Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2004/3485 K: 2004/3411 T:8.4.2004

Mayıs 31, 2023 Suat Şimşek 0

Davalının kadastro tespitinde yapılan yanlışlığın düzeltilmesi için girişimde bulunup bulunmadığı saptanarak, ancak öğrenme veya düzeltme talebi varsa sonuçlandığı tarihten sonrası için iyiniyetli kullanımı sona ereceğinden buna göre ecrimisile hükmetmek gerekirken, iyiniyetli kullanım savunmasının değerlendirilmemesi doğru görülmemiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 1990/13975 K: 1991/516 T: 24.1.1991

Mayıs 31, 2023 Suat Şimşek 0

Genel mahkemelere ait olsa bile 3402 sayılı Ysa’nın uygulanması ile ilgili dava ve işlere kadastro mahkemesinin bakması gerekir; sulh hukuk mahkemesine açılmış olan “senet iptali” davasının konusu taşınmazın aynı ile ilgili olup, bu davanın çözümü sonucu, taşınmazın kim adına tescili gerektiğine karar verileceğinden, görevsizlik kararı verilmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2004/14-449 K: 2004/427 T: 22.9.2004

Mayıs 31, 2023 Suat Şimşek 0

Vakıf şerhinin tapu sicilinden silinmesi ya da tapu siciline yazılmasına ilişkin istemleri içeren davalarda 3402 sayılı kadastro kanununun 12/3 maddesinde öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin uygulanması gerekmekle; eldeki davada da kadastro tespitinin kesinleşmesi ve dava tarihi itibarıyla öngörülen on yıllık hak düşürücü süre dolduğundan, mahkemenin davanın reddine ilişkin kararı isabetlidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2004/8-15 K: 2004/7 T: 21.1.2004

Mayıs 31, 2023 Suat Şimşek 0

Orman sayılan bir yerin kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olmadığı gibi böyle bir yerin özel mülkiyet şeklinde tapuya tescil edilmesi de mümkün olmaz. Diğer taraftan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi hükmüne göre orman sayılan bir yerin imar ve ihya yoluyla da kazanılması mümkün bulunmamaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2005/8-645 K: 2005/690 T: 30.11.2005

Mayıs 31, 2023 Suat Şimşek 0

Kayıt malikinin ölüm tarihi, zilyetliğin başlangıç tarihinden trampa tarihine kadar 20 yıldan fazla süre ile taşınmaz davacılar tarafından tasarruf edildiğine göre tapu kaydı hukuki değerini yitirmiş olmaktadır; kaydın hukuki değerini yitirmesinden sonra yapılan intikal, trampa ve temlik işlemleri yolsuz tescil niteliğinde olup davacıların kazanılmış haklarını da etkilemez. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1998/5567, K: 1998/5633

Mayıs 31, 2023 Suat Şimşek 0

Milli park alanında kaldığı anlaşılan taşınmazın zilyedlikle kazanılmasına olanak yoktur. Ayrıca kıyı kenar çizgisinin belirlendiği bu kararın tebliğ olunmadığı ve böylece kıyı kenar çizgisinin belirlenmesine ilişkin kesinleşmiş idari yargı kararı bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda kıyı kenar çizgisinin mahkemece belirlenmesi zorunludur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2005/8-452 K: 2005/469 T: 20.7.2005

Mayıs 31, 2023 Suat Şimşek 0

Bir gayrimenkulün kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlikle iktisap edilmesi için, gayrimenkulün vasfı iktisaba elverişli yerlerden olmalıdır; söz konusu gayrimenkul, yaz aylarında yayla evi ve mevsimlik sebzelerin yetiştirildiği bahçe olarak tasarruf edilen yerlerdendir bu durumda, anılan gayrimenkulün yayla vasfında yerlerden olup olmadığının saptanması, yaylaysa yaz aylarında belli dönemlerde buradan faydalanmanın mülkiyet hakkı sağlamayacağı hususu dikkate alınmalıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2006/8-106 K: 2006/68 T:15.3.2006

Mayıs 30, 2023 Suat Şimşek 0

Kadastro sırasında bir yerin tespit dışı bırakılması da bir kadastro işlemidir. Tespit dışı bırakma işlemine karşı ilgililer ancak tutanak düzenlenirken itiraz edebilirler. Bu şekilde tespit dışı bırakmaya karşı itiraz yapılmadığı takdirde tespit dışı bırakma işlemi kesinleşir; somut olayda, davacı tapu kaydına değil, zilyetliğe dayanarak tescil isteğinde bulunmuştur. orman kadastrosunca gerçekleştirilen orman sınırlandırma işlemi tesis kadastrosundan sonraki ikinci kadastro niteliği taşımakla; orman kadastrosunca yapılan orman sınırlandırılması işlemi yok hükmündedir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1996/7-705 K: 1997/7 T: 29.1.1997

Mayıs 30, 2023 Suat Şimşek 0

Uyuşmazlık ölünceye kadar bakma akdinden kaynaklanan bir uyuşmazlık kadastro mahkemesinin bakmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır; ölünceye kadar bakma akdine dayanan istem, kadastro mahkemelerinin bakamayacağı davaları düzenleyen ve kadastro kanunun 25. Maddesinde sayılan dava türlerinden özellikle yenilik doğurucu hüküm almayı gerektiren dava ile ilgili bulunmadığından davaya bakmaya kadastro mahkemesi görevlidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2002/8-109 K: 2002/150 T:6.3.2002

Mayıs 30, 2023 Suat Şimşek 0

İhyanın bittiği tarihten amaç da taşınmazın kültür arazisi haline getirildiği tarihtir; “3402 sayılı Kanunun 17. maddesi hükmü gereği olarak imar ve ihyanın tamamlandığı tarihin doğru bir şekilde tespiti ve kazandırıcı zamanaşımı sebebiyle iktisap şartlarının oluşup oluşmadığı araştırılmalı ve hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2001/20-1168 K: 2002/2 T: 23.1.2002

Mayıs 30, 2023 Suat Şimşek 0

Orman tahdit tutanağı eksiksiz olarak getirtildikten sonra özel daire bozma kararında belirtilen yöntemle oluşturulacak üç kişilik bilirkişi heyeti aracılığıyla orman kadastro harita ve tutanağı sağlıklı bir biçimde yerine uygulanıp, bilirkişilerden orman kadastro haritası ve kadastro paftası ölçekleri eşitlenip, mahkeme ve yargıtay denetimine uygun, ilmi verileri bulunan rapor alınmalı, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2004/1-498 K: 2004/475 T:6.10.2004

Mayıs 30, 2023 Suat Şimşek 0

Kural olarak, mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin adli yargıya ait olduğu; ancak 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 9.maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1995/17-352 K: 1995/605 T: 7.6.1995

Mayıs 30, 2023 Suat Şimşek 0

Doğrudan doğruya hayrattan olan mallar zamanaşımı ile kazanılamaz. Çekişmeli taşınmazın vakıf adına tapuya tesciline, üzerinde bulunan muhdesatın 3402 sayılı Yasanın 19. maddesi gereğince nitelik ve özellikleri belirtilmek suretiyle kütüğün beyanlar hanesinde gösterilmesine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu gibi hüküm kurulması isabetsizdir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2004/7-174 K: 2004/161 T: 24.3.2004

Mayıs 30, 2023 Suat Şimşek 0

Yerel mahkemenin zilyetlik süresinin orman kadastrosunun kesinleşmesi tarihinden itibaren başlaması gerektiği ve 3402 sayılı kadastro yasasının 14 ve 17. Maddelerinde öngörülen sürenin dolmadığı yönündeki belirlemesi doğru olmakla birlikte, hazineye ait özel mülk niteliğindeki taşınmaz üzerinde bulunan muhtesatın tapunun beyanlar hanesine şerh edilmesinin gerekip gerekmediği yönünde araştırma yapılmadan karar verilmesi bozmayı gerektirir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2003/20-665 K: 2003/614 T: 22.10.2003

Mayıs 30, 2023 Suat Şimşek 0

Öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 sayılı yasanın 1. Maddesi ve yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. Bu olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıkların kazanılamayacağı ilkesini içermekte olup amaç; orman bütünlüğünü korumaktır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2004/7-411 K: 2004/477 T.31.3.2004

Mayıs 30, 2023 Suat Şimşek 0

Davacı taşınmaz üzerindeki muhdesat niteliğindeki ağaçların kendisine ait olduğunun tespitini istemiştir; davacının ağaçların kendisine ait olduğunu tespit ettirmekte hukuki yararı vardır; çünkü ağaçlar su altında kaldığından durumu tereddütlüdür; alacağı tespit hükmü, ileride ağaçların kamulaştırma bedelinin tahsiline ilişkin olarak açacağı eda davasının öncüsü olacaktır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1999/8-1056 K: 1999/1052 T: 22.12.1999

Mayıs 30, 2023 Suat Şimşek 0

Dava kadastro mahkemesince davalı adına oluşturulan tapu kaydının, tespit tarihinden önceki zilyetliğe dayanılarak iptal ve tescil istemine ilişkindir; yerel mahkemenin kadastro yasasının 12/3 maddesinde anılan on yıllık hak düşürücü sürenin, kadastro mahkemesi’ndeki davada taraf olmayan davacı yönünden aleyhindeki komisyon kararının kendisine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün sonra değil, üçüncü kişi tarafından açılan kadastro mahkemesindeki davanın kesinleştiği tarihten itibaren başlayacağına ilişkin görüşü isabetlidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2003/1-608 K: 2003/665 T.12.11.2003

Mayıs 30, 2023 Suat Şimşek 0

Somut olayda istek sadece, orman kadastro komisyonunca hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan dava konusu taşınmazın, davalıya ait tapusunun iptali ile hazine adına tesciline ilişkin olduğu için isteğin aşılması suretiyle taşınmazın tapu kaydı üzerindeki “6831 sayılı yasanın 2/b maddesi uyarınca orman dışına çıkarılmıştır” şerhinin silinmesine karar verilmesi, yasaya aykırıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1996/7-705 K: 1997/7 T: 29.1.1997

Mayıs 30, 2023 Suat Şimşek 0

Uyuşmazlık ölünceye kadar bakma akdinden kaynaklanan bir uyuşmazlık kadastro mahkemesinin bakmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır; ölünceye kadar bakma akdine dayanan istem, kadastro mahkemelerinin bakamayacağı davaları düzenleyen ve kadastro kanunun 25. Maddesinde sayılan dava türlerinden özellikle yenilik doğurucu hüküm almayı gerektiren dava ile ilgili bulunmadığından davaya bakmaya kadastro mahkemesi görevlidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2005/3898 K: 2005/3987 T.19.12.2005

Mayıs 30, 2023 Suat Şimşek 0

Yetkili idari mercilerce yapılan mera tahsisine ilişkin yönetimsel işleme karşı idari yargı yerinde dava açılarak ve yönetimsel işlemin iptal edildiği öne sürülerek bu hukuksal olgunun kanıtlanmadığı takdirde mera niteliği ile sınırlandırılmak suretiyle tespit edilen taşınmazlar üzerindeki sürdürülen zilyetlik süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2004/292 K: 2004/737 T.4.3.2004

Mayıs 30, 2023 Suat Şimşek 1

Bir yerin mera olup olmadığının belirlenebilmesi için öncelikle taşınmazın bulunduğu çalışma alanında tahsisli mera olup olmadığının saptanması, mera tahsis kaydı var ise mera tahsis kaydı ve dayanağı belgelerin getirtilip uygulanması, mera tahsis kaydı yok ise, davada yararı olmayan komşu köyler halkından seçilecek yerel bilirkişi aracılığı ile dava konusu taşınmazın mera olup olmadığının sorulup saptanması gereklidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2002/8-625 K: 2002/780 T.9.10.2002

Mayıs 29, 2023 Suat Şimşek 0

Tahkime tabi tapu iptali ve tescil davasının mülkiyetin tespitine yönelik kısmı mecburi hakemce karara bağlanıp kesinleştiğinden, eldeki dava ise bu davanın mahkemece karara bağlanması gereken iptal ve tescile yönelik kısma ilişkin bulunduğundan, bu davanın dayanağı zilyetlik değil, mülkiyetin tespitine yönelik bu karardır; açıklanan nedenle zilyetlik hukuksal nedenine dayalı davalarda uygulanan 3402 sayılı yasanın 14. maddesinin, hakem kararına dayalı bu davada uygulama yeri yoktur. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 10. Dairesi E: 2001/4196 K: 2004/3809

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 1

Hazinenin ilgililerle hissedar olduğu taşınmazın işgali halinde Devlete Ait Taşınmaz Mal, Satış, Trampa Kiraya Verme, Mülkiyetin Gayri Ayni Hak Tesisi Ecrimisil ve Tahliye Yönetmeliğinin 71. maddesi uyarınca işgal dönemi için ecrimisil istenilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı.. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 10. Dairesi E: 1992/47 K: 1993/2396

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Fuzuli şagil olan davacının Kendisinden istenilen ecrimisilin yüksek olduğunu öne sürmesi üzerine yaptırılan inceleme sonucunda, bilirkişilerce toptan eşya endekslerine göre fiyat artış oranları ve bu artışların kiraya etkisi dikkate alınmak suretiyle ecrimisilin tutarının belirlenmesinde, anılan incelemeye dayanılarak karar verilmesinde usul hükümlerine aykırılık bulunmadığı. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay İDDK E: 1999/111 K: 2000/1159

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Davacının ecrimisil ihbarnamesinin değiştirilmesi istemiyle yapmış olduğu başvuru üzerine idarenin ilk işlemde hiçbir değişiklik yapmadan itirazı reddetmesi sonucunda tesis edilen ecrimisil düzeltme ihbarnamesinin, bir önceki işlemi ortadan kaldıran veya geri alan bir işlem niteliğinde olmadığı. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay İDDK E: 1996/651 K: 1997/500

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Müşterek mülkiyete konu taşınmazlarda paydaşlar taşınmazın her noktasında payları oranında malik bulunduklarından, davacının da işgal ettiği yerdeki Hazine payı yönünden fuzuli şagil durumunda olması nedeniyle, bu kısma ilişkin olarak ve hazine payı 2886 sayılı Kanunun 75. maddesi uyarınca ecrimisil istenmesinde hakkaniyete ve müşterek mülkiyet esaslarına aykırılık bulunmadığı. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay İDDK E: 1994/401 K: 1996/92

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Davacı şirketin, uyuşmazlık konusu hazine taşınmazını Maden Kanunu hükümlerine göre Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden Dairesi Başkanlığından almış olduğu işletme ruhsatına dayanarak kullandığı, maden işletme ruhsatında belirtilen saha içindeki çalışmalarından dolayı fuzuli sağıl olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, dolayısıyla ecrimisil istenilmesinde mevzuata uyarlık bulunmadığı hk. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 10. Dairesi E: 2005/9100 K: 2007/1765

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

2577 sayılı Yasa uyarınca idareye yapılan itirazın kabul edilerek idarece yeni bir işlem tesisi halinde, ilgilinin bu yeni işleme karşı da 2577 sayılı Yasa’nın 11. maddesinde öngörüldüğü şekilde itiraz edebileceğinin ve itirazının reddi üzerine yasal süre içinde dava açabileceğinin kabulü gerektiği hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 10. Dairesi E: 2004/2218 K: 2007/255

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Hizmet sunumu bakımından ana arterlerin (caddelerin) Büyükşehir Belediyelerinin yetki ve sorumluluğu altında olmasının, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olması niteliğini değiştirmeyeceğinden; söz konusu alanların işgal edilmesi halinde, 2886 sayılı Yasa’nın, 75. maddesi uyarınca ecrimisil istenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 10. Dairesi E: 2004/1382 K: 2007/277

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan söz konusu balıkçı barınağı ve yat limanı olarak kullanılan taşınmazın Kira sözleşmesinin yenilenmemesi karşısında, anılan taşınmazın kira süresi sonundan itibaren kullanımının Kamu hizmeti amacına yönelik olması sebebiyle, 2886 sayılı Yasa kapsamında işgal ve belediyenin fuzuli şagil olarak nitelendirilemeyeceği şeklinde yorumlanmasına olanak bulunmamaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 10. Dairesi E: 2004/13105 K: 2007/258

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 1

Ecrimisil tahakkuk ve tahsilini düzenleyen Yönetmeliğin 80. maddesinde yer alan ihtiyari itiraz yoluna başvurulmasının, 2577 sayılı Yasa’nın 11. maddesinde öngörülen itiraz yolunun dava açma süresi yönünden doğurduğu sonucu doğuracağı, dava açma süresi dolduktan sonra idarece cevap verilmesinin yeni bir dava açma süresi doğurmayacağı hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 10. Dairesi E: 2003/6177 K: 2006/5802

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 1

Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazın kiralanmasına ilişkin kira sözleşmesinde yer alan, sözleşme süresi sona erdiği halde kiracının taşınmazı tahliye etmemesi halinde idarece tahliye edileceğine ilişkin kuralın Ecrimisil istenilmesine engel teşkil etmeyeceği hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 17. Dairesi E: 2015/830 K: 2015/311

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Su sporlarının yapılacağı alana emniyetli bir şekilde ulaşılabilmesi için emniyetli giriş ve çıkış alanlarının Valilikçe tespit edilebileceği, bu alanın fuzuli işgali halinde ecrimisil istenebileceği Ecrimisil bedelinin münhasıran taşınmazın bulunduğu konum ve diğer unsurlar dikkate alınmak suretiyle keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra belirlenmesi gerektiği hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 10. Dairesi E: 2003/2335 K: 2006/5567

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Kamu ihalesi nedeniyle işgal edilen dolgu alanından ecrimisil istenilemeyeceği. Sahil düzenleme inşaat işini ihale ile belediyeden alan davacının, düzenleme işini yaparken denizden dolgu niteliğindeki alan üzerine şantiye kurarak, hafriyat dökmek suretiyle işgalinden dolayı ecrimisil alınmayacağı hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 10. Dairesi E: 2003/2204 K: 2006/5608

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Davacıların Hazine ile paydaş olduğu taşınmazın işgali nedeniyle istenilen ecrimisilin; paydaşlardan her biri paydaşlık giderilmediği sürece taşınmazın her noktası üzerinde payı oranında hak sahibi olduklarından, davacı tarafından payından fazla kullanıldığı belirlenen kısmın, diğer hissedarlara ait olabileceği göz önünde bulundurulmaksızın, olabileceği idarenin kendi payını gerekçe göstererek ecrimisil isteyemeyeceği hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 2. Dairesi E: 2013/5756 K: 2014/5756

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

2946 sayılı Kanunun 8. maddesinde; kanuni oturma süresi sona erenlere karşı idarelere sadece konutu boşalttırma yetkisi tanınmış Konutun boşaltılmaması durumunda, idareye işgaliye bedeli tahsil yetkisi verilmemiştir Kanunun bu açık hükmüne rağmen. Yönetmeliğin 34 üncü maddesinin üçüncü fıkrası ile idareye işgaliye bedeli tahsil etme hakkı tanınması hukuka aykırıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 10. Dairesi E: 2006/2232 K: 2007/6691

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

İdari işlemlerin nitelikleri gereği özel yasalarda, genel dava açma süreleri dışında ayrı dava açma sürelerinin öngörülmüş olması halinde, idare tarafından, işlemlerin tâbi oldukları dava açma süreleri gösterilmedikçe özel dava açma sürelerinin işletilmesine olanak bulunmadığı, özel dava açma sürelerine tâbi olmasına rağmen, bu hususun idari işlemde açıklanmaması halinde, dava konusu idari işlemin tebliğ tarihinden itibaren, özel dava açma süresinin değil, 60 günlük genel dava açma süresinin uygulanması gerekeceği. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 1995/3104 K: 1996/610

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 1

Tahakkuk fişi idarenin iç işleyişiyle ilgili olarak ecrimisilin takip ve tahsil edilebilmesi için vergi dairesini bilgilendirmek amacıyla düzenlenen bir belge olduğundan idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem niteliğinde görülerek idare mahkemesince esasının incelenerek davanın reddine karar verilmesinde isabet bulunmadığı. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 10. Dairesi E: 2009/14556 K: 2013/8473 27.11.2013

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 1

Yargı kararıyla ortadan kaldırılan ve böylece geçerli olmayan bir nedene dayalı olarak zenginleşen idarenin, tahsil ettiği parayı iade yükümlülüğü doğmuş olup; somut olayda uğranılan, davacı tarafından yasal faiz olarak hesap edilen zararın da hukuka aykırı idari işlemi tesis ederek hizmeti kusurlu işleten idarece tazmini gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 1996/2978 K: 1997/2329

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Yol dolgu malzemesi olarak kullanılmak üzere toprak alınan alanın Taş-ocakları Nizamnamesinin 1.maddesinde düzenlenen ocak niteliğinde kabul edilmesi suretiyle toprak alınması yolundaki faaliyetin de izinsiz ocak işletilmesi fiili olarak değerlendirilmesinde mevzuata uyarlık bulunmadığı. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 1997/7017 K: 1998/6149 

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Uyuşmazlık konusu taşınmazın açık teklif usulü ile yapılan ihale sonucunda satılması üzerine ilk olarak yapılan ecrimisil tahakkukunda belirtilen son işgal tarihinden satış işlemlerinin tamamlanmasına kadar geçen dönem için geriye dönük olarak yeniden ihbarname düzenlenmesi suretiyle ecrimisil istenebileceği hk. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 1998/2291 K: 1999/1383

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarruf altında bulunan taşınmaz mallardan ecrimisil alınabilmesi, taşınmazın 2886 sayılı Yasadaki tanıma uygun olarak işgal edilmesi koşuluna bağlıdır. Belediyenin kamu hizmeti faaliyetinin işgal Kendisinin de fuzuli şagil olarak nitelendirilerek ecrimisil tahakkuk ettirilmesi mümkün bulunmamaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 17. Dairesi E: 2015/562 K: 2015/4299 T: 26.10.2015

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 1

İmar planında yeşil alan ve yol olarak tescil dışı bırakılan ve kamunun yararlanmasına terk edilen alanların Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunması nedeniyle bu nitelikteki bir yerin ilgili belediyeye protokol veya başka bir suretle terk veya devri yapılmamışsa bu alanların fuzulen işgal edilmesi halinde Hazine tarafından ecrimisil istenebileceği açıktır. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 10. Dairesi E: 2009/9748 K: 2013/7578 T: 30.10.2013

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 1

Yukarda belirtilen mevzuat hükümleri uyarınca, tapu kaydı terkin edilen yerlerin belediye adına şerh konulmak suretiyle belediyeye devredilmesi durumunda belediyece, bu nitelikteki bir yerin fuzulen işgal edilmesi halinde ecrimisil istenebileceği açıktır. Aksi durumda ise, tapuda tescil dışı bırakılan ve belediye adına terkin edilmeyen yerlerin Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunması nedeniyle bu nitelikteki bir yerin fuzulen işgal edilmesi halinde ecrimisil Hazine tarafından istenebilecektir. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 10. Dairesi E: 2016/6431 K: 2017/1147 T: 27.02.2017

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 11. maddesindeki hükümden, belediyelerin bedelsiz terk suretiyle edindikleri arazi ve arsaları, ancak planda gösterilen kamu hizmetinin yerine getirilmesi amacıyla kullanabilecekleri, satış işlemine konu edilemeyecekleri, bu durumun tapu kütüğünün beyanlar hanesine “şerh” konulmak suretiyle herkes için hüküm ifade eder hale geleceği anlaşılmakta olup; açıklanan düzenlemeler nedeniyle, bu tür yerlerin tasarruf yetkisinin belediyelere ait olduğu sonucuna varılmaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 10. Dairesi E: 2016/4913 K: 2017/2031 T: 13.04.2017

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Adına tahsis yapılan Milli Savunma Bakanlığı’nın ve taşınmazın maliki olan Hazinenin izni alınmaksızın inşaata başlanması ve Hazine tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yapılmış bir terk işlemi de bulunmamasından dolayı davacının hukuken korunabilir bir hakka dayanmaksızın otoparkı işletmesi sebebiyle fuzuli işgalci olduğu açıktır. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 1997/3703 K: 1998/2935 T: 03.06.1998

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

3194 sayılı Yasanın 11. maddesinin 3. Fıkrası gereğince imar planlarıyla kullanılış biçimi değiştirilerek imar parseli haline getirilen taşınmazların devir alınan idareye iadesi gerektiğinden dava konusu taşınmazın bedelsiz yola terk edilip belediyeye devredilen ancak daha sonra imar parseline dönüştürülen kısmının yapılan parselasyon işlemiyle belediye hissesi olarak tahsisinde hukuka uyarlık bulunmadığı Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 1999/3205 K: 2000/5204 T: 18.10.2000

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Dereden ihdas edilen taşınmazın 3194 sayılı Yasanın 11. maddesi hükmü uyarınca Maliye Bakanlığının onayı üzerine belediyeye devredilip, devredilmediği, yoldan ihdas edilen taşınmazın belediyeye ait kadastral parsel olarak düzenleme alanına dahil edilip edilmediği ve belediye adına parsel oluşturulup oluşturulmadığı hususlarının araştırılması Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2012/5723 K: 2015/5912 T: 13.10.2015

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 1

Özel mülkiyete konu olan taşınmazlardan sahiplerinin rızası ile umumi hizmetlere bedelsiz olarak terk edilen ancak daha sonra yürürlüğe giren imar planı ile tahsis amacı değişen yerlerin bedelsiz olarak eski maliklerine geri verilmesi yolunda yasal bir düzenleme bulunmamakla birlikte 3194 sayılı Kanunun 11. maddesi hükmünün kıyasen özel mülkiyete konu olan taşınmazlar da uygulanmasının mülkiyet hakkını koruyan Anayasaya ve sözleşmeye, adalet ve hakkaniyet ilkelerine uygun olacağı açıktır. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 1. Dairesi E: 1988/328 K: 1989/19 T: 10.02.1989

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

İmar planı sınırları içindeki meraların, planın onayıyla birlikte hukuki bakımdan meralık niteliğini yitireceği, bu yerlerden genel hizmetlere ayrılanların belediye veya özel idareye bedelsiz terkinin gerekeceği, genel hizmetler dışında özel mülkiyete konu olabilecek bir amaca ayrılan yerlerin onaylanmış imar planıyla getirilen kullanma amacına konu ve tabi olacakları ancak, bu durumun meralardan elde edilen yerlerin belediyeler adına tescilini gerektirmeyeceği Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay İDDK E: 1997/548 K: 1998/640 T: 11.12.1998

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 1

Denizden doldurularak kazanılan taşınmaz üzerinde belediyenin tasarruf yetkisinden söz edilebilmesi için uygulama imar planı kararı ile denizden doldurulmak suretiyle kazanılan taşınmazın 3194 sayılı Yasanın 11. maddesi hükmü uyarınca Maliye Bakanlığının onayı üzerine belediyeye devredilmiş olması gerek Devamını Oku

Görsel Yok

Uyuşmazlık Mahkemesi E: 2012/328 K: 2013/1752

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 1

6570 sayılı Kanun’un 11. maddesinin, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu kapsamına giren yerler hakkında uygulanmayacağı; çünkü, 2886 sayılı Yasanın, genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin, özel idare ve belediyelerin özel mülkiyetine tabi olan taşınmazların kiralanmasında uygulanacak kanun olduğu, sayılan idarelerin mülkiyetindeki taşınmazların kiralanmasının, yasa koyucu tarafından 2886 sayılı kanun kapsamına dahil edildiği ve 6570 sayılı Kanun kapsamından çıkarıldığı açıktır. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 10. Dairesi E: 2001/5105 K: 2003/358 T: 05/02/2003

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Sözleşme yapıldıktan sonra tesis edilse bile sözleşmeden kaynaklanmayan, sözleşmeden doğan bir hak ve alacağın takibi niteliğini taşımayan, idarenin kamu gücüne dayanarak ve tek yanlı olarak ihale işlemini geri alması niteliğindeki işlemin iptali istemiyle açılan davanın idari yargı yerinde görülüp, çözümlenmesi gerektiği. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2014/5184 K: 2015/335

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 1

İhaleye çıkarılan taşınmazın, Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olmadığı ve Üniversite’nin özel mülkiyetinde bulunduğu dikkate alındığında, ihale konusu taşınmazın 2886 sayılı Kanun’un 51. maddesinin (g) bendi uyarınca pazarlık usulüyle ihaleye çıkarılmak suretiyle irtifak hakkı verilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığından ihalenin iptaline ilişkin işlemin sonucu itibarıyla yerinde olduğu hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Uyuşmazlık Mahkemesi E: 2003/43 K: 2003/62

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

İhale ve satışın iptal edildiğini ve taşınmazın yeniden satışa çıkarılacağını öğrenmesi üzerine, taşınmazın adına tapuya tesciline ve dava sonuçlanıncaya kadar üçüncü şahıslara devir ve satışının yapılamaması için tapu kaydı üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesi istemiyle açılacak davanın adli yargı yerinde görülmesi gerektiği. Devamını Oku

Görsel Yok

Uyuşmazlık Mahkemesi E: 1991/49 K: 1991/8

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

2886 sayılı İhale Kanunu bir kamu kanunudur. Bu Kanuna dayanılarak sözleşme aşamasına kadar idarece alınan kararlar ve yapılan işlemlerin idari işlem niteliğinde olacağı kuşkusuzdur. İhalenin iptal edilmesine ilişkin işleme karşı idari yargı yerinde dava açılması gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 13. Dairesi E: 2017/420 K: 2017/2343 T: 14.09.2017

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Belediye meclisinin yetkileri ile belediye encümenin yetkilerinin ayrı ayrı düzenlendiği, belediye meclisinin belediyenin karar organı olduğu, belediye encümeninin ise tek başına üç yıla kadar kiralama işlemlerini yapabileceği gibi, belediye meclisinin yetkisinde olan 3 yıldan fazla kiralama işlemlerini de belediye meclisi adına yapma yetkisinin olduğu, ayrıca 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu gereği belediyeler tarafından yapılan ihalelerde ihale komisyonu görevinin belediye encümenince yerine getirileceği Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2012/3492 K: 2013/5107

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Kentsel dönüşüm ve gelişim alanında bulunan bir taşınmazın kamulaştırılmasında öncelikle anlaşma yolunun denenmesi gerektiği, ayrıca imar planında konut alanı olarak belirlenen bir taşınmazdaki bu kullanım türünü davacının da uygulamaya geçirebileceği göz önüne alındığında, sadece kentsel dönüşüm ve gelişim alanında kaldığından bahisle taşınmazın kamulaştırılamayacağı hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2010/750 K: 2014/718

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

İmar planında “ağaçlandırılacak alan”da kalan taşınmazın, köy eski mezarlığı olması nedeniyle kullanımının mümkün olmamasına rağmen, kamulaştırılmaması ve takas talebinin de karşılanmaması nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davada, taşınmazın bedeli tespit edildikten sonra davacıya ödenmesine karar verilmesi ve davacıya ödenmesine hükmolunacak tazminat tutarının, taşınmazın idare adına tapuda tescil edilmesi sırasında kamulaştırma bedeli yerine geçecek miktar olarak kabul edilmesi ve buna göre işlem yapılması gerektiği hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2003/5782 K: 2005/2042

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Davacının zilyedi olduğu belirtilen ağaçları için bir bedel belirlenmemiş olduğundan, olayda takdir olunan bedel ile maddi hatalara karşı açılmış bir dava söz konusu değildir. Davacının iddiası, kamulaştırma işleminin eksik tesis edildiği, söz konusu ağaçlar için de bir bedel belirlenerek kendisine ödenmesi gerektiği yönündedir. Bu istem de kamulaştırma kanununa atfen reddedilmiştir. Bu itibarla, idare mahkemesince, davanın görev yönünden reddedilmesinde isabet bulunmadığı Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2004/2887 K: 2006/2789

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 10. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesince yapılan tebligatın araştırılması suretiyle, davanın süresinde açılıp açılmadığına karar verilmesi gerekirken, rızai ferağ işleminin tebliğinden itibaren davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle verilen kararda isabet bulunmadığı hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2011/8665 K: 2013/9005

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

İmar planında küçük sanayi sitesi alanı olarak belirlenen bir taşınmazdaki bu kullanım türünü, davacının da uygulamaya geçirebileceği gözönüne alındığında, sadece kentsel dönüşüm ve gelişim alanında kaldığından bahisle taşınmazın kamulaştırılamayacağı hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 1997/2335 K: 1998/2171 22/04/1998

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Dava konusu uyuşmazlıkta bedelin tesbitine ilişkin encümen kararı ile kıymet takdirine ilişkin işlemlerin idari davaya konu edilebilen parselasyon işleminin bir unsuru olması nedeniyle parselasyon işlemi ile birlikte dava konusu edilebilmesinin olanaklı olması nedeniyle bu açıdan davanın görev yönünden reddine ilişkin kararda isabet görülmediği. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay İDDK E: 2014/4409 K: 2016/208

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Yapı denetim firmasında görev yapan inşaat mühendisinin kamulaştırma davalarında bilirkişi olup olamayacağı, kamulaştırmaya konu gayrimenkul veya hakkın değerinin belirlenmesi için uzmanlık ve teknik bilgi sağlamak amacıyla yargı yerlerince başvurulan kamulaştırma bilirkişiliğinin ise, 4708 sayılı Yasanın amacı çerçevesinde yürütülen iş ve işlemler ile örtüşen bir mesleki faaliyet olduğundan söz edilemeyeceğinden, davacının kamulaştırma bilirkişiliği listesinde ismine yer verilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2015/3791 K: 2016/4333

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Meşruhatlı davetiye usulüne uygun tebliğ edilmediğinden davacının kamulaştırmaya ilişkin tüm detayları bilmesi ve dava açmasının mümkün olmadığı, yalnızca duruşmaya katılmasıyla tebligattan haberinin olduğunun varsayılamayacağı, kamulaştırma işleminin iptali için idari yargıda dava açabilme hakkının olduğunun öğrenilmesinden itibaren süresi içinde açıldığı görülen davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen mahkeme kararında hukuki isabet bulunmadığı hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2014/2387 K: 2014/4122

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Geçici 6. maddenin 1. fıkrasında belirtilen tarih aralığından bağımsız olarak ve tarih sınırlaması getirilmeksizin imar planlarından kaynaklanan hukuki el atmalara ilişkin açılacak tazminat davalarında anılan geçici maddenin 7. fıkrasındaki düzenleme dikkate alınarak yargılama esnasında maktu harç alınması nispi harç alınmaması hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay İDDK E: 2010/2108 K: 2013/4577

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Davacıya ait parselin, imar planında Anadolu Öğretmen Lisesi alanı olarak ayrılması ve aradan yirmi yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına karşın idarece kamulaştırma yapılmadığı gibi ne zaman yapılabileceği konusunda da davacıya bir bilgi de verilmemesi nedeniyle, davacının mülkiyet haklarının belirsiz bir süre ile kısıtlanması sonucunu doğuran işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı; Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2015/9088 K: 2016/486

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Tazminat davasının niteliği gereği davalı idareye taşınmazdaki kısıtlılığın giderilmesi veya tazminat ödenmesi için başvuru yapılması gerekli olmakla birlikte birden çok kez başvuru yapılmak suretiyle davacının iradesini ortaya koyduğu, davacılara ait taşınmazın, imar planı icra edilerek kısıtlılık halinin giderilmediği, dolayısıyla, süregelen zarar olduğundan yeni bir başvuru aranmadan, idari eylem veya işlem daha önce öğrenilmiş olsa bile, kısıtlılık hali devam ettikçe dava açma süresinin geçmeyeceğinin kabulü gerektiği hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2015/361 K: 2015/3486

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Davacının uyuşmazlık konusu taşınmazı edindiği tarih itibari ile taşınmaz için kısıtlılık durumun mevcut olduğu, yukarıda belirtilen Avrupa İnsan Mahkemesi kararında belirtilen mülkiyet hakkının geçmişte belirli bir süre engellenmiş olma durumunun eski malikler açısından gerçekleşmiş olmasına karşın, 17.07.2012 tarihli satış işlemi sonucu mülkiyet sahibi olan davacı açısından kısıtlılık halinden kaynaklanan ve tazminatı gerektirir mağduriyetinin henüz bulunmadığı açıktır. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2007/4344 K: 2007/7751 17.12.2007

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Davacının parseldeki yeni yapılaşma için geçici yapılanma koşullarına göre hazırlandığı projenin onaylandığı, ardından yapı denetimi firması ile yapı sahibi arasında yapı denetim sözleşmesinin imzalandığı, bu aşamada uygulama sorumluluğunun proje müellifi davacı mimardan yapı denetim firmasına geçtiği, projenin uygulanması dönemindeki aykırılıktan, davacının proje müellifi olması nedeniyle sorumlu tutulamayacağı hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2013/3657 K: 2017/4335

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Ruhsat verilmemesinin gerekçesi olan imar planı değişikliği mahkeme kararıyla iptal edildiğinden idarenin gecikmeksizin işlem tesis etmeye mecbur olduğu, bu sürenin kararın idareye tebliğinden itibaren hiç bir şekilde 30 günü geçemeyeceği hususu dikkate alındığında anılan iptal kararının idareye tebliğinden itibaren en geç 30 gün sonrasına karşılık gelen tarih ile dava tarihi arasında oluşan inşaat maliyet farkının bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle tespit edilerek tazminat olarak ödenmesine karar verilmesi gerektiği hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay İDDK E: 2018/1422 K: 2018/3387

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

TÜRK MİLLETİ ADINA, Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından davalı idarelerden ……….. …………..’nın yürütmenin durdurulması istemi görüşülmeyerek dosya incelendi, gereği görüşüldü: Dava,… Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2001/2027 K: 2001/2654 T: 03.04.2001

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

İki ayrı orman bilirkişisi tarafından düzenlenen raporlar, taşınmazın eylemli ve hukuki durumu ve öncesinin niteliği açısından birbiri ile çelişkili olup yeterli ve kanaat verici değildir. Birbiri ile çelişen raporlara dayanılarak hüküm kurulamaz. Orman sınırlandırılması yapılmayan veya sınırlandırılmanın ilk olarak yapıldığı yerlerde, bir yerin orman niteliğinin ve hukuki durumunun 3116, 4785 ve 5658 Sayılı Yasa hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2001/10033 K: 2001/9782 T: 13.12.2001

