Taraflar arasındaki Tahliye taahhüdünün iptali, tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 9.Ticaret Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 8.4.2004 gün ve 2003/900-2004/357 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 24.5.2005 gün ve 2004/11105-2005/5480 sayılı ilamı ile, (“…Davacı vekili, asıl ve birleşen dava dilekçelerinde, davalı Türk Hava Kurumu’nun maliki olduğu Merit Antique Hotel adı ile kullanılan taşınmazın, müvekkili şirkete 16.5.1985 tarihli kira sözleşmesi ile kiralandığını, ancak metruk ve kullanılamaz halde bulunan binanın onarımı için ortak olunacak şirkete ihtiyaç duyulduğundan dava dışı Laytaş Laleli Otelcilik Yatırım Turizm ve Tic.A.Ş. unvanlı şirketin kurulduğunu, müvekkili şirketin Laytaş A.Ş.de de hissesinin bulunduğunu, masraflar yapılarak otelin beş yıldızlı hale getirilip, işletmeye açıldığını, davalı Çetin Saraç’ın müvekkili şirketin 07.06.2000 tarihli olağanüstü genel kurulunda münferiden şirketi temsil ve ilzama yetkili kılındığını, adı geçenin verilen bu yetkiye istinaden 27.11.2000 tarihli tahliye taahhüdünü imzalayıp, 01.12.2000 tarihinde şirketteki hissesini devrettiğini, devir sözleşmesinde de şirket kayıtlarında hiçbir şeyi gizlemediği ve taahhütte bulunmadığını bildirdiğini, müvekkili şirketin hayatiyetinin oteldeki haklarının devamına bağlı olduğunu, böylesi önemli bir konuda genel ve yönetim kurulu kararı alınmasının şart olup, bu konuda münferit tek temsilci olan ortağın imzası ile verilen tahliye taahhüdünün geçersiz olduğunu, tahliye taahhüdü vermenin şirket temsilcisinin görevlerinden de olmadığını, davalıya verilen temsil yetkisinin günlük olağan işlemler için olduğunu, kira sözleşmesinin davacı şirket adına dört kararı imzalamış olması nedeniyle, en azından kira sözleşmesini imzalayanların tahliye taahhüdünde de imzalarının bulunmasının gerektiğini, taşınmazda fiilen kiracı olan Laytaş A.Ş.ne davalı THK tarafından gönderilen yazıyla 2000 yılından itibaren 2020 yılına kadar kira süresinin uzatıldığı bildirildikten sonra, 27.11.2000 tarihli tahliye taahhüdüne dayanarak, kötüniyetli ortak Çetin Saraç’ın eylemlerini kolaylaştırmaya THK’nun iştirak etmek suretiyle tahliye davası açtığını, müvekkili davacı şirket ortaklarının hisse devriyle 01.12.2000 tarihinde tamamen değiştiğini, 27.11.2000 tarihinde eski ortağın hissesini devretmesinden dört gün önce düzenlenen tahliye taahhüdünden haberi olan hiç kimsenin hisseleri devralmayacağını ileri sürerek, 27.11.2000 tarihli tahliye taahhütnamesinin iptaline, davalı Çetin Saraç’tan TTK.nun 336-337 maddeleri kapsamında şimdilik (20.000.000.000) TL’nin faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, bilahare tazminat isteminden feragat etmiştir.
