaz. Devamını Oku
Dava, davacının oğlunun konut ihtiyacının doğmasına dayanmakta olup, ihtiyaçlının kirada oturduğuna ilişkin akit dosya arasında bulunmaktadır. Konut nedenine dayalı tahliye davalarında kirada oturan ihtiyaçlının kirada oturması ihtiyacın varlığının başlıca kanıtıdır. Dinlenilen davacı tanıklarının da ihtiyaç iddiasını doğruladıkları anlaşılmaktadır. Bu durumda ihtiyacın samimi, gerçek ve zorunlu olduğunun kabulü icap eder. Mahkemece, ihtiyaç nedeniyle tahliye isteminin kabulüne karar verilmesi gerekir. Devamını Oku
İhtiyaç iddiasına dayalı davalarda tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Devamlılık arz etmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı tarihte ihtiyaç sebebinin varlığı yeterli olmayıp, bu ihtiyacın yargılama sırasında da devam etmesi gerekir. Devamını Oku
Yerinde yapılan keşif sonrası düzenlenen bilirkişi raporunda davalı kiralananın davacılar tarafından yapılması istenen işe uygun ve elverişli olduğu belirlenmiştir. Yargılamada dinlenen davalı tanıkları dahi ihtiyaç iddiasını doğrulamışlardır. Bu durumda ihtiyaç iddiasının gerçek, samimi ve zorunlu olduğu kanıtlanmıştır. Mahkemece, davacıların ihtiyacının gerçek, samimi ve zorunlu olduğu kanıtlanmış olması nedeni ile kiralananın tahliyesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ihtiyaç iddiasının gerçek, zorunlu ve samimi olmadığından tahliye isteminin reddine karar verilmesi doğru değildir. Devamını Oku
İhtiyaç iddiasına dayalı davalarda tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Devamlılık arz etmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı tarihte ihtiyaç sebebinin varlığı yeterli olmayıp bu ihtiyacın yargılama sırasında da devam etmesi gerekir. Devamını Oku
6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkındaki Kanun’un 7/a maddesi ve yerleşen içtihatlara göre tahliye taahhütnamesi sebebiyle açılan davalarda tahliye kararı verilebilmesi için taahhütnamenin sözleşmenin yapılmasından sonra, kiralananda oturulurken serbest irade ile verilmesi gerekir. Bu özellikleri taşımayan taahhüde dayanarak tahliye kararı verilmesi mümkün değildir. Devamını Oku
6570 sayılı Yasa’nın 7/son maddesine dayanılarak açılan tahliye davasında tahliye kararı verilebilmesi için, davalı veya eşine ait olduğu ileri sürülen konutun kiralananla aynı şehir veya belediye hudutları içinde olması ve davalının sosyal durumu, aile nüfus sayısı itibariyle oturmasına elverişli bulunması gerekir. Bu iki koşulun bir arada bulunması zorunludur. Mücavir alanda olduğu halde belediye hududu içindeki yerlerden farksız her türlü belediye hizmetlerinden yararlanılan yerler de bu maddenin kapsamı içinde sayılır. Davalı kiracı veya eşine ait konutun; kiralananla aynı şehir veya belediye hudutları dahilinde olup da davalının sosyal durumu, aile nüfus sayısı ve sağlık koşulları itibariyle oturulabilir nitelikte ise tahliye kararı verilmesi gerekir. Devamını Oku
İhtiyaçtan tahliye kararı verilebilmesi kiralananın olduğu gibi kullanılmasına bağlıdır. Mahallinde yapılan keşifte binanın yıkımına başlandığı anlaşıldığından, mahkemece ihtiyaçtan tahliye kararı verilmesi doğru değildir. Devamını Oku
Konut ihtiyacına dayalı olarak açılan tahliye davalarında tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Devamlılık arz etmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı tarihte ihtiyaç sebebinin varlığı yeterli olmayıp, bu ihtiyacın yargılama sırasında da devam etmesi gerekir. Devamını Oku