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Çekişmeli taşınmazın üzerinde halen 80 yaşında 3 adet karaçam ağacının bulunduğu sabit olduğuna göre, zilyedi de bulunmayan bu durumdaki bir taşınmazın orman niteliğini yitirdiğinden bahisle 2/B maddesi gereğince orman tahdidi dışına çıkarılmasının uygun olduğunu söylemek doğru değildir. Eylemli durumdaki taşınmazın halen orman vasfını koruduğu anlaşılmaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2015/961 K: 2015/1268 T: 05.03.2015

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

3402 sayılı Kanun Ek – 4. maddesi uyarınca yapılan aplikasyon ve düzeltme çalışmasının hatalı olduğu iddiasına dayalı olarak 30 günlük askı ilân süresi içerisinde açılmıştır. Bu hususun tespiti için öncelikle yörede yapılan ilk orman tahdidi ve 2/B madde uygulama çalışmalarına ilişkin tutanak ve haritaların dosya arasına getirtilmesi ve Ek 4. madde uyarınca yapılan düzeltme ve aplikasyon çalışmasının orman tahdidine ve 2/B madde uygulama çalışmalarına uygun olarak yapılıp yapılmadığının bu belgeler incelenerek tespit edilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekmektedir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 1992/11625 K: 1993/6200 T: 12.07.1993

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Kesinleşmiş tahdit sınırları dışında kalmış olsa dahi, eylemli durumda halen orman niteliğini koruması halinde, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden bulunduğunun ve özel mülke dönüşemeyeceğinin kabulü gerekir. Bu prosedür içinde, Hazinenin dava hakkının varlığının kabulü zorunludur. Taşınmazın orman olarak Hazine adına tesciline karar verilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2005/32 K: 2005/45 T: 26.01.2005

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Kural olarak devlet ormanı niteliğindeki taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetlik süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımaz. Kural olarak ormanlar için oluşturulan tapu kayıtlarının hukuksal bir değeri de yoktur. Öte yandan eylemli duruma, resmi kayıt ve belgelere aykırı düşen yerel bilirkişi ve tanık sözlerine değer verilemeyeceği tartışmasızdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 1994/10510 K: 1996/14827 T: 02.12.1996

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

1984 yılında yapılan keşifte tamamının eylemli orman olduğu ve kısmen kesilmiş 90 cm çapında ağaç kütüklerinin ve tomrukların varlığı yanında, halen orman ağaçları ve bitkilerinin yer aldığı saptanmıştır. Zaman içinde ağaç kesimi ve orman tahribi devam ettiği için, bu olgu değişime uğramış olsa dahi, ilk bulgular ve halen kısmen varolan aynı bulgular taşınmazların bir bütün olarak orman olduğunu açıkça göstermektedir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2003/13 K: 2003/25 T: 22.01.2003

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

6831 Sayılı Yasanın 1/1. maddesi hükmüne göre orman sayılan ve halen de eylemli orman durumunu koruyan ve 4785 Sayılı Yasanın 1. maddesi gereğince devletleştirilmiş sayılan taşınmazların orman olduğunun kabulü ile davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmesi gerekirken. mahkemece delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1995/91 K: 1995/701 T: 09.02.1995

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Taşınmazın bulunduğu yörede orman tahdidi yapılmadığı ve sınırda da eylemli durumda orman bulunduğuna göre, kayıt miktar fazlası olan taşınmazın ormana elatmak suretiyle elde edildiğinin kabulü zorunludur. Orman sayılan yerlerin zilyetlikle iktisabı mümkün olmadığından sürdürülen zilyetlik hukuki değer taşımaz. Resmi kayıt ve belgelerle eylemli duruma aykırı düşen bilirkişi görüşüne ve tanık sözlerine değer verilemez. Hal böyle olunca taşınmazın orman niteliğiyle davacı Hazine adına tesciline karar verilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 1996/10813 K: 1996/13104 T: 30.10.1996

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Orman yönetiminin açtığı ve hükme bağlanıp kesinleşen orman tahdidine itiraz davası, tarafları için kesin hüküm oluşturduğu gibi, belirlenen fiili durum itibariyle taşınmazların orman niteliğinde bulunduğu saptanmış olduğu takdirde, artık zilyetlikle kazanma olgusu söz konusu olamaz. Mahkeme, gerek bu kesin hükmü ve gerekse taşınmazın belirlenen eylemli duruma ait niteliğini dışlayamaz ve gerçek kişilerce açılan zilyetlik yoluyla tescil davası dinlenemez. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2019/5466 K: 2020/3510 T: 28.09.2020

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Dava konusu taşınmazın ormanla çevrili olması, orman mühendisi bilirkişi raporlarının içeriği ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, tespit tarihi itibariyle dava konusu taşınmazın eylemli orman vasfında olduğu anlaşıldığına göre, Mahkemece, taşınmazın niteliğinin bir bütün olarak değerlendirilmesi suretiyle davanın tümden reddine karar verilmesi gerekir Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2014/3639 K: 2014/6805 T: 24.06.2014

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Orman Yönetimi ile Hazine arasındaki uyuşmazlık, taşınmazın mülkiyetine değil, niteliğine ilişkin olduğundan, taşınmazın kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B maddesi uygulamasında 2/B parseli olarak orman sınırları dışına çıkarılan alanda kalması ve halen de eylemli biçimde orman olması halinde, Orman Yönetimi hu tür yerlerin Hazineden İdari yolla orman olarak tahsisini talep edebileceği. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 1998/7150 K: 1998/14148 T: 30.12.1998

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

HGK. nun 20.5.1992 tarih 1992/16-103/339 ve 27.10.1993 tarih 1993/8-456/686 sayılı kararlarında da açıklandığı gibi nizalı taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu yapılmış ve dava konusu parsel orman tahdidi dışında bırakılmış ve vergi kaydının nizalı taşınmazı orman gösteren yönünde eylemli orman bulunmakta ise, bu yerin iktisabı için zilyetliğin, orman tahdidinin kesinleştiği tarihten tespit tarihine kadar 20 yıla ulaşması gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2001/10885 K: 2002/1619 T: 04.03.2002

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Eylemli orman olan kesimlerin yine orman olarak kabulü gerektiği gözetilerek, dayanak tapu kaydı değişebilir sınırları içerdiğinden, yöntemince zemine uygulanıp, miktarı ile geçerli kapsamı tayin olunmalı; asıl taşınmazın kapsamı, orman veya ormandan açma değilse, miktar fazlasının sınırda bulunan eylemli ormandan açma yapılarak kazanıldığı kabul edilmeli; tüm deliller birlikte değerlendirilip, oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2001/349 K: 2001/1245 T: 19.02.2001

Mayıs 28, 2023 Suat Şimşek 0

Mera olarak kabul edilen kesimin üzerinde eylemli olarak orman bitkilerin varlığı belirlenmiştir. Bu durumda eylemli orman olan kesimin memleket haritasında orman görülmemesi bu olguyu değiştirmez. Zira, küçük alanların bazen haritada gerçek niteliğini belirler şekilde gösterilmediği bilinmektedir. Eylemli orman olduğu taşıdığı bitkilerle belirlenen parselin kısmen mera olarak kabulü doğru değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2012/6990 K: 2012/15531 T: 20.12.2012

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

İmar parselleri hakkında imarla oluşan sicil kayıtlarının iptaline karar verilmeksizin eski hale ihya kararı verilmiş olması ve Hazine adına tescil yönünde hüküm kurulmamış olması doğru olmadığı gibi, kök parsel kapsamında kalan ve teknik bilirkişinin krokisinde A ve B harfleri ile gösterilen yolda kalan kısımların kabul kapsamı dışında bırakılmış olması da yerinde değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2012/3794 K: 2012/4295 T: 12.04.2012

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Çekişmeli taşınmazın dayanağı olan idari işlemin idari yargıda iptal edilerek kesinleştiği, böylece taşınmaza ait sicil kaydının yolsuz tescil durumuna düştüğü sabittir. Öyleyse; sicil kaydının iptal edilerek önceki geometrik ve mülkiyet durumunun ihyasına verileceğinde kuşku yoktur. Ancak; böyle bir davayı açması gerekli olan kişinin imar öncesi taşınmazda mülkiyet sahibi olması icap eder. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2013/1294 K: 2013/2780 T: 27.02.2013

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

İmar uygulamalarının dayanağını teşkil eden idari işlemlerin idari yargı yerince iptal edilmeleri durumunda, hak sahiplerine, kadastral parsellerin ihyası suretiyle kaydın eski hale döndürülmesini isteme olanağı doğar. O halde, davada yıkım isteğide bulunduğundan, muhtesatın yıkımı halinde telafisi imkansız zararın doğacağı gözetilerek, davacıya, kadastral parselin ihyası yönünde dava açması için önel verilmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2008/15-28 K: 2008/88

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Belediyelerce, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18.maddesi hükümleri gereğince, gerçekleştirilen parselasyon (şüyulandırma) işlemlerinin idari bir karara dayandıkları, bu karar ve işlemler kesinleştikten sonra kadastral mülkiyet durumunun, İmar Kanunu’nun belirlediği yeni bir mülkiyet durumuna dönüştüğü; ilgililerin, bu uygulamaya yönelik, salt imar uygulaması işlemlerindeki haksızlık ve usulsüzlüklere dayalı taleplerini içeren davaların görülme yerinin idari yargı olduğu ve bu tür taleplerin adli yargı yerinde dinlenilirliği olmadığı, kuşkusuzdur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2004/2248 K: 2004/6390 T.21.6.2004

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Kadastro tesbitine itiraz davasında, çekişme konusu parselin bilirkişi krokilerinde yer alan bir bölümünün orman olarak tescili yolunda davacılar lehine usuli kazanılmış hak oluşmakla; hazine adına, çekişme konusu parselin orman sayılan ve taşlı alan olarak belirlenen kısımlarından artakalan bölümünün payları oranında tesbit gibi davalılar adına tesciline karar verilmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2002/974 K: 2002/3145 T.4.4.2002

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 1

Kadastro mahkemesinde 30 günlük askı süresi içinde, daha sonra da tapulu taşınmazlar yönünden 10 yıllık hak düşürücü süre zarfında genel mahkemede itiraz davası açılması mümkündür; fakat somut olayda davacı köy tüzelkişiliği 30 günlük askı ilan süresi içinde dava açmamıştır ve bu nedenle orman kadastrosu çekişmeli taşınmaz bakımından kesinleşmiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2003/3393 K: 2003/4349 T.15.5.2003

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Çekişmeli parselle öncesi bir bütün olan ve tespiti davalı adına kesinleşen iki parsel ve bu iki parsel arasındaki yolun yüz ölçümleri göz önünde bulundurulması suretiyle tapunun dayanağı kroki 3402 sayılı yasanın 20/a maddesi gereğince yerine uygulanıp kapsamı belirlenmeli, kroki kapsamı dışında kalan bölüm yönünden davanın kabulüne, içinde kalan bölüm yönünden de şimdi olduğu gibi davanın reddine karar verilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2005/8979 K: 2005/13503 T.14.11.2005

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Dava mera komisyonu tespit ve tahdit kararının 30 günlük askı ilanı süresi içinde açılmış ise de, mera komisyon kararı askı ilanından çok önce 1983 yılında bu köyde genel arazi kadastrosu kesinleştiğine ve mera komisyonunun yaptığı tespit ve tahdit kararı ile birlikte tapu iptali ve tescil isteminde de bulunulduğuna göre, davaya bakma görevi asliye hukuk mahkemesinindir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2005/1807 K: 2005/6242 T.13.5.2005

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Meraların mülkiyeti hazineye, kullanma yararlanma hakkı belediye sınırları içindeki taşınmazlarda belediye başkanlığına, köy sınırları içinde bulunan taşınmazlarda köy tüzel kişiliğine aittir. Orman yönetimi, sadece hazineyi taraf göstererek eldeki davayı açmış olmakla; köy tüzelkişiliğinin davaya katılımı sağlanarak husumet yaygınlaştırılmalı oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2006/1722 K: 2006/2344 T.27.2.2006

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 1

Mera niteliğiyle sınırlandırılan taşınmazlar hakkında açılacak davaların 3402 sayılı yasanın 12/3. Maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olacağına ve çekişmeli taşınmazın 115 numaralı mera parseli içerisinde kaldığı bilirkişi raporu, kadastro müdürlüğünün yazısı ile kesinleşen orman kadastro haritalarından da açıkça anlaşıldığına göre, davanın reddine karar verilmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2005/1341 K: 2005/2130 T.3.3.2005

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 1

Bir yer, orman nitelikli tapu kaydının bulunması, devlet ormanı içinde yer almaması, devlet ormanına sınır olmaması, 3115 sayılı yasanın yürürlük dönemine göre 50000 m2’den, 6831 sayılı yasa hükümlerine göre ise, 30000 m2’den büyük olması, bedeli ödenerek devletleştirme bedelinin ödenmemiş olması, kesinleşmiş orman sınırlamasının bulunması halinde devlet ormanı olarak sınırlanmış olmaması, orman tahditi yapılmış ise özel orman olarak tahditinin yapılıp işletiliyor olması koşullarının istisnasız hepsinin birden gerçekleşmesiyle iadeye tabi özel orman sayılır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2005/4606 K: 2005/9032 T.1.7.2005

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Çekişmeli yerin çevresindeki taşınmazların niteliğine göre, taşınmazların etrafı ormanla çevrili ise mülkiyet belgesi, tapu kaydı olmadığı takdirde bu tür yerlerin 6831 sayılı yasanın 17/1-2. Maddesine aykırılık teşkil ettiği düşünülmeli, bütün bu konulan kapsayacak, duraksamaya yer vermeyen ortak imzalı rapor ve kroki alınıp çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı kesin biçimde saptanmalı ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2006/7817 K: 2006/10533 T. 13.7.2006

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Çekişmeli taşınmazın bilirkişi krokisinde ( b ) ve ( c ) ile gösterilen bölümlerinin kesinleşmiş orman kadastro sınırları içinde kaldığı belirlendiğine göre: orman yönetiminin bu bölümlere ilişkin davasının kabulüne ve bu bölümlerin mera kaydının iptali ile orman niteliğiyle hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yerinde olmayan gerekçeyle yazılı olduğu biçimde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2006/7817 K: 2006/10533 T.13.7.2006

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Yasal düzenlemeler karşısında mera tahsis komisyonunun bir yeri mera olarak tahsis etmesi o yerin niteliğini değiştirmeyeceğinden, bu yer orman ise orman niteliğini kayıp etmiş sayılmayacaktır; bu nedenle taşınmazın bilirkişi krokisinde gösterilen ve kesinleşmiş orman kadastro sınırları içinde kaldığı belirlenen bölümlerinin mera kaydının iptali ile orman niteliğiyle hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2005/2579 K: 2005/2969 T.14.4.2005

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Tapusuz taşınmazların kişileri adına ancak yargıç kararı ile tescil edileceği hüküm altına alınmıştır; bu açık hüküm karşısında idari yoldan tescilin mümkün olamayacağının kabulü gerekir ancak, mülkiyet uyuşmazlığı bulunmayan taşınmazların idari yoldan hazine adına tescili süreklilik kazanan uygulama ile kabul edilmektedir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/7690 K: 2017/771 T: 07.02.2017

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Satışına karar verilen taşınmaz; a)Paylı mülkiyet hükümlerine konu ise satış bedelinin paydaşların tapudaki payları oranında, b)Elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olması halinde satış bedelinin mirasçılık belgesindeki paylar oranında, c)Hem paylı, hem de elbirliği mülkiyeti halinin bir arada bulunması halinde ise satış bedelinin tapudaki ve mirasçılık belgesindeki paylar nazara alınarak dağıtılmasına karar verilmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/11563 K: 2015/1764 T: 20.02.2015

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Satışına karar verilen taşınmaz; a) Paylı mülkiyet hükümlerine konu ise satış bedelinin paydaşların tapudaki payları oranında, b)Elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olması halinde satış bedelinin mirasçılık belgesindeki paylar oranında, c)Hem paylı, hem de elbirliği mülkiyeti halinin bir arada bulunması halinde ise satış bedelinin tapudaki ve mirasçılık belgesindeki paylar nazara alınarak dağıtılmasına karar verilmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/7744 K: 2017/774 T: 07.02.2017

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Muhdesat bir kısım paydaşlara ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik oran kurulmak suretiyle belirlenir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2013/11492 K: 2013/11674 T: 17.09.2013

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Taşınmazdaki ortaklığın satış yoluyla giderilmesine ve satış bedeli üzerinden tarafların hisseleri oranında binde 9,9 harç alınmasına karar verilmiştir. Karar tarihi itibariyle, 492 sayılı Harçlar Kanuna bağlı (1) sayılı tarife gereğince binde 11,38 oranında harç alınması yerine binde 9,9 oranında harç alınmasına karar verilmesi doğru görülmemiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2012/1809 K: 2013/754 T: 22.05.2013

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Taşınmazın muhtelif hisselerde sekiz hissedarı olduğu ve ivaz eklenmek suretiyle her bir paydaşa en az bir bağımsız bölüm düşebileceği, bağımsız bölümlerden birinin ise satışının söz konusu olabileceği, ayrıca taşınmaz üzerindeki yapının Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 50/2. maddesi hükmüne uygun nitelikte olduğu belirlenmiştir. Şu hale göre, mahkemece öncelikle yapılacak iş, taleple bağlı kalınmaksızın, paylı malın önemli bir değer kaybına uğramadan aynen taksiminin mümkün olup olmadığı, yönünde tahkikatın ikmal edilmesi olmalıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2003/514 K: 2003/512 T: 24.09.2003

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Alacaklı İcra Dairesinden İİK.nun 94/2 maddesi gereğince haczedilen taşınmaz payının borçlu adına intikali için gereken işlemleri yapmak üzere yetki alıp, Tapu Sicil Müdürlüğünde taşınmaz payının borçlu adına intikalini gerçekleştirmesi ve tapuda müşterek (ortak) mülkiyet haline gelen borçlu payının satılarak alacağını almak üzere İİK.m.123 ve devamında açıklanan gayrimenkul payının satışına ilişkin usulü izlemesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2001/1166 K: 2001/1164 T: 26.12.2001

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Satış yoluyla ortaklığın giderilmesi istenilen taşınmaz üzerinde bina ağaç vesaire gibi muhdesat varsa bunlar MK. 619. maddesi uyarınca arzın mütemmim cüz-ü sayıldığından arzla birlikte satışına karar verilir. Ancak bunların bir kısım paydaşlara aidiyetine ilişkin tapuda şerh varsa veya bu hususta tüm paydaşlar ittifak ediyorsa o takdirde değerlere göre oran kurulması ve satış parasının bu oran esas alınarak dağıtılması gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/1256 K: 2020/706 T: 30.09.2020

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Taşınmazın kullanım biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir sözleşmeyle belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş ise bu sözleşme yahut fiili taksime göre taşınmazı kullanan paydaştan ecrimisil istenemez. Bu itibarla paydaşlar arasındaki ecrimisil davalarında, tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ya da fiili taksimin bulunup bulunmadığı hususu oldukça önemlidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2002/76 K: 2002/96 T: 13.02.2002

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

İlke olarak satış yoluyla ortaklığın giderilmesi istenen taşınmaz üzerinde bina ağaç vesaire gibi muhtesat varsa bunlar olay tarihinde yürürlükte bulunan Medeni Yasanın 619 arzın mütemmin cüzü sayıldığından arz ile birlikte satışına karar verilir. Ancak, bunların bir kısım paydaşlara aidiyetine ilişkin tapuda şerh varsa veya bu hususta tüm paydaşlar ittifak ediyorlarsa, o takdirde o değere göre oran kurulması ve satış parasının bu oran esas alınarak dağıtılması gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, E: 2006/3993 K: 22006/7504 T:19.06.2006

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

2942 sayılı Kanunun 14. maddesinin 5. fıkrası uyarınca, bu Kanun hükümlerine göre açılan davaların görülmesi sırasında, tapu malikinin daha önce öldüğünün anlaşılması halinde, mirasçıları davaya dahil edilerek yargılamaya devam edilmesi gerekir. Ayrıca diğer tapu maliki davalıların da adresleri tapu, vergi ve nüfus kayıtları üzerinden ve haricen zabıta marifeti ile araştırılarak, adresi tespit edilenlerin adreslerine dava dilekçesi tebliğe çıkarılıp, adresleri tespit edilemeyenlere de ilânen tebligat yapıldıktan sonra işin esasına girilmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, E: 2006/9276 K: 22006/12640 T:21.11.2006

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Kısmen kapama fıstık bahçesi ve kısmen kapama meyve bahçesi niteliğindeki taşınmazın kamulaştırma sahasına mücavir olan bölümüne net geliri üzerinden değer biçilmesi doğru olduğu gibi, davacının yasal müracaatına rağmen kamulaştırılmayan bu bölümdeki değer kaybı oranının belirlenmesi sonucu bedelinin tespiti ve tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi E: 2005/14639 K: 22006/218 T:24.01.2006

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Davalının zilyetliğine, mahkemece gazete ile yapılan ilan tarihinden itibaren 30 gün içinde Hazine tarafından itiraz edilmiş olduğu halde 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 19/8 maddesi uyarınca tespit edilen kamulaştırma bedelinin ileride hak sahipliğini ispat edecek kişiye ödemek üzere idarece ilanda belirtilen bankada açılacak üçer aylık vadeli hesaba blokesi yerine zilyede ödenmesine dair karar verilmesi doğru değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi E: 2005/14025 K: 2006/3154 T: 20.03.2006

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Kamulaştırmasız el atmaya dayanan bedel davalarında da Kamulaştırma Kanunu’nun değer biçmeye ilişkin hükümleri kıyasen uygulanır. Arsa niteliğindeki taşınmaza, emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesi gerekir. Dava konusu taşınmaz ile emsalin zaruret olmadıkça, yakın bölgelerde ve benzer yüzölçümlü olması ve değerlendirme tarihine yakın satışların emsal alınması gerekir. Islah edilen miktara da dava tarihinden faiz yürütülmesi gerekir Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/3114, K: 2021/1190, T: 07.10.2021

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 1

1. Derece Arkeolojik Sit Alanı içinde kalan, fiilen el atılmadığı anlaşılan ancak amacın fiilen hayata geçirilmemesi nedeniyle taşınmazı kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı idarenin, malikin taşınmaz üzerindeki tasarruf hakkını belirsiz bir süre için kullanılamaz hâle getirdiği, dolayısıyla malikin taşınmazdan mülkiyet hakkının özüne uygun şekilde yararlanma olanağı kalmadığı, taşınmaz malikinin mülkiyet hakkının hukuksal bir nedene dayanılmadan idarece engellendiği kuşkusuzdur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2011/1861 K: 2011/7915 T: 05.07.2011

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 1

Bir taşınmazın imar uygulaması görerek bazı imar parsellerine gitmesi durumunda sadece dava açılan imar parsellerinin iptali ile eski kadastral parselin ihyasına karar verilmesi, diğer dava açılmayan imar parselleri bakımından bir karar verilmemesi ve bu nedenle de bir kısım imar parsellerinin varlığını sürdürmesi dolu pafta sistemi ve doğru sicil oluşturma ilkeleriyle bağdaşmaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2012/5567 K: 2012/5184 T: 07.05.2012

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

İhyasına karar verilen taşınmazın değeri üzerinden nispi karar ilam harcının hüküm altına alınması gerekirken “maktu harca” hükmedilmesi doğru olmadığı gibi taşınmazın değeri üzerinden davacı taraf lehine “maktu vekalet ücreti” yerine “nispi avukatlık ücretine” karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi ve dava kabul edildiği halde davalı Belediyeler lehine avukatlık ücreti taktir edilmesi de yerinde değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2011/11339 K: 2011/13445 T: 22.12.2011

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Mahkemece imar parseli hakkında imarla oluşan sicil kaydının iptaline karar verilmeksizin eski hale ihya kararı verilmiş olması, ihyasına karar verilen parselin bir kısmı imar planında park alanında kalsa dahi, imar işleminin idari yargıda iptal edilmesiyle, bu işlemin kapsadığı tüm uygulamaların iptal edilmiş sayılacağı gözetilmeksizin taşınmazın kısmen terkinine karar verilmesi doğru olmadığı gibi, yargılama masraflarının tamamının iptale konu idari işlemi yapan ve böylece dava açılmasına sebebiyet veren kabul kapsamına alınan belediyelere yüklenmesi gerektiği Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2013/188 K: 2013/1838 T: 13.02.2013

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Taraflar arasında mülkiyet ihtilafı bulunmayıp, davadaki istek kamusal tasarruftan kaynaklanan sicil kaydının düzeltilmesine ilişkin bulunduğundan hüküm altına alınması gerekli karar ilam harcı ile avukatlık ücretinin maktu olması gerekirken nispi olarak tayin edilmiş olması doğru olmadığı gibi, ihyasına karar verilen çekişme konusu yerin tesciline karar verilmemiş olması da isabetsizdir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2008/6707 K: 2008/8798 T: 10.07.2008

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 1

İmar parsellerinin dayanağını oluşturan imar şuyulandırma işlemi ile alınan idari kararların belediyece ittihaz edilmiş olması davadaki isteğin imar parsellerine ilişkin tapu sicil kayıtlarının iptali ile kadastral parselin ihyasına ilişkin olduğu gözetildiğinde davalı belediyeye husumet tevcihini gerektirmeyeceği, davacılara kayıt maliklerine karşı dava açmaları konusunda olanak tanınması, açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilmesi ve ondan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: E: 1998/14662 K: 1999/20 T: 25.01.1999

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

İdari yargı yerinde açılan dava ile, eldeki tapu iptali tescil davasının konusu olan imar parsellerini oluşturan işlemin iptal edildiği, böylece imar çap kayıtlarının ortadan kalktığı anlaşıldığına göre; kadastral mülkiyet durumunun eski hale getirilmesi şeklinde bir hüküm kurulması gerekirken, kesinleşen idari mahkeme kararıyla iptal edilip ortadan kaldırılan işlemle oluşturulmuş imar çap kayıtları üzerinden hüküm kurulması doğru değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2011/735 K: 2011/6102 T: 24.05.2011

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

İmar işleminin iptal edilmesi nedeniyle imar öncesi kadastral sicilin canlandırılmasının amaçlandığı bu tür sicile yönelik davalarda mülkiyetin özüne dokunan bir uyuşmazlıktan söz edilemiyeceği ve imar işleminin davalıların iradesi dışında gerçekleştirilen kamusal bir uygulama olduğu hususları dikkate alındığında, eldeki davanın maktu harca tabi davalardan bulunduğu Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2013/187 K: 2013/2020 T: 14.02.2013

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Mahkemece yapılan inceleme ve esas alınan teknik bilirkişi raporunun hüküm kurmaya yeterli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur. Rapor ekinde yer alan krokinin infaz kabiliyetinin bulunmadığı gibi, kök parselin çekişmeye konu imar parsellerinin ne kadarlık bölümüne isabet ettiği hususları da açıklığa kavuşturulmuş ve isabet eden bölümler kroki üzerinde de gösterilmiş değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2013/399 K: 2013/1953 T: 14.02.2013

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Davada, imar uygulaması ile oluşan parsellerin iptali ile kadastral parsele dönüş talep edildiğine göre, verilecek kararın imar parsellerinin dava dışı paydaşlarının hukukunu etkileyeceği tartışmasızdır. Hal böyle olunca, imar parsellerinin tüm paydaşlarının davada yer almalarının sağlanması ve ondan sonra işin esası yönünden hüküm kurulması gerekirken, anılan hususun gözardı edilmiş olması doğru değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2012/15297 K: 2013/3678 T: 18.03.2013

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Mahkemece davanın kabulü ile kadastral parsellerin ihyasına karar verildiği halde, hangi kadastral parselde hangi davacıya ne kadar pay verildiği konusunda bir açıklık bulunmaktadır. Bu husus kararın infazı sırasında tereddüte mahal vereceği gibi, dolu pafta sistemine de aykırılık teşkil edeceğinden, pay oranları belirtilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2013/3164 K: 2013/4441 T: 28.03.2013

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

İmar şüyulandırmasının dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve Türk Medeni Kanunu’nun 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği açıktır. Bu durumda; dayanıksız kalan (illetten mücerret) kaydın iptali ile kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyası şeklinde karar verilmesi gerekeceği kuşkusuzdur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2013/4384 K: 2013/5484 T: 15.04.2013

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

İdare Mahkemesinin iptale konu olan yol ve park alanı olarak ayrılan yerle birlikte imar işlemi ile davacılar adına kayıtlı olan diğer parseller hakkında da dava açılması için davacılara mehil verilmesi, açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilip taşınmazların tümü yönünden inceleme yapılıp deliller birlikte değerlendirilerek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2012/4586 K: 2012/15528 T: 20.12.2012

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Sicil kayıtlarının illetini teşkil eden idari işlemin idari yargı yerinde iptal edilerek kayıtların dayanıksız hale geldiği ve sicil kaydının yolsuz tescil durumuna düştüğü belirlenmek ve benimsenmek suretiyle bilirkişi rapor ve krokisinde gösterildiği üzere eski hale ihya davasının kabulüne karar verilmiş olmasında ve yargılama giderlerinden davalı gerçek kişinin sorumlu tutulmamış olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2012/12192 K: 2012/15952 T: 27.12.2012

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Sicil kayıtlarının illetini teşkil eden idari işlemin idari yargı yerinde iptal edilerek kayıtların dayanıksız hale geldiği ve sicil kaydının yolsuz tescil durumuna düştüğü belirlenmek ve benimsenmek suretiyle bilirkişi rapor ve krokisinde gösterildiği üzere eski hale ihya isteğinin kabulüne karar verilmiş olmasında ve yargılama giderlerinden davalı Adana Büyükşehir Belediyesi ile dahili davalı Çukurova Belediyesinin sorumlu tutulmuş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2005/7378 K: 2005/9865 T. 15.11.2005

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Taşkın binanın bulunduğu taşınmaz maliki veya o taşınmazda mülkiyetten başka aynı hak sahibi olup el atmadan zarar gören kimselerin, taşınmaza el atıldığını öğrendikleri tarihten itibaren 15 gün içerisinde itiraz etmeleri, yapı malikinin iyiniyetli sayılması olanağını ortadan kaldırır. Taşkın yapının bulunduğu arazi parçasının davacı adına tescili için, taşkın kısmın ana taşınmazdan ayrılarak müstakil parsel oluşacak veya davacıya ait taşınmazla birleştirilecek şekilde ifrazının mümkün olması gereklidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2004/2957 K: 2004/3877 T: 20.1.2004

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Mera, bir veya birden fazla köy ve kasaba halkına, bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera yaylak ve kışlaklar, özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanmaz, sınırları daraltılamaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2002/18-335 K: 2002/373 T: 08.05.2002

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Kamulaştırma Kanununa göre taşınmazın niteliklerinin ve bu çerçevede gerçek değerinin bilirkişi marifetiyle tespit edilip belirlenmesi gerekir. Bilirkişi kurulu raporlarının mahkemece eksik veya hatalı görülmesi halinde ek raporlarla bunun tamamlattırılması, buna rağmen sonuç alınmaması veya bilirkişinin yetersiz bulunması halinde de yeniden bilirkişi kurulu oluşturulup mahallinde inceleme yapılarak bu kuruldan rapor alınması sureti ile sonuca ulaşılması gerekir. Hakimin kendiliğinden ve özellikle müşahedeye dayalı olmaksızın taşınmazın niteliğini belirleyip buna göre değerlendirme yapması doğru değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2003/5-252 K: 2003/324 T: 09.04.2003

Mayıs 27, 2023 Suat Şimşek 0

Kamu yararının gerek kıldığı hallerde re’sen araştırma ilkesi uygulanacağından kamulaştırmasız el konulan taşınmaz bedelinin tahsiline ilişkin bir davada re sen araştırma ilkesinin uygulanması gerektiği konusunda duraksama bulunmamaktadır. Kamulaştırmasız el koyma nedeniyle ister el önlenmesi davası isterse yer bedeli veya tazminat yada ecrimisil davası açılmış olsun, davacının iddiasının araştırılması bilirkişi incelemesine bağlıdır. Öteden beri Yargıtay İçtihatlarında kamulaştırma hukukunda olduğu gibi, Kamulaştırma Kanunu’nun 11. maddesinde öngörülen emsal incelemesindeki ilkeler aranmaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2006/5-227 K: 2006/265 T.3.5.2006

Mayıs 26, 2023 Suat Şimşek 1

Kadastro Kanunu’nun 16. maddesinde kamu malları; hizmet malları, orta malları, sahipsiz mallar ile genel sular ve ormanlar olmak üzere dört gruba ayrılmış; anılan maddenin b bendinde, orta mallarından olan meraların özel mülkiyete konu teşkil etmeyecekleri belirtildikten sonra, c bendinde ayrıca açıklanan sahipsiz yerlere ilişkin bu şekilde bir düzenlemeye yer verilmemiştir; buna göre meralar, özel mülkiyete konu olamazken; sahipsiz yerlerin, devletin veya özel bir kişinin mülkü haline gelmesi imkan dahilindedir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2002/8-370 K: 2002/432 T: 29.5.2002

Mayıs 26, 2023 Suat Şimşek 0

Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler için, resen araştırma kuralı geçerli bulunduğundan, usuli müktesep hakkın doğup doğmadığı değerlendirilirken, öğreti ve yargısal kararlar ile birlikte çekişmeli taşınmazın niteliğine ilişkin kanıt ve saptamalar birlikte irdelenmelidir; uyulan bozma kararının taraflarından birisi yararına herhangi bir hak meydana getirmediği durumlarda, usule ilişkin kazanılmış haktan söz edilemeyeceği. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2002/16-764 K: 2002/769 T: 2.10.2002

Mayıs 26, 2023 Suat Şimşek 0

Hakim davacının talebi ile bağlı olup, bu talepten fazlasına hüküm veremez; buna karşın re’sen araştırına ilkesinin uygulandığı kamu düzenine ilişkin hallerde mahkeme, kamu düzeni düşüncesi ile talepten fazlaya da karar verebilir; dava mirasçılar tarafından üçüncü şahsa karşı açılmışsa ve hâkim davayı açan mirasçı dışında başka mirasçılar olduğunu tespit ederse 3402 sayılı Yasa’nın 30/2 maddesindeki kuralı uygulayarak re’sen delilleri toplayıp o mirasçılar yönünden de karar verecektir; buna karşın dava ortak miras bırakanın mirasçıları arasında ise bu halde sadece davacının payı yönünden hüküm kurmak gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1999/20-1063 K: 2000/6 T: 26.1.2000

Mayıs 26, 2023 Suat Şimşek 1

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22. maddesi ile tahditleri yapılarak kesinleşmiş ve tescil edilmiş ormanlara ait kayıt ve belgelerin tapu kütüğüne olduğu gibi aktarılacağı ve 4. Maddesinin 3. fıkrası ile de orman kadastrosu kesinleşmiş yerlerde bu sınırlara aynen uyulması gerektiği hükme bağlanmış olup; kural olarak kesinleşen orman tahdidi mevcut ise uyuşmazlık memleket haritası ve hava fotoğraflarının uygulanması yoluyla çözümlenemez. Hal böyle olunca davada Hazine’nin salt orman savı ile açtığı davasının reddine karar verilmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2005/1076 K: 2005/4231 T.3.5.2005

Mayıs 26, 2023 Suat Şimşek 0

Kural olarak ilke olarak mülkiyet hukuku yönünden kıyı-kenar çizgisinin belirlenme görevi adli yargı yerine aittir; ancak 3621 sayılı yasanın 5 ve 9. maddeleri hükmünce idarenin belirlediği ve idari yargı yerine başvurulmaması yüzünden yargı yolunun kapanmış olması nedeniyle kesinleşmiş kıyı-kenar çizgisi bulunursa adli yargı yerinde saptamanın buna uygun yapılacağı kabul edilmiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2005/10282 K: 2006/553 T.31.1.2006

Mayıs 26, 2023 Suat Şimşek 0

13.3.1972 tarih 7/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda kıyıların menfaati umuma ait yerlerden olduğu, 28.11.1997 tarih ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu Kararı’nda da ilke olarak mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisinin belirlenme görevinin Adli Yargı yerine ait bulunduğu, ancak 3621 sayılı yasanın 5 ve 9. maddeleri hükmünce idarenin belirlediği ve İdari Yargı yerine başvurulmaması yüzünden yargı yolunun kapanmış olması nedeniyle kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi bulunursa Adli Yargı yerinde saptamanın buna uygun yapılacağı kabul edilmiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2004/4562 K: 2004/5273 T.2.7.2004

Mayıs 26, 2023 Suat Şimşek 0

Teknik bilirkişi tarafından düzenlenen krokiye göre parselin kuzeyi Karadeniz ile çevrilidir; bu durumda, dava konusu taşınmazın denizin devamı olan devletin hüküm ve tasarrufu altındaki kumluk bir yer olup olmadığının yöntemine uygun bir biçimde araştırılıp belirlenmesi gerekir; dava, tescil isteğine ilişkindir; bu tür davalarda hazine ve belediye yasal hasım olup, hiçbir halde yargılama giderleri ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulamazlar. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2003/2343 K: 2003/3443 T.13.5.2003

Mayıs 26, 2023 Suat Şimşek 0

Bir yerin kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla tapuya tesciline karar verilebilmesi için diğer kazanma koşulları yanında taşınmazın niteliği itibariyle özel mülkiyet şeklinde tescile elverişli yerlerden olması gerekir; dava konusu taşınmaz kumluk olarak tespit dışı bırakılan bir yerdir; paftaya göre taşınmazın kuzeyinde karadeniz yer almaktadır; taşınmazın denizin devamı olan kumsal bir yer olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2004/7721 K: 2004/8013 T.30.6.2004

Mayıs 26, 2023 Suat Şimşek 0

Mahallinde keşfen yapılacak uygulama sonucunu, gerçekten de çekişmeli taşınmazın bir bölümünün veya tamamının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı ve kamu malı niteliğinde olduğunun saptanması halinde, dava dışı paydaş veya hakkındaki dava reddedilen ölü paydaşın mirasçıları yönünden de dava açılması, tüm paydaşlar bakımından hüküm kurulması gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2004/368 K: 2004/3620 T.30.3.2004

Mayıs 26, 2023 Suat Şimşek 0

3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisi adli yargı tarafından saptanır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2002/7402 K: 2002/8605 T.4.7.2002

Mayıs 26, 2023 Suat Şimşek 0

Mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin adli yargıya aittir; ancak idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2004/10481 K: 2004/11294 T.14.10.2004