Davalı Çetin Saraç vekili, kira sözleşmesinde müvekkilinin şahsi sorumluluğunun bulunduğunu, hisse devrinin yapılmasından önce yapılan görüşmelerde müvekkilinin ileri sürdüğü koşullardan birinin kira sözleşmesinden doğan sorumluluğun önlenmesi amacıyla ileri tarihli tahliye taahhüdü verilmesi olduğunu, hisse devir bedelinin de bu nedenle düşük tutulduğunu, müvekkilinin şirketi her hususta en geniş manada temsil ve ilzam etmeye yetkili kılındığını, belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı Türk Hava Kurumu vekili, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, tahliye taahhüdü nedeniyle Ankara 7. Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan tahliye davasında, dava dilekçesinde ileri sürülen tüm iddiaların gündeme gelip, mahkemece reddedilip, taşınmazın tahliyesine karar verildiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosyadaki kanıtlara nazaran, taraflar arasındaki kira sözleşmesinin 12. maddesinin uygulanmasına yönelik olarak Laytaş Laleli Otelcilik Yatırım ve Turizm A.Ş’nin kurulduğunu, davalı THK’na ödenen tüm kira bedellerinin Laytaş A.Ş. tarafından ödenip, THK’nun buna bir itirazı olmadığı, 1993/108 D.iş sayılı dosyada yapılan tespitte, kiraya verilen yerin Laytaş A.Ş. tarafından işletilmekte olduğu, turistik işletme belgesinin Laytaş A.Ş. adına bulunduğunun belirlendiği, kira koşullarının revizyonu amacıyla Laytaş A.Ş tarafından yapılan başvuruya THK.ca Laytaş A.Ş’nin kiracılık sıfatına itiraz etmeden, farklı koşullar öne sürerek cevap verdiği, davaya konu tahliye taahhüdü öncesinde 15.5.2003 tarihinde 6 aylık kira bedelinin Laytaş A.Ş. tarafından THK’na ödendiği, bu ödemeye bir itiraz olmadığı, kaldı ki sözleşme boyunca ödemelerin Laytaş A.Ş’nin haiz olduğu, davacı şirket adına Çetin Saraç tarafından verilen tahliye taahhüdünün Laytaş A.Ş ile bağlantısı bulunmadığı ve onu bağlamayacağı, fiilen kiracının Laytaş A.Ş. olmasına rağmen, Çetin Saraç tarafından verilen taahhüde dayanarak davalı THK’nun Sulh Hukuk Mahkemesinden tahliye kararı alması nedeniyle bu davalı hakkında açılan davanın kabulünün gerektiği gerekçesiyle, 27.11.2000 tarihli tahliye taahhütnamesini iptaline, tazminat isteminin feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir. Karar, davalılar vekillerince ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı şirketin eski temsilcisi olan davalılardan Çetin Saraç’ın davacı adına, şirketin kiracısı olduğu taşınmazdan tahliyesine dair verdiği taahhüdün iptali istemine ilişkindir.
Temyize konu işbu davanın açılmasından önce, davalı kiralayan Türk Hava Kurumu tarafından davacı şirket aleyhine davaya konu tahliye taahhüdüne dayanılarak tahliye davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda, tahliyeye karar verildiği ve anılan kararın kesinleştiği davalı Türk Hava Kurumunca savunulduğuna göre, tahliye davasına ilişkin Ankara 7.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2003/549 Esas, 2004/150 K.sayılı dava dosyası işbu dava dosyası içerisine getirtilerek, o dosyada ileri sürülen iddia ve savunma doğrultusunda verilen kararın temyize konu işbu dava dosyası yönünden kesin hüküm veya kesin delil yada güçlü takdiri delil teşkil edip, etmeyeceği değerlendirilerek hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, bu hususta bir değerlendirme yapılmaksızın noksan incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olmuş ve kararın açıklanan nedenle davalılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir…”) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl dava ve birleştirilen dava; her iki davanın davacısı durumundaki şirket adına, asıl davanın davalısı Çetin Saraç tarafından, birleşen davanın davalısı Türk Hava Kurumu’na verilen tahliye taahhütnamesinin iptali istemine ilişkindir.
Davacı Göksel Denizcilik Ticaret A.Ş. vekili, gerek asıl ve gerekse birleştirilen davada, davacının kiracısı olduğu taşınmazla ilgili olarak, davacı şirketin kuruluşundan beri hissedarı olan davalı Çetin Saraç’ın, yetkisiz olarak ve şirketten gizleyerek, iyiniyet kurallarına da aykırı şekilde kiralayan durumundaki diğer davalıya 27.11.2000 günlü tahliye taahhütnamesini verdiğini, kısa bir süre sonra da hisselerini devrederek ortaklıktan ayrıldığını ileri sürerek; hukuken geçersiz olan tahliye taahhütnamesinin iptaline, 10.000.000.000 TL maddi tazminatın davalı Çetin Saraç’tan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; yargılama sırasında 29.3.2004 havale günlü dilekçeyle tazminat talebini atiye bırakılmış; 8.4.2004 günlü oturumda da bu beyanını tekrarlamıştır.