İhtiyaç nedeniyle tahliye davasının, kira akdinin hitamını takip eden 1 ay içinde açılması gerekir. Bu süre içinde veya daha önce tahliye iradesi kiracıya bildirilmişse dava açına hakkı, bildirimi takip eden dönem sonuna kadar saklı tutulmuş olur. Devamını Oku
Yasada öngörülen ihtiyaç devamlılık arz eden bir ihtiyaç olup, geçici ihtiyaç tahliye nedeni olarak kabul edilmemiştir. Ancak uygulamada yazlık ihtiyacı yaşam biçimi olarak sürekli konut ihtiyacının bir devamı olarak nitelendirilmiştir. Devamını Oku
098 Sayılı TBK.nun 350/1. maddesi uyarınca ihtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak davalarda dava hakkı kural olarak kiraya verene aittir. Ancak kiraya veren durumunda olmayan malikin de bu davaları açabileceği içtihaden kabul edilmiştir. Kiralanan paylı mülkiyete konu ise pay ve paydaş çoğunluğunun sağlanması, elbirliği halinde mülkiyete konu teşkil ediyorsa tüm ortakların davaya katılmaları gerekir. Bu koşullar birlikte dava açma şeklinde gerçekleşebileceği gibi bir paydaş tarafından açılan davaya sonradan diğer paydaşların onaylarının alınması şeklinde de sağlanabilir. Elbirliği mülkiyetinde, ortakların davaya katılmaları sağlanamaz ise miras bırakanın terekesine temsilci atanması sağlanarak temsilci huzuruyla dava yürütülür. Dava hakkına ilişkin olan bu hususların mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir. Devamını Oku
Konut ihtiyacına dayalı davalarda ihtiyaçlının kirada oturması ihtiyacın varlığı açısından yeterlidir. Devamlılık arz etmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı tarihte ihtiyaç sebebinin varlığı yeterli olmayıp, bu ihtiyacın yargılama sırasında da devam etmesi gerekir. Devamını Oku
ahkemece açılacağı bildirilen büfe için herhangi bir işyeri ruhsat başvurusu yapılmamış olması gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, işyeri ruhsat başvurusu daha sonra da yapılabileceğinden, bu hususun başlı başına ihtiyacın samimi olmadığını kanıtlamaya yeterli olmadığı açıktır. Mahkemece yapılacak iş; dava konusu kiralananın yapılacak işe uygun olup olmadığına ilişkin bilirkişi kurulundan Yargıtay denetimine elverişli ve ayrıntılı rapor alınarak dinlenen tanık beyanları da değerlendirilmek suretiyle ihtiyaç iddiası ile ilgili bir karar verilmesi gerekirken, hukuki olmayan sebebe dayanarak yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. Devamını Oku
Davacı kiracının dava konusu kiralanana taşınırken ve kiralanandan ayrılırken yaptığı taşınma /nakliye masraflarının süresinden önce fesih nedeniyle uğranılan zarar (menfi zarar) ya da faydalı ve zorunlu masraf kapsamında değerlendirilmesi ve talep edilmesi mümkün değildir. Buna yönelik istemin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulü doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Devamını Oku
Özet: “Yapı Kayıt Belgesi verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar” konulu Tebliğin 6. ve 7. maddelerinin iptali ve yürütmenin durdurulması ile Tebliğin dayanağı olan ve 11/05/2018… Devamını Oku
Yapı kayıt belgesi verilmesine dair işlemlerin, 2575 sayılı Kanunun 24. maddesinde tahdidi olarak sayılan ilk derece mahkemesi olarak Danıştayın karara bağlayacağı işlemler kapsamında olmadığından, uyuşmazlığın görüm ve çözümü görevi, 2576 sayılı Kanunun 5. maddesi uyarınca idare mahkemelerine ait bulunmaktadır. Öte yandan, 2577 sayılı Kanunun 34. maddesine göre yetkili idare mahkemesi, taşınmazın bulunduğu yer olan Konya İdare Mahkemesidir. Devamını Oku