Mayıs 26, 2023 Suat Şimşek 0

Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve bu nedenle tespit dışı bırakılması gereken taşınmazlar hakkında tespit tutanağı düzenlenmiş olsa bile yok hükmünde sayılan işlemler, önceki 766 sayılı yasanın 31/2 halen yürürlükte bulunan 3402 sayılı yasanın 12/3 maddelerinde yazılı olan 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi değildir; kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kumluk yerlerinde devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu tartışmasızdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2004/11127 K: 2004/11401 T.18.10.2004

Mayıs 26, 2023 Suat Şimşek 0

Dava konusu olayda, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede idarece 3621 sayılı yasa hükümleri uyarınca kıyı kenar çizgisi tespiti yapıldığı, ancak anılan tespite dayalı çizginin davalılar yönünden kesinleşmediği anlaşılmaktadır; bu tür durumlarda kıyı kenar çizgisinin mahkemece saptanması asıldır; ancak, idarece belirlenip kesinleşmemiş olan kıyı kenar çizgisinin çekişmenin çözümü bakımından takdiri delil olarak değerlendirilip gözönünde bulundurulacağı kuşkusuzdur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2006/6428 K: 2006/8888 T.19.9.2006

Mayıs 26, 2023 Suat Şimşek 0

Kural olarak, mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin adli yargıya ait olduğu; ancak 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiği. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2012/4346 K: 2012/15070 T: 13.12.2012

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Dava kabul edildiği halde, yargılama giderleri ile bu giderlerden sayılan vekalet ücretinden davacı tarafın sorumlu tutulması isabetsiz olduğu gibi, alınması gereken maktu karar ilam harcının da Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Seyhan Belediyesinin halefi konumunda bulunan dahili davalı Çukurova Belediye Başkanlığından tahsil edilmesi gerekirken bu hususun da gözardı edilmiş olması yerinde değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2013/7402 K: 2013/13481 T: 26.09.2013

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 1

İmar şuyulandırmasının dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK’nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği açıktır. Bu durumda; dayanıksız kalan (illetten mücerret) kaydın iptali ile kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyası şeklinde karar verilmesi gerekeceği kuşkusuzdur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 1994/1514 K: 1994/1963 T: 18.02.1994

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

İmar Yasanına göre; belediyeler tarafından gerçekleştirilen şuyulandırma (parselasyon) işlemleri, idari nitelik taşıyan işlemlerdendir. Bu türdeki işlemlere karşı idari yargı yerinde dava açılır ve işlemin iptali sağlanırsa, buna göre oluşturulan imar tescilleri sebepten ve illetten yoksun hale gelir ve geçmişi de kapsayacak şekilde yolsuz tescile dönüşür. Böyle bir durumun ortaya çıkması ile de kadastral mülkiyet durumunun ihyası (eski haline getirilmesi) ve kadastral mülkiyete dayanılarak adli yargı yerinde elatmanın önlenmesi davalarının açılabilmesi olanağı doğar. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2011/1539 K: 2011/2647 T: 09.03.2011

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 1

Bu tür uygulamalarla oluşan kayıtlarının iptali isteğiyle açılan davalar, kayıtların oluşumuna esas alınan, diğer bir söyleyişle tapu kaydının illeti ve sebebi sayılan idari kararın değiştirilmesi veya ortadan kaldırılması sonucunu doğuracağından, idari karar idari yargı yerinde ortadan kaldırılmadıkça genel yargıda tapu sicilindeki gerekli düzeltmenin yapılabilmesi mümkün değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2011/1777 K: 2011/3123 T: 17.03.2011

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Davacının dava tarihi itibariyle davasında haklı olduğu, hem idari işlemin iptalinden sonra geri dönüşüm işleminin hem de ikinci imar uygulamasının yargılama sürerken gerçekleştirildiği anılan idari işlemin kamusal bir tasarruf olduğu ancak davalı Hazinenin davaya karşı koyduğu sabittir. Bu durumda yargılama giderlerinden davalıya yükletilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2011/276 K: 2011/5627 T: 10.05.2011

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Parselasyon gibi uygulamalarla oluşan kayıtlarının iptali isteğiyle açılan davalar, kayıtların oluşumuna esas alınan, diğer bir söyleyişle tapu kaydının illeti ve sebebi sayılan idari kararın değiştirilmesi veya ortadan kaldırılması sonucunu doğuracağından, idari karar idari yargı yerinde ortadan kaldırılmadıkça genel yargıda tapu sicilindeki gerekli düzeltmenin yapılabilmesi mümkün değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2012/312 K: 2012/685 T: 01.02.2012

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

İdari işlemin iptali isteğinin reddedilmesi durumunda sicilin illetini teşkil eden idari işlemin hukuksal varlığını koruyacağı ve bu nedenle kadastral parselin ihyası cihetine gidilemeyeceği, dolayısıyla davanın reddi gerekeceği, aksi durumda idari işlemin iptalinin kesinleşmesiyle sicilin dayanaksız kalacağı ve yolsuz tescile dönüşeceği kuşkusuzdur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2012/12953 K: 2012/12235 T: 05.11.2012

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Dava, kadastral parselin ihyası isteğine ilişkindir. Buna göre, tapu kütüğündeki tescilin idari karara dayanması ve idari işlemin idari yargı yerinde iptal edilmesi karşısında imar şuyulandırması sonucu oluşan imar parsel sicillerinin illetten mücerret hale geldiği, bir başka ifade ile imar parsellerinin hukuki dayanağının ortadan kalktığı ve kayıtların yolsuz tescil durumuna düştüğü açıktır. Bu durumda, hak sahibi tapu kütüğündeki kaydın iptali ya da tashihi için genel mahkemede (adli yargı yerinde) dava açabilme olanağına kavuşur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2013/1058 K: 2013/4933 T: 04.04.2013

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Bir kimsenin çaplı taşınmaza yapılanmasında iyiniyetli olduğunun kabul edilebilmesi için mutlak surette Belediyeye, Tapu Sicil Müdürlüğüne veya Kadastro Müdürlüğüne yazılı olarak başvurması, oradan görevlendirilecek harita mühendisi veya fen memuru sıfatını taşıyan teknik bilirkişi marifeti ile çap kaydının kapsamının belirlenmesi bu hususlarında belgelendirilmesi zorunludur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2013/7933 K: 2013/9406 T: 20.06.2013

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Taşkın inşaat, taşkın yapı ile iki komşu taşınmazı fiilen birleştirmekte, ekonomik bir bütünlük oluşturmaktadır. Bu özelliğinden dolayı taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Taşılan arazi malikinin devir borcu eşyaya bağlı bir borç olduğundan inşaat maliki hakkını taşılan arazinin her malikine karşı kullanabilir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2003/315 K: 2003/323 T: 30.04.2003

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Taşkın yapıdan inşaat ve imalattan kasıt, taşınmaza sıkı ve devamlı surette bağlı olan esaslı yapılardır. Diğer bir söyleyişle taşan yapının tamamlayıcı parça (mütemmim cüz) niteliğinde olması gerekir. Onun, taşınmazın altında veya üstünde yapılması zeminde veya üstten sınırı aşması, arasında madde hükmünü uygulaması açısından hiçbir fark yoktur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2005/586 K: 2005/608 T: 25.10.2005

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 1

Arzın bütünleyici parçası olan taşkın yapı üzerinde davalı dışındaki paydaşların da payları oranında mülkiyet hakları bulunduğunun kabulü gerekir. Bu durumda mahkemece yapılması gereken, 10 parselin davalı dışındaki maliklerinin de davaya katılmaların sağlamaktır. Açıklanan nedenle usul ve yasaya aykırı olan direnme kararı bozulmalıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2006/62 K: 2006/92 T: 22.03.2006

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Taşkın yapı ile iki komşu taşınmaz fiilen birleşmekte, iktisadi bir bütün oluşturmaktadır. Olayın bu özelliği itibariyle taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa kabul edildiği üzere taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Bu durumda taşınmazların miras yoluyla veya temliken intikal etmesi halinde yeni maliklerde maddede belirtilen haklardan yararlanabildikleri gibi borçlardan da sorumlu tutulurlar. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2006/63 K: 2006/116 T: 29.03.2006

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Medeni Kanunun 725. maddesinde iyiniyetin tanımı yapılmamış ise de, bu maddede deyimini bulan iyiniyet, sübjektif iyiniyettir. Burada kural taşkın yapı sahibinin, tecavüz ettiği taşınmazın başkasının mülkü olduğunu ya da yapısının başkasının arsasına taştığını bilmemesi veya kendinden beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine rağmen bilecek durumda olmamasıdır. Görülüyor ki açıklanan iyiniyet, kusursuz bilgisizlik anlamındadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2006/362 K: 2006/454 T: 21.06.2006

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Türk Medeni Kanunu’nun 725 (651) maddesinde ifadesini bulan iyiniyet, subjektif iyiniyettir. Burada uygulanması gereken kural, taşkın yapı sahibinin tecavüz ettiği taşınmazın, başkasının mülkü olduğunu yada yapısının başkasının arsasına taştığını bilmemesi veya kendisinden beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine rağmen bilecek durumda olmamasıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2013/17754 K: 2014/2177 T: 11.02.2014

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Davalının haricen satın almadan kaynaklanan kişisel hakkını bayiine (haricen satın aldığı) yöneltebileceği, davalı bakımından 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 725.maddesinde belirtilen koşulların gerçekleşmediği, her ne kadar mahkemece yıkımın fahiş zarar doğuracağı kabul edilmiş ise de, belirlenen bina bedellerine göre yıkımın fahiş zarar doğurmayacağı anlaşılmaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/9193 K: 2015/845 T: 22.01.2015

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Taşkın yapıda tescil talebinde bulunulabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır; a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır. b) İkinci koşul, yapı kıymetinin taşılan arazi parçasının değerinden açıkça fazla olmasıdır. c) Üçüncü koşul ise taşkın inşaat yapanın, taşınmaz malikine bu bedeli ödemesidir. d)Yukarıda değinilen üç koşulun yanısıra, mahkemece iptal ve tescile karar verilebilmesi için taşkın yapının zeminindeki arazi parçasının ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/557 K: 2015/1135 T: 05.02.2015

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Taşkın inşaat, taşkın yapı ile iki komşu taşınmazı fiilen birleştirmekte, ekonomik bir bütünlük oluşturmaktadır. Bu özelliğinden dolayı taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Taşılan arazi malikinin devir borcu eşyaya bağlı bir borç olduğundan inşaat maliki hakkını taşılan arazinin her malikine karşı kullanabilir. Yeni malikler de Türk Medeni Kanununun 725. maddesinde belirtilen haklardan yararlanabilecekleri gibi borçlardan da sorumlu olur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2014/17185 K: 2016/5953 T: 11.05.2016

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Çapa bağlı taşınmazlarda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkı olmayan ve başkasının taşınmazına bilerek bina inşa eden davalılar iyiniyetli olamayacağından Türk Medeni Kanunu’nun 722, 723, 724 ve 725.maddelerinin olayda uygulama yeri bulamayacağı kuşkusuzdur. Hâl böyle olunca; yıkım isteğinin de kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddedilmesi doğru değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/13993 K: 2018/3773 T: 15.05.2018

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular da yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu tapulu olmayan araziden (örneğin mera,… vb) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/7752 K: 2014/13418 T: 26.11.2014

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Arazinin mülkiyetine tabi olan kaynak suyu bir başka ifadeyle özel su üzerinde, hak sahibi dilediği gibi tasarruf etme yetkisine sahiptir. Bu suyu kendisi kullanabileceği gibi kaynağındaki suyu kullanması hususunda bir başkasına irtifak hakkı da tanıyabilir. Ayrıca mülkiyet hakkına dayanarak kaynağa elatma varsa elatmanın giderilmesi için davalar açmak yetkisi de bulunmaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/7021 K: 2015/6362 T: 09.06.2015

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 1

Kaynak irtifakı doğrudan kişiye bağlı olarak kurulabileceği gibi başkalarına devri de kararlaştırılabilir. Bağımsız ve daimi hak olarak tesis edildiğinde tapu kütüğüne ayrı bir sayfaya kaydı da mümkündür. Kaynak hakkının kazanılmasına ilişkin kanunda açık bir hüküm olmamakla birlikte eşyaya bağlı diğer irtifakların kazanılması hükümleri uyarınca Türk Medeni Kanununun 780. maddesinden kıyasen yararlanarak taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasına ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmektedir Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/12591 K: 2015/5822 T: 25.05.2015

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Arazinin mülkiyetine tabi olan kaynak suyu bir başka ifadeyle özel su üzerinde, hak sahibi dilediği gibi tasarruf etme yetkisine sahiptir. Bu suyu kendisi kullanabileceği gibi kaynağındaki suyu kullanması hususunda bir başkasına irtifak hakkı da tanıyabilir. Ayrıca mülkiyet hakkına dayanarak kaynağa elatma varsa elatmanın giderilmesi için davalar açmak yetkisi de bulunmaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/1521 K: 2015/2472 T: 05.03.2015

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 1

Kaynak irtifakı doğrudan kişiye bağlı olarak kurulabileceği gibi başkalarına devri de kararlaştırılabilir. Bağımsız ve daimi hak olarak tesis edildiğinde tapu kütüğüne ayrı bir sayfaya kaydı da mümkündür. Kaynak hakkının kazanılmasına ilişkin kanunda açık bir hüküm olmamakla birlikte eşyaya bağlı diğer irtifakların kazanılması hükümleri uyarınca Türk Medeni Kanununun 780. maddesinden kıyasen yararlanarak taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasına ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmektedir Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/9814 K: 2015/1156 T: 05.02.2015

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Arazinin mülkiyetine tabi olan kaynak suyu bir başka ifadeyle özel su üzerinde, hak sahibi dilediği gibi tasarruf etme yetkisine sahiptir. Bu suyu kendisi kullanabileceği gibi kaynağındaki suyu kullanması hususunda bir başkasına irtifak hakkı da tanıyabilir. Ayrıca mülkiyet hakkına dayanarak kaynağa elatma varsa elatmanın giderilmesi için davalar açmak yetkisi de bulunmaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2013/15493 K: 2014/6039 T: 08.05.2014

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 1

Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular da yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu tapulu olmayan araziden çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/13275 K: 2015/6678 T: 15.06.2015

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Kaynak irtifakı doğrudan kişiye bağlı olarak kurulabileceği gibi başkalarına devri de kararlaştırılabilir. Bağımsız ve daimi hak olarak tesis edildiğinde tapu kütüğüne ayrı bir sayfaya kaydı da mümkündür. Kaynak hakkının kazanılmasına ilişkin kanunda açık bir hüküm olmamakla birlikte eşyaya bağlı diğer irtifakların kazanılması hükümleri uyarınca TMK’nın 780. maddesinden kıyasen yararlanarak taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasına ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmektedir Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/5751 K: 2014/6805 T: 23.05.2014

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Arazinin mülkiyetine tabi olan kaynak suyu bir başka ifadeyle özel su üzerinde, hak sahibi dilediği gibi tasarruf etme yetkisine sahiptir. Bu suyu kendisi kullanabileceği gibi kaynağındaki suyu kullanması hususunda bir başkasına irtifak hakkı da tanıyabilir. Ayrıca mülkiyet hakkına dayanarak kaynağa elatma varsa elatmanın giderilmesi için davalar açmak yetkisi de bulunmaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/15050 K: 2017/2076 T: 20.03.2017

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular da yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu tapulu olmayan araziden çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/7137 K: 2014/12114 T: 31.10.2014

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Kaynak, kökeni yer altı suyu olan tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan özel mülkiyete girecek nitelikte özel bir su olup, suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su kaynak niteliğini kazanmaz. Ayrıca, kaynaktan çıkan suyun yararı kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamaz. Yine, yer altı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de Yeraltı Suları Kanununa tabidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2013/15422 K: 2014/6040 T: 08.05.2014

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Kaynak irtifakı doğrudan kişiye bağlı olarak kurulabileceği gibi başkalarına devri de kararlaştırılabilir. Bağımsız ve daimi hak olarak tesis edildiğinde tapu kütüğüne ayrı bir sayfaya kaydı da mümkündür. Kaynak hakkının kazanılmasına ilişkin kanunda açık bir hüküm olmamakla birlikte eşyaya bağlı diğer irtifakların kazanılması hükümleri uyarınca Türk Medeni Kanununun 780. maddesinden kıyasen yararlanarak taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasına ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmektedir Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/7829 K: 2018/1369 T: 26.02.2018

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Arazinin mülkiyetine tabi olan kaynak suyu yani özel su üzerinde, hak sahibi dilediği gibi tasarruf etme yetkisine sahiptir. Bu suyu kendisi kullanabileceği gibi kaynağındaki suyu kullanması hususunda bir başkasına irtifak hakkı da tanıyabilir. Ayrıca mülkiyet hakkına dayanarak kaynağa elatma varsa elatmanın giderilmesi için davalar açmak yetkisi de bulunmaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2016/8313 K: 2018/7709 T: 13.11.2018

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular da yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu tapulu olmayan araziden (örneğin mera) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/10928 K: 2015/1944 T: 24.02.2015

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 1

Arazinin mülkiyetine tabi olan kaynak suyu yani özel su üzerinde, hak sahibi dilediği gibi tasarruf etme yetkisine sahiptir. Bu suyu kendisi kullanabileceği gibi kaynağındaki suyu kullanması hususunda bir başkasına irtifak hakkı da tanıyabilir. Ayrıca mülkiyet hakkına dayanarak kaynağa elatma varsa elatmanın giderilmesi için davalar açmak yetkisi de bulunmaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/541 K: 2016/8340 T: 12.10.2016

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Kaynak irtifakı doğrudan kişiye bağlı olarak kurulabileceği gibi başkalarına devri de kararlaştırılabilir. Bağımsız ve daimi hak olarak tesis edildiğinde tapu kütüğüne ayrı bir sayfaya kaydı da mümkündür. Kaynak hakkının kazanılmasına ilişkin kanunda açık bir hüküm olmamakla birlikte eşyaya bağlı diğer irtifakların kazanılması hükümleri uyarınca Türk Medeni Kanununun 780. maddesinden kıyasen yararlanarak taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasına ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmektedir (m.704/2). Bu durumda kaynak hakkının, resmi şekilde düzenlenecek sözleşme ile tapu siciline tescil ile kazanılması mümkündür. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/18539 K: 2017/1658 T: 06.03.2017

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 1

Kaynak irtifakı doğrudan kişiye bağlı olarak kurulabileceği gibi başkalarına devri de kararlaştırılabilir. Bağımsız ve daimi hak olarak tesis edildiğinde tapu kütüğüne ayrı bir sayfaya kaydı da mümkündür. Kaynak hakkının kazanılmasına ilişkin kanunda açık bir hüküm olmamakla birlikte eşyaya bağlı diğer irtifakların kazanılması hükümleri uyarınca Türk Medeni Kanununun 780. maddesinden kıyasen yararlanarak taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasına ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmektedir (m.704/2). Bu durumda kaynak hakkının, resmi şekilde düzenlenecek sözleşme ile tapu siciline tescil ile kazanılması mümkündür. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/10626 K: 2015/1500 T: 12.02.2015

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Arazinin mülkiyetine tabi olan kaynak suyu bir başka ifadeyle özel su üzerinde, hak sahibi dilediği gibi tasarruf etme yetkisine sahiptir. Bu suyu kendisi kullanabileceği gibi kaynağındaki suyu kullanması hususunda bir başkasına irtifak hakkı da tanıyabilir. Ayrıca mülkiyet hakkına dayanarak kaynağa el atma varsa el atmanın giderilmesi için davalar açmak yetkisi de bulunmaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2013/5715 K: 2013/7588 T: 17.05.2013

Mayıs 25, 2023 Suat Şimşek 0

Kaynak hakkı, başkasının taşınmazındaki bir kaynağın sularından yararlanmak, başka bir deyişle bir kaynağın sularını almak ve akıtmak yetkisini veren bir “irtifak hakkıdır”. Böyle bir hakkın oluşması için iki koşul aranmaktadır. Birincisi katlandıran taşınmaz maliki ile katlanan taşınmaz maliki arasında irtifak hakkının kurulması konusunda resmi şekilde yapılmış irtifak sözleşmesinin bulunması gerekir. İkinci koşul ise; bu sözleşmenin irtifakın ayni sonuçlarını doğurması için irtifak hakkının tapu kütüğüne tescili şarttır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2012/1076 K: 2013/381 T: 20.03.2013

Mayıs 24, 2023 Suat Şimşek 0

Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarında, tamamlanmış yapının fiili durumu ile onaylı projesi arasında aykırılıklarının bulunması ya da yapının imara uygun ancak projesiz inşa edilmiş olması gibi kat mülkiyeti kurulmasına engel oluşturan eksikliklerin mevcut olduğu durumlarda hemen kat mülkiyeti kurulamayacağı sonucuna varılmayarak, bu eksikliklerin giderilip yasal koşullara uygun hale getirilmesi mümkün ise bunun isteyen tarafa tamamlattırılması yoluna gidilmesi gerektiği kabul edilmektedir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1990/321 K: 1990/441 T: 26.09.1990

Mayıs 24, 2023 Suat Şimşek 0

Taşınmazdaki mevcut paydaşlardan cüz’i bir kısmı taşınmazın belirli bir kesiminde kendi aralarında bir taksim yapmışlarsa da bu kullanmaya ilişkin fiili taksim olgusunun buna iştirak etmeyen diğer paydaşları bağlamayacağı da kuşkusuzdur. Bu nedenle de taşınmaza yabancı kişiyi sokmama amacının tahakkuk ettiğinden dolayısıyla artık Şufa hakkının amaçsal yönden kullanılmasına gerek olmadığından söz edilemeyeceği aşikardır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/2113 K: 2019/965 T: 26.09.2019

Mayıs 24, 2023 Suat Şimşek 0

Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK’nın müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2001/620 K: 2001/678 T: 03.10.2001

Mayıs 24, 2023 Suat Şimşek 0

Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, MK.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/1761 K: 2018/407 T: 28.02.2018

Mayıs 24, 2023 Suat Şimşek 0

Yargısal içtihatlarda yapılan tanıma göre fiili taksimin söz konusu olabilmesi için üç şart gerekmektedir. Bunlardan ilki, yasal ön alım hakkına konu payın ilişkin bulunduğu bir taşınmazın varlığıdır. İkincisi, bu taşınmazın, paydaşlarca kendi aralarında taksim edilmesidir. Nihayet üçüncüsü ise her bir paydaşın belirli bir kısmı kullanmasıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2002/439 K: 2002/478 T: 05.06.2002

Mayıs 24, 2023 Suat Şimşek 0

Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, MK.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2014/38 K: 2015/1657 T: 17.06.2015

Mayıs 24, 2023 Suat Şimşek 0

Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarında, tamamlanmış yapının fiili durumu ile onaylı projesi arasında aykırılıkların bulunması ya da yapının imara uygun ancak projesiz inşa edilmiş olması gibi kat mülkiyeti kurulmasına engel oluşturan eksikliklerin mevcut olduğu durumlarda hemen kat mülkiyeti kurulamayacağı sonucuna varılmayarak, bu eksikliklerin giderilip yasal koşullara uygun hale getirilmesi mümkün ise bunun isteyen tarafa tamamlattırılması yoluna gidilmesi gerektiği kabul edilmektedir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2006/553 K: 2006/561 T: 20.09.2006

Mayıs 24, 2023 Suat Şimşek 1

Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, Medeni Kanunun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/1747 K: 2018/1617 T: 06.11.2018

Mayıs 24, 2023 Suat Şimşek 0

Paydaşlar arasında fiili taksim bulunması hâlinde yasal önalım hakkının kullanılamayacağına dair bir yasa hükmü bulunmasa da, taşınmazda fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre de paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemli olarak bağımsız bu oluşumun korunması, TMK’nın 2’nci maddesinde tanımını bulan dürüstlük kuralının gereğidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2013/2060 K: 2015/1185 T: 08.04.2015

Mayıs 24, 2023 Suat Şimşek 0

Paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu el atmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/18304, K: 2017/3425, T: 26.04.2017

Mayıs 24, 2023 Suat Şimşek 1

Paylı mülkiyette bir paydaş payını karı ve kocaya, çocuklarına veya akrabaya temlik ederse, görünüşte satış sözleşmesi yapılsa dahi miras hukuku ile ilgili amaçların ya da bağışlama gibi düşüncelerin hakim olduğu hallerde onalım hakkının kullanılamayacağı, akrabalar arasında yapılan her temlikte uyuşmazlığın niteliğine göre temlikin hibe veya miras hukukuyla ilgili saiklerle yapılıp yapılmadığının yöntemince kanıtlanmasının aranması ve ispatı durumunda temlikle onalım hakkının kullanılması olanaklı olamayacağından davanın reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2016/8066, K: 2019/6219

Mayıs 24, 2023 Suat Şimşek 0

Bunun yanında, paydaş payını karı ve kocaya, çocuklarına yahut akrabaya temlik ederse görünüşte satış sözleşmesi yapılsa bile miras hukuku ile ilgili amaçların yada bağışlama gibi düşüncelerin hakim olduğu durumlarda önalım hakkının kullanılmayacağı 27.03.1957 günlü ve 1956/12 Esas, 1957/2 Karar sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararında belirtilmiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2011/38 K: 2011/225 T: 27.04.2011

Mayıs 24, 2023 Suat Şimşek 0

Kanuni önalım hakkından söz edebilmek için paylı mülkiyet hükümlerine tabi bir taşınmazdaki payın üçüncü şahsa satılması gerekmektedir. Gerçek bir satışın konusu olma­yan, satım niteliğinde olmayan pay temliklerinde yasal önalım hakkı doğmayacaktır. Önalım hakkının payın satışındaki şartlar dahilinde kullanılması gerektiğinden, payı paradan başka bir karşılıkla iktisap edenlerden, onu, aynı şartlarla yerine getirmek suretiyle temellük etmeye imkan bulunmamaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2011/762 K: 2012/56 T: 08.02.2012

Mayıs 24, 2023 Suat Şimşek 1

20.03.1957 tarih 1956/12 E. 1957/2 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanabilmesi için temlik işleminin tarafları arasında akrabalık ilişkisi bulunmasının yeterli olduğu, doğrudan mirasçılık ilişkisinin aranması gerekmediğine” ilişkin direnmesi yerindedir. Ne var ki, temlikin hibe veya miras hukukuyla ilgili amaçlarla yapıldığı hususunun yöntemince kanıtlanıp kanıtlanamadığına yönelik diğer temyiz itirazları Özel Dairece incelenmemiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2004/959 K: 2004/4242 T: 13.04.2004

Mayıs 24, 2023 Suat Şimşek 1

İrtifak hakkının kurulabilmesi için öncelikle, çevre taşınmazların tamamının üzerinde irtifak hakkı kurmaya elverişli olup olmadığı incelenip, hukukun genel bir ilkesi olan fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi uyarınca taraf yararları da gözetilerek, en az masrafı gerektiren ve bundan da en az zarar görecek kişi taşınmazı üzerinden bu hak kurulmalıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2002/1864 K: 2002/2638 T: 08.04.2002

Mayıs 24, 2023 Suat Şimşek 1

Mecra hakkının tesisi için, Medeni Kanunun 668. maddesine (yeni MK. m 744) göre mecranın zaruri olması ve başka yerden geçirilmesinin imkansız veya çok masraflı bulunması gerekir. Bu tür davalarda leh ve aleyhine mecra kurulacak taşınmaz maliklerinin tümünün davada davacı ve davalı sıfatı ile yer almaları gerekir. Bir kimse komşularından yasal şartlara uygun olarak izin almadan onların taşınmazlarından mecra geçiremez. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2002/2918 K: 2002/3258 T: 26.04.2002

Mayıs 24, 2023 Suat Şimşek 1

Mecra hakkı kurulmasına ilişkin davalarda; leh ve aleyhine mecra hakkı kurulacak taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması, kurulan mecranın paftaya göre alınması gereken yerden itibaren yararına kurulan taşınmaza kadar kesintisiz olarak ulaştırılması, taşınmazların paftasındaki ve zemindeki durumlarına göre mecranın başka bir yerden geçirilmesinin olanaksız veya çok masraflı olması, yükümlü taşınmazın zararının peşin olarak ödenmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2003/3780 K: 2003/5217 T: 23.06.2003

Mayıs 24, 2023 Suat Şimşek 0

Tesis edilecek mecra irtifakı nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenecek bedelin, taşınmazların niteliği gözetilerek atanacak uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kriterler esas alınarak tespit edilmesi gerekir. Bu bedel, yükümlü taşınmazda mecranın geçirildiği kısmın zemin değeri, eğer üzerinde muhdesat var ise bunların değeri ile mecranın geçirilmesi nedeniyle yükümlü taşınmazda bir değer eksilmesi var ise bu miktarın toplamından oluşur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2003/3829 K: 2003/5693 T: 04.07.2003

Mayıs 24, 2023 Suat Şimşek 0

İrtifak hakkının kurulabilmesi için öncelikle, çevre taşınmazların tamamının üzerinde irtifak hakkı kurmaya elverişli olup olmadığı incelenip, hukukun genel bir ilkesi olan fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi uyarınca taraf yararları da gözetilerek, en az masrafı gerektiren ve bundan da en az zarar görecek kişi taşınmazı üzerinden bu hak kurulmalıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2003/5404 K: 2003/8246 T: 20.11.2003

Mayıs 24, 2023 Suat Şimşek 1

Mecra irtifakının bağlanacağı su yolu ya da kaynağı ile yararına mecra hakkı kurulan taşınmaz arasında kesintisiz bağlantı sağlanmalıdır. Su yolunun niteliği suyun nasıl ve hangi araçlarla geçirileceği, ayrıca belirlenerek kararda gösterilmelidir. İrtifak hakkının bedeli, taşınmazların niteliğine göre atanacak bilirkişiler aracılığı ile objektif kriterler esas alınarak saptanmalı ve bedel hükümden önce mahkeme veznesine depo ettirilmelidir. Davanın niteliği gereği, yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2010/4362 K: 2010/5324 T: 06.05.2010

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

Paylı mülkiyete konu taşınmazda paydaşlığın giderilmesi için dava açıldığında paydaşlardan bir ya da bir kaçının payı üzerinde üçüncü kişi yararına intifa hakkı tesis ettirdiği uygulamada sık rastlanan bir olgudur. Türk Medeni Kanununun 2. maddesi ile getirtilen kural gereği herkes haklarını kullanırken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bu kurala aykırılık iddiası ile de intifa hakkının terkini istenebilmektedir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2013/17665 K: 2014/8780 T: 13.05.2014

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 1

Kat Mülkiyeti Yasası’nın 25. maddesinde, diğer kat maliklerinin haklarının onlar için çekilmez hale gelecek derecede ihlal eden bağımsız bölüm maliklerinin, bu maddede sayılı koşulların gerçekleşmesi halinde bağımsız bölümlerinin diğer kat malikleri tarafından devralınması hususu düzenlenmiştir. Kat mülkiyetinin devri zorunluluğu getiren bu maddede sayılı koşullardan biri de diğer kat maliklerinin sayı ve arsa payı çoğunluğuyla karar vermesidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi E: 1998/10763 K: 1998/10762 T: 15.12.1998

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

Madde de bahsedilen yükümlülüklerin ağır surette ihlali deyiminden kusurun özel bir yoğunlukta ve önemde bulunması amaçlanmıştır. Ağır surette ihlal unsurunun gerçekleşebilmesi için, paydaşın kasten ve bilerek müşterek mülkiyet ilişkisinin devamını çekilmez hale getirmesi gerekir. Fiilin işleniş tarzı, paydaşların sosyal ve ekonomik koşulları ile, objektif iyi niyet kuralları değerlendirilerek, her olayın özelliğine göre hakkaniyete uygun adil bir çözüm getirilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi E: 2010/12449 K: 2011/1410 T: 15.02.2011

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 696. maddesi gereğince paydaşlıktan çıkarma kararı verilebilmesi için bir paydaşın tutum ve davranışlarıyla diğer paydaşların tümüne veya bir kısmına karşı olan yükümlülüklerini ağır suretle ihlal etmesi ve bu davranışı yüzünden müşterek mülkiyet ilişkisinin devamının çekilmez hale gelmesi gerekmektedir. Maddede bahsedilen yükümlülüklerin ağır surette ihlali deyiminden kusurun özel bir yoğunlukta ve önemde bulunması amaçlanmıştır. Ağır surette ihlal unsurunun gerçekleşebilmesi için, paydaşın kasten ve bilerek müşterek mülkiyet ilişkisinin devamını çekilmez hale getirmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi E: 2011/14107 K: 2012/2502 T: 21.02.2012

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

Yükümlülüklerin ağır surette çiğnenmesi deyiminden kusurun özel bir yoğunlukta ve önemde bulunması amaçlanmıştır. Bu unsurun gerçekleşebilmesi için paydaşın kasten ve bilerek paylı mülkiyet ilişkisini çekilmez hale getirmesi gerekir. Fiilin işleniş tarzı, paydaşların sosyal ve ekonomik koşulları ile objektif dürüstlük kuralları değerlendirilerek her olayın özelliğine göre hakkaniyete uygun adil bir çözüm getirilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2014/481 K: 2014/5901 T: 01.04.2014

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 1

Kat Mülkiyeti Yasası’nın Ek 1.maddesi uyarınca, bu Yasadan doğan her türlü anlaşmazlığın -değerine bakılmaksızın- sulh hukuk mahkemesinde çözümleneceği gözetilerek paydaşlıktan çıkarma davasında görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, asliye hukuk mahkemesince davaya bakılıp işin esası hakkında karar verilmesi doğru görülmemiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2013/17665 K: 2014/8780 T: 13.05.2014

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

Kat Mülkiyeti Yasası’nın 25. maddesinde, diğer kat maliklerinin haklarının onlar için çekilmez hale gelecek derecede ihlal eden bağımsız bölüm maliklerinin, bu maddede sayılı koşulların gerçekleşmesi halinde bağımsız bölümlerinin diğer kat malikleri tarafından devralınması hususu düzenlenmiştir. Kat mülkiyetinin devri zorunluluğu getiren bu maddede sayılı koşullardan biri de diğer kat maliklerinin sayı ve arsa payı çoğunluğuyla karar vermesidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/7945 K: 2017/852 T: 08.02.2017

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

Paydaşlığın giderilmesi ve paydaşlıktan çıkarma davaları amacı ve sonucu itibariyle farklılık göstermekte ise de uyuşmazlığın çözümü için izlenecek yol ve yapılacak araştırma, inceleme açısından benzerlikler taşımaktadır. Gerçekten konunun düzenlendiği TMK.nun 696. maddesinde (MK 626/a) açıklanan yönteme göre paydaşlıktan çıkarma davasında da paydaşlığın giderilmesi davasında olduğu gibi öncelikle paydaşlıktan çıkarılması istenen paydaşın payını karşılayacak kısmın maldan ayırmaya olanak bulunup bulunmadığının yani payın aynen ayrılmasının mümkün olup olmadığının araştırılması gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2017/6425 K: 2018/3554 T: 08.05.2020

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlar ile yasal gerektirici nedenlere göre, dava konusu taşınmazda kat irtifakı veya kat mülkiyeti kurulu olmadığı ve davacının da söz konusu taşınmazın ½ hissesine malik olduğu ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 696. maddesine göre mahkeme kararıyla paydaşlıktan çıkarmaya ilişkin dava açılabilmesi için pay ve paydaş çoğunluğunun sağlanmadığı anlaşılmakla Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi E: 2000/14244 K: 2000/16003 T: 25.10.2000

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 1

2548 sayılı “cezaevleriyle mahkeme binaları inşası karşılığı olarak alınacak harçlarla ilgili Kanunun” 1. maddesinin 2.fıkrası gereğince anılan harcın yükümlüsü alacaklıdır. Ayrıca 3685 Sayılı Kanunun 2. maddesiyle değişik 2104 Sayılı Yasanın 1. Maddesi hükmüne göre ise, resmi Darülaceze Kurumları kendilerine terettüp eden vergi, harç ve resim mükellefiyetinin kurumlara ait olduğu hallerde bütün harç ve vergilerden muaf tutulmuştur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2004/6352 K: 2004/10623 T: 29.04.2004

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

Tahsil harcının mükellefi borçlu olduğundan, İİK.nun 15. maddesi gereğince ayrıca hüküm ve ayrı bir takibe gerek kalmaksızın yapılan takipte tahsil harcı yönünden muhtıra çıkarılmak suretiyle bunun borçludan istenmesi, sonuç alınamadığı taktirde harcın tahsili için Harçlar Kanunu´nun 37. maddesine göre ilgili Vergi Dairesine yazı yazılması gerekli ve yeterlidir. O halde, şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi isabetsizdir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi E: 2004/12394 K: 2004/16439 T: 22.06.2004

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

Medeni Usul Hukukunda olduğu gibi, İcra Hukukunda da harç ve giderler sonuçta haksız çıkan tarafa yükletilir. Harç, yapılan bir hizmet karşılığı olarak Devletin aldığı bir paradır. Tahsil harcı da, bu amaca yönelik olup ve alacaklıya tediye sırasında ödendiğine göre, takip masrafları çıkarıldıktan sonra geri kalan miktar üzerinden hesaplanması gerekir. Çünkü, alacaklıya yapılan hizmet, kendisine yapılan ödeme kadardır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi E: 2005/10182 K: 2005/13671 T: 24.06.2005

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

2548 Sayılı Yasanın 1. maddesinde; İcra Dairesince miktar ve kıymeti muayyen olan ilamlı ve ilamsız alacaklardan tahsil olunan paranın %2’si ve kıymeti muayyen olmayan ilamların icrasından ise tahsil harcının yarısı nispetinde harç alınır. Maktu harçlar ilamın icraya konulduğu zaman peşin olarak alınır. Aynı maddenin 2.fıkrası gereğince anılan harcın yükümlüsü alacaklı olduğundan bu harçlar borçluya yükletilemez. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi E: 2014/20279 K: 2014/27860 T: 20.11.2014

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

Cezaevi yapı harcı, özel nitelikte olan 2548 sayılı Kanuna dayanılarak tahsili gereken bir harç çeşidi olup, kanunlarında özel olarak cezaevi yapı harcından muaf olduğu belirtilen kurumlar dışında hiçbir istisna ve muafiyetin söz konusu olmadığı ve İcra Dairesince tahsil yapılması halinde cezaevi harcının alacaklıdan alınacağından mahkemece şikayetin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2006/1420 K: 2006/3040 T: 16.03.2006

