Tahliye taahhüdünde kiracının açıkça kiralananı belli bir tarihte tahliye etmeyi taahhüt etmesi, kabullenmesi zorunludur. Oysa sözleşmedeki ifadelerde böyle bir zorunluluk yoktur. Diğer yandan her ne kadar Borçlar Kanunu’nun 149. maddesi gereğince şarta bağlı tahliye taahhüdü geçerli ise de kira parasının ödenmesine ilişkin sözleşme maddesinin şartlı tahliye taahhüdü olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tahliye davasına dair karar davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Uyuşmazlık, tahliye taahhütnamesi nedeniyle kiralananın tahliyesine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde, davalının kiralananda son olarak 01.05.2006 tarihinde yenilenen sözleşme ile kiracı olup sözleşmenin kira ödemesine ilişkin 3. maddesinde, kira parasının aylık peşin yatırılacağının, bu süre zarfında kira parasının yatırılmaması halinde birinci ay için % 10 gecikme faizi uygulanacağının, ikinci ayın ilk üç günü içinde ödeme yapılmaması halinde kira sözleşmesinin feshedilmiş sayılacağının ve tahliye işleminin başlatılacağının kararlaştırıldığını, bu durumda davalının iki ay üst üste kira bedelini ödememesi halinde dava konusu yeri tahliye etmeyi taahhüt ettiğini, davalının bu hükme aykırı hareket ederek Temmuz ve Ağustos 2007 ayları kira bedellerini üç günlük ödeme sürelerinin geçmesinden sonra yatırdığını belirterek, sözleşmeyi ihlal eden, kira bedelini mevcut şartlarda ödememesi halinde iş yerini tahliye edeceğini taahhüt eden davalının kiralanandan tahliyesini talep etmiştir. Davalı vekili, davanın haksız ve yersiz açıldığını, müvekkilinin davacıya ait iş yerinde kiracı olup oturduğu döneme ilişkin kira bedellerini ödediğini, davacının keşide ettiği ihtarların haksız ve usulsüz olduğunu, ihtarları ve tahliye talebini kabul etmediklerini belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkındaki Kanun’un 7 / a maddesi ve yerleşen içtihatlara göre tahliye taahhütnamesi sebebiyle açılan davalarda tahliye kararı verilebilmesi için taahhütnamenin sözleşmenin yapılmasından sonra, kiralananda oturulurken serbest irade ile verilmesi gerekir. Bu özellikleri taşımayan taahhüde dayanarak açılan davada tahliye kararı verilmesi mümkün değildir.
Olayımıza gelince; davada dayanılan ve hükme esas alınan 01.05.2006 başlangıç tarihli ve üç yıl süreli kira sözleşmesi konusundan taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu sözleşme taraflar arasında daha önce düzenlenen 01.03.2005 başlangıç tarihli ve iki yıl süreli kira sözleşmesinin yenilenmesi amacıyla tanzim edilmiştir. Yenilenen sözleşmenin 3. maddesinde kira bedelinin aylık peşin olarak kiralayan kooperatif veznesine veya banka hesabına yatırılacağı, bu süre zarfında kira parasının yatırılmaması durumunda birinci ay için ödenmeyen aylık kira bedelinin % 10’u gecikme faizi alınacağı, ikinci ayın ilk üç günü içinde ödeme yapılmaması halinde kira sözleşmesinin feshedilmiş sayılacağı ve tahliye işlemine başlanacağı kararlaştırılmıştır. Kira ödemesine ilişkin bu şartlar geçerli olup tarafları bağlar. Davacı Temmuz ve Ağustos 2007 ayları kirasının ödenmemesi nedeniyle davalıya keşide ettiği ihtarnameleri takiben açmış olduğu işbu dava ile tahliye taahhüdüne dayanarak kiralananın tahliyesini istemiştir. Ne var ki yukarda belirtilen sözleşmenin 3. maddesindeki düzenleme bir tahliye taahhüdü niteliğinde değildir. Tahliye taahhüdünde kiracının açıkça kiralananı belli bir tarihte tahliye etmeyi taahhüt etmesi, kabullenmesi zorunludur. Oysa sözleşmedeki ifadelerde böyle bir zorunluluk yoktur. Diğer yandan her ne kadar Borçlar Kanunu’nun 149. maddesi gereğince şarta bağlı tahliye taahhüdü geçerli ise de kira parasının ödenmesine ilişkin sözleşme maddesinin şartlı tahliye taahhüdü olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Bu durumda mahkemece bu husus göz önüne alınarak koşulları oluşmayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğin kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 26.01.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.