Yapı kayıt belgesinin dava konusu eczanenin bulunduğu taşınmazı da kapsaması halinde, davaya konu eczanenin imar mevzuatına aykırılık sebebiyle eczane vasfını kaybettiğinden ya da burada eczacılık hizmetlerinin yürütülmesinin fiilen mümkün olmadığından ve böylece dava konusu işlemin hukuka uygun olduğundan bahsedilemez. Devamını Oku
Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğin, ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması amacıyla 3194 sayılı İmar Kanununa eklenen geçici 16. maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlediği, İmar Kanunu uyarınca ruhsat, yapı kullanma izin belgesi, ruhsatsız ve ruhsata aykırı yapılarla ilgili olduğu, davacı iddiaları ile iptali istenilen düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde ise kimyasal madde sektörü, kimya mühendisliği ve kimya mühendisliği hizmetleriyle menfaat ilişkisini kuracak nitelikte olmadığı, dava konusu işlemin davacı TMMOB Kimya Mühendisleri Odası tüzel kişiliğinin menfaatini etkilemediği sonucuna varılmıştır. Devamını Oku
3194 sayılı Kanunun 32. maddesi hükmünde belirtilen “Yapı Tatil Tutanağı”nın ihtiva etmesi gereken unsurları taşımadığı anlaşılmıştır. Bu durumda; para cezası verilebilmesi için yapı tatil tutanağında belirtilen taşınmazın ruhsat ve eki mimari projesine aykırı kullanımının hangi inşai faaliyet ve imalat sonucu meydana geldiğinin ayrıntılı, nitelik ve ölçüleri belirli, açık, anlaşılır şekilde ortaya konulmadığı anlaşıldığından, söz konusu yapı tatil tutanağı esas alınarak para cezası verilmesine ilişkin dava konusu encümen kararında hukuka uyarlık, temyize konu Mahkeme kararında ise hukuki isabet görülmemiştir. Devamını Oku
Yapı kayıt belgesinin davalı idareye sunulması üzerine dava konusu 09/12/2013 günlü, 506 sayılı belediye encümeni kararı ile verilen para cezasının ve yıkım kararının iptaline karar verildiği dikkate alınarak, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmektedir Devamını Oku
Uyuşmazlık konusu olayda, farklı parseller üzerinde bulunan ruhsata aykırı yapılar hakkında ayrı ayrı encümen kararları ile para cezası verildiği, her bir işlemin farklı hukuki sonuçlar doğurduğu ve yargısal denetimlerinin ayrı ayrı yapılacağı hususları birlikte değerlendirildiğinde, para cezalarının tahsili için ayrı ayrı ödeme emri düzenlenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır. Yapı kayıt belgesi ilgili belediyesine verildikten sonra 3194 sayılı Kanun uyarınca alınmış yıkım kararları ile tahsil edilemeyen idari para cezalarının iptal edileceği düzenlemesi karşısında, söz konusu işlemleri tesis eden idarelerce gerekli iptal işlemleri yapılacağı Devamını Oku
İdare Mahkemesi kayıtlarına 14/08/2018 tarihinde giren karar düzeltme dilekçesi ekinde, davacının imar barışı kapsamında dava konusu yapıya ilişkin olarak 05/07/2018 günlü, 31170 başvuru numaralı UNADM46H belge nolu “Yapı Kayıt Belgesi”ni alması nedeniyle, davalı idare tarafından dava konusu para cezasının iptal edildiğine ilişkin 18/07/2018 günlü, 137 sayılı Kepez Belediye Encümeni Kararının sunulduğu görülmüştür. Bu durumda yapı kayıt belgesinin davalı idareye sunulması üzerine dava konusu para cezasının iptaline karar verildiği dikkate alınarak, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmektedir. Devamını Oku