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

Mecra irtifakı kurulması isteğine ilişkin davalarda, istemin özelliği gereği en uygun yerin aranması ilkesinin geçerli olması ve bu davaların bir irtifak hakkı olmakla birlikte özünü komşuluk hukuku ilkelerinden alması nedeniyle; çncelikle davacının mecra ihtiyacının bulunup bulunmadığı saptanmalıdır. İhtiyacın saptanması halinde de, çevre taşınmazların tamamının üzerinde irtifak hakkı kurmaya elverişli olup olmadığı incelenip, hukukun genel bir ilkesi olan fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi uyarınca taraf yararları da gözetilerek, en az masrafı gerektiren ve bundan da en az zarar görecek kişi taşınmazı üzerinden mecra irtifakının bağlanacağı su, elektirik, gaz ve benzerine ait yol ya da kaynak ile yararına mecra hakkı kurulan taşınmaz arasında kesintisiz bağlantı sağlayacak şekilde kurulmalıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2006/4700 K: 2006/5819 T: 23.05.2006

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 1

Mecra irtifakı kurulması istemine ilişkin davalarda, irtifak hakkı taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından, leh ve aleyhine irtifak hakkı kurulması istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına mecra irtifakı kurulacak taşınmaz müşterek mülkiyete konu ise, dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2006/4763 K: 2006/6093 T: 29.05.2006

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

Her ne kadar Türk Medeni Kanunun 761. maddesi uyarınca evi, arazisi veya işletmesi için gerekli sudan yoksun olan bunu aşırı zahmet ve gidere katlanmaksızın başka yoldan sağlayamıyorsa komşusundan onun ihtiyacından fazla olan suyun tam bir bedel karşılığı alınmasını sağlayacak irtifak hakkı kurulmasını isteyebilir ve komşu olan taşınmaz maliki de yasanın 744. maddesince su mecranın kendisine ait taşınmazdan geçirilmesine katlanmakla yükümlü ise de taraflar arasında kullanmaya ilişkin bir anlaşma olmadan ya da yasal mecra irtifakı kurulması sağlanmadan mülkiyet hakkı sahibinin çap içindeki taşınmazdan yararlanmasına engel olunamaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2006/8430 K: 2006/9033 T: 21.09.2006

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 1

Verilecek kararlarda, yararlanan ve yükümlü taşınmazların (leh ve aleyhine) ve parsel numaraları belirtilmek suretiyle “mecra hakkı kurulmasına” denilmekle yetinilmek ve 744. maddeye göre de kurulan bu hakkın aynı maddenin son fıkrası uyarınca istem halinde tapu siciline kaydına da yer verilmeli, ayrıca ileride çıkabilecek anlaşmazlıkların önlenebilmesi için, hükümde mecra hakkının yerinin yönünün, uzunluk, derinlik ve genişliğinin, yüzölçümü olarak miktarının açıkça belirtilmesi ve yükümlü taşınmaz üzerinde kurulan mecra hakkını yukarıda belirtilen özellikleri ile gösterir bir krokinin de karara eklenmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2006/8742 K: 2006/10722 T: 10.10.2006

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

Mecra irtifakı kurulması istemine ilişkin davalarda bu istemin kabulü için öncelikle mecra irtifakı tesisi talep edenin ihtiyaç içinde olup olmadığına bakmak gerekir. Bundan sonra da fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi uyarınca irtifak hakkı ile yükümlü kılınacak taşınmaz malikinin en az zarar göreceği şekilde kurulmalı ve fakat her halde irtifak hakkının bedeli talepte bulunandan alınarak yükümlü taşınmaz malikine ödenmek üzere depo ettirilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2006/11944 K: 2006/12116 T: 31.10.2006

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine mutlak geçit ihtiyaç veya geçit yoksunluğu, ikincisine de nisbi geçit ihtiyacı yada geçit yetersizliği denilmektedir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2007/93 K: 2007/88 T: 28.02.2007

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

Asıl dava el atmanın önlenmesi, su arkının kaldırılması; karşı dava mecra hakkı kurulması isteklerine ilişkindir. Mecra irtifakının kurulacağı su yolu yada kaynağı ile yararına mecra hakkı kurulan taşınmaz arasında kesintisiz bağlantı sağlanmalıdır. Su yolunun niteliği, suyun nasıl ve hangi araçlarla geçirileceği, belirlenerek kararda gösterilmelidir. İrtifak hakkının bedeli taşınmazların niteliğine göre atanacak bilirkişiler aracılığı ile objektif kriterler esas alınarak saptanmalı ve bedel hükümden önce mahkeme veznesine depo ettirilmelidir. Davanın niteliği gereği, yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2007/16300 K: 2008/1032 T: 05.02.2008

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

Dava tarihi ile hüküm tarihi arasında taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş ve bu sürede de geçit için öngörülen bedel davanın daha başında belirlenmişse, bu bedelin ödenmesine karar verilmesi halinde, mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olunacağı durumlarda hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak davranışları önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2008/4533 K: 2008/5103 T: 14.04.2008

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

Anılan hükümden yararlanmak isteyen bir taşınmaz maliki öncelikle su yolu mecrası ihtiyacı içinde olduğunu ispat etmelidir. Davacının taşınmazına pamuk veya başka bir ürün ekecek olması, tek başına bu ihtiyaç içinde olduğunu göstermez. O yüzden, yeniden keşif yapılarak davacının mecra ihtiyacında olup olmadığı bilirkişi incelemesiyle saptanmalı, bu saptama sırasında davacı taşınmazının kuzeyinde yer aldığı krokisinde işaretlenen tahliye kanalının ne anlama geldiği, su ihtiyacının buradan sağlanıp sağlanamayacağı da araştırılmalıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2008/4394 K: 2008/8877 T: 04.07.2008

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

Mecra irtifakı kurulması istemine ilişkin davalarda, irtifak hakkı taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından, leh ve aleyhine irtifak hakkı kurulması istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına mecra irtifakı kurulacak taşınmaz paylı mülkiyete konu ise, dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2009/14833 K: 2010/1009 T: 04.02.2010

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 1

Geçit hakkı tesisinde ilke, davanın en az zarar görecek taşınmaz malikine yöneltilmesidir. Zira geçit hakkı, taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkelerinin gözetilmesi zorunludur. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2010/101 K: 2010/128 T: 03.03.2010

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

Zorunlu mecra hakkı davalarında davanın kabulüne karar verildiği takdirde mecra geçirilmesi ile yükümlenen taşınmaz malikinin mülkiyet hakkı, zaruret durumu ortadan kalkıncaya kadar sınırlanmaktadır. Malik, ancak hak sahibinin izni ölçüsünde yararlanabilmektedir. Bu durumda, mülkiyet hakkı süresi belli olmayan bir zaman dilimi için sınırlanan yükümlenen taşınmaz malikinin, bir taraftan bu sınırlama için belirlenen tazminat miktarına layık görülürken, öte yandan bazen de bu bedelin de çok üstünde gerçekleşen yargılama giderlerinden sorumlu tutulması hakkaniyet ilkesine de aykırıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2010/6633 K: 2010/7323 T: 28.06.2010

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

Mecra irtifakı kurulmasına ilişkin istemlerde isteği öne süren kişinin zorunlu su mecra hakkı kurulmasına ihtiyacı olup olmadığının saptanması, taşınmazının bu ihtiyacını karşılama olanağı olup olmadığı hususunun açıklığa kavuşturulması, su ihtiyacı varsa bunu kendisinin aşın zahmet ve gidere katlanarak başka yoldan sağlayıp sağlamayacağının araştırılması, bütün bunların yanında da zorunlu su irtifakı kurulacak kaynak sahibinin menfaatinin gözetilip gözetilmediği hususları üzerinde durulması gerekmektedir. O yüzden bu tür davalarda zorunlu su irtifakı kurulacak güzergâhtaki bütün taşınmaz malikleri ile kaynak sahibi davada taraf olarak yer almalıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2013/8742 K: 2013/12273 T: 27.09.2013

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 1

Mecra irtifakı kurulması isteğine ilişkin davalar, özünü komşuluk hukuku ilkelerinden alması nedeniyle yapılacak araştırma ve incelemede, öncelikle davacının mecra ihtiyacının bulunup bulunmadığı saptanmalıdır. İhtiyacın saptanması halinde de, çevre taşınmazların tamamının üzerinde irtifak hakkı kurmaya elverişli olup olmadığı incelenip, hukukun genel bir ilkesi olan “fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi” uyarınca taraf yararları da gözetilerek en az masrafı gerektiren ve bundan da en az zarar görecek kişi taşınmazı üzerinden mecra irtifakının bağlanacağı su, elektrik, gaz ve benzerine ait yol ya da kaynak ile yararına mecra hakkı kurulan taşınmaz arasında kesintisiz bağlantı sağlayacak şekilde kurulmalıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2013/14544 K: 2014/1543 T: 06.02.2014

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

Mecra irtifakı kurulması istemine ilişkin davalarda, irtifak hakkı taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından, leh ve aleyhine irtifak hakkı kurulması istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına mecra irtifakı kurulacak taşınmaz müşterek mülkiyete konu ise, dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/5101 K: 2014/6663 T: 21.05.2014

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 1

Mecra irtifakının geçerli olarak doğabilmesi için (diğer unsurların varlığı yanında) mecra irtifakı sözleşmesinin Yasada öngörülen şekilde yapılmış olması zorunlu olup, irtifak sözleşmesine konu edilen mecra açıkta tesis olunmuş ise noter tarafından düzenlenecek sözleşmenin yapılması ve mecranın açıktan geçirilmesiyle irtifak hakkının doğacağı, mecra dışarıdan görülmüyorsa irtifak sözleşmesinin tapu kütüğüne tescili ve mecranın yapılmasıyla irtifak hakkının doğacağı gözetilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2005/94 K: 2005/127 T: 12.01.2005

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 1

Mecranın geçirilmesi lüzumu komşuluk ilişkisine dayanmalıdır. Komşunun mutlaka bitişik taşınmaz olması gerekmez, ancak, komşu kavramına girmeyen uzaktaki bir işletme, su, elektrik gibi ulaştırma tesisatını geçirmek için bu maddeden yararlanamaz. Bu tür işletme veya taşınmaz malikleri ancak malikle anlaşarak mecra irtifakı kurabilirler. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi E: 2006/4765 K:2006/7603 T:20.06.2006

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 1

Kamulaştırmasız el atılan taşınmazın bedelinin tahsiline ilişkin olarak açılan davada, mahkemece öncelikle dava konusu taşınmazların bulunduğu bölgedeki kadastro ve kamulaştırma paftaları zemine uygulanmalı, daha sonra da kamulaştırma ile içinden su kanalı isale hattı ve servis yolu geçen taşınmazların imar uygulaması sonucu şuyulandırılarak, hangi imar parsellerine gittikleri belirlenip, dava konusu imar parsellerine de şuyulandırma yapılıp yapılmadığı, kesinleşen imar tadilatı da gözetilerek tespit edilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi E: 2006/13757 K:2007/232 T:23.01.2007

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

Yapılan incelemede, dava konusu taşınmazın 1704 m2 ve 440 m2 yüz ölçümündeki bölümlerinin su altında kaldığı belirlenmiş, diğer kısımları ile ev, depo ve kuyunun su altında kalmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle sadece su altında kalan bölümlerin bedeli ile bu kısımlarda bulunan muhdesat bedeline hükmedilmesi gerekirken el atılmayan yer ve muhdesat bedellerine de hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi E: 2006/13928 K:2007/490 T:29.01.2007

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

Kamulaştırmasız el atmaya dayanan bedel davalarında da Kamulaştırma Kanununun değer biçmeye ilişkin hükümleri uygulanacağından, taraflara emsal bildirmeleri için imkan tanınıp gerektiğinde re’sen emsal de getirildikten sonra bilirkişi kurulu marifetiyle yapılacak keşif ile arsa niteliğindeki taşınmaza emsal mukayesesi yapılarak değer biçildikten sonra taşınmazın niteliği, tamamının yüzölçümü, geometrik durumu ve enerji nakil hattının güzergahı da dikkate alınarak değer düşüklüğü oranı da belirtilmek suretiyle irtifak hakkı karşılığının tespiti gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi E: 2006/14867 K:2007/861 T:01.02.2007

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

Tapulu alanda kalan ağaçlar ile tapusuz alanda kalan ağaçların belirlenmesinden sonra yaş ve cinslerine göre zeminde kapladıkları alan belirlenmek suretiyle ağaçların kapladığı alan kapama meyve bahçesi niteliğinde kabul edilerek karışık net meyve gelirine göre geliri belirlendikten sonra zeminine de ekilebilecek münavebe ürünlerine göre değer biçilerek karışık meyve bahçesi değerinden zemin bedeli indirilerek davacının ağaç bedellerine hükmedilmesi gerekir Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi E: 2006/13277 K:2007/932 T:05.02.2007

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 0

Arsa niteliğindeki taşınmaza 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu 11/1-g maddesi gereğince arsalara değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre değer biçilir. Bilirkişi kurulunca emsal olarak alınan limited şirkete yapılan satış, bir diğeri ise petrol alım satımı ile iştigal eden anonim şirkete yapılan satıştır. Madde metni gereği bu satışlar ticari nitelikli özel amaçlı olmaları nedeniyle emsal kabul edilmeyerek, taraflara yeniden emsal bildirmesi için imkan verilip, gerekirse resen emsallerle celp edilerek keşif yapılması gerekir Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi E: 2007/1189 K:2007/1910 T:20.02.2007

Mayıs 23, 2023 Suat Şimşek 1

Dava konusu taşınmazın 2603,03 m2’lik kısmının davalı idarece dinlenme tesisi ve çocuk parkı yapılmak amacıyla 01.02.1991 tarihinde kamulaştırılmasına karar verildiği, bu tarih itibariyle tapu maliki ve sonraki maliklere kamulaştırma kararı ve işlemlerin usulüne uygun tebliğ edilmediği, bu haliyle tamamlanmış ve kesinleşmiş bir kamulaştırma işleminin söz konusu olmadığı ve taşınmaza yeşil alan, basketbol sahası, çocuk bahçesi ve yol olarak el atıldığı Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/14598 K: 2015/9620 T:  03.11.2015

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 1

Paydaşlığın giderilmesi davalarında mahkemece malın aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilebilmesi için taşınmazın yüzölçümü, niteliği, pay ve paydaş sayısı ve tarım arazilerinin niteliği ile imar mevzuatına göre aynen taksimin mümkün olup olmadığının araştırılması gerekir. Taşınmazın önemli ölçüde bir değer kaybına uğraması söz konusu ise aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilemez. Keza paydaşlar rıza göstermedikleri takdirde taşınmazın bir bölümü paylı bırakılamaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/5045 K: 2014/8420 T:  23.06.2014

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Paydaşlığın giderilmesi davalarında mahkemece malın aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilebilmesi için taşınmazın yüzölçümü, niteliği, pay ve paydaş sayısı ve tarım arazilerinin niteliği ile imar mevzuatına göre aynen bölüşmenin mümkün olup olmadığının araştırılması gerekir. Taşınmazın önemli ölçüde bir değer kaybına uğraması söz konusu ise aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilemez. Keza paydaşlar rıza göstermedikleri takdirde taşınmazın bir bölümü paylı bırakılamaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/3824 K: 2014/6395 T:  14.05.2014

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Aynen bölünerek paylaştırma (taksim) halinde teknik bilirkişiye ifraz (taksim) projesi düzenlettirilerek bu projeye göre taşınmaz Belediye Veya mücavir alan hudutları içerisinde ise Belediye Encümeninden karar alınmak suretiyle belediyeden, Belediye dışında ise İl İdare Kurulundan İmar Yasası ve Yönetmeliğine göre bölüşmenin (taksimin) mümkün olup olmadığı sorulur. İfraz projesinde kimlere nerelerin verileceği konusunda paydaşlar anlaşamazlar ise hakim huzurunda kura çekilerek belirlenir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/2896 K: 2014/5008 T:  14.04.2014

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Elbirliği mülkiyetinde borçlu ortağın alacaklısı yetki belgesine dayanarak borçlunun ortağı olduğu taşınmaz için ortaklığın giderilmesi davası açabilir. Paylı mülkiyette ise, borçlu paydaşın alacaklısı, borçlunun bağımsız payının haczini ve satışını isteyebileceğinden yetki belgesine dayanarak taşınmazın paydaşlığının giderilmesini istemesi yasa koyucunun amacına uygun değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2013/16632 K: 2014/2043 T:  18.02.2014

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Aynen bölünerek paylaştırma halinde teknik bilirkişiye ifraz projesi düzenlettirilerek bu projeye göre taşınmaz belediye veya mücavir alan hudutları içerisinde ise belediye encümeninden karar alınmak suretiyle belediyeden, belediye dışında ise il idare kurulundan İmar Yasası ve Yönetmeliğine göre bölüşmenin (taksimin) mümkün olup olmadığı sorulur. İfraz projesinde kimlere nerelerin verileceği konusunda paydaşlar anlaşamazlar ise hakim huzurunda kura çekilerek belirlenir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2013/16337 K: 2014/1848 T:  12.02.2014

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Aynen bölünerek paylaştırmanın (taksimin) mümkün olması durumunda bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmemesi halinde eksik değerdeki parçaya para (ivaz) eklenerek denkleştirme sağlanır. Davada paydaşlar arasında anlaşma olmadıkça hakim kendiliğinden bazı taşınmazların bir kısım paydaşlara, kalanın diğer paydaşlara verilmesi şeklinde aynen bölünerek paylaştırmaya karar veremez. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2013/15690 K: 2014/2171 T:  26.02.2014

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davalarında mahkemece malın aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilebilmesi için taşınmazın yüzölçümü, niteliği, pay ve paydaş sayısı ile imar mevzuatına göre aynen bölüşmenin mümkün olup olmadığının araştırılması gerekir. Taşınmazın önemli ölçüde bir değer kaybına uğraması söz konusu ise aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilemez. Keza paydaşlar rıza göstermedikleri takdirde taşınmazın bir bölümü paylı bırakılamaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/15632 K: 2016/291 T:  13.01.2016

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Satışına karar verilen taşınmaz; a) Paylı mülkiyet hükümlerine konu ise satış bedelinin paydaşların tapudaki payları oranında, b) Elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olması halinde satış bedelinin mirasçılık belgesindeki paylar oranında, c) Hem paylı, hem de elbirliği mülkiyeti halinin bir arada bulunması halinde ise satış bedelinin tapudaki ve mirasçılık belgesindeki paylar nazara alınarak dağıtılmasına karar verilmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2013/16585 K: 2014/2231 T:  20.02.2014

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 1

Dava konusu .. ada .. parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında A ve B bloklar halinde kat irtifakı kurulu onbir adet bağımsız bölümden oluştuğu, B blokta bulunan beş adet bağımsız bölümün davacıya, A blokta bulunan altı adet bağımsız bölümün ayrı ayrı tam hisse ile davalılar adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan ortaklığın giderilmesi davalarının niteliği gereği, B blokta bulunan bağımsız bölümlerin maliki olan davacı tarafından, A blokta bulunan bağımsız bölümlerin malikleri aleyhine taşınmazın A ve B bloklar halinde ifraz edilerek ortaklığın taksim suretiyle giderilmesi istenemez. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/2196 K: 2017/1112 T:  14.06.2017

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

İmar uygulaması nedeniyle şuyulandırılan arsalar arasında değer farkı varsa bu durumda her bir parselin değeri ayrı ayrı tespit edilip oran kurularak elde edilen paranın dağıtımının buna göre yapılması gerektiği, paydaşlarım payları oranında dağıtım yapılması halinde değerli olan taşınmaz malikleri olan paydaşlar aleyhine hukuki olmayan sonuç doğacağı. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/4203 K: 2014/7743 T: 10.06.2014

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Aynen taksim suretiyle ortaklığının giderilmesi talep edilmiş ise ve taşınmazın aynen taksiminin mümkün olmadığı anlaşılır ise hakim taleple bağlıdır. Talep edilmeyen bir konuda inceleme yapıp, karar vermesi mümkün değildir. Taşınmazın taksiminin mümkün olmadığı bilirkişi raporu ile belirlendiğine göre mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekir Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1990/520 K: 1991/11 T: 30.01.1991

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 1

Ortaklığın giderilmesi davası, büyük özelliği olan davalardandır. Öncelikle çift taraflı (actio duplex) bir davadır. Verilecek karardan her iki taraf da yararlanacaktır. Bu itibarla da, davacının yalnız satış yoluyla ortaklığın giderilmesini istemesine karşın eğer davalı aynen taksim talep eder ve koşullarının da mevcut bulunduğu anlaşılırsa mahkemece taksim suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilebileceği kuşkusuzdur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/2791 K: 2021/875 T:  29.06.2021

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Ortaklığın giderilmesi davasına konu mal üzerinde mülkiyete ilişkin bir uyuşmazlık bulunması hâlinde, ortaklığın giderilmesi davasının sonlandırılmasından önce mülkiyet konusundaki uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekir. Böyle bir durumda uyuşmazlık konusu sulh hukuk mahkemesinin görev alanına giriyorsa uyuşmazlık dava içinde çözümlenecek, aksi hâlde başka mahkemede açılan/açılacak olan dava 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 165/1. maddesi gereğince görülmekte olan ortaklığın giderilmesi davası için bekletici mesele yapılması gerekecektir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2005/4430 K: 2005/5039 T: 25.4.2005

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 1

Gerek kıyılara ilişkin Anayasal düzenlemeler, gerekse 3621 Sayılı Kıyı Kanunu hükümleri dikkate alındığında kıyıların kamu malı niteliği taşıyan ve devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden bulunduğu, anılan yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağı açıktır. Belirtilen nitelikteki yerlerde tapu kayıtlarının oluşması olanaksızdır. Her nasılsa kıyılarda oluşturulan mülkiyet belgelerine değer verilmesine de olanak yoktur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2003/14-97 K: 2003/110 T: 12.03.2003

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

İdare tarafından saptanan kıyı kenar çizgisi imar planlaması ve uygulamasına yönelik ve onunla sınırlı bir çizgidir. Bu çizginin mülkiyet hakkının tespitine ilişkin olduğuna dair yasada açık yada kapalı bir hüküm de bulunmamaktadır. O halde, idari bir işlemle mülkiyet hakkı sınırlandırılamaz. Mülkiyet hukukundan kaynaklanan tüm uyuşmazlıkları çözümlemek adli yargıya aittir. Buna karşın, kıyı kenar çizgisinin belirlenmesine ilişkin idari işlem, ilgili tarafa tebliğ edilmiş ve yasal süresi içinde idari işleme karşı dava açılmamış ve idari yargı yolu kapanmış ise idari işlem o kişi yada kurum yönünden bağlayıcı nitelik kazanır. Diğer yandan, idare tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisine karşı dava açılmış ve bu çizgi idari yargının kesinleşen kararı ile saptanmış ise yargı bütünlüğü ve kesinleşen yargı kararının yeniden tartışma konusu yapılamayacağı, yargıya güven ve hukuki emniyetin sağlanması amacıyla kıyı kenar çizgisinin belirlenmesinde, idari yargıca belirlenen çizginin adli yargıca esas alınması zorunlu olduğu belirgindir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, E: 2003/14479 K: 2004/3582 T: 16.3.2004

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Davacı hazine, davalı belediyenin izin almaksızın denizden doldurduğu yerleri 3. kişilere kiraladığını ve haksız gelir sağladığını ileri sürerek ödetilmesi amacıyla bu davayı açtığından, ileri sürüşe ve iddiaya göre dava, BK.nun 61. ve devamı maddelerinden kaynaklanan sebepsiz zenginleşmeden doğmakta olup, taraflar arasındaki bu uyuşmazlık, Adliye Mahkemelerinin görevine girer. Dolayısıyla 3533 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek inceleme yapılması gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2004/1272 K: 2004/3339 T: 27.4.2004

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Kural olarak her olay meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan yasa hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. İhya olgusunun 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten sonraki döneme rastlaması halinde 5602 sayılı Tapulama Kanununun 52. maddesi hükmü karşısında bu tür taşınmazlar Hazine adına tespit ve tescil edilmeleri gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2004/7753 K: 2004/8431 T: 08.07.2004

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

3402 Sayılı Yasanın 12/3 maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü sürenin, Hazinece açılan ve devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yer iddiasına dayanan davalarda dava koşulu olarak ele alınıp değerlendirilemeyeceği, işin esasına girilip dava konusu taşınmazın gerçek niteliğini, daha açık bir anlatımla özel mülkiyete konu olup, olmayacağının tespit edilmesinden sonra bu yönde bir karar verilmesi gerektiği; yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ortaklaşa kabul edilen bir kural haline geldiği Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2005/2931 K: 2005/3645 T: 27.3.2005

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Belediyece yapılan dolgu işleminin, 1605 Sayılı Yasanın yürürlük tarihi olan 20.07.1972 tarihinden önce mi yoksa sonra mı yapıldığının; 2644 Sayılı Yasanın 8 ve 9 maddelerinde öngörülen usul ve esaslar dairesinde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin; tereddüte yer bırakmayacak şekilde tespiti, çekişmenin giderilmesi ve kazanılmış hak kuralının gözetilmesi açısından zorunludur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2005/4644 K: 2005/5319 T: 28.04.2005

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 1

Kural olarak, mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin adli yargıya ait olduğu; ancak 362l sayılı Kıyı Kanunu’nun 9.maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiği. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2004/4133 K: 2004/5178 T: 28.06.2004

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Medeni Kanunun 715. maddesine göre deniz, göl ve akarsu kıyıları Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerdendir. Kıyılar deniz, göl ve akarsuların orantısı (mütemmim cüzü) olduğuna göre böyle bir yerin özel mülkiyete konu edilmesi, zamanaşımı ve zilyetlikle kazanılması mümkün değildir. Akarsuya bitişik olan taşınmazlarla ilgili uyuşmazlıklarda önemli olan yön, öncelikle taşınmaza sınır olan akarsuyun Kıyı Kanununun uygulanmasına dair Yönetmeliğin 4. maddesinde tanımı yapılan “Devamlı akış gösteren ve ekli listede belirlenen” ve kıyı kenar çizgisi tespiti gerekli olan akarsulardan olup olmadığı ve akarsuyun nehir tanımına giren kısmının kapsamında kalıp kalmadığının Kıyı Kanununun uygulanmasına dair Yönetmeliğe ek listeye göre belirlenmesi, sonra kıyı alanı ve kıyı kenar çizgisinin tespitidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2004/1-281 K: 2004/285 T.12.5.2004

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Aralarında bu konuda uzman ziraat, harita mühendisi ve jeolog veya jeomorfologların bulunduğu yeni bir bilirkişi kurulu oluşturularak, dava konusu taşınmazın bulunduğu yere ilişkin, memleket haritası, en eski tarihli askeri haritalar, hava fotoğrafları, valilik bayındırlık ve iskan müdürlüğünce kıyı kenar çizgisi saptanması sırasında kullanılan ve oluşturulan işlemli tüm evrak, belge ve haritalar getirtilip tüm kayıtlar uygulanmasını sağlamak, gerektiğinde değişik kodlardan toprak örnekleri alınıp analizler yaptırmak, mevsimsel etkiler de gözönünde tutularak yukarıda yapılan kıyı kenar çizgisi tanımına uygun biçimde kıyı kenar çizgisini saptamak ve değerlendirip sonucuna göre karar vermek gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1988/1-825 K: 1988/964 T. 23.11.1988

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 1

3402 sayılı Yasanın 12. maddesinde öngörülen hak düşürücü süre özel mülkiyete konu olmayan ve özel hukuk hükümlerine tabi olmayan üzerinde mülkiyet hakkı kurulamayacak Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazlar hakkında Hazine tarafından açılacak davalara uygulanamaz. 3402 sayılı Yasanın gerekçe ve görüşme tutanakları ise aksi yönde bir sonucu benimsemekte görülmektedir. Yasaların yorumlanmasında kuşkusuz gerekçeleri ve yasama meclisindeki görüşme tutanaklarından yararlanılır; bunlar yasaların amaçlarının belirlenmesinde aydınlatıcı nitelik taşırlar. Ancak şu hususta belirtilmelidir ki yargı organı yorumunda bunlarla kural olarak bağlı değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2004/1-498 K: 2004/475 T.6.10.2004

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Kıyı kenar çizgisinin Yasa ve Yönetmelik hükümleri gözetilerek ve 16.4.1972 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde açıklanan hususlar dikkate alınarak mahkemece saptanması zorunludur. Ancak, idarece belirlenip kesinleşmemiş olan kıyı kenar çizgisinin, çekişmenin çözümü bakımından takdiri delil olarak değerlendirilip, göz önünde bulundurulması gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2007/1-75 K: 2007/90 T.28.2.2007

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Sonuç olarak, kadastro tespitinden önce zilyetlikle mülk edinme koşulları oluşmuştur. Bu nedenle, zamanaşımı ile kazanımı engelleyen yasa değişikliğinden önce kadastro tespiti yapılmamış veya senetsizden tescil davası açılmamış olsa bile, yasa değişikliğinden sonra, tespitte davalı adına yazılmasına veya açılacak bir tescil davasında zilyet adına tescile karar verilmesinde bir engel bulunmamaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2007/1-41 K: 2007/54 T. 7.2.2007

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Öncelikle idare tarafından 3621 Sayılı Kanunun 9. maddesi hükmüne göre kıyı kenar çizgisi haritasının düzenlenip, düzenlenmediği araştırılmalı, ondan sonra üç jeologdan oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve tapu fen memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılmalı, harita düzenlendiğinin ve yukarıda değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı’nda belirtildiği şekilde işlem gördüğünün, böylece davanın taraflarını bağlayan bir içerik kazandığının anlaşılması durumunda “kıyı kenar çizgisi” düzenlenen haritaya değer verilerek saptanmalıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/1753 K: 2020/279

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

4 adet bağımsız bölümün ortaklığının giderilmesi istendiğine ve davacı ile davalıların veraseten iştirakli bulunduğuna göre mahkemece, öncelikle bağımsız bölümlerin her birinin bir paydaşa düşecek şekilde gerekirse ivaz ilavesi suretiyle aynen taksiminin mümkün olup olmadığı hususunun uzman bilirkişiler aracılığı ile araştırılarak oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken belirtilen hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2020/220 K: 2020/726

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Taksim sözleşmesinin geçerli olabilmesi için miras bırakanın ölümünden sonra bütün mirasçıların veya temsilcilerinin iradelerinin birleşmesi asıl olduğundan, her birinin kendi payına düşeni aldığı ve diğer mirasçıların paylarına düşenler bakımından da karşılıklı olarak vazgeçtikleri açık ve kesin şekilde belirlenmedikçe taksimin sabit olduğu kabul edilemeyecektir Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/2000 K: 2021/690

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Yargıtay uygulamalarında da istikrarlı bir şekilde kabul edildiği üzere tamamlanmış yapının fiili durumu ile onaylı projesi arasında aykırılıkların bulunması ya da yapının imara uygun ancak projesiz inşa edilmiş olması gibi kat mülkiyeti kurulmasına engel oluşturan eksikliklerin mevcut olduğu durumlarda hemen kat mülkiyeti kurulamayacağı sonucuna varılmayarak, bu eksikliklerin giderilip yasal koşullara uygun hâle getirilmesi mümkün ise bunun isteyen tarafa tamamlattırılması yoluna gidilmesi gerekmektedir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2017/9171 K:  2018/2618 19.03.2018

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 1

Mahkemece açılacağı bildirilen büfe için herhangi bir işyeri ruhsat başvurusu yapılmamış olması gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, işyeri ruhsat başvurusu daha sonra da yapılabileceğinden, bu hususun başlı başına ihtiyacın samimi olmadığını kanıtlamaya yeterli olmadığı açıktır. Mahkemece yapılacak iş; dava konusu kiralananın yapılacak işe uygun olup olmadığına ilişkin bilirkişi kurulundan Yargıtay denetimine elverişli ve ayrıntılı rapor alınarak dinlenen tanık beyanları da değerlendirilmek suretiyle ihtiyaç iddiası ile ilgili bir karar verilmesi gerekirken, hukuki olmayan sebebe dayanarak yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2020/2064 K: 2020/3826 02.07.2020

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Davacı kiracının dava konusu kiralanana taşınırken ve kiralanandan ayrılırken yaptığı taşınma /nakliye masraflarının süresinden önce fesih nedeniyle uğranılan zarar (menfi zarar) ya da faydalı ve zorunlu masraf kapsamında değerlendirilmesi ve talep edilmesi mümkün değildir. Buna yönelik istemin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulü doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2004/140 K: 2004/135 T: 03.03.2004

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 1

Ortaklığın giderilmesi davaları, paylı veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallar ile haklarda, paydaş yada ortaklar arasında yürürlükte olan tapulu mülkiyet ilişkisini sora erdirip bireysel mülkiyete geçişi sağlayan çift yönlü, yanlar için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Davalı da davacı gibi aynı haklara sahiptir. Ortaklardan birinin davayı takip etmesi halinde diğer davalardan farklı olarak o kimse davacı durumuna girer. Gerek davacı ve gerekse bütün davalılar bakımından bu halde dava devam eder. Davanın reddine ilişkin kararı temyiz etmemiş olanlar bakımından kararın kesinleşmiş olduğu kabul edilemez. Taraflardan birisi temyiz edip karar bozulmuş ise bozma kararı temyiz etmeyen paydaşları da etkiler. Paydaşların hepsini etkileyecek bir karar verilmedikçe ortaklığın giderilmesi söz konusu olamaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi E: 2009/3039 K: 2009/4993

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Davacı, başkasına ait arsa üzerinde bulunan miras bırakana ait 3 katlı binanın ortaklığının giderilmesini istemiş ise de ortaklığın giderilmesi istenilen bina bilirkişi kurulu raporuna göre arzın mütemmim cüz’ü niteliğinde olup zeminden ayrı olarak satılması mümkün olmadığından ortaklığın giderilmesi istenemez. Öte yandan davacı binanın yıkılıp enkaz bedelinin ortaklığının giderilmesini de istemediğine göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi E: 2012/1078, K: 2012/2235

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

İİK.’nun 121. maddesi uyarınca hacze konu olan şey, borçlu ortağa ait miras veya iştirak halinde tasarruf olunan bir mal hissesi olup, haczine karar verilen hissenin elbirliği hükümlerine göre bağımsız olarak satışı mümkün değildir. Bu durumda borçlu ortağın miras payının da bulunduğu mal üzerindeki ortaklığın aynen taksim veya satış suretiyle giderilmesi söz konusu olup alacaklı da İİK’nun 121. Maddesi uyarınca İcra Mahkemesinden alacağı yetki belgesine dayanarak bu davayı açabilmektedir. Kural olarak ortaklığın giderilmesi davasında dava hakkı ortaklardan bir yada birkaçına ait olup alacaklının dava hakkının borçlu ortaktan bağımsız olarak düşünülmemesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2003/253 K: 2003/270 T: 02.04.2003

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 1

Elbirliği mülkiyetine tabi bir malda payı bulunan borçludan alacaklı olan kişi, anlatıldığı şekilde İcra Tetkik Merciinden alacağı yetkiye dayanarak borçlunun da içinde bulunacağı tüm elbirliği ortaklarına karşı dava açıp bu davayı sonuçlandıracaktır. Buradaki dava açmak hakkı hakime ya da başka bir kişiye tanınmamış, yalnızca mirasçıya ya da Tetkik Merciinden ortaklığın giderilmesi davasını açma yetkisini alan alacaklıya tanınmıştır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1988/6585 K: 1988/870 T: 02.11.1988

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 1

Müşterek mülkiyette her bir paydaşın kendi payı bakımından dilediği zaman ortaklık durumunun sona erdirilmesini isteme hakkı vardır. Bu hak Medeni Kanunun 627. maddesinde açıklıkla belirtilmiştir. MK.nun 627. maddesinde ortaklığın giderilmesinin önlenmesi hallerinden birisi de taksiminin münasip olmayan bir zamanda yapılması ve istenmesi halidir. Taşınmaz malın münasip bir zamanda satılması hali, bu hakkın diğer paydaş için zararlı olacak bir şekilde kullanmasını önlemek maksadıyla konulmuştur. Bu hüküm MK.nun 2. maddesinin özel bir uygulama halinden ibarettir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi E: 2005/11193 K: 2005/12201 T: 26.12.2005

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Aynen bölünerek paylaştırmanın (taksimin) mümkün olması durumunda bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmemesi halinde eksik değerdeki parçaya para (ivaz) eklenerek denkleştirme sağlanır. Davada paydaşlar arasında anlaşma olmadıkça hakim kendiliğinden bazı taşınmazların bir kısım paydaşlara, kalanın diğer paydaşlara verilmesi şeklinde aynen bölünerek paylaştırmaya karar veremez. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi E: 2005/11193 K: 2005/12201 T: 26.12.2005

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Aynen bölünerek paylaştırma (taksim) halinde teknik bilirkişiye ifraz (taksim) projesi düzenlettirilerek bu projeye göre taşınmaz Belediye veya mücavir alan hudutları içerisinde ise Belediye Encümeninden karar alınmak suretiyle belediyeden, Belediye dışında ise İl İdare Kurulundan İmar Yasası ve Yönetmeliğine göre bölüşmenin (taksimin) mümkün olup olmadığı sorulur. İfraz projesinde kimlere nerelerin verileceği konusunda paydaşlar anlaşamazlar ise hakim huzurunda kura çekilerek belirlenir. Onay makamından olumsuz cevap gelmesi halinde paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesine karar verilmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi E: 2005/2149 K: 2005/3765 T: 05.04.2005

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 1

Paydaşlığın giderilmesi davalarında mahkemece malın aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilebilmesi için taşınmazın yüzölçümü, niteliği, pay ve paydaş sayısı ile imar mevzuatına göre aynen bölüşmenin mümkün olup olmadığının araştırılması gerekir. Taşınmazın önemli ölçüde bir değer kaybına uğraması söz konusu ise aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilemez. Keza paydaşlar rıza göstermedikleri takdirde taşınmazın bir bölümü paylı bırakılamaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi E: 2005/2232 K: 2005/3951 T: 25.04.2005

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Aynen bölünerek paylaştırma (taksim) halinde teknik bilirkişiye ifraz (taksim) projesi düzenlettirilerek bu projeye göre taşınmaz Belediye veya mücavir alan hudutları içerisinde ise Belediye Encümeninden karar alınmak suretiyle, Belediye dışında ise İl İdare Kurulundan İmar Yasası ve Yönetmeliğine göre bölüşmenin (taksimin) mümkün olup olmadığı sorulur, ifraz projesinde kimlere nerelerin verileceği konusunda paydaşlar anlaşamazlar ise hakim huzurunda kura çekilerek belirlenir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi E: 2002/2492 K: 2002/2691 T: 15.04.2002

