Mahkemece parselasyon planı ile belirlenen düzenleme sınırının tespitinin yerinde olup olmadığı hususunun incelenmesi gerekirken, konunun düzenleme ortaklık payı ve davacıya tahsis edilen parseller yönünden incelenmesinde isabet görülmediği
Dava, davacıya ait 39 parsel sayılı taşınmazın imar ıslah planı sınırları içine alınarak düzenlemeye tabi tutulmasına ilişkin işlemle bu işleme yapılan itirazın reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmış İdare Mahkemesince; dava dosyasının incelenmesinden; davacıya ait müstakil tapulu taşınmazın süratli gecekondulaşmanın bulunduğu bir alana komşu olması, taşınmazın tamamının ıslah imar planında yola ve yeşil alana isabet etmesi ve 9,10,11,12 no’lu parsellerin davacıya ait 39 no.lu parselde bulunan imar yolundan cephe almaları gerekçe gösterilerek parselin ıslah imar planı sınırları içerisine alındığı, toplam 1681 m2 olan taşınmazdan düzenleme ortaklık payı düşüldükten sonra kalan kısmından 776 m2 hisse için davacı adına ipotek tesis edildiği ve kalan hissesi için 307 m2’lik 11 parselin verildiğinin anlaşıldığı, 2981/3290 sayılı Yasanın 10/c maddesine istinaden işlem tesis edilirken 3194 sayılı Yasanın 18.maddesi 5.fıkrası hükmünün kıyas yoluyla anılan Yasa hükmüne de uygulanması, dolayısıyla davacının taşınmazında yola ve yeşil alana isabet edipte kamulaştırılması gereken miktar düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden düzenleme ortaklık payı hesaplanması gerekirken aksine tesis edilen işlemde imar mevzuatına uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemlerin iptaline karar verilmiş ve bu karar davalı idare tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesinin incelenmesinden; davacının 2981 sayılı Yasa uygulaması ile ilgili sınırın tespitinde hata yapıldığını, taşınmazının 2981 sayılı yasa kapsamına alınmaması gerektiğini, taşınmazının durumu ve özellikleri itibariyle 3290 sayılı yasa kapsamına alınarak imar ıslah uygulamasına tabi tutulmasının hatalı olduğunu, idarenin 3290 sayılı yasayı amaç dışı kullandığını öne sürerek davalı idarece yapılan düzenlemenin iptalini istediği anlaşılmıştır. Davacı düzenleme ortaklık payı ya da verilen parselle ilgili bir sav ve iptal sebebi ileri sürmemektedir. Davacının tek amacı, idareye yaptığı itiraz dilekçesinde de belirttiği gibi taşınmazının düzenleme sahası dışına çıkarılmasıdır.
Bu durumda, İdare Mahkemesince, öncelikle konunun bu açıdan ele alınarak düzenleme sınırının tespitinin ve davacıya ait taşınmazın bu düzenleme alanına dahil edilmesinin isabetli olup olmadığının incelenmesi gerekirken, bu hususlara hiç değinilmeden düzenlemenin düzenleme ortaklık payı ve davacıya tahsis edilen parseller açısından incelenmesinde isabet görülmemiştir.
Davacının talebinin yukarıda belirtildiği şekilde ele alınarak incelenmesinin davacı açısından farklı sonuçlar doğuracağı da tabiidir.
Açıklanan nedenlerle temyize konu Adana 1.İdare Mahkemesinin 30.4.1991 günlü, 1991/595 sayılı kararının bozulmasına karar verildi.