Davacı tarafından dosyaya sunulan yapı kayıt belgesi ile birlikte davalı belediye başkanı imzalı yıkım ve imar para cezasının iptal edildiğine dair yazının dava konusu taşınmaza ilişkin olup olmadığının, ayrıca dava konusu işlemlerin iptali yönünde davalı idarece verilmiş encümen kararının bulunup bulunmadığının araştırılarak İdare Mahkemesince yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir. Devamını Oku
3194 sayılı Kanunun Geçici 16. maddesinin 4. fıkrası ve Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğin 6. maddesinde yer alan, yapı kayıt belgesi ilgili belediyesine verildikten sonra 3194 sayılı Kanun uyarınca alınmış yıkım kararları ile tahsil edilemeyen idari para cezalarının iptal edileceği düzenlemesi karşısında, söz konusu işlemleri tesis eden idarelerce gerekli iptal işlemleri yapılacağı Devamını Oku
Tebliğin tümü incelendiğinde, dayanak İmar Kanununun geçici 16. maddesine aykırı bir hususa da rastlanılmamış olup, 10/2 maddesinde yer alan “…ve yanlış beyanda…” ibaresi ile Tebliğin 5. maddesinin 2. fıkrasının a bendi, 20.09.2018 tarihli 30451 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan değişiklikler ile yürürlükten kaldırılmıştır. bu itibarla, uyuşmazlığa konu düzenlemenin tümü ve dava konusu edilen madde yönünden yapılan değerlendirme neticesinde, dayanak yasa maddesine uygun olduğu görülen tebliğde mevzuata aykırılık bulunmadığı Devamını Oku
3194 sayılı İmar Kanunu’nun geçici 16. maddesinde yapı kayıt belgesinin yapının kullanım amacına yönelik olduğu belirtilmiş, yapı ruhsatı alıp da yapı kullanma izin belgesi almamış veya yapı ruhsatı bulunmayan yapılarda, yapı kayıt belgesi ile maliklerin tamamının muvafakatinin bulunması ve imar planlarında umumi hizmet alanlarına denk gelen alanların terk edilmesi halinde yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın cins değişikliği ve kat mülkiyeti tesis edilebileceğine ilişkin hükümlere yer verildiği görülmüştür. Bu itibarla, uyuşmazlığa konu düzenlemenin tümü ve dava konusu edilen madde yönünden yapılan değerlendirme neticesinde, dayanak yasa maddesine uygun olduğu görülen tebliğde mevzuata aykırılık bulunmadığı Devamını Oku
Uyuşmazlık konusu yapılar hakkında Yapı Kayıt Belgesi düzenlenmiş ise de, işlemi tesis eden Bolu İl Encümeni tarafından dava konusu işlemin iptaline ilişkin bir kararın dosyaya sunulmamış olduğu dikkate alındığında, İdare Mahkemesince işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı yolunda hüküm kurulmasında hukuki isabet görülmemiştir Devamını Oku
Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar” başlıklı Tebliğin tümü ve dava konusu edilen madde yönünden yapılan değerlendirme neticesinde, dayanak yasa maddesine uygun olduğu görülen tebliğde mevzuata aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır Devamını Oku
Yapı kayıt belgelerinin davalı idareye sunulması üzerine dava konusu 04.08.2015 tarih ve 830/1585 sayılı Etimesgut Belediye Encümeni kararının iptaline karar verildiği dikkate alınarak, bu kısım yönünden konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmektedir Devamını Oku
Yapı kayıt belgesi ilgili belediyesine verildikten sonra 3194 sayılı Kanun uyarınca alınmış yıkım kararları ile tahsil edilemeyen idari para cezalarının iptal edileceği düzenlemesi karşısında, söz konusu işlemleri tesis eden idarelerce gerekli iptal işlemleri yapılacağı Devamını Oku