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Payların denkleştirilmesi, gerektiğinde ivaz ilavesi ve gruplama ortaklar anlaşmazlarsa kur´a çekmek suretiyle hangi bağımsız bölümün hangi ortağa isabetinin belirlenmesi sadece muristen kalan taşınmazlar için mümkündür. Yoksa müşterek paydaşların herbiri varsa payına karşılık belirli bir bağımsız bölüm almış, onu kullanıyorsa paydaşların diğerinin kullandığı bağımsız bölümde hakkı yoksa ivaz ilavesi, pay denkleştirilmesi, kura çekme gerekmez. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2012/4841 K: 2012/6479 T: 29.05.2012

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Kat Mülkiyeti Yasasının 12. maddesinde sayılan diğer belgelerin tamamlattırılması için kat mülkiyetine geçiş suretiyle ortaklığın giderilmesini isteyen davacı tarafa yetki ve yeterli süre verilmesi, bu hususlar yerine getirildiği takdirde de; taşınmaz üzerindeki yapıda her bir bağımsız bölümün değeri ve bu değere göre özgülenecek arsa payı uzman bilirkişi aracılığıyla saptanıp varsa fiili taksime göre, taksim yoksa çekilecek kura ile önce her paydaşa birer bağımsız bölüm özgülendikten sonra gerekiyorsa bedel farkı nedeni ile ödenecek ivaz da belirlenmek suretiyle payların denkleştirilmesi, yönetim planını imzalamaktan kaçınması halinde imzalanmış sayılması suretiyle tahkikatın ikmal edilmesinden sonra kat mülkiyetine geçiş yoluyla ortaklığın giderilmesine; belirtilen koşulların oluşmaması halinde ancak, satışa karar verilmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2004/9162 K: 2005/1250 T: 24.02.2005

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Davaya konu taşınmaz üzerindeki yapının onaylı projesine aykırılıkları bulunduğu saptandığına göre, ilgili belediyeden alınacak ön bilgiye göre yapının mevcut haliyle imar mevzuatına ve bulunduğu yerin imar durumu ile fenne aykırılık oluşturmadığı veya imara ya da projeye aykırılıklar giderildiği takdirde onay verilebileceğinin saptanması halinde, öncelikle aykırılıkların giderilmesi, eksiklerin tamamlatılması daha sonra yapının fiili durumunu yansıtan projenin hazırlattırılıp, ilgili İmar Müdürlüğünün onayının ve buna bağlı olarak oturma izin belgesinin alınması, ayrıca Kat Mülkiyeti Yasasının 12 nci maddesinde sayılan diğer belgelerin tamamlattırılması için kat mülkiyetine geçiş suretiyle ortaklığın giderilmesini isteyen tarafa yetki ve yeterli süre verilmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2017/11086 K: 2018/1343 T: 22.02.2018

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 1

Kat mülkiyetine konu olmaya elverişli bir taşınmaz üzerindeki ortaklığın giderilmesi davasında, ortak maliklerden birinin yargılamanın herhangi bir aşamasında paylaşmanın aynen taksim yoluyla yapılmasını istemesi durumunda hakim 12. maddedeki belgeleri de tamamlattırıp taşınmaz mülkiyetinin kat mülkiyetine çevrilmesine ve paylar denkleştirilmek suretiyle bağımsız bölümlerin ortaklara ayrı ayrı özgülenmesine karar vermelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2017/5151 K: 2019/46 T: 14.01.2019

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Taksim isteyen hissedarlara süre verilerek Kat Mülkiyeti Kanununun 12. maddesinde belirtilen eksikliklerin giderilmesi suretiyle paydaş ve bağımsız bölüm itibariyle herbir müşterek malike/paydaşa en az bir bağımsız bölüm verilerek kat mülkiyeti oluşturulması ve bağımsız bölüm ve daireler arasındaki değer farkının ise ivaz ilavesiyle denkleştirilmesi mümkün bulunmaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2002/1552 K: 2002/3262 T: 28.03.2002

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Üzerinde kat mülkiyeti kurulmasına elverişli yapı bulunan gayrimenkullerdeki ortaklığın giderilmesi davalarında, mirasçı veya ortak maliklerden birisinin paylaşmanın kat mülkiyeti kurulması ve bağımsız bölümlerin tahsisi suretiyle yapılmasını isterse, hakimin o gayrimenkulün mülkiyetinin, aynı kanunun 12. maddesinde yazılan kat mülkiyeti belgelerine dayanılarak kat mülkiyetine çevrilmesine ve paylar denkleştirilmek suretiyle bağımsız bölüm ortaklarına ayrı ayrı tahsisine karar vermesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2014/22354 K: 2015/2632 T: 23.02.2015

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 1

Kat Mülkiyeti Yasası’nın 10. maddesinin son fıkrası hükmüne göre kat mülkiyetine konu olmaya elverişli bir taşınmaz üzerindeki ortaklığın giderilmesi davasında, ortak maliklerden birinin yargılamanın herhangi bir aşamasında paylaşmanın kat mülkiyeti kurulması yoluyla yapılmasını istemesi durumunda hakim 12. maddedeki belgeleri de tamamlattırıp taşınmaz mülkiyetinin kat mülkiyetine çevrilmesine ve paylar denkleştirilmek suretiyle bağımsız bölümlerin ortaklara ayrı ayrı özgülenmesine karar vermelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi E: 2002/2492 K: 2002/2691 T: 15.04.2002

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 1

Taksim suretiyle ortaklığın giderilmesi isteği, kat mülkiyeti kurulmak suretiyle ortaklığın giderilmesi istemini de içerir. Dava konusu binada, kat mülkiyetinin kurulup kurulmayacağının araştırılması, eğer mümkünse ikinci aşamada, pay ve paydaş adedine göre gerektiğinde ivaz ilavesi de göz önünde tutularak her bir paydaşa veya hisseli kalması konusunda anlaştıkları takdirde anlaşan paydaşlara birer bağımsız bölüm isabet edecek şekilde taksim olanağı bulunup bulunmadığının tesbiti gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2003/1553 K: 2004/2419 T: 29.03.2004

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Kat Mülkiyeti Yasasının 10. maddesinin son fıkrası hükmüne göre kat mülkiyetine konu olmaya elverişli bir taşınmaz üzerindeki ortaklığın giderilmesi davasında, ortak maliklerden birinin yargılamanın herhangi bir aşamasında paylaşmanın kat mülkiyeti kurulması yoluyla yapılmasını istemesi durumunda hakim, taşınmaz mülkiyetinin kat mülkiyetine çevrilmesine ve paylar denkleştirilmek suretiyle bağımsız bölümlerin ortaklara ayrı ayrı özgülenmesine karar vermelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2004/9838 K: 2005/1350 T: 28.02.2005

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 1

Kat mülkiyetine konu olmaya elverişli bir taşınmazla ilgili olarak ortaklığın giderilmesi davası açılmışsa ve bu davada paydaşların en az bir tanesi paylaşmanın kat mülkiyeti kurularak yapılmasını istemişse, Kat Mülkiyeti Yasasının 10/son maddesi gereğince hakim, o taşınmazın mülkiyetinin kat mülkiyetine çevrilmesine ve paylar denkleştirilmek suretiyle bağımsız bölümlerin ortaklara ayrı ayrı özgülenmesine karar verecektir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2002/5687 K: 2002/6781 T: 13.06.2002

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Kat mülkiyetine konu olmaya elverişli, tamamı kargir olan taşınmaz üzerindeki ortaklığın giderilmesi davasında, ortak maliklerden birinin paylaşmanın kat mülkiyeti kurulması yoluyla yapılmasını istemesi durumunda hakim, taşınmazın kat mülkiyetine çevrilmesine ve paylar denkleştirilmek suretiyle bağımsız bölümlerin ortaklara ayrı ayrı özgülenmesine karar vermelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2014/12747 K: 2015/1071 T: 02.02.2015

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Kat mülkiyetine konu olmaya elverişli bir taşınmaz üzerindeki ortaklığın giderilmesi davasında, ortak maliklerden birinin yargılamanın herhangi bir aşamasında paylaşmanın kat mülkiyeti kurulması yoluyla yapılmasını istemesi durumunda, hakim, Kat Mülkiyeti Yasası’ndaki yasal koşulların oluşması halinde ve 12. maddedeki belgeleri de tamamlattırıp taşınmaz mülkiyetinin kat mülkiyetine çevrilmesine ve paylar denkleştirilmek suretiyle bağımsız bölümlerin ortaklara ayrı ayrı özgülenmesine karar vermelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2018/6405 K: 2019/1238 T: 25.02.2019

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Kat mülkiyetine konu olmaya elverişli bir taşınmaz üzerindeki ortaklığın giderilmesi davasında, ortak maliklerden birinin yargılamanın (temyiz aşaması dahil) herhangi bir aşamasında paylaşmanın kat mülkiyeti kurulması (taksim) yoluyla yapılmasını istemesi durumunda, hakim, 12. maddedeki belgeleri de tamamlattırıp taşınmaz mülkiyetinin kat mülkiyetine çevrilmesine ve paylar denkleştirilmek suretiyle bağımsız bölümlerin ortaklara ayrı ayrı özgülenmesine karar vermelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2012/1076 K: 2013/381 T: 20.03.2013

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Ortaklığın giderilmesi davalarında, gayrimenkulün paylaştırılmasının, kat mülkiyeti kurularak giderilmesini mirasçılar ya da ortak maliklerden birinin istemesi ve gayrimenkulün kat mülkiyeti kurulmaya elverişli olduğunun mahkemece belirlenmesi halinde, KMK’nun 12. maddesinde belirtilen belgelerin ibrazı halinde, gayrimenkul kat mülkiyetine çevirip, payların denkleştirilip, bağımsız bölümlerin ortaklara ayrı ayrı tahsisine karar vermesi mümkündür. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi E: 1996/5202 K: 1996/5414 T: 30.05.1996

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 1

Davada taksim suretiyle ortaklığın giderilmesi istenmiş olmasına göre bu istek içinde kat mülkiyeti kurulmak suretiyle ortaklığın giderilmesi isteminin de bulunduğunun kabulü gerekir. Hal böyle olunca, öncelikle keşif yapılarak 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca binada kat mülkiyetinin kurulup kurulmayacağının araştırılması gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 1996/5252 K: 1996/6050 T: 13.06.1996

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Kat mülkiyeti kurulmuş olan bu yapıda, yeniden kat mülkiyeti kurulmak suretiyle de olsa (yeni bağımsız bölümlerin kazanılması) ortaklığın giderilmesine karar verilemez. Ayrıca, taşınmazda müşterek veya iştirak halinde mülkiyet olmadığı gibi, kat mülkiyeti de kurulduğundan, davanın reddi gerekir. Ortaklığın giderilmesine karar verilmesi doğru değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2016/5081 K: 2016/7700 T: 12.05.2016

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 1

Kat Mülkiyeti Yasasının 7. maddesi gereğince kat mülkiyetine veya kat irtifakına tabi olan gayrimenkulde ortaklığın giderilmesi istenilemeyeceği gibi kat irtifakının kat mülkiyetine çevrilmesi istemi de idari nitelikte olduğundan, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken satış yoluyla ortaklığın giderilmesine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2003/8047 K: 2003/10024 T: 16.12.2003

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 1

Ortaklığın giderilmesi davalarında, varsa onaylı projenin veya bu projede sonradan değişiklik yapılmışsa buna dair tadilat projesinin olup olmadığının araştırılması, yoksa, yapının fenne ve imar mevzuatına aykırı olmadığının ve onay verilebileceğinin saptanması durumunda fiili durumunu yansıtan projenin hazırlattırılıp, ilgili imar müdürlüğünün onayının ve oturma izin belgesinin alınması, Kat Mülkiyeti Yasasının 12.maddesinde sayılan diğer belgelerin onaylı fotoğraf, noterden onaylı liste ve yönetim planı tamamlanması için, kat mülkiyetine geçiş suretiyle ortaklığın giderilmesini isteyen davalı tarafa yetki ve yeterli süre verilmesi Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2005/3796 K: 2005/6578 T: 23.06.2005

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Dava konusu taşınmazın üzerindeki yapılar kargir olup paydaşlardan her birine en az bir bağımsız bölüm özgülenecek sayıda ve niteliktedir. Taşınmaz bu yönüyle üzerinde kat mülkiyeti kurulmasına elverişli ise de, kat mülkiyetine geçiş için bunlar yeterli olmayıp, yukarıda açıklanan diğer tüm koşulların (12. madde yazılı belgelerin) varlığını da aramak gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi E: 2002/3255 K: 2002/3406 T: 16.05.2002

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Ortaklığın giderilmesi davalarında taksim istenmesi halinde dava konusu her taşınmazın ayrı ayrı ele alınarak pay ve paydaş durumuna göre taksimin mümkün olup olmadığının araştırılması gerekir. Paydaşlar muvafakat etmediği takdirde taşınmazın bir kesimi paydaşlar arasında paylı “müşa” bırakılamaz. Davada sulh vaki olmadığı sürece bir kısım taşınmazların bazı paydaşlara diğerlerinin diğer paydaşlara verilmesi şeklinde re´sen taksime gitmek mümkün değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2016/16240 K: 2020/2056 T: 17.06.2020

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 1

Çekişmeli taşınmazların yüzölçümüne yönelik olarak görülen ve Kadastro Kanunu’nun 41. maddesinden kaynaklanan düzeltme istemine ilişkin dava sonuçlandıktan, ancak karar kesinleşmeden evvel yörede uygulama kadastrosuna ilişkin çalışma yapıldığından yukarıda anılan yönetmelik hükümleri ve olayın mahiyeti gereği 3402 sayılı yasanın 22-A maddesi uyarınca yapılan kadastroya ilişkin tutanakların kesinleşmesi mümkün değildir. Hakkında kadastro tutanağı düzenlenen ve davalı olması nedeni ile tutanakları henüz kesinleşmeyen yer hakkında genel mahkemelerin değil Kadastro Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olduğu kuşkusuzdur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2016/8181 K: 2017/1037 T: 23.02.2017

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

3402 sayılı Yasa’nın 41.maddesi gereğince yapılan düzeltme işleminin iptali davasına, tapu kayıt malikinin davacılar dışında mirasçılarının da olduğu ve bu mirasçılar arasında elbirliği mülkiyeti bulunduğu gözetilerek, mahkemece davacılara diğer mirasçıların da davaya katılması veya terekeye temsilci atanması için süre ve olanak verilmesi hk. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2016/14412 K: 2016/8537 T: 31.10.2016

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Tapu ve Kadastro Müdürlüğü hasım gösterilerek davacı adına kayıtlı olduğu bildirilen taşınmazların yüzölçümlerinin eksik yazıldığı ileri sürülerek gerçek yüzölçümlerinin tespit edilerek davacı adına tescili talep olunan davada, taşınmazların uygulama kadastrosuna tabi tutulmadığı anlaşılmakla birlikte iddiasının komşu parsellere mi yönelik olduğu yoksa taşınmazdaki yüzölçümü eksikliğinin teknik hatadan mı kaynaklandığı hususunun davacıya açıklattırılmadığı ve uyuşmazlığın somut olarak ortaya konulmadığı görülmekle; bu eksikliğin davacı tarafa açıklattırılarak giderilmesinden sonra teknik hatadan kaynaklandığı iddiasına dayanılması durumunda Kadastro Mahkemesinin görevli olmadığı ve 3402 sayılı Yasa’nın 41. maddesi uyarınca işlem yapılması gerektiği gözetilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2016/12304 K: 2016/7827 T: 17.10.2016

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Kadastro Müdürlüğünce 3402 sayılı Yasa’nın 41. maddesi uyarınca verilen düzeltme kararına karşı 30 günlük süre içinde açılacak davalarda görevli mahkemenin, Sulh Hukuk Mahkemesi, düzeltme karan kesinleşip tapuya tescil edildikten sonra açılacak davalar ile düzeltme talebinin reddine ilişkin kararlara karşı açılacak davalarda ise Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gözetilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2016/377 K: 2016/592 T: 02.02.2016

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Dava, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/a maddesi uyarınca yapılan ve askı ilan süresinde dava açılmamakla kesinleşen uygulama kadastrosu tespitine karşı açılmıştır. Bu nitelikteki davalar, Kadastro Müdürlüğüne başvuru yapılmasına gerek olmaksızın, 3402 sayılı Yasa’nın 11. maddesinde sözü edilen askı ilan süresi içinde Kadastro Mahkemesine açılabileceği gibi, askı ilan süresi içinde itiraz edilmeyen tutanakların kesinleşmesi halinde, genel mahkemelerde de açılabilir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2014/13257 K: 2015/1096 T: 16.02.2015

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 1

Maddenin açıklanan içeriği karşısında, 30 günlük süre içinde açılan davalarda Sulh Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Diğer taraftan, Kadastro Müdürlüğünce ilgililerin başvurusu üzerine düzeltme isteminin reddine dair verilen kararlara karşı ve yukarıda sözü edilen 30 günlük sürenin dolup tapu kaydına işlenmesinden sonra açılacak davalarda görevli mahkemenin neresi olduğu konusunda Kadastro Kanununda özel bir düzenleme bulunmadığından, bu tür davalarda ise görev, 6100 sayılı HMK uyarınca belirlenir ve ihtilaf, çekişmeli yargı işi olduğundan Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2014/13309 K: 2015/403 T: 02.02.2015

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Kadastro Kanunu’nun 41. maddesi uyarınca yapılan düzeltme işlemlerine karşı açılan davaların lehine düzeltme yapılan taşınmazların maliklerine yöneltilmesi gerekir. Ancak, düzeltme işleminin sonucu oluşan yüzölçümü farkına sadece hesap hatasının yol açtığı ve farkının komşu taşınmazlardan kaynaklanmadığı hallerde davanın Kadastro Müdürlüğüne yöneltilmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2014/9968 K: 2014/9149 T: 26.06.2014

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Davacının, kadastro sırasında davalılarla arasındaki sınırın teknik hata sonucu haritasında yanlış gösterildiğini belirterek bu teknik hataların düzeltilmesi istemi üzerine, Kadastro Müdürlüğü’nce ilgili parsel maliklerinin kendi aralarında anlaşamamaları ve müdürlüğe başvurmamaları nedeniyle istem reddedilirse; düzeltme isteminin reddi davasının Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılabileceği gözetilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2013/12904 K: 2013/12558 T: 13.12.2013

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 1

Teknik bilirkişi raporunda, ilk tesis kadastrosunun hangi yöntem ve tekniklerle yapıldığı, uygulanan yöntemlerin hata paylarının ne olduğu, üretilen haritaların zeminle uyumsuz bulunması halinde farklılığın nereden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı, düzeltme işlemi sonucu tespit edilen yeni sınırların yönetmelik hükümlerine uygun olarak tespit edilip edilmediği, düzeltme işleminde hata yapılmış ise doğru sınır ve haritanın nasıl olması gerektiği gibi hususlar ve “düzeltme işlemi ve haritasını” irdeler şekilde, teknik ve bilimsel verilere dayalı ayrıntılar yer almalıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2013/2551 K: 2013/3159 T: 04.04.2013

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Kadastro Müdürlüğünün re’sen veya ilgililerin başvurusu üzerine yapacağı düzeltme işlemlerini ilgililere tebliğinden sonra, ilgililerin Sulh Hukuk Mahkemesine 30 gün içinde açacakları davada, düzeltme işlemi yararına olan kişi ya da kişiler hasım gösterilerek işlemin iptali istenebilir. Düzeltme işleminin Kadastro Müdürlüğünce re’sen yapıldığı durumlarda müdürlüğe karşı da dava yöneltilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2013/2016 K: 2013/2232 T: 21.03.2013

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Taşınmazın kadastro tespiti sırasında veya sonradan yapılan işlemler nedeniyle ölçü, tersimat ve hesaplamalardan doğan fenni hatalar ve bundan kaynaklanan yüzölçümü hatası varsa bunun düzeltmesi 3402 sayılı Kadastro Kanununun 41. maddesine göre re’sen veya ilgilinin müracaatı üzerine kadastro müdürlüğünce yapılabilir. Kadastro müdürlüğünün yaptığı işlem üzerine, bu işlemin iptali için de Sulh Hukuk Mahkemelerinde dava açılma olanağı vardır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2013/1039 K: 2013/746 T: 11.02.2013

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Her ne kadar anılan madde hükmünde düzeltme işlemine karşı tebliğden itibaren 30 günlük sürede Sulh Hukuk Mahkemesinde dava açılabileceği, dava açılmadığında yapılan düzeltme işleminin kesinleşeceği belirtilmiş ise de, kesinleşen işleme karşı ya da düzeltme talebinin reddine karşı dava açılmasını engelleyen bir düzenleme bulunmamaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2013/794 K: 2013/569 T: 04.02.2013

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Kadastro Müdürlüğünün yaptığı işlem üzerine bu işlemlerin iptali için de Sulh Mahkemelerinde dava açılma olanağı vardır. Somut olayda ise; davacı tarafından 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 41. maddesine dayanılarak işlem yapılmak üzere Kadastro Müdürlüğüne başvurulmamış, doğrudan Mahkemeye dava açılmıştır. Yasada öngörülen işlem basamakları yerine getirilmeden doğrudan açılan davanın dinlenme olanağı yoktur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2012/8062 K: 2012/8730 T: 20.06.2012

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Somut olayda; kadastro müdürlüğünce 195 parsel sayılı taşınmaz ile birlikte birden fazla taşınmazda ifraz sırasında tersimat hatası yapıldığı gerekçesiyle 04.11.2008 tarihinde düzeltme yapılmıştır. İşlem davacıya 13.11.2008 tarihinde tebliğ edilmiştir. Dava ise yasal 30 günlük hak düşürücü süre geçtikten sonra 17.12.2008 tarihinde açılmıştır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2012/8306 K: 2012/8745 T: 20.06.2012

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Kadastro müdürlüğünün re’sen veya ilgililerin başvurusu üzerine yapacağı açıklanan düzeltme işlemlerini ilgililere tebliğinden sonra, ilgililerin sulh hukuk mahkemesine 30 gün içinde açacakları davada, düzeltme işlemi yararına olan kişi ya da kişiler hasım gösterilerek işlemin iptali istenebilir. Düzeltme işleminin kadastro müdürlüğünce re’sen yapıldığı durumlarda müdürlüğe karşı da dava yöneltilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2011/8705 K: 2011/12052 T: 14.10.2011

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 1

Taşınmazın kadastro tespiti sırasında veya sonradan yapılan işlemler nedeniyle ölçü, tersimat ve hesaplamalardan doğan fenni hatalar ve bundan kaynaklanan yüzölçümü hatası varsa bunun düzeltmesi 3402 sayılı Kadastro Kanununun 41. maddesine göre re’sen veya ilgilinin müracaatı üzerine kadastro müdürlüğünce yapılabilir. Kadastro müdürlüğünün yaptığı işlem üzerine bu işlemin iptali için de sulh mahkemelerinde dava açılma olanağı vardır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2011/3062 K: 2011/4965 T: 14.04.2011

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Çapa bağlanmış taşınmaz malların yüzölçümü kural olarak çap kaydının uygulanması ile belirlenir. Ancak, taşınmazın kadastro tespiti sırasında veya sonradan yapılan işlemler nedeniyle ölçü, tersimat ve hesaplamalardan doğan fenni hatalar ve bundan kaynaklanan yüzölçümü hatası varsa bunun düzeltmesi re’sen veya ilgilinin müracaatı üzerine kadastro müdürlüğünce yapılabilir. Kadastro müdürlüğünün yaptığı işlem üzerine bu işlemin iptali için de sulh mahkemelerinde dava açılma olanağı vardır. Olayda ise; davacı tarafından işlem yapılmak üzere kadastro müdürlüğüne başvurulmamış, doğrudan mahkemede dava açılmıştır. Yasada öngörülen işlem basamakları yerine getirilmeden doğrudan açılan davanın dinlenme olanağı yoktur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2010/3612 K: 2011/1146 T: 03.03.2011

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

İki tarafı ilgilendiren ayni haklara ilişkin uyuşmazlıklarda 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 41. maddesi uygulanmaz. Çözümlenmesi gereken sorun, ortak sınırın belirlenmesi ve buna göre uyuşmazlığın sonuçlandırılması hususu olup, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14/1. fıkrası uyarınca olayın yerel bilirkişi ve tanık dahil her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2010/6595 K: 2010/7218 T: 17.06.2010

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Çapa bağlanmış taşınmaz malların yüzölçümü kural olarak çap kaydının uygulanması ile belirlenir. Ancak, taşınmazın kadastro tespiti sırasında veya sonradan yapılan işlemler nedeniyle ölçü, tersimat ve hesaplamalardan doğan fenni hatalar ve bundan kaynaklanan yüzölçümü hatası varsa bunun düzeltmesi 3402 sayılı Kadastro Kanununun 41. maddesine göre re’sen veya ilgilinin müracaatı üzerine kadastro müdürlüğünce yapılabilir. Kadastro müdürlüğünün yaptığı işlem üzerine bu işlemin iptali için de sulh mahkemelerinde dava açılma olanağı vardır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2009/14214 K: 2010/732 T: 28.01.2010

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Kadastro müdürlüğünün re’sen veya ilgililerin başvurusu üzerine yapacağı açıklanan düzeltme işlemlerini ilgililere tebliğinden sonra, ilgililerin sulh hukuk mahkemesine 30 gün içinde açacakları davada, düzeltme işlemi yararına olan kişi ya da kişiler hasım gösterilerek işlemin iptali istenebilir. Düzeltme işleminin kadastro müdürlüğünce re’sen yapıldığı durumlarda müdürlüğe karşı da dava yöneltilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2009/213 K: 2009/2765 T: 05.03.2009

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 0

Çapa bağlanmış taşınmaz malların yüzölçümü kural olarak çap kaydının uygulanması ile belirlenir. Ancak taşınmazın kadastro tespiti sırasında veya sonradan yapılan işlemler nedeniyle ölçü, tersimat ve hesaplamalardan doğan fenni hatalar ve bundan kaynaklanan yüzölçümü hatası varsa bunun düzeltmesi 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 41. maddesine göre resen veya ilgilinin müracaatı üzerine kadastro müdürlüğünce yapılabilir. Kadastro müdürlüğünün yaptığı işlem üzerine bu işlemin iptali için de sulh mahkemelerinde dava açma olanağı vardır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2006/14318 K: 2007/417 T: 23.01.2007

Mayıs 22, 2023 Suat Şimşek 1

Yargılama sırasında da mahkemece, düzeltme işleminin 41. madde kapsamında, ölçü, tersimat, hesaplama veya sınırlandırma hatasının bulunup bulunmadığını, taşınmazın orijinal ölçü değerleri ile kesinleşen geometrik durumları arasında inceleme yaparak ve taşınmazların fiili kullanım durumları da gözetilerek bilirkişiler aracılığı ile saptanır ve oluşacak sonuca göre karar verilir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2006/13844 K: 2007/423 T: 23.01.2007

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

3402 sayılı Kadastro Kanunun 41. maddesine göre davayı ancak Kadastro Müdürlüğünce düzeltme yapılırsa, aleyhine düzeltme yapılan kişiler işlemin kendilerine tebliğinden itibaren 30 gün içinde Sulh Hukuk Mahkemesine dava açarak düzeltme işleminin iptalini isteyebilir. Bu gibi davalarda ise, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde hükme bağlanan 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanma olanağı yoktur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2006/5899 K: 2006/8990 T: 20.07.2006

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

3402 sayılı Kadastro Kanununun 41. maddesi uyarınca düzeltme işlemi talebinin inceleme yeri Kadastro Müdürlükleridir. Kadastro Müdürlüğüne yapılacak başvurudan sonra düzeltme yapılmış ise bunların sonuçları taşınmaz malikleri ile diğer hak sahiplerine tebliğ olunur ve bu tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde alınan kişiler düzeltmenin kaldırılması için Sulh Hukuk Mahkemesine başvurabilir. Şayet, dava yoluna gidilmemiş ise Kadastro Müdürlüğü tarafından yapılan düzeltme kesinleşir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2006/2976 K: 2006/3671 T: 29.03.2006

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Geometrik durumları kesinleşen taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hataları giderecek mercii doğrudan mahkeme değil Kadastro Müdürlükleridir. Hak sahipleri öncelikle Kadastro Müdürlüklerine başvuracak, yanılgının giderilmesi buradan isteyecek, şayet düzeltme yapılırsa ilgililerine tebliği üzerine dava 30 günlük süre içerisinde Sulh hukuk Mahkemesine açılacaktır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2005/6612 K: 2005/7255 T: 14.07.2005

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

5304 sayılı yasanın 9. maddesi ile, Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hatalar, ilgilinin müracaatı veya kadastro müdürlüğünce re´sen düzeltilir. Düzeltme, taşınmaz malikleri ile diğer hak sahiplerine tebliğ olunur. Tebliğ tarihinden başlayan otuz gün içinde düzeltmenin kaldırılması yolunda sulh hukuk mahkemesinde dava açılmadığı takdirde, yapılan düzeltme kesinleşir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2016/15077 K:  2020/262 T: 10.02.2020

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Dava; 3402 sayılı Kadastro Kanunu‘nun 22/a maddesi gereğince yapılan uygulama kadastrosuna itiraza ilişkindir. Bu tür davalarda, tüm paydaşların birlikte dava açmaları yahut biri veya birkaçı tarafından açılan davaya diğer paydaşların da katılımının sağlanması gerekir. Davanın niteliği itibariyle, yargılama neticesi verilecek hükümle müşterek maliklerin tamamının hukukunun etkilenecek olması nedeniyle, diğer paydaşların da davaya katılımının sağlanması zorunlu olmasına rağmen, mahkemece diğer paydaşların katılımını sağlaması için davacıya süre ve imkan tanınmamıştır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2003/2866 K: 2003/5421 T: 27.06.2003

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 1

3402 Sayılı Yasanın 41. maddesi kapsamında kaldığını kabul etmiştir. Anılan maddeye göre, kadastroları kesinleşmiş taşınmaz mallarda vasıf ve mülkiyet değişikliği dışında kalan ölçü, tersimat ve hesaplamalardan doğan fenni hatalar ilgilinin başvurusu ya da Kadastro Müdürlüğünce resen düzeltilebilecektir. Ancak, madde ile bu yetkinin münhasıran Kadastro Müdürlüğüne ait olduğu düzenlenmemiştir. Fenni hatanın düzeltilmesinin mahkemeden istenmesinde yasal bir engel yoktur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2003/16 K: 2003/3442 T: 13.05.2003

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Somut olayda davacılar kadastro çalışmaları sırasında yapılan kayma ve hata sonucu vekil edenlerinin taşınmazının eksik yazıldığını ileri sürerek istekte bulunduklarına göre uyuşmazlığın 3402 sayılı Kadastro Kanununun 41. maddesi çerçevesinde çözüme kavuşturulması gerekir. Hal böyle olunca bu tür uyuşmazlıkların hak düşürücü süreye bağlı tutulması düşünülemez. Esasen aynı maddenin son fıkrasında bu maddenin uygulanmasından doğan uyuşmazlıklarda 12. maddede belirtilen hak düşürücü sürenin aranmayacağı açıkça vurgulanmıştır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2002/3677 K: 2002/5526 T: 09.07.2002

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Kadastroları kesinleşmiş taşınmaz mallarda, vasıf ve mülkiyet değişikliği dışında kalan ölçü, tersimat ve hesaplamalardan doğan teknik hataların, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 41. maddesinde belirtildiği şekilde, ilgililerin başvurusu üzerine, her zaman düzeltilmesi mümkündür. Başka bir anlatımla; bu tür hataların, düzeltilmesi herhangi bir hak düşürücü süreye bağlı tutulmamıştır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2002/1028 K: 2002/1378 T: 28.02.2002

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 1

Taşınmazlarda tersimat hatası yapıldığı gerekçesiyle, Kadastro Müdürlüğünce düzeltme yapılmış, ancak, yapılan işlem ile taşınmazların geometrik durumları değiştirilmiştir. Bu değişiklik taraflar arasında davalılar yararına mülkiyet nakline neden olmuştur. Bu durumda mülkiyet değişikliği dışında kalan ölçü, tersimat ve hesaplamalardan doğan fenni hatalar 41.madde uyarınca düzeltilebilir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2001/7476 K: 2001/7730 T: 09.11.2001

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Dava, 3402 Sayılı Yasanın 41. maddesi uyarınca yapılan düzeltme işleminin iptali isteğine ilişkindir. Anılan maddeye göre, kadastroları kesinleşmiş taşınmaz mallarda, Vasıf ve mülkiyet değişikliği dışında kalan ölçü, tersimat ve hesaplamalardan doğan fenni hatalar, ilgilinin başvurusu üzerine ya da Kadastro Müdürlüğünce resen düzeltilebilecektir. İşlemin, ilgililere tebliğinden sonra iptali için otuz gün içinde Sulh Hukuk Mahkemesine dava açabilme olanakları da vardır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2001/7070 K: 2001/7240 T: 26.10.2001

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Dava konusu taşınmazlar arasında kırık noktanın yanlış tersim edildiği gerekçesiyle düzeltme yapılmıştır. Ancak, teminat hatası düzeltilirken, davacıya ait taşınmazlardan bir miktar yer davalılar taşınmazına eklenmiş ve böylece çapta yapılan değişiklik ile mülkiyet nakli oluşmuştur. Sorun ancak yasal süresi içinde açılacak tapu iptali ve tescil davası ile çözümlenebilir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2001/5413 K: 2001/5818 T: 21.09.2001

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Kadastroları kesinleşmiş taşınmaz mallarda vasıf değişikliği ve mülkiyet nakline yol açmayacak nitelikteki ölçü, tersimat ve hesaplamalardan doğan fenni hatalar ilgilinin başvurusu üzerine veya Kadastro Müdürlüğünce resen düzeltilebilir. Bu işlemin iptali için de, lehine düzeltme yapılan kişiler hasım gösterilerek, işlemin tebliğinden itibaren otuz gün içinde Sulh Hukuk Mahkemesinde dava açılabilir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/11027 K: 2017/2876 T: 10.04.2017

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 2

İcra mahkemesinden alınan yetkiye dayalı olarak açılan davalarda, kural olarak borçlu ortağın mülkiyet hakkının elbirliği mülkiyetine konu olması gerekir. 5403 sayılı Kanunun 8. maddesinde 30.04.2014 tarihli ve 6537 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle asgari tarımsal arazi büyüklüklerinin altındaki arazilerde de payın üçüncü şahıslara satışı ve devri mümkün hale geldiği için bunlarda payın satışı mümkündür, İİK 121. madde uygulanamaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/10005 K: 2017/1934 T: 13.03.2017

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 1

Somut uyuşmazlıkta; dosya içerisindeki tapu kayıtlarına göre borçlu (davalı) …, dava konusu taşınmazlarda paylı malik durumundadır. Alacaklı (davacı) tarafından borçlunun haczedilen payının doğrudan icra yolu ile satışı mümkün olduğundan alacaklının (davacı) İcra ve İflas Kanununun 121. maddesi gereğince yetki alarak dava konusu taşınmazlar yönünden ortaklığın giderilmesi davası açmasında hukuki yararı kalmamıştır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/392 K: 2016/2248 T: 26.02.2016

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

3083 sayılı Kanunun 13. maddesi kapsamındaki uygulama alanlarında kalan ve işlemleri henüz tamamlanamayan arazilerin miras yoluyla intikali ve ortaklığının satış suretiyle giderilmesine ilişkin olarak herhangi bir yasaklama bulunmamaktadır. Bu kapsamda kalan taşınmazlarda borçlu ortağın alacaklısı icra hakimliğinden İİK’nın 121. maddesine göre alacağı yetki belgesine dayanarak borçlunun ortağı olduğu taşınmaz için ortaklığın giderilmesi davası açabilir.  Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/3380 K: 2014/6446 T: 15.05.2014

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

İcra mahkemesinden alınan yetkiye dayalı olarak açılan davalarda kural olarak borçlu ortağın mülkiyet hakkının elbirliği mülkiyetine konu olması gerekir. Paylı mülkiyette ise yine kural olarak borçlu paydaşın alacaklısı, borçlunun payının icra yoluyla satışını isteyebileceğinden İİK’nın 121. maddesi uyarınca yetki belgesine dayanarak ortaklığın giderilmesini isteyemez. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/37 K: 2014/2405 T: 24.02.2014

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 1

Paylı mülkiyette ise yine kural olarak borçlu paydaşın alacaklısı, borçlunun payının icra yoluyla satışını isteyebileceğinden İcra İflas Kanununun 121. maddesi uyarınca yetki belgesine dayanarak ortaklığın giderilmesini isteyemez. Ancak 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8. maddesi hükmündeki yasal sınırlama nedeniyle parsel büyüklüğü uygun bulunmadığından borçlunun payının icra müdürlüğünce satışı mümkün olmayan, tarımsal nitelikli parsellerde alacaklı İcra İflas Kanununun 121. maddesi uyarınca aldığı yetki belgesine dayalı olarak taşınmazın tamamının satılması suretiyle paydaşlığın giderilmesini isteyebilir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2013/15812 K: 2014/1876 T: 12.02.2014

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Paylı mülkiyette ise yine kural olarak borçlu paydaşın alacaklısı, borçlunun payının icra yoluyla satışını isteyebileceğinden İcra İflas Kanununun 121. maddesi uyarınca yetki belgesine dayanarak ortaklığın giderilmesini isteyemez. Ancak 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8. maddesi hükmündeki yasal sınırlama nedeniyle parsel büyüklüğü uygun bulunmadığından borçlunun payının icra müdürlüğünce satışı mümkün olmayan, tarımsal nitelikli parsellerde alacaklı İcra İflas Kanununun 121. maddesi uyarınca aldığı yetki belgesine dayalı olarak taşınmazın tamamının satılması suretiyle paydaşlığın giderilmesini isteyebilir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2016/3595 K: 2017/6782 T: 25.09.2017

