1. Anasayfa
  2. Danıştay 6. Dairesi Kararları

Danıştay 6. Dairesi E: 1988/462 K: 1990/455 T: 26/03/1990


Bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapor ile dosyadaki belgelerin incelenmesinden, davacı şirkete ait parseli eski imar planında çeşitli işlevlere ayrılmış olması ve sahil bandının kamusal kullanımının öngörülmüş bulunması karşısında, anılan sahil şeridinin tümüyle turistik tesis yatırımları ile genel kullanıma kapatılmasında kamu yararından söz edilmeyeceği taşınmazın anlaşmazlık konusu kısmının günübirlik kullanım alanı olarak korunmasında şehircilik ve planlama ilkeleri ile kamu yararına aykırılık görülmediği, bu nedenle turizm tesisi yapılmak amacıyla davacıya verilen ön iznin geri alınmasına ilişkin işlemde de mevzuata aykırılık bulunmadığı

Dava, 2634 sayılı Yasa uyarınca Turizm Bakanlığınca 3.11.1987/gününde onanan 1/1000 ölçekli Side Turizm Alanı İmar Planının Side Kumköy mevkii … parsel sayılı taşınmazın “Günübirlik kullanım alanına” alınmasına ilişkin kısmı ile anılan parsel için davacıya turistik tesis yapımı amacıyla verilen ön iznin geri alınması yolunda Turizm Genel Müdürlüğü işleminin davanın özeti bölümünde belirtilen nedenlerle iptalleri isteğiyle açılmıştır.

İmar planları, planlanan yörenin bugünkü durumunun, olanaklarının ve ilerideki gelişmesinin en yakın şekilde saptanabilmesi için coğrafi veriler, beldenin kullanılışı, donatımı ve mali bilgiler gibi konularda yapılacak araştırma ve anket çalışmaları sonucu elde edilecek bilgiler ışığında, çeşitli kentsel işlevler arasında var olan ya da sağlanabilecek olanaklar ölçüsünde iyi çözüm yollarını bulmak, belde halkına iyi yaşama düzeni ve koşulları sağlamak amacıyla yörenin kendine özgü yaşayış biçimi ve karekteri, nüfus, alan ve yapı ilişkileri, yörenin gerek çevresiyle gerekse çeşitli alanları arasında olan bağlantıları, halkın sosyal ve kültürel gereksinimleri, güvenlik ve sağlığı ile ilgili konularla sosyal adalet ilkeleri de göz önüne alınarak hazırlanmalıdır.

Olayda, dava konusu taşınmazın 1/1000 ölçekli imar planıyla öngörülen günübirlik kullanım alanına ayrılmasının aynı bölgeye ilişkin 1/5000 ve 1/25000 ölçekli planlarla uyum teşkil edip etmediği ve anılan kullanım amacında şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uyarlık bulunup bulunmadığının saptanması amacıyla mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda özetle “dava konusu plan değişikliği 1/1000 ölçeğinde önemli bir zihniyet farklılaşması ortaya koymaktadır ki, heyetimizce bu Şehircilik İlkeleri ve Planlama esasları yönünden tartışmaya değer bulunmaktadır. Dava konusu uygulama ile karşımıza yaklaşım ve felsefe yönünden farklı iki plan çıkmıştır. Bunlardan, değişiklik öncesi yürürlükte olanı klasik anlamda bir planlama yaklaşımının ürünüdür. Burada gerek sahil ve kumsaldaki doğal veriler göz önünde tutulmuş gerekse de Kumköy yerleşme alanı ile deniz arasında planlama ilkeleri yönünden geçerli kabul edilen kamusal ilişkiler başarıyla kurulmuştur. Böyle bir plan içinde Kumköy halkıyla onu ziyarete gelecek diğer insanlar için bir günübirlik plana ne uygulamada ne de kavramsal olarak gerek bile yoktur. Elde edilen doku tüm bu gereksinimlere çok daha olumlu bir toplum sal ve içeriksel yapı içinde yanıt vermektedir.