Dava konusu istem bağımsız bölümün çatı katına ruhsata aykırı olarak güvercinlik yapıldığından bahisle, 3194 sayılı İmar Kanununun 32. maddesi uyarınca anılan imalatın yıkımına ilişkin Silivri Belediye Encümeni kararı gereğince söz konusu imalatın 05/11/2015 tarihinde yıkılması yönünde Silivri Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğünce tesis edilen 03/10/2015 günlü, E.253943 sayılı işlemin iptali istenilmiştir. Uyuşmazlıkta, dava konusu yapı için davacı tarafından 02/11/2018 günlü, 3057405 başvuru numarası ile yapı kayıt belgesi alındığı, bunun üzerine 10/12/2018 tarihli dilekçe ile davalı idareye başvurulması üzerine Silivri Belediye Encümeninin 20/12/2018 günlü, 3013 sayılı kararı ile dava konusu işlemin dayanağı olan 26/12/2013 günlü, 1896 sayılı Silivri Belediye Encümeni kararının iptaline karar verildiği görüldüğünden, davanın konusuz kaldığı anlaşılmaktadır. Devamını Oku
Davacı tarafından verilen yapı kayıt belgesi dikkate alınarak temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması ve dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği ileri sürülmekte ise de; 3194 sayılı Kanunun Geçici 16. maddesinin 4. fıkrası ve Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğin 6. maddesinde yer alan, yapı kayıt belgesi ilgili belediyesine verildikten sonra 3194 sayılı Kanun uyarınca alınmış yıkım kararları ile tahsil edilemeyen idari para cezalarının iptal edileceği düzenlemesi karşısında, söz konusu işlemleri tesis eden idarelerce gerekli iptal işlemleri yapılacağı Devamını Oku
apı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esasların 6. maddesinin 1. fıkrasında “Yapı Kayıt Belgesi verilen yapıların malikleri, bu belgenin bir örneğini belediye ve mücavir alan sınırları içinde ilgili belediyesine, bu sınırlar dışında il özel idaresine vermek zorundadır.” hükmü, 3. fıkrasında da “Yapı Kayıt Belgesi verilen yapılarla ilgili 3194 sayılı Kanun uyarınca alınmış yıkım kararları ile tahsil edilemeyen idari para cezaları iptal edilir. ” hükmü yer almaktadır. Yapı kayıt belgesi verilen yapılarla ilgili 3194 sayılı Kanun uyarınca alınmış yıkım kararları ile tahsil edilemeyen idari para cezalarının iptali için encümen tarafından karar alınması gerektiği Devamını Oku
3194 sayılı Kanunun Geçici 16. maddesi uyarınca yapı kayıt belgesi alınan yapılarla ilgili olarak bu hükmün yürürlüğe girdiği tarihten önce verilen yıkım kararlarının Kanun gereğince iptal edildiği ve uygulanamayacağı hakkında Devamını Oku
Özet: 3194 sayılı Kanunun Geçici 16’ncı maddesi gereğince bu hükmün yürürlüğe girdiği tarihte tamamı veya kısmen tamamlanmış yapılarla ilgili verilmiş olan yıkım kararları ve para… Devamını Oku
Özet: 3194 sayılı İmar Kanununun Geçici 16’ıncı maddesi kapsamında yapı kayıt belgesi alan mevzuata aykırı yapılarla ilgili olarak anılan hükmün yürürlüğünden önce verilmiş olan yıkım ve para cezalarının iptali gerektiği hakkında. Devamını Oku
3290 sayılı Kanunla değişik 2981 sayılı Kanuna göre kısmen işyeri, kısmen konut olarak kullanılan yerlerin bu Kanundan yararlanması öngörüldüğünden, tapu tahsis belgesinin belediyece geri alınmasında isabet bulunmamaktadır. Devamını Oku
Özel kişilerle Vakıflar Genel Müdürlüğü arasında mülkiyeti ihtilaflı bulunan taşınmaz üzerindeki yapıya 2981 sayılı Yasa kurallarına göre ruhsat verilmesi için belediyenin arsa bedeli istemesinde isabet bulunmadığı Devamını Oku
Anayasa Mahkemesi kararları göz önünde bulundurulduğunda, Boğaziçi alanının kıyı ve sahil şeridi ile öngörünüm bölgesinde bulunan mevzuata aykırı yapıların imar affından yararlandırılmasının mümkün bulunmadığı, ancak etkilenme ve geri görünüm bölgelerinde bulunan bu tür yapılar için böyle bir sınırlama getirilmediği kuşkusuzdur.