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 1

İcra mahkemesinden alınan yetkiye dayalı olarak açılan davalarda, kural olarak borçlu ortağın mülkiyet hakkının elbirliği mülkiyetine konu olması gerekir. 5403 sayılı Kanunun 8. maddesinde 30.04.2014 tarihli ve 6537 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle asgari tarımsal arazi büyüklüklerinin altındaki arazilerde de payın üçüncü şahıslara satışı ve devri mümkün hale geldiği için bunlarda payın satışı mümkündür, İİK 121. madde uygulanamaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2017/3566 K: 2017/7503 T: 11.10.2017

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 1

İcra mahkemesinden alınan yetkiye dayalı olarak açılan davalarda, kural olarak borçlu ortağın mülkiyet hakkının elbirliği mülkiyetine konu olması gerekir. 5403 sayılı Kanunun 8. maddesinde 30.04.2014 tarihli ve 6537 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle asgari tarımsal arazi büyüklüklerinin altındaki arazilerde de payın üçüncü şahıslara satışı ve devri mümkün hale geldiği için bunlarda payın satışı mümkündür, İİK 121. madde uygulanamaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2016/565 K: 2018/5597 T: 12.09.2018

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Borçlunun elbirliği halinde ortak olduğu taşınmazlarda borçlu ortağın alacaklısı İcra Hakimliğinden İcra İflas Kanununun 121. maddesine göre alacağı yetki belgesine dayanarak borçlunun ortağı olduğu taşınmaz için ortaklığın giderilmesi davası açabilir. Bunun için icra hakiminden yetki belgesi alınması zorunludur. İcra hakiminden yetki belgesi almadan doğrudan doğruya veya yetkisi olmayan icra müdürünün verdiği yetki belgesine dayanılarak dava açılması halinde dava hemen reddedilmeyip davacı tarafa icra hakiminden yetki belgesi almak üzere süre verilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2016/4143 K: 2019/651 T: 22.01.2019

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Borçlu ortağın alacakları İcra ve İflas Kanununun 121. maddesine göre icra hakimliğinden alacağı yetki belgesine dayanarak, borçlunun ortağı olduğu taşınmazın ortaklığının giderilmesi için dava açabilir. İcra mahkemesinden alınan yetkiye dayalı olarak açılan davalarda borçlu ortağın mülkiyet hakkının elbirliği mülkiyetine konu olması gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2016/4288 K: 2019/960 T: 06.02.2019

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

İcra mahkemesinden alınan yetkiye dayalı olarak açılan davalarda kural olarak borçlu ortağın mülkiyet hakkının elbirliği mülkiyetine konu olması gerekir. Borçlu ortağın alacaklısı tarafından açılan davalarda birden fazla taşınmaz dava konusu edilmiş ise icra takibine konu borç miktarına göre dava tarihi itibariyle taşınmazlardan borçlu ortağın payına düşecek değerin tespit edilerek borca yetecek kadar (sayıda) taşınmazın ortaklığının giderilmesine karar verilmesi, fazlaya ilişkin istemin reddi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2016/12418 K: 2020/52 T: 06.01.2020

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 1

İcra hakiminden yetki belgesi almadan doğrudan doğruya veya yetkisi olmayan icra müdürünün verdiği yetki belgesine dayanılarak dava açılması halinde dava hemen reddedilmeyip davacı tarafa icra hakiminden yetki belgesi almak üzere süre verilmelidir. İcra mahkemesinden alınan yetkiye dayalı olarak açılan davalarda kural olarak borçlu ortağın mülkiyet hakkının elbirliği mülkiyetine konu olması gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2020/821 K: 2020/3674 T: 15.06.2020

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Borçlunun elbirliği halinde ortak olduğu taşınmazlarda borçlu ortağın alacaklısı icra hakimliğinden İcra ve İflas Kanununun 121. maddesine göre alacağı yetki belgesine dayanarak borçlunun ortağı olduğu taşınmaz için ortaklığın giderilmesi davası açabilir. Bunun için icra hakiminden yetki belgesi alınması zorunludur. İcra hakiminden yetki belgesi almadan doğrudan doğruya veya yetkisi olmayan icra müdürünün verdiği yetki belgesine dayanılarak dava açılması halinde dava hemen reddedilmeyip davacı tarafa icra hakiminden yetki belgesi almak üzere süre verilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2016/17282 K: 2020/4519 T: 08.07.2020

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

İcra mahkemesinden alınan yetkiye dayalı olarak açılan davalarda kural olarak borçlu ortağın mülkiyet hakkının elbirliği mülkiyetine konu olması gerekir. Paylı mülkiyette ise, borçlu paydaşın alacaklısı, borçlunun bağımsız payının haczini ve satışını isteyebileceğinden yetki belgesine dayanarak taşınmazın paydaşlığının giderilmesini istemesi yasa koyucunun amacına uygun değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2001/10387 K: 2002/4874 T: 29.04.2002

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 1

Uğranılan zararın, borçlunun ve alacaklının dışında gelişen Ülkenin ekonomik politikasına bağlı verilere endekslenmesi durumunda, bunlardan hangisinin uygulanacağı konusu da ayrı bir kargaşa yaratmaktadır. Örneğin zararın hesaplanmasında TEFE mi, TÜFE mi, döviz mi, mevduat faizi mi, yoksa Devlet Tahvili mi esas alınacaktır! Nitekim somut olayda bilirkişi, davacının zararını Devlet İstatistik Enstitüsü´nün TEFE (toptan eşya fiat endeksleri), Döviz ve Faiz oranlarına göre ayrı ayrı hesaplamış, mahkemece de gerekçe gösterilmeden Devlet İstatistik Enstitüsü´nün TEFE verilerine göre saptanan miktar esas alınmıştır. Bu da gösteriyor ki, davacı ileri sürdüğü munzam zararını somut olgularla kanıtlamadıkça zarar miktarının saptanması gerçekçi olmayacak, bir bakıma varsayıma dayanacaktır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2015/5164 K: 2015/18416 T: 14.12.2015

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Bu durumda TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan-munzam zararın, Ülkede varlığı kabul edilen genel ekonomik olumsuzlukların (enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri vb. gibi) “malum ve meşhur” olgular olarak kabulü ile değil, bunlar dışında davacının durumuna özgü somut olaylarla kanıtlanması gerekir. Bu konularda alacaklı, önemli bir kanıtlama külfeti altındadır. Kanıtlama yükünü yerine getirirken, kural olarak her hangi bir kanıtlama kolaylığından yararlanabilir. Örneğin enflasyon, somut olguların kanıtlanmasında özellikle zararın miktarının saptanmasında kolaylık sağlayabilir ise de, kanıtlama zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2002/8869 K: 2002/11638 T: 25.11.2002

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Borçlunun borcunu ödemede temerrüde düşmesi durumunda, alacaklının başkaca bir hususu kanıtlamadan salt ülkenin içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklar (enflasyon, yüksek faiz, döviz kur farkı, paranın değerindeki düşüş vb. gibi olgular) Borçlar Yasasının 105. maddesindeki munzam zararın kanıtları olarak gösterilip, bunların doğurduğu olumsuzluk gerçek zarar olarak gösterilemez. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2002/6633 K: 2002/9163 T: 03.10.2002

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Munzam zararın tazmini konusuyla ilgili olup Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Dairemizin 22.3.1994 gün ve 1994/2060-3571 sayılı kararı ve bunu izleyen kararlarında belirtildiği gibi; alacaklı, uğradığı zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu somut olgulara dayanarak inanılır, kesin ve net bir biçimde kanıtlanmak zorundadır. Genel ve soyut nitelikteki enflasyonun ya da bankalarda mevduat için ödenen faizin temmerrüt faizden yüksek oranda olması, munzam zararın gerçekleştiği ve kanıtlandığı anlamına gelmez. Burada davacının kanıtlaması gereken husus, enflasyon ve mevduat faizinin yüksekliği gibi genel olgular değil, şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı zarar gördüğü keyfiyetidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2002/9510 K: 2002/10583 T: 31.10.2002

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Borçlunun borcunu ödemede temerrüde düşmesi durumunda, alacaklının başkaca bir hususu kanıtlamadan salt ortak olduğu şirketteki kurumlar vergisi matrahındaki artış oranı Borçlar Yasasının 105. maddesindeki munzam zararın kanıtı olarak gösterilip, bu oranda kazançtan mahrum kalındığı varsayılarak bunun doğurduğu olumsuzluk gerçek zarar olarak gösterilemez. Bunu kabul etmek hukuk tekniği bakımından da olanaklı değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2005/2572 K: 2005/4492 T: 02.05.2005

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Bu konularda alacaklı, önemli bir kanıtlama külfeti altındadır. Kanıtlama yükünü yerine getirirken, kural olarak her hangi bir kanıtlama kolaylığından yararlanabilir. Örneğin enflasyon, somut olguların kanıtlanmasında özellikle zararın miktarının saptanmasında kolaylık sağlayabilir ise de, kanıtlama zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Zararın varlığı ileri sürülerek somut olgular ile kanıtlandıktan sonra miktarının belirlen-mesinde -yukarıda açıklandığı gibi- zamanında ödeme yapılmadığı için alınmak zorunda kalınan borca ödenen yüksek faiz oranının, malvarlığında oluşan azalmanın veya dövize ödenen yüksek kurun ve ülkede geçerli diğer ekonomik göstergelerin dikkate alınacağı doğaldır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2005/68 K: 2005/2133 T: 14.03.2005

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 1

Borçlar Yasasının 105. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan-munzam zararın, Ülkede varlığı kabul edilen genel ekonomik olumsuzlukların (enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri vb. gibi) “malum ve meşhur” olgular olarak kabulü ile değil, bunlar dışında davacının durumuna özgü somut olaylarla kanıtlanması gerekir. Bu konularda alacaklı, önemli bir kanıtlama külfeti altındadır. Kanıtlama yükünü yerine getirirken, kural olarak her hangi bir kanıtlama kolaylığından yararlanabilir. Örneğin enflasyon, somut olguların kanıtlanmasında özellikle zararın miktarının saptanmasında kolaylık sağlayabilir ise de, kanıtlama zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2013/370 K: 2013/3521 T: 11.03.2013

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 1

Munzam zararın tazmini konusuyla ilgili olup Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Dairemizin 22.03.1994 gün ve 1994/2060-3571 sayılı kararı ve bunu izleyen kararlarında belirtildiği gibi; alacaklı, uğradığı zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu somut olgulara dayanarak inanılır, kesin ve net bir biçimde kanıtlamak zorundadır. Genel ve soyut nitelikteki enflasyonun ya da bankalarda mevduat için ödenen faizin temerrüt faizinden yüksek oranda olması, munzam zararın gerçekleştiği ve kanıtlandığı anlamına gelmez. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2010/9860 K: 2010/12447 T: 04.10.2010

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 19.6.1996 gün ve 1996/5-144 esas 1996/503 karar sayılı kararında da değinildiği üzere; bu konuda kanıtlanması gereken, belli paranın (somut olayda kamulaştırma bedelinin) gününde ödenmemesinden doğan zarardır. Açıkçası alacaklı, borcun kendisine geç ödenmesi yüzünden uğradığı zararın ne olduğunu ve miktarını kanıtlamak durumundadır. Doğaldır ki bu zarar paranın zamanında ödenmemesinden dolayı mahrum kalınan olası (muhtemel) kar ya da varsayılan (farzedilen) gelir değildir. Bu zarar davacının öz varlığından, ekonomik ve sosyal faaliyetlerinden, toplum içindeki statüsünden, başına gelen olaylardan kaynaklanan somut olgular nedeniyle uğramış olduğu zarardır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 2003/3459 K: 2003/4151 T: 20.05.2003

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

borçlunun borcunu ödemede temerrüde düşmesi durumunda, alacaklının başkaca bir hususu kanıtlamadan salt ülkenin içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklar (enflasyon, yüksek faiz, döviz kur farkı, paranın değerindeki düşüş vb. gibi olgular) Borçlar Yasasının 105. maddesindeki munzam zararın kanıtları olarak gösterilip, bunların doğurduğu olumsuzluk gerçek zarar olarak gösterilemez. Bunu kabul etmek hukuk tekniği bakımından da olanaklı değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2011/730 K: 2012/373 T: 13.06.2012

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Munzam zarar, bu hukuki niteliği ve karakteri itibariyle, asıl alacak ve faizleri yönünden icra takibinde bulunulması veya dava açılmasıyla sona ermeyeceği gibi, icra takibi veya dava açılması sırasında asıl alacak ve temerrüt faizi yanında talep edilmemiş olması halinde dahi takip veya davanın konusuna dahil bir borç olarak da kabul edilemez. Hal böyle olunca, asıl alacağın faizi ile birlikte tahsiline yönelik icra takibinde veya davada munzam zarar hakkının saklı tutulduğunu gösteren bir ihtirazi kayıt dermeyanına da gerek bulunmamaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2003/588 K: 2003/753 T: 10.12.2003

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Davacı ileri sürdüğü munzam zararını somut olgularla kanıtlamadıkça zarar miktarının saptanması gerçekçi olmayacak, bir bakıma varsayıma dayanacaktır. Yukarda ayrıntılı biçimde açıklandığı üzere; davada somut olaylara dayanılarak -geçmiş günler faizini aşan- bir zararın gerçekleştiği ileri sürülüp, yöntemince kanıtlanmış bulunmadığı cihetle, Borçlar Yasasının 105. maddesi gereğince tazminata hükmedilemeyeceği gözetilmeden, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1996/144 K: 1996/503 T: 19.06.1996

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 1

(Kamulaştırma bedelleri hk) Borçlar Kanununun 105. maddesinde karşılanması öngörülen faizi geçen zararın, ülkede varlığı kabul edilen genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri) “malum ve meşhur” olgular olarak kabulü ile değil, bunlar dışında, somut ve davacının durumuna özgü, somut vakıalarla kanıtlanması gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2015/16478 K: 2017/1025 T: 09.02.2017

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 1

3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi gereğince yapılan bu çalışmadan dolayı dava konusu taşınmazların eksilen kısımları için komşu parsellere karşı tapu iptali ve tescil davası açabileceği, bu davanın sonucunda ortaya çıkan duruma göre davacının zararının nereden kaynaklandığının tespitinden sonra tazminat talebinde bulunacağı gözetilmeden davanın esası hakkında karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2016/112 K: 2016/6560 T: 13.06.2016

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 1

Kullanım kadastrosuna itiraz davalarında uyuşmazlık, taşınmazın yalnızca beyanlar hamsindeki kullanıcı şerhine yönelik olup, geometrik şekli ihtilaf konusu olmadığından, kullanım kadastrosuna itiraz davası devam ederken, uygulama kadastrosu yapılması ve kullanım kadastrosuna itiraz davasının, uygulama kadastrosuna engel teşkil etmemesi nedeniyle, nizalı taşınmaza ait uygulama kadastro tutanağının usulünce askı ilanına alınarak, yöntemince kadastronun tamamlanması için Kadastro Müdürlüğü ‘ne iadesine karar verilmesi gerekirken, bu husus nazara alınmadan ve usuli işlemler ikmal edilmeden uygulama kadastrosuna yönelik bir dava varmış gibi hüküm kurulması isabetli değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2016/377 K: 2016/592 T: 02.02.2016

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 1

Dava, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/a maddesi uyarınca yapılan ve askı ilan süresinde dava açılmamakla kesinleşen uygulama kadastrosu tespitine karşı açılmıştır. Bu nitelikteki davalar, Kadastro Müdürlüğüne başvuru yapılmasına gerek olmaksızın, 3402 sayılı Yasa’nın 11. maddesinde sözü edilen askı ilan süresi içinde Kadastro Mahkemesine açılabileceği gibi, askı ilan süresi içinde itiraz edilmeyen tutanakların kesinleşmesi halinde, genel mahkemelerde de açılabilir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2015/175 K: 2015/654 T: 17.02.2015

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 1

Mahkemece, öncelikle denetime veri teşkil edecek ortofoto, tesis kadastrosu haritası, orman tahdidine ilişkin tutanak ve haritalar, 3402 sayılı Kanunun ek-4 maddesine göre yapılan düzeltme işlemine ilişkin harita ve tutanaklar varsa bu haritada değişiklik yapan ifraz haritaları, mahkeme ilamları ve eki olan haritalar, varsa uygulama kadastrosu sırasında yararlanılan diğer haritalar gibi bilgi ve belgelerin toplandıktan sonra mahallinde, yerel bilirkişiler taraf tanıkları ve orman ve harita mühendisi ile fen bilirkişisinin katılımı ile keşif yapılmalı; keşif sırasında yerel bilirkişi ve tanıklardan tesis kadastrosu ile orman kadastrosu sırasında da zeminde mevcut olan sabit sınır ya da yapıların bulunup bulunmadığı sorularak varsa yerleri fen bilirkişisine işaretlettirilmeli, fotoğrafları çekilmeli, fen bilirkişisinden uygulama kadastrosuna esas teşkil eden bilgi ve belgeler ile bilirkişi ve tanık anlatımlarından yararlanarak uygulama kadastrosunu denetlemesi istenmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2014/10539 K: 2014/8851 T: 20.06.2014

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 1

Uygulama kadastrosundan önce Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan çapa dayalı el atmanın önlenmesi davası sonucu verilecek karar, çekişmeli taşınmazların kadastral sınırlarını değiştirmeyeceğinden, Kadastro Mahkemesince, davalı olarak bırakılıp kendisine gönderilen tutanakların, uygulama kadastrosunun olağan usule göre tamamlanması için Kadastro Müdürlüğü ‘ne gönderilmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2014/202 K: 2014/575 T: 03.02.2014

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/a maddesi gereğince yapılan uygulama kadastrosuna itiraz niteliğindedir. İlgililer tarafından, uygulama kadastrosu sonucu yapılan işlemlere karşı 30 günlük askı ilan süresi içerisinde Kadastro Mahkemesinde açılacak davada, uygulama kadastrosunun yararına olan kişi ya da kişiler hasım gösterilmek suretiyle tespite itiraz edilebilecektir. Bu tür ihtilaflarda “lehine sınır değişikliği yapılan kişi”den maksat, davacı tarafın taşınmazındaki eksilmenin aksine, taşınmazının yüzölçümü artan ya da lehine ortak sınır değiştirilen taşınmaz malikleridir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2013/11850 K: 2013/12844 T: 18.12.2013

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 1

Uygulama kadastrosu sırasında taşınmazın davalı bulunması durumunda uygulama tutanak aslı davalı gösterilerek Kadastro Mahkemesine aktarılır. Dava, beyanlar hanesindeki zilyetlik şerhine yönelik olup, tutanağın aktarılmasını gerektirecek sınır ve yüzölçümüne ilişkin bir dava bulunmadığından, uygulama tutanağının Kadastro Mahkemesine aktarılması isabetsizdir. Kadastro Kanunu ‘nun 22/2a maddesi uyarınca yapılan kadastro işlemlerinin tamamlanması için uygulama tutanak aslı Kadastro Müdürlüğüne iade edilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2013/8007 K: 2013/12294 T: 10.12.2013

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 1

Uygulama kadastrosuna itiraz davalarında husumetin, itiraz edenin taşınmazları aleyhine yapılan tespit sonucunda, yüzölçümü artan ya da lehine ortak sınır değiştirilen taşınmazların maliklerine yöneltilmesi gerekir. Uygulama kadastrosu sonucunda lehine sınır değişikliği yapılan veya yüzölçümü artan taşınmazların bulunmaması veya eksilmenin hesaplama yönteminden kaynaklandığının anlaşılması halinde, Kadastro Müdürlüğüne husumet yöneltilerek dava açılabilir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2013/513 K: 2013/7035 T: 24.06.2013

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi uyarınca yapılan tesbitlere karşı askı ilan süresi içinde dava açılması halinde, kadastro mahkemesi görevli olup; mahkemece yapılacak inceleme, yetersiz kadastro paftalarının yenilenmesi, yüzölçümlerinin ve teknik hataların düzeltilmesi işleminin kanun ve yönetmelik hükümlerine uygun yapılıp yapılmadığı hususlarının araştırılmasına ilişkindir. Bu davada, taşınmazların mülkiyetine ve niteliğine ilişkin bir araştırma yapılamaz. Bu taleplere yönelik açılan davalarda ise, görevli mahkeme, 6100 sayılı H.M.K.’nun 2. maddesi uyarınca genel görevli asliye hukuk mahkemeleridir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2013/6034 K: 2013/6163 T: 04.06.2013

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Mahkemece, dava konusu taşınmazın 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/a maddesi gereğince yapılan uygulama kadastrosu sonucu oluşan yüzölçümü ile önceki yüzölçüm farkının hesaplama yönteminden kaynaklandığı belirtilmiş, diğer yandan Kadastro Müdürlüğü aleyhine açılan davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiş ise de; varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmediği gibi yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2013/1015 K: 2013/745 T: 11.02.2013

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Mahkemece, öncelikle denetime veri teşkil edecek ortofoto, tesis kadastrosuna ait orijinal ölçü krokisi, ilk tesis kadastrosunun yapıldığı tarihlere en yakın hava ve uydu fotoğrafları, tesis kadastrosu haritası, varsa bu haritalarda değişiklik yapan ifraz haritaları, mahkeme ilamları ile eki olan haritalar, varsa uygulama kadastrosu sırasında yararlanılan diğer haritalar gibi bilgi ve belgeler toplandıktan sonra, mahallinde yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, harita mühendisi fen bilirkişisinin katılımı ile keşif yapılmalı, karar içeriğinde açıklanan hususlar araştırılarak sonucuna göre karar verilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2012/6961 K: 2012/11314 T: 24.12.2012

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 1

mahkemece, öncelikle denetime veri teşkil edecek ortofoto, tesis kadastrosuna ait orijinal ölçü krokisi, ilk tesis ‘kadastrosunun yapıldığı tarihlere en yakın hava fotoğrafları, uydu fotoğrafları, tesis kadastrosu haritası, varsa bu haritalarda değişiklik yapan ifraz haritaları, mahkeme ilamları ile eki olan haritalar, varsa uygulama kadastrosu sırasında yararlanılan diğer haritalar gibi bilgi ve belgelerin toplanması gerekmektedir.  Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2015/11610 K: 2017/1291 T: 17.02.2017

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 1

Kadastro mahkemesinin, yetersiz kadastro paftalarının yenilenmesi, yüzölçümlerinin ve teknik yanlışlıkların tashihi işleminin yasa ve yönetmeliklere aykırı yapıldığı düşüncesiyle açılan davada görevli olduğu, taşınmazın mülkiyetine ve mahiyetine yönelik davalarda ise görevli olmadığı, diğer taraftan uygulama kadastrosunun amacının mülkiyet uyuşmazlıklarını canlandırmak ve gidermek olmayıp, tesis kadastrosu sırasında yapılan teknik yanlışlıkları belirleyerek gidermek ve kadastro, paftalarını zeminle uyumlu, uygulanabilir, teknik ihtiyaçlara cevap verir ve güvenli duruma getirmek olduğu, yöntemine uygun yapılmayan uygulama kadastrosunun mülkiyete ilişkin kazanılmış hakların ihlaline neden olacağı gözetilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2015/17739 K: 2017/8208 T: 29.11.2017

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Uygulama tespiti sırasında yanlış ölçüm nedeni ile bir taşınmazın bir bölümünün tespit harici yolda bırakıldığı iddiasına dayalı olarak açılan davada, hakkında tutanak düzenlenmeyen taşınmaz bölümlerine ilişkin talepler yönünden de uygulama kadastrosunu denetleyerek sınırın tespitinde yanlışlık varsa, sınırları düzeltecek şekilde karar vermekle görevli mahkemenin kadastro mahkemeleri olduğu gözetilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2018/817 K: 2018/3126 T: 17.04.2018

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Genel arazi kadastro çalışmaları sırasında tespit ve tescile tâbi tutulan çekişmeli taşınmazın, sonradan 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi uyarınca yapılan uygulama ile yüzölçümü azalmış ise de; azalmanın nereden kaynaklandığı, komşu parsellere bir kayma olup olmadığı, kayma varsa kadastro işlemi yararına olan kişi ya da kişiler hasım gösterilerek tapu iptali istenebileceği, davacı bu şekilde zararını karşılayabilecekse Hazinenin zarardan sorumlu olmayacağı, ancak; mahkemece bu konuda yeterli araştırma yapılıp eksilmenin nereden kaynaklandığı belirlenmeden, davacılara komşu parsellere dava açması için süre verilmesi ve sonra da dava açılmamış olması nedeniyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2016/7919 K: 2019/3260 T: 30.04.2019

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Dava, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/a maddesinden kaynaklanan uygulama kadastrosu tespitine itiraza ilişkindir. Davanın niteliği itibariyle, yargılama neticesinde verilecek hükümden tüm paydaşların hukuku etkileneceğinden davanın bütün paydaşlar tarafından birlikte açılması veya tamamının katılımının sağlanması suretiyle davaya devam edilmesi zorunludur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2016/13152 K:  2019/7215 T: 12.11.2019

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 1

Dava, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/a maddesinden kaynaklanan uygulama kadastrosu tespitine itiraza ilişkindir. Davanın, niteliği itibariyle bütün paydaşlar tarafından birlikte açılması veya tamamının katılımının sağlanması suretiyle davaya devam edilmesi zorunludur. Ne var ki mahkemece, diğer paydaşların davaya katılımları sağlanmaksızın yargılama yapılıp hüküm verilmesi cihetine gidilmiştir. Hal böyle olunca, mahkemece, taşınmazın diğer paydaşlarının davaya katılımını sağlaması için davacıya süre ve imkan tanınmalı, bu şekilde aktif dava ehliyetindeki eksiklik giderildikten sonra yargılamaya devamla sonucuna göre karar verilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2016/15077 K:  2020/262 T: 10.02.2020

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 1

Dava; 3402 sayılı Kadastro Kanunu‘nun 22/a maddesi gereğince yapılan uygulama kadastrosuna itiraza ilişkindir. Bu tür davalarda, tüm paydaşların birlikte dava açmaları yahut biri veya birkaçı tarafından açılan davaya diğer paydaşların da katılımının sağlanması gerekir. Somut olayda; davacı, uygulama kadastrosu sırasında paydaşı olduğu taşınmazın yüzölçümünün eksildiği iddiasıyla dava açmıştır. Ne var ki, taşınmazın müşterek mülkiyete konu olduğu ve davacı dışında, başkaca paydaşların da bulunduğu anlaşılmaktadır. Davanın niteliği itibariyle, yargılama neticesi verilecek hükümle müşterek maliklerin tamamının hukukunun etkilenecek olması nedeniyle, diğer paydaşların da davaya katılımının sağlanması zorunlu olmasına rağmen, mahkemece diğer paydaşların katılımını sağlaması için davacıya süre ve imkan tanınmamıştır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 2016/16240 K:  2020/2056 T: 17.06.2020

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Dava, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 41. maddesi uyarınca yapılan düzeltme işleminin iptali isteğine ilişkindir. Çekişmeli taşınmazların yüzölçümüne yönelik olarak görülen ve Kadastro Kanunu’nun 41. maddesinden kaynaklanan düzeltme istemine ilişkin dava sonuçlandıktan, ancak karar kesinleşmeden evvel yörede uygulama kadastrosuna ilişkin çalışma yapıldığından yönetmelik hükümleri ve olayın mahiyeti gereği 3402 sayılı yasanın 22-A maddesi uyarınca yapılan kadastroya ilişkin tutanakların kesinleşmesi mümkün değildir. Hakkında kadastro tutanağı düzenlenen ve davalı olması nedeni ile tutanakları henüz kesinleşmeyen yer hakkında genel mahkemelerin değil Kadastro Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olduğu kuşkusuzdur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2004/492 K: 2004/1294 T.5.4.2004

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 1

Kural olarak meraların çıplak mülkiyeti hazineye, intifaı ise bulunduğu köy ya da belediye tüzel kişiliğine aittir; belediye hudutları içinde kalan kamu malı niteliğindeki meraların mülkiyetinin belediyeye geçmesine yasal olanak bulunmamaktadır; bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetlik süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımaz; eylemli duruma, resmi kayıt ve belgelere aykırı düşen sübjektif nitelikteki yerel bilirkişi ve tanık sözlerine değer verilemez. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2006/759 K: 2006/819 T.24.3.2006

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Mahkemece dava konusu taşınmazın öncesinin kamu malı niteliğinde mera olduğu yetkili idari merciler tarafından 4753 ve 5618 sayılı yasalar uyarınca tapu kaydı oluşturulduğu ve bu yolla taşınmazın türü yetkili idari merciiler tarafından değiştirildiği dikkate alınarak ve hazine tapusuna değer verilerek, katılan davacının davasının reddine, dava konusu taşınmazın tespit gibi davalı hazine adına tesciline karar verilmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 2006/1722 K: 2006/2344 T.27.2.2006

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Mera niteliğiyle sınırlandırılan taşınmazlar hakkında açılacak davaların 3402 sayılı yasanın 12/3. maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olacağına ve çekişmeli taşınmazın 115 numaralı mera parseli içerisinde kaldığı bilirkişi raporu, kadastro müdürlüğünün yazısı ile kesinleşen orman kadastro haritalarından da açıkça anlaşıldığına göre, davanın reddine karar verilmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2003/9098 K: 2003/10113 T.2.10.2003

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Öncesinde, çekişmeli yerin mera vasfında bulunduğu, davalının kayda dayalı bir hakkının söz konusu olmadığı görülmekle; davalının taşınmaz üzerindeki yapıdan dolayı 3194 sayılı yasanın 18. maddesinden kaynaklanan bir hakkının varlığından söz edilemez; davalının şerhten kaynaklanan hakkının kişisel hak niteliğinde bulunduğu kabul edilmeli;  davacının kayda dayalı mülkiyet haklarına üstünlük tanınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2005/8-452 K: 2005/469 T.20.7.2005

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 1

Bir gayrimenkulün kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlikle iktisap edilmesi için, gayrimenkulün vasfı iktisaba elverişli yerlerden olmalıdır; söz konusu gayrimenkul, yaz aylarında yayla evi ve mevsimlik sebzelerin yetiştirildiği bahçe olarak tasarruf edilen yerlerdendir bu durumda, anılan gayrimenkulün yayla vasfında yerlerden olup olmadığının saptanması, yaylaysa yaz aylarında belli dönemlerde buradan faydalanmanın mülkiyet hakkı sağlamayacağı hususu dikkate alınmalıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1996/17-294 K: 1996/426 T.29.5.1996

Mayıs 21, 2023 Suat Şimşek 0

Çevresi yayla olan, şahısların bu yerde yayla evi yapmak ve arsa olarak kullanmak suretiyle yararlandıkları anlaşılan taşınmazın öncesinin kadim yaylak olduğunu kabul etmek gerekir; 3402 sayılı Kadastro Yasasının 16/b maddesi gereğince kamu malı niteliğindeki yaylak yerleri özel mülkiyete konu olan ve dolayısıyla zilyetlikle kazanılan yerlerden sayılamaz; böyle bir taşınmazın anılan yasa maddesi gereğince yaylak yeri niteliğiyle sınırlandırılıp özel siciline yazılması gereklidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2002/14-43 K: 2002/95 T. 13.2.2002

Mayıs 19, 2023 Suat Şimşek 0

Dava konusu yerlerin tespiti ile bu yerlerin hangi köyün kadim kullanımında olduğu hususları üzerinde gerekli araştırma ve inceleme yapılmadığından mahkemece yeniden keşif yapılmalı; taraflardan ayrıntılı şekilde sorularak köyler arasında ihtilaflı olan meraların yerleri kesin biçimde tespit edilmeli, tarafsız köylerden seçilecek yaşlı ve yöreyi iyi bilen mahalli bilirkişiler ile taraf tanıkları taşınmazlar başında dinlenerek nizalı yerleri kadim kullanımının hangi köye ait olduğu veya her iki köyün müşterek kullanımının söz konusu olup olmadığı araştırılmalı, uzman bilirkişilerden ihtilaflı yerleri açıkça gösteren infaza elverişli rapor ve kroki alınarak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2004/7-651 K: 2005/21 T. 2.2.2005

Mayıs 19, 2023 Suat Şimşek 1

Mahkemece uzman bilirkişiler aracılığıyla taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, mera tahsis haritası yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanıp  dava konusu taşınmazın mera tahsis haritasının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız belirlenmeli; taşınmazın mera tahsis haritasının kapsamında kalmadığı saptandığı takdirde; dava konusu taşınmazın mera olarak kullanılagelen yerlerden olup olmadığı yolunda, tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, taşınmazın fiziksel ve toprak yapısı, meyil durumu ayrıntılı biçimde incelenmeli,  taşınmazın öncesinin de mera olmadığı sonucuna varıldığı takdirde taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıç günü, süresi, sürdürülüş biçimi hakkında belgeler, kayıtlar ve tanık beyanları  dahilinde  gereken değerlendirmeler yapılarak sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 2003/3509 K: 2003/4529 T.15.5.2003

Mayıs 19, 2023 Suat Şimşek 0

Dört tarafı mera ile çevrili olan bir yerin öncesinin mera olduğunun kabulü gerekir; aksinin kabulü halinde mera bütünlüğünün bozulması kaçınılmaz olacaktır; eylemli duruma aykırı düşen bilirkişi ve tanık sözlerine değer verilemez; köy muhtarlıkları hariç diğer kamu kurum ve kuruluşlarının zilyetliğe dayalı olarak taşınmaz mal iktisap etmeleri mümkün değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 2003/5749 K: 2003/5176 T.22.5.2003

Mayıs 19, 2023 Suat Şimşek 0

Orman tahdidi yapılan yerlerde bir yerin orman sayılan yerlerden olup olmadığının kesinleşen orman tahdit haritasının uygulaması, kesinleşmiş orman tahdidi bulunmayan yerlerde ise memleket haritası, amenajman planı ve hava fotoğraflarının uygulanması sonucu orman mühendisinden alınacak gerekçeli mütalaaya dayalı olarak belirlenmesi gerekir; diğer taraftan taşınmazın öncesi tapusuz olduğuna göre maddi olaylardan sayılan zilyetliğin ve sürdürülüş biçiminin tanık ve diğer delillerle de kanıtlanması gerekir; yine ileri sürülmesine karşın vergi kayıt miktar fazlasının mera olup olmadığı yönünden de yöntemine uygun bir mera araştırması yapılmalıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2006/14-264 K: 2006/237 T.26.4.2006

Mayıs 19, 2023 Suat Şimşek 0

Orman içerisinde fiili yollar bulunduğu saptansa dahi, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 17. Maddesi uyarınca, bu konudaki yetkinin orman bakanlığına ait olması nedeniyle, davacının öncelikle anılan hükümde öngörülen prosedür çerçevesinde, anılan yollardan yararlandırılması için Orman Bakanlığı’na başvurması gerekir; bu istem reddedilirse, ret işleminin iptali istemiyle açılacak dava idari yargıda görülür. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2006/5-227 K: 2006/265 T.3.5.2006

Mayıs 19, 2023 Suat Şimşek 1

Kadastro Kanunu’nun 16. Maddesinde kamu malları; hizmet malları, orta malları, sahipsiz mallar ile genel sular ve ormanlar olmak üzere dört gruba ayrılmış; anılan maddenin b bendinde, orta mallarından olan meraların özel mülkiyete konu teşkil etmeyecekleri belirtildikten sonra, c bendinde ayrıca açıklanan sahipsiz yerlere ilişkin bu şekilde bir düzenlemeye yer verilmemiştir; buna göre meralar, özel mülkiyete konu olamazken; sahipsiz yerlerin, devletin veya özel bir kişinin mülkü haline gelmesi imkan dahilindedir; bu anlamda sahipsiz yer” kavramı mer’ayı kapsamaz; dolayısıyla mer’a üzerinde, kanunun tarif ettiği biçimde muhtesat oluşturulması ve bedelinin ödenmesi olanağı yoktur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2002/14-43 K: 2002/95 T. 13.2.2002

Mayıs 19, 2023 Suat Şimşek 0

Dava konusu yerlerin tespiti ile bu yerlerin hangi köyün kadim kullanımında olduğu hususları üzerinde gerekli araştırma ve inceleme yapılmadığından mahkemece yeniden keşif yapılmalı; taraflardan ayrıntılı şekilde sorularak köyler arasında ihtilaflı olan meraların yerleri kesin biçimde tespit edilmeli, tarafsız köylerden seçilecek yaşlı ve yöreyi iyi bilen mahalli bilirkişiler ile taraf tanıkları taşınmazlar başında dinlenerek nizalı yerleri kadim kullanımının hangi köye ait olduğu veya her iki köyün müşterek kullanımının söz konusu olup olmadığı araştırılmalı, uzman bilirkişilerden ihtilaflı yerleri açıkça gösteren infaza elverişli rapor ve kroki alınarak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2002/3-163 K: 2002/308 T.17.4.2002

Mayıs 18, 2023 Suat Şimşek 0

Böylece özel mülkiyete tabi taşınmaz üzerinde inşa edilen cami ve mescitlerin yönetimi ve yönlendirilmesi ile ilgili olarak cami veya mesciti inşa eden gerçek veya tüzel kişinin ilgisi kesilmiş ve fakat taşınmaz üzerindeki diğer birimlere (dükkanlara) ilişilmemiştir. Bu yönde kesinleşmiş bir mahkeme ilamı bulunmadığı sürece aksine bir yorum ile sonuca gidilmesi mülkiyet hakkının özünü zedelediği gibi yukarıdaki yorum kurallarının topuna birden aykırı düşer. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2004/7-651 K: 2005/21 T. 2.2.2005

Mayıs 18, 2023 Suat Şimşek 0

Mera tahsis haritası yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanıp  dava konusu taşınmazın mera tahsis haritasının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız belirlenmeli; taşınmazın mera tahsis haritasının kapsamında kalmadığı saptandığı takdirde; dava konusu taşınmazın mera olarak kullanılagelen yerlerden olup olmadığı yolunda, tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, taşınmazın fiziksel ve toprak yapısı, meyil durumu ayrıntılı biçimde incelenmeli,  taşınmazın öncesinin de mera olmadığı sonucuna varıldığı takdirde taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıç günü, süresi, sürdürülüş biçimi hakkında belgeler, kayıtlar ve tanık beyanları  dahilinde  gereken değerlendirmeler yapılarak sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu E: 1959/8 K: 1959/24 T:3.6.1959

Mayıs 18, 2023 Suat Şimşek 0

Tapuda kayıtlı olmayan ve belediyelere ait seyrangah ve metruk mezarlıkların belediyelerin yetkili organları tarafından şahıslara satılmasına karar verilmiş ve yetkili organların belirledikleri şartnamelere uygun şekilde kişilere ihale ile bu durum yetkili organları tarafından onaylanmış ve müşteriye düşen yükümlülüklerin yerine getirilmiş olması halinde gayrimenkulün ihaleden evvel belediye adına tapuya tescil edilmemiş olması ihalenin geçerliliğini etkilemez. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 2000/2315 K: 2000/2319 T.10.5.2000

