1. Anasayfa
  2. Danıştay 6. Dairesi Kararları

Danıştay 6. Dairesi E: 1993/142 K: 1993/1252 T: 01/04/1993


Aynı yapı adasında iki ayrı inşaat nizamının ortasında ve her ikisinin iç içe girdiği bir parsel oluşturularak yapılaşmanın hemen hemen imasız kılınmak suretiyle yapılan imar düzenlemesinde isabet görülmediği

Dava, 164, 167 ve 169 parsel sayılı taşınmazların 3194 sayılı İmar Kanununun 18.maddesi uyarınca düzenlemeye tabi tutulmasına ilişkin işlemin iptali dileğiyle açılmış, İdare Mahkemesince; mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporu ile dosyadaki bilgi ve belgelerin birlikte incelenmesinden dava konusu düzenleme işleminin imar mevzuatına uygun olduğu sonucuna varıldığı, bilirkişi raporunda davacıların her iki parseline karşılık bağımsız parsel verilebileceği belirtilmişse de bunun yasal olarak mümkün bulunmadığı, çünkü 164 parselin hisseli olduğu gerekçesiyle reddedilmiş, karar davacılar tarafından temyiz edilmiştir.

3194 sayılı İmar Kanununun 18.maddesinde, “imar hududu içinde bulunan binalı ve binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve resen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır.” kuralı yer almıştır.

Olayda, davacıların tamamına sahip olduğu 167 sayılı, 85/185 hissesine sahip oldukları 164 sayılı ve 8/22 hissesine maliki oldukları 169 parsel sayılı taşınmazlarının düzenlemeye tabi tutulduğu, yasal % 35 oranının altında düzenleme ortaklık payı çıkarıldıktan sonra yeni oluşturulan 6 parselin müstakilen tahsis edildiği, kalan hisselerinin ise aynı adadaki 5 parselde şuyulandırıldığı, müstakilen verilen imar parselinin 1 katlı+ticari alanda kaldığı, ancak aynı parselin güneyinin ise adanın arka tarafında yer alan 5 katlı yapı nizamına uygun bölge ile iç içe girmiş bulunduğu, düzenleme sahasında oluşturulan imar parsellerinin en küçüğünün davacılara tahsis edilen 6 sayılı parsel olduğu temyiz dosyasının incelenmesinden anlaşılmaktadır.

İmar Kanununun yukarıda değinilen 18.maddesinin amacının, imar planına uygun yapılaşmayı sağlamaya yönelik olmasına karşın, aynı yapı adasında iki ayrı inşaat nizamının ortasında ve her ikisinin iç içe girdiği bir parsel oluşturularak yapılaşmanın hemen hemen imkansız kılınmak suretiyle yapılan düzenlemenin yasanın amacına açıkça aykırı düştüğü ortadadır. Esasen bu durum Mahkemece yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda da belirtilmiştir.

Bu itibarla, dava konusu işlemin iptali gerekirken, hiçbir yeterli gerekçeye dayanılmaksızın anılan bilirkişi raporunun aksine davanın reddine karar verilmesinde yasal isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırı Adana 1.İdare Mahkemesinin 22.10.1992 günlü, 1992/710 sayılı kararının bozulmasına karar verildi.