2981 sayılı Yasanın istisnalar başlığını taşıyan 3. maddesinde 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu uyarınca belirlenmiş ve belirlenecek yerlerde anılan yasa kuralının uygulanmayacağı belirtilmiştir. Devamını Oku
Arkeolojik sit alanı olarak ilan edilmiş bir alanda 2863 sayılı Yasa”da öngörülen ilke ve kuralların geçerli olduğu, bu nitelikteki alanlarda 2981 sayılı Yasa uyarınca ıslah imar planı, parselasyon ve buna benzer gibi uygulamalar yapılamayacağı hakkında Devamını Oku
Tapu tahsis belgesi, ilgilisine taşınmazın mülkiyetini kazandıracak nitelikte olduğundan, bu belgeye sahip olan davacının tapu tahsis belgesinin ait olduğu alana yönelik imar planının iptali istemiyle dava açma ehliyetinin bulunduğu Devamını Oku
2981 sayılı Yasaya göre yapı sahiplerinin en geç 7 Aralık 1986 tarihine kadar ilgili idarelere başvurabilecekleri, tesbit ve değerlendirme dosyalarının yeminli özel teknik bürolara en geç 7 Eylül 1987 tarihine kadar tamamlamaları gerektiği ilgili idarelerin de en geç 7 Aralık 1987 tarihine kadar işlemleri sonuçlandırmak zorunda olduklarından, bu tarihten sonra idarelerin re”sen tesbit ve değerlendirme yapamıyacakları ve 7 Aralık 1987 tarihinden sonra ruhsatsız ve ruhsat ve eklerine aykırı biçimde yapıldığı tutanakla saptanan yapılar konusunda artık 2981 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanamıyacağı Devamını Oku
Hisseli taşınmazın, ortaklığın giderilmesi davası sonucunda üzerindeki gecekondu ile birlikte belediyece satın alınarak belediye adına tescil edilmesi üzerine, daha sonra belediyece kamulaştırma bedeli karşılığında üçüncü bir kişiye takas edilmesinde ve bedeli ödenmiş gecekondunun 2981 sayılı Yasada öngörülen anlamda gecekondu sayılması mümkün olmadığından, 2981 sayılı Kanun uyarınca tahsis yapılmaması işleminde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Devamını Oku
12.6.1986 tarihinde yapılan tesbitte zemin katın yapımına başlandığı 13.10.1987 tarihinde yapılan tesbitte de zemin katın tamamlandığı ve 1. katın kolonlarının kısmen döküldüğü belirlendiğinden, 1. katın 10.11.1985 tarihinden sonra inşaasına başlandığı açık olduğundan, yapının tümden 2981 sayılı yasa kapsamında görülerek yıkma kararının mahkemece iptaline karar verilmesinde isabet görülmediği hk. Devamını Oku
Bina yapmak amacıyla belediyeden kiralanan taşınmazda bu amaca uygun olarak inşa edilen yapının belediyenin bilgisi dışında ve rızası olmaksızın yapıldığından söz edilemeyeceğinden, bu yapıya 2981 sayılı Yasa uygulanamaz. Devamını Oku
2981 sayılı Yasa kapsamında kaldığı yargı kararı ile saptanan ilave yapının, eskiden verilmiş yıkma kararına dayanılarak yıktırılması konusunda işlem tesisinde isabet bulunmadığı, imar Affının yapı yapanlar yerine yapıları esas aldığından vakfın inşaat yapma yetkisinin olmadığı yolundaki davalı idare savına da itibar etmenin yerinde olmadığı Devamını Oku
İdare Mahkemesince, yapının af kapsamında kalan bölümü hakkında davacı adına düzenlenen tapu tahsis belgesinin tapuya dönüşüp dönüşmediği, tapuya dönüşmüş ise 1. katın yıktırılmasına ilişkin işlemin 3194 sayılı Kanunun 32 nci maddesi hükümlerine uygun olup olmadığı yönünden inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerekmektedir. Devamını Oku