Mayıs 18, 2023 Suat Şimşek 0

Eksik inceleme ile hüküm verilemez; tarafların  göstereceği tanıklar, bilirkişiler huzurunda keşif yapılarak taşınmazın öncesinin kadim ve geleneksel şekilde kullanılan mera olup olmadığı, değilse davacıların ve miras bırakanlarının zilyetliklerinin başlangıç tarihi, süresi ve sürdürülüş biçimi olaylara dayalı olarak bilirkişi ve tanıklardan ayrı ayrı sorulup saptanmalı, bilirkişi ve tanık sözleri arasında aykırılık doğduğunda giderilmeli, tüm incelemeler tamamlandıktan sonra  deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 2001/382 K: 2001/598 T.12.2.2001

Mayıs 18, 2023 Suat Şimşek 1

Dava konusu taşınmazın kuzey ve doğu sınırları “mera” okumaktadır mera sınırlarını içeren kayıtların kapsamları yüzölçümleri ile geçerlidir. Kayıtlar sahibi lehine olduğu kadar aleyhine de delil teşkil eder; resmi kayıtlara ve eylemli duruma aykırı düşen bilirkişi ve tanık sözlerine değer verilemeyeceğine göre taşınmazın meraya el atmak suretiyle kazanıldığının kabulü gerekir; kamu orta malı niteliğindeki meraların zilyetlikle kazanılmasına olanak yoktur. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 2001/773 K: 2001/1773 T.13.4.2001

Mayıs 18, 2023 Suat Şimşek 0

Taşınmazın öncesinin mera olup olmadığı konusunda dinlenen bilirkişi ve tanık sözleri arasındaki aykırılık da yöntemine uygun biçimde giderilmemiş, idari kanaldan bildirilen daha yaşlı bilirkişiler dinlenilmemiş, davalıların zilyetliğinin başlangıç tarihi, süresi ve sürdürülüş biçimi ile ilgili konularda da yeterli bir araştırma yapılmamıştır; 3402 sayılı kadastro yasası’nın 30/2. Maddesi uyarınca çözümlenmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 2003/808 K: 2003/411 T.27.1.2003

Mayıs 18, 2023 Suat Şimşek 1

Tapusuz olan bir taşınmazın tesciline karar verilebilmesi için öncelikle taşınmazın tescile tabi yerlerden olması, zilyedin zilyetliğinin aralıksız, çekişmesiz ve malik sıfatıyla olmak üzere 20 yıla ulaşması, ayrıca maddi olaylardan sayılan zilyetliğin ve sürdürülüş biçiminin tanık ve diğer delillerle kanıtlanması gerekir; bilirkişi ve tanıkların sözleri arasındaki çelişkinin olması halinde giderilmesine çalışılmalı, ayrıca taşınmazın niteliği, zilyetlik süresi ve kullanım şekli ile ilgili olarak bilirkişi incelemesi yapılmalı, usullere göre yapılacak tüm incelemelerden sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 2001/10368 K: 2002/882 T.19.2.2002

Mayıs 18, 2023 Suat Şimşek 0

Bilirkişi ve tanıklar taşınmazın davacılar tarafından hayvan otlatmak ve çayırlarını biçmek suretiyle zilyet ettiklerini söylemişlerdir; yörenin topoğrafik, fiziki yapısı ve konumu ve de hayvancılığın ön planda geldiği bir yerde bu şekilde sürdürülen zilyetliğin iktisap sağlayıcı nitelikte bir zilyetlik olduğunun kabulü gerekir; bir yere ilişkin iki ayrı kaydın varlığı halinde, miktarı itibariyle daha fazla olan kayda değer verileceği genel kural olduğu gibi yargısal uygulamalar da bu yöndedir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi E: 2005/14477 K:2006/444 T:26.01.2006

Mayıs 18, 2023 Suat Şimşek 0

Bilirkişi kurulunca emsal alınan taşınmazların Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan metrekare değerlerinin karşılaştırılmasında, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlardan daha değerli olduğu anlaşılmasına rağmen bilirkişi kurullarınca dava konusu taşınmazın emsal taşınmazlardan daha değersiz olduğu kabul edilerek değer biçildiğinden alınan rapor geçersizdir Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi E: 2005/14025 K:2006/3154 T:20.03.2006

Mayıs 18, 2023 Suat Şimşek 1

Kamulaştırmasız el atmaya dayanan bedel davalarında da Kamulaştırma Kanunu’nun değer biçmeye ilişkin hükümleri kıyasen uygulanır. Arsa niteliğindeki taşınmaza, emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesi gerekir. Dava konusu taşınmaz ile emsalin zaruret olmadıkça, yakın bölgelerde ve benzer yüzölçümlü olması ve değerlendirme tarihine yakın satışların emsal alınması gerekir. Islah edilen miktara da dava tarihinden faiz yürütülmesi gerekir Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E: 1996/10128 K: 1996/10452 T: 25.11.1996

Mayıs 18, 2023 Suat Şimşek 0

Somut emsal alınan taşınmaz imar düzenlemesi sonucu meydana gelen parsel, dava konusu taşınmazın ise bu nitelikte olmaması halinde dava konusu taşınmazın emsalle karşılaştırılması sonucu, bulunan değerinden veya kamulaştırılan yüzölçümünden İmar Kanunu’nun 18. maddesinin 2. fıkrasında sözü edilen düzenleme ortaklık payına tekabül edecek oranda indirim yapılması gerekmektedir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi E: 2005/13547 K:2006/1560 T:16.02.2006

Mayıs 18, 2023 Suat Şimşek 1

Kamulaştırma Kanunu’nun kıymet takdir esaslarını belirten 11. maddesinin 1. fıkrasının arsalara ilişkin (g) bendi uyarınca arsaların değerinin kamulaştırma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunludur. Bu itibarla, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi E: 2005/11313 K:2006/301 T:26.01.2006

Mayıs 18, 2023 Suat Şimşek 0

Değerlendirme tarihi olan 2003 yılında dava konusu taşınmaz ile, bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerlerinin, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması, doğru görülmemiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/1289 K: 2021/1314 T: 02.11.2021

Mayıs 18, 2023 Suat Şimşek 0

İki haklı ihtar nedeniyle tahliyeye karar verilebilmesi için, aynı süre içinde kiracının muaccel olduğu hâlde iki ayın kira bedelini ödememesi, kiraya verenin de ödenmeyen her bir ay kira bedeli için kiracıya ayrı ayrı ödeme ihtarında bulunmuş olması gerekmektedir. İhtarların kira bedellerinin muaccel olması sonrasında yapılması gerekir. Ödenmeyen aylar üst üste gelen iki ay bile olsa kiraya verenin her ay kira bedeli için ayrı ihtar çekmiş olması aranır. İhtar ile hangi ayın kira bedelinin ödenmediği ve kira bedelinin otuz gün içerisinde ödenmesi gerektiği, ödenmediği takdirde tahliye davasının açılacağı ikazlarını içermelidir. İki haklı ihtarın bir kira döneminde ve bir yıl içindeki aylarla ilgili olması ve o yıl içinde kiracıya tebliğ edilmesi zorunludur. İhtar kiracıya tebliğ edildikten sonra ödeme yapılması kiraya verenin haklılığını ortadan kaldırmaz         Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi E: 2006/12570 K:2007/383 T:25.01.2007

Mayıs 18, 2023 Suat Şimşek 0

Kısmi olarak yapılan kamulaştırmalarda arta kalan kesimdeki değer kaybının %50 oranını geçmesi halinde davacıya %50 oranında değer kaybı ile yetinip yetinemeyeceği sorularak yetindiği takdirde bu miktara göre hüküm kurulması, yetinmediği takdirde davalı idareye geri kalan taşınmaz bedelinin tamamını ödemek suretiyle taşınmazın tamamının mülkiyet hakkını kazanma imkanı sağlanmalı ve talebi halinde taşınmaz bedelinin tamamına hükmedilmeli, aksi halde bilirkişi kurullarınca belirlenen değer azalış oranına göre karar verilmesi gerektiği gözetilerek, taraflara yukarıda açıklanan hususlarda beyanda bulunmaları için mehil verilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi E: 2006/14737 K:2007/1143 T:08.02.2007

Mayıs 18, 2023 Suat Şimşek 0

hükme esas alınan bilirkişi raporlarında gerekçesi belirtilmeden emsal taşınmazlar ile dava konusu taşınmaz için Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan metrekare değerleri arasındaki oranın tamamen tersine oran kurulmak suretiyle değer biçilmiştir. Bu nedenle, raporlar hüküm kurmaya yeterli olmadığı halde, bu durumun açıklıkla bozma ilamında belirtilmediği Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi E: 2020/1175 K: 2020/2309 T: 09.03.2020

Mayıs 18, 2023 Suat Şimşek 0

davalının 01/02/2005 tarihli kira sözleşmesine göre bu tarihten itibaren kiralanan taşınmazda bulunduğu, söz konusu taahhüdün kira ilişkisi devam ederken verilen tahliye taahhüdü olduğu ancak taahhüdün belli bir tarihi içermediği görülmüştür. Tahliye taahhüdünde, tahliye tarihi belli (açık) bir şekilde yer almadığından Türk Borçlar Kanununun 352. maddesinin aradığı anlamda bir tahliye taahhüdünün varlığından bahsedilemez. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2017/4711 K: 2018/2893 T: 28.02.2018

Mayıs 18, 2023 Suat Şimşek 0

Kira sözleşmesi ile aynı tarihte ya da daha önceki tarihte alınan tahliye taahhüdü dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 Sayılı T.B.K’nun 26. maddesi gereğince kiracının serbest irade mahsulü olmadığından batıldır. 04.10.1944 gün ve 15/20-28 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı da bu yöndedir. Yine 3.10.1980 gün 2/3 sayılı, 4.10.1985 gün ve 2/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararları gereğince kira ilişkisi devam ederken (kiralananda otururken) verilen tahliye taahhütleri geçerlidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2015/11154, K: 2015/13693, 22.06.2015

Mayıs 18, 2023 Suat Şimşek 0

Bilirkişi raporunda (A) harfiyle gösterilen 2 katlı binanın davacı tarafından meydana getirildiği sabittir. Bu nedenle bu muhdesat yönünden davacı tarafından meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, ayrıca değerinin tespitine karar verilmesi doğru olmadığı gibi teknik bilirkişi krokisinde (C) harfi ile gösterilen muhdesatın davacı tarafından meydana getirilmediği ve (B) harfi ile gösterilen bölümde davacının yaptığı işin bakım, tadilat ve tamirat işleri olduğu, bunların da tespit kararına konu olamayacağı, ancak sebepsiz zenginleşmeye dayalı eda davasına konu olabileceği gözetilmeden, yazılı şekilde belirtilen bölümlerin tamamının davacı tarafından meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi doğru olmamıştır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2019/5939 K: 2019/10515 T: 24.12.2019

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

Davacı dava dilekçesinde iki haklı ihtar nedenine dayalı olarak kiralananın tahliyesi isteminde bulunmuş, Mahkemece kiralananın çatısız iş yeri olduğu gözetilerek TBK 315. madde gereğince temerrüt sebebi ile kiralananın tahliyesine karar verilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 315. maddesi hükmü uyarınca temerrüt nedeniyle tahliyeye karar verilebilmesi için istenen kira bedelinin veya yan giderin muaccel (istenebilir) olması ve kira bedeli ile yan giderin verilen sürede ödenmemiş bulunması, ihtarnamede verilen süre içerisinde kira bedelinin ödenmemesi halinde akdin feshedileceğinin açıkça belirtilmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2017/3577 K: 2017/8166 T: 29.05.2017

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

Davacının taşınmazın tamamına malik olduğu ve kira bedellerinin de tamamının davacıya ödendiğinin tespiti halinde davacının tek başına ihtar çekebileceği gözönüne alınarak, Mahkemece iki haklı ihtar nedeni ile tahliye talebi hususunda değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2017/6529 K: 2017/17817 T: 19.12.2017

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

İki haklı ihtar nedeniyle açılan davada tahliyeye karar verilebilmesi için kiracıya bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde, bir yıl ve daha uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulması gerekir. İhtar tebliğinden sonra yapılan ödemeler iki haklı ihtarın oluşmasına engel teşkil etmez. Süresiz sözleşmelerde ve kira parasının yıllık ödenmesi gereken hallerde iki haklı ihtar oluşmaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2017/4813 K: 2017/13244 T: 04.10.2017

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

Süresiz sözleşmelerde ve kira parasının yıllık ödenmesi gereken hallerde iki haklı ihtar oluşmaz.6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun kiracı aleyhine düzenleme yasağı başlıklı 346.maddesinde; kiracıya kira bedeli ve yan giderler dışında başka bir ödeme yükümlülüğü getirilemeyeceği, özellikle kira bedelinin zamanında ödenmemesi halinde ceza koşulu ödeneceğine veya sonraki kira bedellerinin muaccel olacağına ilişkin anlaşmaların geçersiz olduğu Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2017/8712 K: 2018/1848 T: 28.02.2018

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

böylelikle sözleşmede kararlaştırılan muacceliyet koşulunun geçerli olacağı, bu halde ise tüm kiraların ilk ihtarla istenmesi mümkün olacağından ikinci ihtara konu edilemeyeceği, bu durumda iki haklı ihtar şartının oluşmayacağı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2017/6856 K: 2017/15404 T: 07.11.2017

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 1

İki haklı ihtar nedeniyle açılan davada tahliyeye karar verilebilmesi için kiracıya bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde, bir yıl ve daha uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulması gerekir. İhtar tebliğinden sonra yapılan ödemeler iki haklı ihtarın oluşmasına engel teşkil etmez. Süresiz sözleşmelerde ve kira parasının yıllık ödenmesi gereken hallerde iki haklı ihtar oluşmaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2017/11858 K: 2018/4797 T: 08.05.2018

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

Somut olayda; Davalı kiracı cevap dilekçesinde ihtarnamenin tebliğinin usulsüzlüğünü açıkça ileri sürmediğine göre anılan husus mahkemece kendiliğinden nazara alınamaz. Taraflar arasında 01.03.2015 başlangıç tarihli bir yıl süreli kira sözleşmesi hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin özel şartlar 8. maddesinde ” aylık kiralardan herhangi birisinin ödenmemesi veya her ne sebeple olursa olsun eksik ödenmesi halinde içinde bulunan takvim yılı kira dönemi sonuna kadarki tüm ayların kira bedelleri muaccel hale gelir.” düzenlemesi bulunmaktadır. Davalı tacir olduğundan bu muacceliyet koşulu geçerlidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2018/3126 K: 2018/6396 T: 05.06.2018

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

İki haklı ihtar nedeniyle açılan davada tahliyeye karar verilebilmesi için kiracıya bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde, bir yıl ve daha uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulması gerekir. İhtar tebliğinden sonra yapılan ödemeler iki haklı ihtarın oluşmasına engel teşkil etmez. Süresiz sözleşmelerde ve kira parasının yıllık ödenmesi gereken hallerde iki haklı ihtar oluşmaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2017/2776 K: 2017/5394 T: 18.04.2017

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

İki haklı ihtar nedeniyle açılan davada tahliyeye karar verilebilmesi için kiracıya bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde, bir yıl ve daha uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulması gerekir. İhtar tebliğinden sonra yapılan ödemeler iki haklı ihtarın oluşmasına engel teşkil etmez. Süresiz sözleşmelerde ve kira parasının yıllık ödenmesi gereken hallerde iki haklı ihtar oluşmaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2017/4167 K: 2017/12106 T: 18.09.2017

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

İki haklı ihtar nedeniyle açılan davada tahliyeye karar verilebilmesi için kiracıya bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde, bir yıl ve daha uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulması gerekir. İhtar tebliğinden sonra yapılan ödemeler iki haklı ihtarın oluşmasına engel teşkil etmez. Süresiz sözleşmelerde ve kira parasının yıllık ödenmesi gereken hallerde iki haklı ihtar oluşmaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2017/16973 K: 2018/5110 T: 14.05.2018

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

Türk Borçlar Kanununun 352/2. maddesi uyarınca iki haklı ihtar nedeniyle açılacak tahliye davasının kira süresinin, bir yıldan uzun süreli kiralarda ihtarların yapıldığı kira yılının bitiminden başlayarak bir ay içinde açılması zorunludur. İki haklı ihtar nedeniyle açılan davada tahliyeye karar verilebilmesi için kiracıya bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde, bir yıl ve daha uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulması gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2017/4574 K: 2017/12847 T: 28.09.2017

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

İki haklı ihtar nedeniyle açılan davada tahliyeye karar verilebilmesi için kiracıya bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde, bir yıl ve daha uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulması gerekir. İhtar tebliğinden sonra yapılan ödemeler iki haklı ihtarın oluşmasına engel teşkil etmez. Süresiz sözleşmelerde ve kira parasının yıllık ödenmesi gereken hallerde iki haklı ihtar oluşmaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2017/12667 K: 2017/10210 T: 15.06.2017

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

İki haklı ihtar nedeniyle açılan davada tahliyeye karar verilebilmesi için kiracıya bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde, bir yıl ve daha uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulması gerekir. İhtar tebliğinden sonra yapılan ödemeler iki haklı ihtarın oluşmasına engel teşkil etmez. Süresiz sözleşmelerde ve kira parasının yıllık ödenmesi gereken hallerde iki haklı ihtar oluşmaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2017/6593 K: 2017/15862 T: 14.11.2017

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

İki haklı ihtar nedeniyle açılan davada tahliyeye karar verilebilmesi için kiracıya bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde, bir yıl ve daha uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulması gerekir. İhtar tebliğinden sonra yapılan ödemeler iki haklı ihtarın oluşmasına engel teşkil etmez. Süresiz sözleşmelerde ve kira parasının yıllık ödenmesi gereken hallerde iki haklı ihtar oluşmaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2017/11179 K: 2018/5354 T: 16.05.2018

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

Türk Borçlar Kanununun 352/2. maddesi uyarınca iki haklı ihtar nedeniyle açılacak tahliye davasının kira süresinin, bir yıldan uzun süreli kiralarda ihtarların yapıldığı kira yılının bitiminden başlayarak bir ay içinde açılması zorunludur. İki haklı ihtar nedeniyle açılan davada tahliyeye karar verilebilmesi için, kiracıya bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde, bir yıl ve daha uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulması gerekir. İhtar tebliğinden sonra yapılan ödemeler iki haklı ihtarın oluşmasına engel teşkil etmez. Süresiz sözleşmelerde ve kira parasının yıllık ödenmesi gereken hallerde iki haklı ihtar oluşmaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2017/4065 K: 2017/9745 T: 12.06.2017

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 1

İki haklı ihtar nedeniyle açılan davada tahliyeye karar verilebilmesi için kiracıya bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde, bir yıl ve daha uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulması gerekir. İhtar tebliğinden sonra yapılan ödemeler iki haklı ihtarın oluşmasına engel teşkil etmez. Süresiz sözleşmelerde ve kira parasının yıllık ödenmesi gereken hallerde iki haklı ihtar oluşmaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2017/6196 K: 2017/14055 T: 17.10.2017

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

İki haklı ihtar nedeniyle açılan davada tahliyeye karar verilebilmesi için kiracıya bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde, bir yıl ve daha uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulması gerekir. İhtar tebliğinden sonra yapılan ödemeler iki haklı ihtarın oluşmasına engel teşkil etmez. Süresiz sözleşmelerde ve kira parasının yıllık ödenmesi gereken hallerde iki haklı ihtar oluşmaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2017/5417 K: 2017/13164 T: 03.10.2017

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

İki haklı ihtar nedeniyle açılan davada tahliyeye karar verilebilmesi için kiracıya bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde, bir yıl ve daha uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulması gerekir. İhtar tebliğinden sonra yapılan ödemeler iki haklı ihtarın oluşmasına engel teşkil etmez. Süresiz sözleşmelerde ve kira parasının yıllık ödenmesi gereken hallerde iki haklı ihtar oluşmaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2017/6370 K: 2017/16415 T: 23.11.2017

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

Somut olayda mahkemece terditli davalardan iki haklı ihtar nedeniyle tahliye kararı verilmiş, diğer 3 tahliye talebinin yerinde olmadığından davanın reddine karar verilmiş ve davalı da kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden davalı lehine 3 ayrı vekalet ücreti takdir edilmiş ise de; HMK 111/2 uyarınca davacının fer-i taleplerinin de incelenerek davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2017/2940 K: 2017/2171 T: 28.02.2017

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

İki haklı ihtar nedeniyle açılan davada tahliyeye karar verilebilmesi için kiracıya bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde, bir yıl ve daha uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulması gerekir. İhtar tebliğinden sonra yapılan ödemeler iki haklı ihtarın oluşmasına engel teşkil etmez. Süresiz sözleşmelerde ve kira parasının yıllık ödenmesi gereken hallerde iki haklı ihtar oluşmaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2005/223 K: 2005/238 T: 06.04.2005

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 1

Yakın akrabalar arasındaki hukuki işlemlerin tanıkla ispat edilebilmesi için miktar ve değer bakımından bir sınırlandırma getirilmediği gibi, manevi imkansızlığın da ayrıca iddia ve ispat edilmesine de gerek yoktur.

Ancak, yakın akrabalar arasındaki bir hukuki işlem senede bağlanmış veya yazılı delil sözleşmesi yapılmışsa, artık manevi imkansızlıktan söz edilemeyeceğinden, senedin aksinin tanıkla ispatlanmasına imkan tanınmamaktadır. Bunun dışında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 293/1 maddesinde belirtilen yakın akrabalar arasındaki hukuki işlemlerin miktar ve değeri ne olursa olsun tanıkla ispatı olanaklıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Büyük Genel Kurul E: 1957/23 K: 1959/20 T: 11.03.1959

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

Kiracının kiralayanın kira parasını almakta temerrüde düştüğünü ispat etmekte menfaati bulunan hallerde ve hususiyle kiralayan tarafından Borçlar Kanununun 260. maddesi uyarınca çekilen ihtarın tebliği üzerine ihbar ile bildirilen kanuni müddet içinde veya 6570 sayılı Kanunun 7. maddesinin son fıkrası gereğince İki haklı ihtarın çekilmesinden önce her ihtarın mevzuun; giren parayı, kiracının kanuna uygun olarak ödemek istediği halde kiralayanın parayı almaktan kaçınmış olduğu vakıasının şahitle ispatına kanuni bu engel bulunmadığı Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay İDDK E: 1999/390 K: 2000/761 T: 26.05.2000

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

Tekel Müfettişleri Derneğinin Ana Tüzüğünde yer alan ve Derneğin Konusu ve Amacı kenar başlıklı 3. maddesinde, derneğin amacı üyelerinin tüm demokratik, ekonomik, sosyal ve özlük haklarını koruyup geliştirerek birleşmelerini ve dayanışmalarını sağlamak, derneğin faaliyetleri kenar başlığını taşıyan 4. maddesinin a fıkrasında da, üyelerinin tümünü ilgilendiren mesleki sorunların çözümlenmesi, üyelerinin personel hukukundan doğan haklarının savunulması ve yeni hakların elde edilmesi için çalışmak olarak belirlenen amacı ve faaliyeti göz önüne alındığında dava açma ehliyetinin olduğu Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay İDDK E: 1989/23 K: 1990/15 T: 02.02.1990

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

Eğitimleri, mesleğe alınma koşulları, yükselmeleri, özlük hakları, görevlerinin önemi ve özelliği ile yetki ve sorumlulukları İdareye yararlılıkları ve hiyerarşik yapı içerisindeki konumları İdareye yararlılıkları ve hiyerarşik yapı içerisindeki konumları aynı olan ve kamu kuruluşlarının merkezindeki en üst amiri adına teşkilatı denetleme yetkisi bulunan bağlı ve ilgili kuruluş müfettişlerin, Başbakanlık bağlı ve ilgili kuruluşunda ya da bakanlık bağlı ve ilgili kuruluşunda görev yapmaları esas alınarak bu şekilde bu ayrıma tabi tutulmalarında hiçbir haklı ve hukuksal neden bulunmamaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay İDDK E: 2014/1078 K: 2016/2309 T: 01.06.2016

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

osyal Güvenlik Kurumu Konut Tahsis İşlemleriyle İlgili Usul ve Esaslarda ise lojman tahsis edilen kadrolar arasında doktor kadrosunun yer almaması nedeniyle davacının görev tahsisli kamu konutunu tahliye etmesi gerektiğinin dava konusu işlemle davacıya bildirildiği, Kamu Konutları Yönetmeliğine uygun olarak görev tahsisli konutlar listesinde taşra teşkilatında doktora yer verilmediği gözönünde bulundurulduğunda, dava konusu düzenlemede kamu yararı ve hizmet gereklerine de aykırılık bulunmadığı Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay İDDK E: 2014/1968 K: 2016/1404 T: 04.04.2016

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

mevcut yasal düzenlemeler ile üst normlara aykırı olmamak üzere, idarelerin kendi görev ve faaliyet alanlarıyla ilgili her türlü konularda düzenlemeye gidebileceklerinin, idare hukukunun genel kabul görmüş yerleşik ilkelerinden olduğu, buna göre, mevcut sınırlı sayıdaki konuttan en üst düzeyde faydanın sağlanacağı şekilde görev tahsisli konuttan faydalanacak olan unvanların belirlenmesi düşüncesiyle davalı idarenin aldığı Yönetim Kurulu kararının, bu gelişen şartların doğal bir sonucu olduğu, dava konusu Yönetim Kurulu kararıyla görev tahsisli konuttan faydalanacak olan unvanların belirlenmesinde ve karara ekli cetvelde kamu yararı ve hizmet gerekleri ile üst hiyerarşik normlara aykırılık bulunmadığı Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay İDDK E: 2014/779 K: 2016/1405 T: 04.04.2016

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

mevcut yasal düzenlemeler ile üst normlara aykırı olmamak üzere, idarelerin kendi görev ve faaliyet alanlarıyla ilgili her türlü konularda düzenlemeye gidebileceklerinin, idare hukukunun genel kabul görmüş yerleşik ilkelerinden olduğu, buna göre, mevcut lojman sayısının talebe göre yetersiz kalması, gelişen ve değişen yeni durumlar sonucunda, zaruri olarak idari yapıda yeni bir düzenlemeye gidilerek yeni birimlerin oluştuğu idarelerde, görev tahsisli konuttan faydalanacak olan unvanların yeniden belirlenmesinin, bu gelişen şartların doğal bir sonucu olduğu, böylece, dava konusu Yönetmelik değişikliği ile görev tahsisli konuttan faydalanacak olan unvanların belirlenmesinde, kamu yararı ve hizmet gerekleri ile üst hiyerarşik normlara aykırılık bulunmadığı Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay İDDK E: 2013/4385 K: 2015/622 T: 04.03.2015

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

Kamu Konutları Yönetmeliği’nin 6. maddesinin son fıkrasında yer alan “kamu konutlarının görev unvan gruplarına göre ne miktarda veya hangi oranda tahsis edileceğinin yetkili makamca tespit edileceğine” ilişkin düzenleme ile idarelere takdir hakkı verilmiş ise de; söz konusu yetkinin, Yönetmelik’te öngörülen personele görev tahsisli konut tahsis edilmemesi sonucunu doğuracak şekilde kullanılmasına imkan bulunmamaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay İDDK E: 2015/1433 K: 2017/2366 T: 31.05.2017

Mayıs 16, 2023 Suat Şimşek 0

Gelişen ve değişen teşkilatlanması ile sunulan hizmetlerin niteliği ve niceliği göz önüne alınarak, kamu yararı ve hizmet gerekleri doğrultusunda mevcuttaki sınırlı sayıda konutlardan en üst seviyede faydayı sağlayacak şekilde belirli kriterlerle sıra, hizmet ve görev tahsisli olarak ayrıma tabii tutarak, görev tahsisili konutlardan yararlanacakları tek tek sayma suretiyle belirlenmiş olup, Kamu Konutları Yönetmeliğinin dava konusu edilen maddelerinde mevzuata ve hukuka aykırılık bulunmadığı Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay İDDK E: 2004/244 K: 2007/2331

Mayıs 15, 2023 Suat Şimşek 0

Ağaçlandırılacak alanın düzenleme ortaklık payı kapsamında değerlendirilmesi gerekirken, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca, Yapılacak Arazi ve Arsa Düzenlemesi ile İlgili Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 12. maddesi kapsamında değerlendirilmesine olanak bulunmadığı hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2015/929 K: 2016/336 2.2.2016

Mayıs 15, 2023 Suat Şimşek 0

İdari yargıda, parselasyon işlemine karşı birden fazla taşınmaz için tek dava dilekçesi ile iptal davası açılabilir…”Bu durumda, dava konusu parselasyon işlemiyle aynı düzenleme alanı sınırı içindeki taşınmazlarla ilgili olarak düzenleme yapıldığına ve aynı iddialara dayanılarak dava açıldığına göre, parselasyon işleminin bütün halinde incelenmesinin bu yolla mümkün olması karşısında, tek bir dilekçe ile davanın açılmasında 2577 sayılı Kanunun 5. maddesine aykırı bir yön bulunmadığı, dolayısıyla mahkemece önce dilekçenin reddine karar verilip, bilahare aynı yanlışlığın tekrarlandığından bahisle davanın reddine hükmedilmesinde usul hükümlerine uyarlık görülmemiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2012/1904, K: 2013/6299

Mayıs 15, 2023 Suat Şimşek 0

Danıştay Altıncı Dairesinin kapanan kadastral yollara ilişkin yerleşik kararları; kapanan kadastral yolların ilgili idare adına tescil edilmemesini değil, tescil edildikten sonra parselasyon işlemi kapsamında, kadastral durumda, kadastral sahadaki kullanım amacına koşut olarak, düzenleme sınırı içerisindeki umumi hizmet alanları için kullanılmasını; eğer umumi hizmet alanlarından, idarenin elde ettiği taşınmaz daha fazla ise ancak o zaman Anayasa Mahkemesi kararına yansıyan ihtimaller doğrultusunda kullanılabileceği, bunun dışında özel hukuk rejimi çerçevesinde kullanılması konusunda takdir yetkisinin bulunmadığı hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2005/1982, K: 2007/5267

Mayıs 15, 2023 Suat Şimşek 0

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca yapılan parselasyon işlemlerinin tapuda kayıtlı taşınmazlarla ilgili olması ve tapu maliklerini ilgilendirmesi nedeniyle, ancak mülkiyet sahibi olanların dava açabileceği, tapu ile ilişkisi olmayanların, parselasyon işlemini dava konusu edemeyecekleri hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2012/3814, K: 2013/7931

Mayıs 15, 2023 Suat Şimşek 0

Davacı tarafından hazırlattırılan parselasyon planının davalı idarece aynen kabul edilmesi gerekmemekle birlikte, imar planına uygun parselasyon işleminin davalı idarece yapılması zorunlu olduğundan, parselasyon yapmaya zorlayan herhangi bir hükmün bulunmadığı ve yargı kararı ile de idarelerin parselasyon yapmaya zorlanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde isabet bulunmadığı hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2010/2297, K: 2010/10209 

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 1

Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin 30. maddesinin 1. fıkrasında, nazım plan ana kararlarını bozucu fonksiyonel değişikliklerin plan değişikliği yolu ile yapılamayacağı, 3. fıkrasında da, yerleşmenin gelişme yönü, büyüklüğü ve arazi kullanımlarının fonksiyonel dağılımı ve genel yoğunlukları gibi nazım plan ana kararlarının değiştirilmesinin ancak imar planının yeniden yapılması ile mümkün olabileceği kuralına yer verilmiştir. Bu kuralların incelenmesinden, imar planı ana kararlarının plan notuyla değiştirilemeyeceği gibi planla plan notu arasında birbirine aykırı hususların bulunması halinde de planın esas alınması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2010/11339, K: 2013/6483

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

Kamu alanı ile kamu tesis alanı kavramlarının farklı kavramlar olduğu, kamu alanının plandaki fonksiyonu değil mülkiyeti belirlediği, taşınmazın 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planında kamusal alanda kalması nedeniyle, plandaki fonksiyonu bakımından 1/25.000 ve 1/5000 ölçekli planlar arasında hiyerarşik anlamda değerlendirme yapılamayacağı, 1/5000 ölçekli ve 1/1000 ölçekli planlar incelendiğinde 1. sınıf tarım arazisinin resmi kurum alanına ayrılmasında hukuka uyarlık bulunmadığı hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2009/462, K: 2010/9862 

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

Uyuşmazlığın çözümünün, davanın niteliği itibariyle mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasını zorunlu kılması nedeniyle davacının keşif avansını yatırmaması halinde 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 415.maddesi uyarınca keşif avansının yargılama sonucu haksız çıkan taraftan alınmak şartıyla öncelikle davalı idareden, yatırılmaması halinde Hazineden istenerek mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiği hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2006/5520, K: 2007/4165

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

Demiryolu ulaşımının yolcu ve yük taşımacılığında; kent içi, kentler arası ve ülkeler arası boyutuyla kitle halinde ve yüksek taşıma kapasitesi ile öne çıkan özelliği karşısında, davacı kuruluş tarafından tekel niteliğinde sunulan bu hizmetin üstün kamu yararı taşıması nedeniyle, uyuşmazlığa konu edilen taşınmazın davacı kuruluşun amaç ve hedefleri dışında kullanılması sonucu doğuran imar planlarında gerçekleştirilen değişikliklerde hukuka uyarlık bulunmadığı hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2005/3669, K: 2007/5774

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

1/1000 ölçekli imar planı ve buna bağlı uygulama işlemlerinin, idarece ya da yargı kararıyla iptal edilmeksizin, üst ölçekli planlar olan 1/25000 ve 1/5000 ölçekli planların iptal edilmiş olmasıyla kendiliğinden hukuki geçerliliğini yitirdiği, dolayısıyla yürürlükten kalktığından söz edilemeyeceği hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2013/4804, K: 2017/2081

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 1

Uyuşmazlıkla ilgili olarak, “üstün kamu yararı” yönünden bir irdeleme yapıldığında, yol standartları ve trafik güvenliği açısından güzergah değişikliğinin herhangi bir sakınca doğurmadığı ve güzergahta değişiklik yapılabileceğinin ortaya çıkmış olması karşısında, mezarlığın korunmasında “üstün kamu yararı” bulunduğu hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2008/6920 K: 2010/4743

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

1/1000 ölçekli uygulama imar planının 1/5000 ölçekli nazım imar planına aykırı olamayacağı, üst ölçekli nazım imar planının alt ölçekli uygulama imar planı esas alınarak şekillendirilemeyeceği bu şekilde bir düzenlemenin nazım imar planının objektif niteliğiyle bağdaşmadığı hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2004/1477 K: 2004/2115 T. 12.4.2004

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

Deprem nedeniyle oluştuğu ileri sürülen zararların tazmini istemiyle açılan bu davada, uğranıldığı belirtilen zarar, idarenin üzerine düşen görev ve yükümlülüğü gereği gibi yerine getirmemesinden, dolayısıyla eylem ya da eylemsizliğinden kaynaklandığından, mahkemece 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 13. maddesi uyarınca davanın süresi içerisinde açılıp açılmadığı hususunun değerlendirilmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 1996/4797 K: 1997/767 T. 18.2.1997

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

Her ne kadar yeni plan değişiklikleri Danıştay 6. Dairesinin 6.6.1995 günlü, E: 1994/3774; K: 1995/2218 ve aynı günlü E: 1993/124, K: 1994/2219 sayılı kararlarıyla iptal edilmişse de, bu planların iptali sonucunda yürürlükte bulunmayan önceki planın yeniden geçerlilik kazanıp yürürlüğe gireceğinin kabulüne olanak bulunmadığı gibi anılan iptal kararları doğrultusunda yapılacak olan yeni planlar uyarınca yeniden ruhsat verilmesi gerekeceği Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2006/2392 K: 2006/5255 T: 14.11.2006

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

Davacının henüz tapuya dönüşmemiş tapu tahsis belgesi ile tasarruf edilen gecekondudan hareketle ve onun dışında da herhangi bir farklı iptal nedeni ileri sürülmeksizin, dava konusu nazım imar planının iptalini istediği anlaşıldığından; dava konusu işlem davacının güncel, kişisel, meşru bir menfaati ihlal etmediği, davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2005/2444 K: 2007/5127 T: 24.9.2007

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

İmar planları gibi kamu yararını çok yakından ilgilendiren konularda dava açma hakkının daha geniş bir kapsamda ele alınması gerekmektedir. Uyuşmazlıkta, imar planına ilişkin davada kamu yararını koruma görev ve yükümlülüğü taşıyan Orman Genel Müdürlüğü’nün görev alanı ve gördüğü kamu hizmeti de göz önüne alındığında anılan plana yönelik olarak dava açma ehliyeti bulunduğu sonucuna varılmaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 1998/1839 K: 1999/2054 T. 20.4.1999

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 1

2577 sayılı yasanın 11. Maddesi uyarınca yapılan başvuru üzerine altmış gün içerisinde yanıt verilmemesi halinde istem reddedilmiş sayılır, bu tarihten sonra verilen yanıtın istemin reddine ilişkin olmayıp bir işlem tesisine yönelik olması durumunda ise yeni bir hukuki sonuç yaratan bu işleme karşı süresi içerisinde dava açılabilir. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2003/8098  K: 2005/5702

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

3194 sayılı Yasanın İstisnalar başlıklı 4. maddesi ile bu maddeye dayanılarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile Milli Savunma Bakanlığınca çıkarılan 16.12.1985, 16.03.1998 tarihli genelgelere göre Milli Savunma Bakanlığı tarafından tahsisli ve tahsissiz olarak kullanılan veya hizmette kullanılmak üzere muhafaza edilen yerlerde ve çevresinde yapılan plan değişikliklerinde Milli Savunma Bakanlığının görüşünün alınması gerekirken anılan Bakanlıktan bu yönde herhangi bir görüş alınmadığı anlaşıldığından Mahkemece dava konusu işlemlerin iptaline karar verilmesi gerekirken aksi yönde verilen kararda hukuki isabet bulunmadığı hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2004/8103 K: 2007/580 T: 6.2.2007