Plan değişikliği olarak sunulan öneride ise çok daha değişik bir toplumsal kültürel senaryo yatmaktadır. Burada mekan mülkiyet parçalarına ayrılmış ve deniz ile Kumköy (ve ona benzer diğerleri) arasında bir duvar gibi sıralanmıştır. Böyle bir senaryoda gerçek ev sahiplerinin denizle olan ilişkileri Turizm Yatırım Alanlarından oluşan bir duvar ile kesildiğinden, bu gerçek sahipler haklı olarak kendilerini denize kavuşturacak bir “pencere” talep etmişlerdir. Planlama yönünden acı olan bu pencerenin de bu acımasız dokuyu oluşturan diğer ögeleru gibi bir parsel şeklinde tecilli etmek zorunda oluşudur.

Denize ulaşmayan bu sahil köylülerine verilen bu çıkış kapısı aslında “günübirlik” adı verilen arazi kullanım türünün altında yatan nedenide böylece belirlemektedir. Daha evvel sözü edilen eski plan alternatifinde ise böyle bir gereksinmeye yer yoktur, zira orada kıyılar kimsenin özel mülkü olmayıp herkesin rahatça kullanacağı bir konum arz etmektedir.

Bunu bilfiil sağlayan da yollarıyla, ağaçlandıran alanlarıyla, iskelesiyle, çay bahçeleriyle ve doğal haliyle korunacak alanlarıyla eski planın oluşturduğu çevre dokusudur.

Bu iki değişik yaklaşım aslında 1/25000’e kadar uzanan bir genel strateji değişikliğinden kaynaklanırlar. Eski yaklaşım planlama anlayışının bir gereği olarak kamuya ait alan ve alt yapıyı mümkün olduğunca, ayrıntılı bir biçimde belirleyerek ona yasal bir güvence vermeyi yeğlerken, yeni yaklaşım büyük mülkiyet parçalarını özel sektöre devrederek bu hizmetlerin oluşturulmasını ondan talep etmektedir. Buna karşılık alan belirlemesinde eski kadastral parsellerin sınırlarından yararlanmakta ve teknik ön hizmet gereksinimini en aza indirgemektedir.

Belediye meclisince 18.8.1987/tarihinde kabul edilen plan değişikliği, gerek yaratacağı çevre niteliği, gerekse de yatırımcısıyla ve köylüsüyle yarattığı gerilimler bakımından talihsiz bir adım olmuştur. Bu gerilimlerin oluşmasında köylülerin ilk plan hakkında yeterli ilk plan hakkında yeterli biçimde aydınlatılmamalarının payı da olsa gerektir.

Kanımızca çözüm eski plana geri dönmektir. Bu bir anlamda günübirlik kullanımın iptali anlamına da geleceği için öneriyi açmakta fayda görüyoruz. Yeni plan önerisini genelde kabul edip, sadece buradaki günübirlik işlevinin iptali kanımızca hem yanlış hem de tehlikeli bir karar olacaktır. Zira bu konudaki toplumsal talep çok yoğun ve genel atmosfer de çok gergindir. Kaldı ki, böyle bir çözümün Planlama ilkeleri ve şehircilik esasları yönünden de bir anlamı yoktur.

Buna karşılık yeni plan önerisinin tümünün iptali ve eski planının tümümün yeniden yasal güvenceye kavuşturulması planlama ilkeleri, şehircilik esasları ve kamu yararı yönünden en doğru çözüm olacaktır.”

Yukarıda özetlenen bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi, uyuşmazlık konusu parselin turizm tesisi alanına tahsis edilmeden önceki imar planında çeşitli işlevleri ile birlikte parselin yer aldığı sahil bandının kamusal kullanımının öngörülmüş bulunması karşısında, anılan sahil şeridinin tümüyle turistik tesis yatırımları ile genel kullanıma kapatılmasında kamu yararından söz edilemez. Hal böyle olunca, çok büyük bir alanı kapsayan 345 parselin mevcut turistik yatırımlarla esasen umumun kullanmasına olanak tanınmayacak şekilde kapatılan büyük bir bölümü dışındaki anlaşmazlık konusu kısmının günübirlik kullanım alanı olarak korunmasında şehircilik ve planlama ilkeleri ile kamu yararına aykırılık görülmemiştir.

Bu itibarla, turizm tesis yapılmak amacıyla davacıya verilen ön iznin geri alınmasına ilişkin işlemde de mevzuata aykırılık bulunmaktadır. Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verildi.