2981 Sayılı Yasa kuralları uyarınca en fazla 400 m2 yüzölçümlü taşınmaz için tapu tahsis belgesi düzenlenebileceği, bu miktarın üst sınır olduğu ve asıl amacın yapının işgal ettiği alana uygun büyüklükte yer tahsisi olduğu hk. Devamını Oku
Uyuşmazlıkta hazine arazisi üzerine yapılmış olan hidrofor binası ve su deposu af kanunu kapsamında olmadığından tespit ve değerlendirme işlemine tabi tutulmaları yolundaki isteğin cevap verilmemek suretiyle reddi işleminde yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Devamını Oku
Taşkın Sular Kanunu hükümlerine göre belirlenen alan içinde ıslah imar planı ve parselasyon yapılması olanaklı olmadığı gibi, bu bölgede kalan yapıların da 2981 sayılı Yasadan yararlanması da mümkün değildir. Devamını Oku
2981 sayılı Yasa uyarınca yaptığı girişimlerin Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünün dava konusu işlemiyle sonuçsuz kalması nedeniyle bu işleme karşı dava açmakta davacı belediyenin menfaat ilişkisinin bulunduğu açıktır. Devamını Oku
Henüz tapuya dönüşmemiş tapu tahsis belgesi ile tasarruf edilen ve barınma amaçlı kullanılması gereken gecekondunun, yasanın öngördüğü amaçlara aykırı olarak yıkıldığının belirlenmesi üzerine, tapu verilmesi isteminin reddedilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı hakkında. Devamını Oku
Mera olarak tescil edilen ve İmar affı başvurusu tarihi itibariyle devletin hüküm ve tasarrufu altında bu niteliğini koruyan uyuşmazlık konusu taşınmaz, 2981 sayılı Yasa kapsamında üzerindeki gecekonduların aftan yararlanabileceği taşınmazlar arasında yer almadığından, anılan taşınmazın belediyeye devredilemeyeceğine ilişkin işlemde mevzuata aykırılık bulunmadığı hakkında. Devamını Oku
İmar affı başvurusu tarihi itibariyle 3. şahıslar ile belediye arasında hisseli durumda olan bir taşınmazın 2981 sayılı Yasa’nın 10/a maddesinde belirtilen belediyeye ait müstakil arazi kapsamında kabul edilmesi mümkün olmadığından, belirtilen nitelikteki taşınmaz üzerinde bulunan gecekondu nedeniyle tapu tahsis belgesi hak sahibi olunamayacağı dolayısıyla tapu verilmesi isteminin reddine ilişkin işlemde mevzuata aykırılık bulunmadığı hakkında. Devamını Oku
Davacının henüz tapuya dönüşmemiş tapu tahsis belgesi ile tasarruf edilen gecekondudan hareketle ve onun dışında da herhangi bir farklı iptal nedeni ileri sürülmeksizin, dava konusu nazım imar planının iptalini istediği anlaşıldığından; dava konusu işlem davacının güncel, kişisel, meşru bir menfaati ihlal etmediği, davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği hakkında. Devamını Oku
Af başvurusunda bulunulduğu tarihte köy harman yeri olarak kullanılan taşınmaz üzerinde bulunan gecekondunun 2981 sayılı Yasadan yararlanamayacağı hakkında Devamını Oku
İmar planı değişikliği ile ilgili olarak 2981 sayılı Kanun uyarınca bu belgeye sahip olan davacıların kişisel menfaatinin etkilendiği açık olduğundan dava açmakta kişisel, meşru ve güncel bir menfaatinin bulunduğu, tapu tahsis belgesi olmaksızın fiili kullanıma dayalı olarak dava konusu işlemin iptalini isteyen davacılar açısından ise hak sahipliğinden söz edilemeyeceği. Devamını Oku
Telif hakkı © 2024 | MH Themes tarafından WordPress teması