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

Taşınmazın okul alanı kullanımından çıkarılarak farklı bir kullanıma ayrılmasına dair tadilatı, zorunluluk bulunmaması halinde, Milli Eğitim Bakanlığı’nın uygun görüşünün alınması, tesisin hizmet götürdüğü bölgede eşdeğer alan ayrılması ve yönetmelik eki hissede belirtilen standartlarda uygulanması koşulları ile yapılabileceğinden, uyuşmazlığın bu çerçevede incelenmesi gerektiği hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 1997/2722 K: 1998/1549 T. 17.3.1998

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

Dava konusu işlem ile uygulama imar planında yapılan değişiklik sonucu uyuşmazlığa konu taşınmazın ortaokul alanı iken konut alanı olarak belirlenmesinin nazım imar planına uygun olup olmadığının saptanması gerekip, diğer taraftan plan değişikliği yapılırken ilgili yatırımcı kuruluşun görüşünün alınmadığı ve bölge içinde eşdeğer yeni bir okul alanı ayrılmadığı anlaşıldığından, aksi yönde verilen idare mahkemesi kararında isabet yoktur. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 1997/175 K: 1997/5604 T. 9.12.1997

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

İmar planı yapımını yükleneceklere ilişkin yönetmeliğe uygun olarak asgari yeterlik belgesine sahip olmayanlarca imar planında değişiklik yapılması hukuka aykırıdır. Plan değişikliğinin plan müellifince yapılmadığı, imar komisyonunca hazırlandığı, imar komisyonunun plan yapma veya değiştirme yeterliliğine sahip kişilerden oluştuğuna ilişkin herhangi bir bilgi veya belge sunulmadığı, bu durumda mevzuatın öngördüğü yeterliliğe sahip olmayan kişi veya komisyonlarca hazırlanan dava konusu imar planı değişikliğinde hukuka uyarlık bulunmadığı. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2003/5866 K: 2005/2170 T. 13.4.2005

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 1

Dava, dava konusu taşınmazın parselasyon planına ait plan notundan muaf tutulamayacağına ilişkin işlemin iptali talebiyle açılmıştır. İmar planıyla belirlenmiş yapılaşma koşullarını açıklayıcı, belirleyici ve bütünleyici nitelikte olduğu tartışmasız bulunan plan notlarının bazı yapılar için uygulanıp bazıları için uygulanmaması, planın bütünlüğünü ve dengesini bozar, şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına aykırılık teşkil eder. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 1998/7422 K: 2000/226 T. 19.1.2000

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

Büyükşehir belediye başkanınca planda bazı değişiklikler yapıldığı ve “plan onama sınırı içinde 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesi uygulaması yapılmadan inşaat izni verilemez” notunun ilave edilerek onaylandığı, bakılmakta olan davada, eklenen plan notunun iptalinin istendiği anlaşılmaktadır. Plan notları imar planı gibi kesin ve yürütülmesi zorunlu bir düzenleyici işlem olarak idari davaya konu edilebilir. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 1999/1533 K: 2000/4161 T. 21.6.2000

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

İmar planları yapılırken veya bu planlarda değişikliğe gidilirken İmar Planı Yapılması ve Değişikliklerine Ait Esaslara Dair Yönetmelikte öngörülen kurallara ve bu yönetmeliğe ekli lejand hükümlerine uyulması zorunlu olduğundan anılan yönetmelikte yer almayan gösterimlerin belediye meclisi kararı ile kabul edilerek bu doğrultuda plan değişikliği yapılmasında mevzuata uyarlık bulunmamaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 1990/327 K: 1990/1427 T. 25.6.1990

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

Mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda davacılara ait parselin karşısındaki adada yer alan parsel ile ilgili imar planı değişikliğinin ve bu değişikliğe göre verilen inşaat ruhsatının imar mevzuatına aykırı olduğu belirtildiği için işlemler mahkemece iptal edilmişse de bilirkişi raporunda imar planı değişikliğinin imar yönetmeliği ve inşaat ruhsatı ile karşılaştırılmasına yer verildiği, ancak imar planının yönetmelik ve ruhsattan önce uygulanması gerektiği nedeniyle plan değişikliğinin imar mevzuatına uygun olup olmadığının yeniden incelenmesi gerektiği hakkında Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 1991/3494 K: 1992/4583 T. 30.11.1992

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

Kamu hizmeti görülmesi amacı ile resmi bina ve tesis için imar planlarında yer ayrılması veya bu amaçla değişiklik yapılması gerektiği takdirde 3194 sayılı Kanunun 9. maddesindeki Bakanlıkça ilgili belediyelere talimat verilebileceği hükümlerine dayanılarak bu konudaki planları veya plan değişikliklerini Bakanlık re`sen yapıp onaylayabilecektir. Burada 3030 sayılı Kanuna bir aykırılık değil istisnai bir yetkiye yer verildiği kuşkusuzdur. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 1991/4001 K: 1993/5193 T. 8.12.1993

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

Gecekondu yasası`nın uygulandığı yerlerdeki imar ve plan değişikliklerini bayındırlık ve iskan bakanlığı re`sen yapabilir. 030 sayılı Kanun kapsamında olan yerlerde de imar planlarının 3194 sayılı Kanun`un 8. maddesi hükümleri doğrultusunda yapılacağı, ancak bu yerlerde nazım imar planlarının büyükşehir belediyesi tarafından yapılıp onaylanacağı buna dayalı uygulama planlarının ise ilçe belediyeleri tarafından yapılarak yine büyükşehir belediyesi tarafından onaylanacağı, 3194 sayılı Kanun`un 9. maddesinin 1. fıkrasındaki hüküm uyarınca da, eğer plan değişikliği gecekondu Kanunu`nun uygulaması gereken alanlarla ilgili ise bu plan ve değişikliklerinin bakanlığın re`sen yapabileceği sonucuna varılmıştır. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 1994/3181 K: 1995/533 T. 7.2.1995

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

GAP İdaresinin görev alanına giren konularda 1580 sayılı Belediye Kanunu ve 3194 sayılı İmar Kanunu ile diğer kanunların ilgili idarelere verdikleri imar ve alt yapıya dair hak ve yetkilerin bu idareye devredilmiş sayılacağı, 4. maddesinde de, Yüksek Kurulun, GAP İdaresi tarafından Gap idaresi kanun hükmünde kararname ile verilen planlamaya ilişkin yetkilerini ancak aynı kararnamede belirtilen illerde gap ile doğrudan ilgili konularda kullanabilir. hazırlanacak her türlü plan, proje ve programları inceleyerek karara bağlayacağı hükmü yer almıştır. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 1992/3740 K: 1992/3957 T. 3.11.1992

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

3194 sayılı İmar Kanunu`nun 45. maddesine göre, mücavir alan sınırlarının belirlenmesi konusunda belediye meclisi ve İl İdare Kurulu kararları üzerine Bayındırlık ve İskan Bakanlığı`nca yapılacak işlemler ile bu konuda Bakanlığın re`sen yapacağı işlemlerin 2575 sayılı Kanun`un 24. maddesinin ( d ) fıkrasında belirtilen düzenleyici işlem niteliğinde bulunmadığı açıktır. Mücavir alan sınırlarının belirlenmesine ilişkin işlemler, idare mahkemesinin görev alanı kapsamındadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 1998/6273 K: 1999/6359 T. 9.12.1999

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

3194 sayılı yasanın 18. Maddesi ile 2981 sayılı yasanın 10. Maddesi uyarınca belediyelerin kapanan yollar nedeniyle kendi adlarına parseller oluşturmasının mümkün olmadığı, belediyenin kendi adına ne şekilde parsel oluşturduğu hususunun araştırılarak yeniden karar verilmesi gerekir, öte yandan taşınmazların satışının önlenmesi için tapu kayıtlarına tedbir konulması isteminin adli yargı yerince karara bağlanması gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 1. Dairesi E: 2005/845 K: 2005/1534 T: 23.12.2005

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

5393 sayılı Belediye Kanunu, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu hükümleri ile 3194 sayılı İmar Kanunu hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını koruma Kanunu ve diğer özel kanunlarla belirlenen yerlerin imar planlarını yapmaya yetkili idarelerin tespiti konusunda düşülen duraksamanın giderilmesine yönelik istişari düşünce istemi hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay İDDK E: 2003/326 K: 2003/588 T. 10.7.2003

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

3621 sayılı Kanunun 7. maddesinde öngörülen yazılı usul uygulanmaksızın, doğrudan üçüncü kişinin hazırlayıp sunduğu planın Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca onaylanması suretiyle gelişen bu durum karşısında; dava konusu imar planı değişikliğinin Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca onandığı andan itibaren yürürlüğe girdiğinin, uygulanabilecek kesin ve icrai bir işlem haline geldiğinin kabulü gerekmektedir. Böyle bir durumda, imar planı değişikliğinin ilgili belediyesince ilan edilmediğinden bahisle kesinleşmediği yolundaki aksi bir düşünce, planın uygulanması ile beraber menfaati ve hakkı ihlal edildiği iddiasıyla süresinde plana karşı dava açan kişinin, dava hakkının ertelenmesi, oluşan fiili durum nedeniyle zarar görmeye devam etmesi anlamına gelecektir.  Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2003/1712 K: 2003/4221 T. 9.7.2003

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 1

İmar planı değişikliği işlemine karşı, uyuşmazlık konusu taşınmazın yakınındaki taşınmazın maliki olan kişinin dava açma ehliyeti bulunmaktadır. Bu saptamalar çerçevesinde uyuşmazlığa bakıldığında, imar planları kamu yararını ilgilendiren genel nitelikte düzenleyici işlemler olduğundan, semt sakini sıfatıyla menfaatinin ihlal edildiğinden bahisle dava açma hakkı bulunan davacının imar planı tadilatının iptali istemiyle açtığı bu davada dava açma ehliyetinin bulunduğu sonucuna varılmış, idare mahkemesi kararında isabet görülmemiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2002/6968 K: 2004/944 T. 20.2.2004

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

3194 sayılı Yasanın 8. maddesinin ( b ) fıkrasında, imar planlarının belediye meclislerince onaylanarak yürürlüğe gireceği, bu planların onay tarihinden itibaren bir ay süre ile ilan edileceği, bir aylık ilan süresi içinde yapılan itirazların belediye meclislerince 15 gün içinde incelenerek kesin karara bağlanacağı, onaylanmış planlarda yapılacak değişikliklerde de aynı usullere uyulacağı hükümlerine yer verilmiştir. Bu durumda, davacının plan değişikliği isteminin belediye meclisince incelenmesi suretiyle işlem tesis edilmesi gerekirken, belediye başkanlığı işlemi ile reddedilmesinde mevzuata uyarlık bulunmamaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2015/8193 K: 2016/46

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 1

644 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Çevre ve şehircilik Bakanlığının yapı ruhsatı ve yapı kullanma izni verme yetkisi sayma usulü ile belirlendiğinden bu yetki kapsamında olmayan uyuşmazlığa konu yapı ruhsatını düzenleme yetkisinin belediye başkanlığına ait olduğu, işlemin yetki unsuru yönünden açıkça hukuka aykırı olduğu hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2012/915, K: 2013/8099 

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 1

Danıştay 6. Dairesi, 09.12.2013, E:2012/915, K:2013/8099 Özeti: 1/1000 ölçekli uygulama imar planının, 1/5000 ölçekli nazım imar planı olmadan, sadece özel niteliği olan 1/25000 ölçekli plan tarafından yönlendirilmesi imar mevzuatında öngörülen kademeli birliktelik ilkesine uygun düşmediğinden, 1/25.000 ölçekli nazım imar planı uyarınca hazırlanacak daha somut belirlemelere yer veren 1/5000 ölçekli nazım imar planı sonrasında, buna uygun olarak uygulama imar planı hazırlanması suretiyle uygulamaya geçilmesi gerektiği hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay İDDK E: 1988/162 K: 1989/18 T: 03.03.1989

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 1

Dava konusu edilen kamulaştırma kararının dayanağı bizzat davalı idare tarafından da 29.6.1984 günlü plan olarak ifade edildiğinden ve kamulaştırma işleminin bu plana dayandığı anlaşıldığından, kamulaştırma kararı ile birlikte iptali istenilen plan ile davacının menfaat alakasının bulunduğunda kuşku yoktur. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay İDDK E: 2005/2467, K: 2006/503

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

İnşaat izni verilmesi yolundaki istemin reddine ilişkin işlem, düzenleyici işlem niteliğinde kabul edilen imar planının uygulanması kapsamında tesis edilmiş olduğundan, bu işlemle birlikte dayanağı planlara karşı açılan davanın esasının incelenmesi gerekirken, davanın süre yönünden reddi yolundaki idare mahkemesi kararında isabet görülmediği hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay İDDK E: 2003/521, K: 2003/609

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

Uyuşmazlığa konu, Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca onaylanan imar planının, 3194 Sayılı Yasa öngörüldüğü biçimde ilan edilmemesi nedeniyle kesin ve davacı yönünden uygulanabilir nitelikte olmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddi yolundaki kararda isabetsizlik görülmediği hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay İDDK E: 2004/79, K:2005/175

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

Davacı Eskişehir marangozlar ve mobilyacılar odası üyelerinin faaliyet gösterdiği keresteciler sitesinin bir bölümünü kentsel servis alanına dönüştüren imar planı değişikliğinin iptalini istemekte, davacı odanın dava açma ehliyetinin bulunduğu. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 14. Dairesi E: 2015/10132, K: 2016/92

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 1

Özet: Uyuşmazlık konusu olayda; yapıya ilişkin yapı ruhsatının ve dayanağı imar planı değişikliğinin hukuka aykırı olduğunun yargı kararıyla ortaya konularak iptal edildiği dikkate alındığında; ilgiliye hak tanıdığı ileri sürülen durumun hukuka uygun bir işlemden kaynaklanmadığı ortadadır. Bu sebeple; olayda, kazanılmış hakkın olmazsa olmaz unsurlarından olan hukuka uygunluk unsuru bulunmamaktadır. Bir an için yapı ruhsatının verildiği anda imar planına uygun olduğu, hukuka aykırılığının sonradan ortaya konulduğu söylenebilir ise de; iptal kararlarının geriye yürür biçimde, iptal edilen işlemleri hiç tesis edilmemiş gibi ortadan kaldırdığı dikkate alındığında, bu durum da sonucu değiştirecek nitelikte değildir. Özetlemek gerekirse, uyuşmazlık konusu olayda, kazanılmış hakkın unsurlarından hukuka uygunluk unsuru bulunmadığından, kazanılmış hakkın var olduğundan söz etmek olanaklı değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay İDDK E: 2007/136, K: 2010/1358

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 1

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8. ve 9. maddeleri uyarınca onaylanmakla yürürlüğe giren imar planlarının kesinleşmesi için anılan madde hükümlerine göre bir ay süreyle askıya çıkarılmak suretiyle ilan edilmeleri gerektiği; onaylandıktan sonra ilan edilmeksizin uygulamaya konulan bir imar planı Yasa’da öngörülen usul tamamlanmaksızın tesis edilmiş bir işlem olacağından, bu şekil eksikliği nedeniyle iptalinin gerekeceği, bu şekildeki bir planın iptali istemiyle açılan davada; ortada kesin ve uygulanabilir, idari davaya konu edilebilecek nitelikte bir imar planının bulunmadığı gerekçesiyle 2577 sayılı Yasa’nın 15/1-b maddesi uyarınca davanın reddine ilişkin olarak verilen kararda hukuka uyarlık bulunmadığı hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay İDDK E: 2012/477, K: 2014/3990

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

Yapı ruhsatının ve dayanağı uygulama imar planının iptali istemiyle açılan davada, yapı ruhsatına dayanak alınan imar planının hukuka aykırılığı saptanarak yargı yerince iptal edilmiş olması halinde, inşaat ruhsatının da dayanağının kalmadığı, hukuka aykırı olan ruhsata göre inşa edilen yapının ilgiliye ileriye yönelik olarak koşulsuz bir kazanılmış hak tanımasının olanaklı olmadığı hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2013/1066, K:2013/1339, 06.02.2013

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 1

Bir kimse kendi malzemesi ile başkasının taşınmazına sürekli, esaslı ve tamamlayıcı nitelikte yapı yapmışsa ve yapının değeri açıkça arazinin değerinden fazlaysa, iyiniyetli taraf uygun bir bedel karşılığında yapının ve arazinin tamamının veya yeterli bir kısmının mülkiyetinin malzeme sahibine verilmesini isteyebilir. Taşınmaz maliki, rızası olmaksızın yapılmış ve yıkımı aşırı zarar doğurmayan yapının yıkımını isteyebilir. Taşkın yapı sahibinin iyiniyetli olduğunun kabul edilmesi için, Tapu Sicil Müdürlüğü, Kadastro Müdürlüğü veya Belediyeye müracaat ederek kendi çap kaydının kapsamını tayin ettirmesi, yapılanmanın belirlenen ölçüm dahilinde olması gerekir. Davalının bu mercilere müracaat etmediği, iyiniyetli olmadığı durumda diğer koşullar aranmayacağı gözetilerek, temliken tescil isteğinin reddine karar verilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2013/16926, K:2014/2234, 12.02.2014

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

Çapa bağlı taşınmazlarda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkı olmayan ve başkasının taşınmazına bilerek bina inşa eden davalı iyiniyetli olamayacağından Türk Medeni Kanununun 722, 723, 724 ve 725. maddelerinin olayda uygulama yeri bulamayacağı kuşkusuzdur. Ancak, davalıya ait yapının tamamı dava konusu 2 parselde bulunmadığından tazminat olarak taşınmazın tamamı için belirlenen malzeme bedeline hükmedilmesi, dolayısıyla bir bütün olarak binanın mülkiyetinin haksız olarak davacıya devrine yol açacak şekilde hüküm tesisi doğru değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2014/4476, K:2014/11766, 15.09.2014

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

Somut olayda; davacının davalıdan resmi olmasa da sözleşme ile taşınmaz satın aldığı, taşınmazın devrinin sağlanacağı inancı ile bazı masraflar yaptığı diğer bir deyiş ile zilyet olduğu sürede iyiniyetli olduğu açıktır; bu durumda davacı TMK’nun 723. maddesi gereğince yaptığı zorunlu ve faydalı masraf bedelini talep edebilecektir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/16235, K:2014/13856, 22.10.2014

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

TMK’nun 723/3 maddesinde ise “…malzeme sahibi iyiniyetli değilse hakimin hükmedeceği miktar bu malzemenin arazi maliki için taşıdığı en az değeri geçmeyebilir” denilmekte ise de bu hükümde yer alan hak ayni hak niteliğinde olmayıp, şahsi hak (alacak hakkı) dır. Bu hak taşınmazı alan yeni malike karşı 723.maddeye dayanılarak talepte bulunulmaz ( Yargıtay HGK nun 14.11.1962 gün ve 4/140-94 sayılı kararı). Bu durumda davacı BK’nun sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanabilir. BK’nun 61 vd. maddeleri gereğince, “hukuken geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir başkasının (davacının) malvarlığından istifade ederek kendi malvarlığını artıran kimse (davalı) elde ettiği kazanımı geri vermek zorundadır”. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2014/9118, K:2015/1842, 23.02.2015

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

Malzeme sahibinin TMK’nın 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır; birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır. İkinci koşul, yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır. Üçüncü koşul ise yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir. Değinilen üç koşulun yanısıra, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından Mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2014/17185, K:2016/5953, 11.05.2016

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

Çapa bağlı taşınmazlarda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkı olmayan ve başkasının taşınmazına bilerek bina inşa eden davalılar iyiniyetli olamayacağından, Türk Medeni Kanunu’nun 722,723,724 ve 725. maddelerinin eldeki davada uygulama yeri bulamayacağının şüphesiz olduğu ve mahkemece el atmanın önlenmesi ile birlikte yıkım isteminin de kabulüne karar verilmesi gerektiği gözetilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2015/14059, K:2016/8400, 30.05.2016

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

Davacının, tapuda hazine adına kayıtlı olup ecrimisil ödemek suretiiv le kullandığı taşınmaza ağaç dikmesi nedeniyle iyiniyetli olarak kabulüne imkan bulunmadığından, arsa sahibi olan davalı hâzinenin ağaçlar sebebiyle iyiniyetli olmayan malzeme sahibi davacıya bir miktar tazminat ödemesi ve tazminatın ağaçların arazi sahibi için taşıdığı en az değerle sınırlı olması gerektiği, öte yandan tazminat miktarı ağaçların arazi maliki için arzettiği sübjektif değeri aşamayacağından, burada olayların özelliğine bakan hakimin Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinin kendisine tanıdığı takdir yetkisini kullanması gerektiği de nazara alınmalıdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2016/13251, K:2018/1413, 21.02.2018

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 1

Davacının kendisine ait olmayan taşınmaz üzerine inşa ettiği baraka ve kuyu yönünden iyiniyetli olmadığı, bu barakalar ve kuyu yönünden sadece TMK’nın 723.maddesi gereğince asgari levazım bedelini davalıdan talep edebileceği açıktır. Gerek öğreti ve gerekse uygulama ile asgari levazım değerinin yapı ve eklentilerinin yapımında kullanılan tüm malzemelerin işçilik ve yapımcı kârı gibi unsurlar gözetilmeksizin piyasadaki en düşük değerlerinden, yapım yılı veya yıllarına göre yıpranma düşüldükten sonra elde edilecek miktar şeklinde hesaplanacağı da benimsenmiş bulunmaktadır.  Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2016/10343, K:2019/106, 08.01.2019

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

Dava, muhdesatın davacıya ait olduğunun tapunun beyanlar hanesine şerh verilmesi isteğine ilişkindir. Kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/14914 K: 2016/2070 T: 23.02.2016

Mayıs 14, 2023 Suat Şimşek 0

ayıt malikinin mülkiyeti kötüniyetle kazandığı ileri sürülmüşse, üçüncü kişinin ayni hakkın yolsuz olarak tescil edildiğini bilen veya bilmesi gereken şahıs olup olmadığına bakılması gerekir. Çünkü, TMK’nın 1024. maddesi uyarınca bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmişse bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişilerin yolsuz olan bu tescile dayanma olanakları yoktur ve yasa ve uygulamadaki deyimiyle bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan ve hukuki sebepten yoksun bulunan tesciller yolsuz tescil sayılacağından, hakkı zedelenen üçüncü kişinin iyiniyetli olmayan malike karşı doğrudan doğruya şahsi hakkına dayanması mümkündür. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2014/13259 K: 2016/397 T: 18.01.2016

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 1

Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2015/53 K: 2016/211 T: 02.03.2016

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 1

Bu nedenle, aile konutu üzerinde lehine tasarruf işlem yapılan kişi/kişilerin iyiniyeti her somut olaya göre değerlendirilmelidir. Hemen ifade edilmelidir ki; tapuda aile konut şerhi olmasa da bunu bilebilecek durumda olan veya bilen lehine hak oluşturan kişinin iyiniyetinin bulunduğunun kabul edilmesi de mümkün değildir. Nitekim benzer ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 15.04.2015 gün ve 2013/2-2056 ve 2015/1201, 19.06.2015 gün ve 2015/2-528, 2015/1713 sayılı kararlarında da kabul edilmiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2016/6409 K: 2016/5922 T: 11.05.2016

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 1

yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2014/17745 K: 2016/6919 T: 06.06.2016

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 0

“kötü niyet iddiasının def’i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarihli l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtdihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2015/12 K: 2016/1005 T: 02.11.2016

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 0

Taşınmaz maliki tarafından terkini talep edilmediği için tapu sicilinde varolmaya devam eden şerh etkisini devam ettirecektir. Bu nedenle tapudaki satış vaadi şerhini görerek taşınmazı satın alan kişi TMK’nın 1023. maddesi anlamında iyiniyetli üçüncü kişi kabul edilmeyecek ve vaad alacaklısına karşı bu madde korumasından yararlanamayacaktır. Zira tapu sicilinin aleniliği dolayısıyla herkesin kütükte yer alan haklarla ilgili bilgisi olduğu varsayılır, bunun aksi iddia edilemez Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi E: 2017/449 K: 2017/2579 T: 15.06.2017

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 0

Kat karşılığı inşaat sözleşmesinin geriye dönük olarak feshi halinde yükleniciden pay satın alan kişilerin Medeni Kanun’un 1023. maddesinden yararlanamayacakları Dairemizin yerleşik uygulaması gereğidir. Gerek yüklenici, gerekse de yükleniciden pay alan davalılara arsa sahibince yapılan arsa payı devirleri avans ödemesi niteliğinde olup, yüklenici ve ondan bağımsız bölüm satın alan arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinin tarafı olmayan üçüncü kişilerin tümü taşınmaz üzerine kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince inşaat yapıldığını ve yüklenicinin edimini yerine getirdiğinde bağımsız bölümlere gerçekten hak kazanacaklarını bilerek bağımsız bölüm satın almışlardır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/2022 K: 2018/1168 T: 06.06.2018

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 0

sübjektif hüsnüniyet ile, kütükteki bir işlemin geçerli olduğuna inanılmış olması yeterlidir. Tescilin geçerlilik şartlarının mevcut olup olmadığını araştırmak zorunda değildir. Aynı surette, o tescilin dayandığı iktisap sebebinin, mevcut veya muteber olduğunu da araştırmak durumunda değildir. Sadece, tapu kütüğüne itimat etmiş olması, hüsniniyetli sayılması için yeterlidir. Bu sebeple, diğer yardımcı defterlere bakmak vecibesi yoktur. Yevmiye defteri veya müsbit evrak (ispatlayıcı belge) dosyası veya plânlar, tescil ile tezat (aykırılık) hâlinde bulunsa bile, o tescildeki şümul ve muhteva ile aynî hakkı iktisap etmiş olan, evrakı müsbiteye bakma mecburiyeti bulunmadığından, tapu kütüğünde son kaydın dayanaklarını incelememiş olmak, gayrimenkul edinenin gerekli özeni göstermiş olduğu anlamına gelmez Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi E: 2015/9708 K: 2018/3902 T: 03.07.2018

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 1

Yükleniciye devredilen pay, avans niteliğinde olduğundan yüklenicinin edimini yerine getirmediği durumlarda ondan pay devralan üçüncü kişilerin hak sahibi olmaları mümkün değildir. Böyle bir durumda üçüncü kişilerin Türk Medeni Kanunu’nun 1023. maddesindeki iyiniyet kuralından faydalanmalarının mümkün olmadığı, yüklenici edimini tam ve yasal olarak yerine getirmediğinden aynı Yasa’nın 1024. maddesine göre yükleniciden pay satın alan kişilerin bu alımlarının korunmasının mümkün olmadığı, geriye fesih koşullarının oluşması halinde bu nedenle davalı üçüncü kişiler adlarına kayıtlı olan tapu paylarının da iptal edilerek davacı arsa sahibi adına tesciline karar verilmesi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2016/2948 K: 2019/469 T: 24.01.2019

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 1

vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi E: 2016/5983 K: 2019/1298 T: 10.04.2019

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 1

Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerine istinaden yapılan tapu devirleri avans niteliğindedir. Bu devrin gerçek devir gibi hüküm ifade etmesi yüklenicinin arsa sahiplerine karşı edimlerini tam olarak yerine getirilmesi ile mümkündür. Somut olayda davalı …’a tapunun arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi nedeniyle verildiği, yüklenici tarafından herhangi bir inşaat yapılmadığı gibi taraflar arasında sözleşmenin de feshedilmiş olduğu göz önüne alınarak tapu kaydının bu gerekçeyle iptaline karar verilmesi gerekirken değişik gerekçe ile iptali doğru görülmemiştir Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2016/18130 K: 2019/3804 T: 30.04.2019

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 0

kayıt malikinin mülkiyeti kötüniyetle kazandığı ileri sürülmüşse, üçüncü kişinin ayni hakkın yolsuz olarak tescil edildiğini bilen veya bilmesi gereken şahıs olup olmadığına bakılması gerekir. Çünkü, TMK’nin 1024. maddesi uyarınca bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmişse bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişilerin yolsuz olan bu tescile dayanma olanakları yoktur ve yasa ve uygulamadaki deyimiyle bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan ve hukuki sebepten yoksun bulunan tesciller yolsuz tescil sayılacağından, hakkı zedelenen üçüncü kişinin iyiniyetli olmayan malike karşı doğrudan doğruya şahsi hakkına dayanması mümkündür. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2019/318 K: 2019/1238 T: 28.11.2019

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 0

Diğer yandan taşınmazın aile konutu niteliği gerek iradi temliklerle, gerekse cebri icra sonucu (ihale yoluyla) mülkiyetin kazanılmasıyla kaybedilmektedir. Ne var ki bu durum geçersiz olan işleme “geçerlilik” kazandırmayacaktır. Başka bir ifade ile “ölü işlem” diriltilemeyecektir. Aynı ilkelere Hukuk Genel Kurulunun 13.12.2017 tarih, 2017/2-2906 E. ve 2017/1723 K. sayılı kararında da yer verilmiştir.

Öyleyse, “geçersiz” bir işlemin icra takibine konu edilmesi ve buna bağlı olarak yapılan cebri ihale sonucu taşınmazın mülkiyetinin işlemin tarafı olan kişiye intikal etmesi hâlinde; ihale edilen kişinin işlemin geçersiz olduğunu bilmesi durumunda lehine oluşan tescilin de yolsuz olduğunu bilen veya bilmesi gereken durumunda olacağı da tartışmasızdır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi E: 2016/7625 K: 2020/4 T: 13.01.2020

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 0

Bağımsız bölüm satın alan iyi niyetli üçüncü kişinin TMK nın 1023. maddesine istinaden “tapuya güven ilkesi” gereğince iktisabının korunması gerekir. Bu ilkeden ancak üçüncü kişinin kötü niyetli olduğunun ispatlanması halinde vazgeçilebilir. Yüklenici adına yapılan tescil işlemini her halde “yolsuz tescil” kabul etmek, toplumda onarılmaz zararlara sebep olmakta ve adalet duygusuna zarar vermektedir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi E: 2019/3306 K: 2020/2240 T: 13.07.2020

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 1

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun istikrar kazanan karar ve uygulamalarında arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmelerinde arsa sahibi tarafından yükleniciye, onun tarafından da üçüncü kişilere pay devri yapılmış olsa dahi bu devirlerin gerçek bir satış olmayıp avans niteliğinde olduğu ve sözleşmenin geriye etkili feshi halinde tapu paylarının talep halinde 818 sayılı BK’nın 108/I. 6098 sayılı TBK’nın 125/son maddeleri gereğince arsa sahibine döneceği, 3. kişilerin iyiniyet savunmalarının dinlenmeyeceği kabul edilmektedir Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2019/3153 K: 2020/4296 T: 21.09.2020

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 0

“kötü niyet iddiasının def’i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (re’sen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2019/2996 K: 2021/334 T: 21.01.2021

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 0

“kötü niyet iddiasının def’i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarih 1990/4 esas 1991/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşler de aynı doğrultuda gelişmiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2020/2655 K: 2021/534 T: 02.02.2021

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 0

“kötü niyet iddiasının def’i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 08.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşler de aynı doğrultuda gelişmiştir.

Kötüniyet iddiasının 14.02.1951 gün ve 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca da, davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerektiği benimsenmiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2020/1034 K: 2021/2648 T: 28.04.2021

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 1

Nitekim bu görüşten hareketle, “kötü niyet iddiasının def’i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarih 1990/4 esas 1991/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşler de aynı doğrultuda gelişmiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2021/2821 K: 2022/43 T: 10.01.2022

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 0

Tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse, diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2006/113 K: 2006/205 T: 19.04.2006

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 1

Tapu sicilinin aleniyeti ve güven ilkesini düzenleyen Eski Medeni Kanunun 931 ve yeni M.K.1023 maddelerine ilişkin yerleşik bilimsel ve yargısal görüşler doğrultusunda, kayden iktisap edenin tapu sicilinin dayanağını oluşturan müsbit evrakı inceleme yükümlülüğünün bulunmadığı tartışmasızdır. Bu bağlamda, davacının genel kadastro ile başlayıp, tedavül kayıtları ve dayanakları ile nihai kaydı oluşturan tapu sicil işlem aşamalarını oluşturan evrakı tetkik etme zorunluluğu yoktur. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 1997/1582 K. 1998/893 T. 18.2.1998

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 0

ÖZET: Askı süresi içerisinde parselasyon işlemine yapılan itirazın, askı süresinin son gününü izleyen günden itibaren 60 gün içinde cevap verilmemek suretiyle reddedilmesi üzerine, takip eden 60 günlük süre içinde parselasyon işlemine karşı dava açılması gerektiği, bu süreler geçtikten sonra davalı idareye yapılan başvuruların reddine ilişkin işlemler dava açma süresini yeniden başlatmaz. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2003/1709 K. 2004/26 T. 12.1.2004

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 0

ÖZET: Bir bölgede parselasyon işlemi yapılabilmesi için öncelikle 1/1.000 ölçekli uygulama imar planı yapılması ve parselasyon işlemimin de bu plana dayalı olması gerekmektedir. Parselasyon işleminin dayanağı 1/1.000 ölçekli uygulama imar planı dava konusu edilmediğinden, dava konusu parselasyon işleminin yukarıda anılan Yasa ve Yönetmelik hükümleri ile 1/1.000 ölçekli uygulama imar planına ve parselasyon ilkelerine uygun yapılıp yapılmadığının irdelenmesi suretiyle yeniden bir karar verilmelidir. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 1998/6414 K. 2000/106 T. 17.1.2000

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 0

ÖZET: Parselasyon işleminde kişilerin düzenlemeye giren parselleri ile düzenleme sonrası tahsis edilen parselleri arasında değer farkı bulunması durumunda, parselasyon işlemlerinin yasa ve yönetmeliklere aykırılığı öne sürülerek iptalinin istenilmesi gerekmektedir. Söz konusu değer farkı bir iptal nedenidir ve tazminat hukuku kapsamında değildir. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 1998/4164 K. 1999/4196 T. 23.9.1999

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 0

Kamu yararını ilgilendiren genel nitelikte düzenleyici işlem olan imar planına karşı semt sakini (komşuluk) Sıfatıyla menfaatin ihlal edildiğinden bahisle iptal davası açılması olanaklı ise de kişisel çıkarları ihlal eden, somut, sübjektif nitelikteki parselasyon işlemine karşı, parselasyon yapılan sınırlar içerisinde ayni hakkı bulunmayan davacı tarafından komşuluk hukukuna dayanılarak açılan davanın ehliyet yönünden reddi gerekir. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2003/5731 K. 2005/1938 T. 5.4.2005

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 0

Dava, hazineye ait parselin bulunduğu alanda 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca yapılan parselasyon işleminin iptali istemiyle açılmıştır. Hazineyi ilgilendiren davalarda defterdarların bulundukları illerde daire amiri olarak dava açmaya yetkili oldukları açık olduğundan hazineye ait taşınmazla ilgili parselasyon işleminin iptali istemiyle açılan davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin kararda isabet bulunmamaktadır. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 1998/3692 K. 1999/4794 T. 13.10.1999

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 0

Uyuşmazlık konusu taşınmazın trafo yeri olarak kamulaştırılmasına ilişkin işlemlere başlanması ve tapu kayıtlarında bu yönde şerh bulunması karşısında, kamulaştırılan yerin tapuda davacı idare adına kayıtlı bulunmadığı gerekçesiyle kamulaştırma işleminin varlığı gözetilmeksizin sadece tapuda malik görünen kişilerin dikkate alınması suretiyle parselasyon yapılmasında mevzuata uyarlık yoktur. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 1989/1352 K: 1990/1920 T: 25.10.1990

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 0

Parselasyon planına ilan süresi içerisinde itirazda bulunulması nedeniyle bu itirazın reddine ilişkin işlemin tebliğ tarihi itibariyle parselasyon işleminin kesinleşmesi söz konusu olduğundan, mahkemece 3194 sayılı İmar Kanununun bu konudaki özel hükmü göz önünde bulundurulmaksızın 2577 sayılı İYUK’nun 11.maddesine göre davanın süre yönünden reddinde isabet görülmediği hk.< Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2005/392 K: 2006/851 T: 07.03.2006

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 0

İmar Kanununun 18.maddesi uyarınca yapılacak arazi ve arsa düzenlemesi ile ilgili esaslar hakkında yönetmeliğin 5. maddesi uyarınca parselasyon işlemlerini yapma yetkisi bulunan belediye encümenine tesis edilen işleme yapılan itirazın yine belediye encümeninde görüşülerek karara bağlanması gerekirken belediye başkanlığı işlemiyle reddedilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı hk. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 1996/4650 K. 1996/5328 T. 26.11.1996

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 0

ÖZET: Anayasanın 125. maddesinde, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin yazılı bildirim tarihinden başlayacağı bağlanmış, 2577 sayılı yasanın 7/2. maddesinde de buna koşut hüküm öngörülmüştür. Danıştay İçtihatları Birleşme Kurulunun parselasyon planlarına karşı açılacak davalara ilişkin 12.02.1970 tarih, 1969/2 E., 1970/1 K. sayılı İçtihadı birleşme kararında da ilan tarihinin dava açma süresinin başlangıcı olarak kabul edilemeyeceği belirtilmiştir. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2005/1684 K: 2007/3246 T: 4.6.2007

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 0

Özeti: Parselasyon işleminin 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca yapılması gerektiğinden, tapu senedi ile kadastro yüzölçümleri arasındaki farklılık olduğu ve tapu kayıtlarının esas alınarak parselasyon işlemi yapılamayacağı gerekçesiyle, dava konusu işlemin iptal edilmesinde, hukuka uyarlık bulunmadığı hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2004/8073, K: 2007/1098

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 0

Parselasyon işleminin yargı kararı ile iptali sonucunda iptal kararının gereğinin yerine getirilmesinin ilk koşulunun, ilgilisi açısından parselasyon öncesi hukuki duruma yeniden gelinmesinin sağlanması olduğu, bu itibarla davalı idarece ileri sürülen hususların iptal gerekçeleri çerçevesinde irdelenmesi ve yargı kararının uygulanıp uygulanmadığı hakkında bir karar verilmesi gerektiği hakkında. Devamını Oku

Görsel Yok

Danıştay 6. Dairesi E: 2012/7321, K: 2013/6519

Mayıs 13, 2023 Suat Şimşek 0

Özeti: Uyuşmazlığa konu taşınmazın tarım arazisi olduğu ve gerekli izinlerin alınmadan imara açıldığı, bu durumun açıkça kanuna aykırı olduğunun ileri sürülmesi karşısında; imar planının dava konusu edilmemiş olmasının, dava konusu parselasyon işleminin yargısal denetiminin yapılmasına hukuki engel oluşturmayacağı hakkında. Devamını Oku