1. Anasayfa
  2. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/7744 K: 2017/774 T: 07.02.2017


Davacı vekili, müvekkilinin davalılar ile birlikte …. mahallesi, 9567 ada 1 parsel sayılı taşınmazda hissedar olduğunu, taşınmazın imar parseli olup üzerinde birkaç tane gecekondu şeklinde bina bulunduğunu, taksimi mümkün olmadığından ortaklığın satış yoluyla giderilmesini talep etmiştir.

Davalı …, …, … ve … tarafından verilen cevap dilekçelerinde; davacı müteahhidin uzlaşmacı davranmadığını, hisseleri ucuza kapatmak istediğini, kendilerini mağdur etmeyecek şekilde karara bağlanmasını ve davacıyla uzlaştırılmalarını talep etmişlerdir.

Davalı …, …, …, …, …, …, …, … ve … tarafından verilen cevap dilekçelerinde; dava konusu taşınmaz üzerinde iki bina olduğunu, oturdukları bina davacı müteahhit tarafından gecekondu olarak nitelendirilse dahi binanın rahmetli babaları ve kardeşlerinin alın teriyle yaptırdığı bir saray olduğunu, davacı müteahhidin uzlaşmacı tavır sergilemeyip ucuza kapatmak istediğini, kendilerini, ailelerini ve kardeşlerini mağdur etmeyecek şekilde karara bağlanmasını ve davacıyla uzlaştırılmalarını talep etmişlerdir.

Davalı … vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde; davacının imar parselinin ele geçirerek daha fazla kazanç elde etmek istediğini, davanın zamansız açıldığını, müteahhit olan davacı ile anlaşarak her paydaşa müstakil bir daire veya dükkan verilerek ortaklığın giderilebileceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.

Davalı … tarafından verilen cevap dilekçesinde; imar çalışmalarından önce davalı …, ….’in müstakil yapılar inşa ettiklerini, davacı ile imar çalışmaları sonrasında malik olduklarını, davanın reddini, aksi takdirde aynen taksim edilmesini talep etmiştir.

Dava, ortaklığın giderilmesi isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulü ile satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmiştir. Hükmü, davacı vekili, bir kısım davalılar vekili ve davalı … vekili temyiz etmiştir.

Paydaşlığın (ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçalar (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik (%…) oran kurulmak suretiyle belirlenir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesi de bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır.

Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir.

Somut olaya gelince; bilirkişi tarafından yukarıda değinilen ilkelere göre muhdesatın değeri ve arzın değeri belirlenerek oran kurulması gerekirken bu husus gözardı edilerek karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Ayrıca, tapu kaydına göre paydaşlara düşen arsa payı da eklenmek suretiyle muhdesat oranı hesaplanan 16/05/2013 tarihli bilirkişi raporu da hatalıdır. Muhdesat oranının yukarıda değinilen şekilde hesaplanması gerekmektedir.

Öte yandan 9567 ada 1 parsel sayılı taşınmaz imar uygulamasıyla 9567 ada 2 parsele dönüşmesine rağmen, 9567 ada 2 imar parseli üzerinden karar verilmesi gerekirken işlerliğini yitiren (kapatılan) 9567 ada 1 parsel üzerinden hüküm kurulması doğru değildir.

Bunun yanı sıra satış bedelinin paydaşların tapu kaydındaki payları ve mirasçılık belgesindeki payları oranında dağıtılmasına karar verilmesi gerekirken yalnızca tapudaki payları yönünden karar verilmesi de isabetsizdir.

Yine yargılama giderleri ve vekalet ücretine paydaşların tapu kaydındaki ve mirasçılık belgesindeki payları oranında yüklenmesi gerekirken yalnızca tapu kaydındaki payları oranında sorumlu tutulmaları doğru değildir.

Ayrıca, kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T. gereğince vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi ve kendisini vekille temsil ettiren …, …, …, …, …, … yararına ve yine kendisini vekille temsil ettiren … yararına paydaşların tapu kaydındaki ve mirasçılık belgesindeki payları oranında ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken davalıların tamamına tek şekilde vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiş, anılan sebeplerle kararın bozulması gerekmiştir.