1. Anasayfa
  2. Danıştay 6. Dairesi Kararları

Danıştay 6. Dairesi E: 1991/3830  K: 1992/2313 T:21.05.1992


Parselasyon planları 2981 sayılı yasa gereğince yapılsa bile subjektif ve kişisel işlemler olduğu nedeniyle ilgililere tebliğ edilmesi gerektiği

Dava, davacıya ait taşınmazın 2981/3290 sayılı yasaya göre düzenlemeye tabi tutulmasına ilişkin kararın iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince; davanın 14.6.1991 tarihinde açıldığı, dava dilekçesinde iptali istenilen işlemin tebliğ tarihi veya öğrenme tarihinin gösterilmediği, dava konusu kararın dilekçeye eklenmemesi nedeniyle dilekçe ret kararı verildiği, yenilenen dava dilekçesinde ise bu davanın her zaman açılabileceği ileri sürülerek karar gereğinin yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın 2577 sayılı Yasanın 15/5 maddesi uyarınca reddine karar verilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

T.C. Anayasasının 125.maddesinde, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kurala bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7.maddesinin 2.fıkrasında da Anayasa kuralına paralel bir düzenleme getirilerek idari uyuşmazlıklarda dava açma süresinin yazılı bildirimin yapıldığı günden başlayacağı belirtilmiş, 7201 sayılı Tebligat Kanununa İlişkin Tebligat Tüzüğünün 51.maddesinde ise tebliğin muhatap muttali olmuş ise geçerli olacağı, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi sayılacağı ve muhatabın tebliğe muttali olduğunun ve bunun tarihinin iddia ve ispatına cevaz bulunmadığı öngörülmüştür.

Nitekim Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun parselasyon planlarına karşı açılacak davalara ilişkin 1970/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da Anayasanın idarenin işlemlerinden dolayı açılacak davalarda süre aşımının yazılı bildirim tarihinden başlayacağı hükmü karşısında ilan tarihini dava açma süresine başlangıç kabul etmenin imkansız olduğu, zira Anayasanın temel hukuk kuralları dışında bir konuyu ayrıntılarıyla düzenlemesi ve bu hükmün daha önceki Kanunlarda bulunup aynı konuyu düzenleyen Anayasa hükmünün uygulanmasının tabii olduğu hüküm altına alınmıştır.

Diğer taraftan, 3194 sayılı İmar Kanununun 18.maddesi uyarınca parselasyon planlarında ve dağıtım cetvellerinde kapsadıkları alan içindeki her taşınmaz mala karşılık sahiplerine verilecek bağımsız veya şuyulu imar parsellerinin parsel büyüklükleri, hisse miktarı, parsellerin konumu gibi hususlar ayrı ayrı gösterildiğinden bu planların düzenlemeye

tabi tuttukları taşınmaz sahipleri için subjektif ve kişisel işlemler oldukları kuşkusuzdur. Ayrıca, 2981 sayılı Yasanın 10/c maddesi uyarınca yapılan parselasyon planlarında da buna paralel kurallar yer almış bulunmaktadır. Bu itibarla idarenin böyle bir işlemi bizzat davacıya ve 7201 sayılı yasanın ilgili hükümleri uyarınca tebliğ etmesi gerekmektedir.

Dava dosyasının incelenmesinden ise; dava konusu işlemin ilanen tebliği yoluna başvurulmadan önce davacının adresine tebligat yapılmadığına ilişkin bir belge veya bilgi bulunmadığı gibi bu hususun İdare Mahkemesince de araştırılmadığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda yenileme dilekçesinde dava konusu işlemin tebliğ yada öğrenme tarihinin dilekçe ret kararına rağmen gösterilmemiş olması nedeniyle davanın reddedilmesinde isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle temyize konu Adana 1.İdare Mahkemesinin 6.8.1991 günlü, 1991/820 sayılı kararının bozulmasına karar verildi.