Her iki davalının vekilleri davanın reddini istemişler; davalı Türk Hava Kurumu vekili, davaya konu taahhütnameye dayalı olarak müvekkilince tahliye davası açıldığını ve kabul ile sonuçlandığını, kararın kesinleştiğini bildirmiştir.
Yerel Mahkeme; (Dava konusu taahhütnameyi veren davalı Çetin Saraç, 27.11.2000 tarihli sirkülerle, davacı şirketi her hususta en geniş manada temsil ve ilzama yetkili kılınmış, bu yetkiye istinaden taahhütnameyi vermiştir. Tahliye taahhüdüne dayalı olarak açılan dava sonucunda, Ankara 7. Sulh Hukuk Mahkemesince taşınmazın tahliyesine hükmedildiği, kararın kesinleşmediği anlaşılmaktadır. Davalı Çetin Saraç, taahhütnameyi verdikten sonra 1.12.2000 tarihinde pay devir sözleşmesiyle şirketteki payını devretmiştir. Kira sözleşmesinde kiracı olarak davacı şirket görünmekteyse de, dosya kapsamına göre, Loytaş A.Ş.’nin kiracılığının davalı Türk Hava Kurumu tarafından kabul edildiği, davalı Çetin Saraç’ın davacı şirket adına tahliye taahhütnamesini verdiği ve bu tahliye taahhüdü ile taşınmazı fiilen kullanan Loytaş A.Ş.’nin ilgisinin bulunmadığı, kiracılık sıfatının fiilen ve hukuken Loytaş A.Ş.’ye ait olduğu, tahliye taahhüdünün kiracıyı bağlamadığı anlaşılmaktadır. Davalı Çetin Saraç’ın tahliye taahhütnamesini vermek suretiyle davacı şirket hakkında tahliye kararı alınmasına sebep olmuş, bu suretle zarara uğratmıştır. Davalı THK. ise, taşınmazda fiilen Loytaş A.Ş. kiracı olmasına rağmen, taahhütnameye dayanarak, Çetin Saraç ile yetkisini kötüye kullanmak sureti ile davacı şirketin aleyhine hüküm doğuracak şekilde tahliye kararı almıştır) gerekçesiyle, davanın kabulüne, 27.11.2000 tarihli tahliye taahhütnamesinin iptaline, tazminat isteminin feragat nedeni ile reddine karar vermiş; davalılar vekillerinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece metni yukarıda bulunan ilamla bozulmuş; Yerel Mahkeme direnme kararı vermiş ve bu karar taraflar vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Yerel Mahkemenin aynı yöndeki önceki kararını temyiz etmemiş olan davacı vekilinin, direnme kararını temyiz etmekte hukuki yararı bulunmadığından, temyiz dilekçesinin reddi gerekir.
2- Bozma ilamında, davalı Türk Hava Kurumu vekilinin, eldeki davaya konu tahliye taahhütnamesine dayalı olarak eldeki davadan daha önce, müvekkili tarafından davacı kiracı aleyhine tahliye davası açıldığını, kabul ile sonuçlandığını ve kararın kesinleştiğini bildirmiş olması karşısında; tahliye davasına ilişkin dava dosyası getirtilerek, o davada verilen kararın, eldeki dava yönünden kesin hüküm veya kesin delil yada güçlü takdiri delil teşkil edip, etmeyeceği hususunun değerlendirilmesi gereğine işaret edilmiştir.
Yerel Mahkemenin temyize konu kararının gerekçesinde ise, her iki davanın taraflarının, konusunun ve sebeplerinin farklı olması nedeniyle, tahliye davasında verilen kararın eldeki dava yönünden kesin hüküm oluşturmayacağı belirtilmiştir.
Bu durumda, temyize konu karar, gerçekte bir direnme kararı değil; bozmadan esinlenmek ve bozma doğrultusunda değerlendirme yapılmak suretiyle oluşturulmuş yeni bir hüküm niteliğindedir.