1. Anasayfa
  2. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi E: 2021/8745 K: 2023/1125 T: 27.2.2023


Önalım davalarında fiili taksime değer verilmesi için, taksimin yazılı olarak yapılması ya da taşınmazın çok sayıda paydaşının bulunması halinde, tüm paydaşlar tarafından fiilen kullanılan bölümlerin olması gerekmez. Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz, paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz.

Taraflar arasındaki önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin Pirimehmet Mahallesi, 711 ada, 280 parsel sayılı taşınmazın paydaşı olduğunu, davalının bu taşınmazda 25.06.2015 tarihinde 80.000,00 TL bedelle pay satın aldığını, bu durumu müvekkilinin haricen öğrendiğini belirterek, dava konusu paya ilişkin tapu kaydının önalım hukuki sebebine dayalı olarak iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP: Davalı vekili, müvekkilinin geçmişte üzerinde ev bulunan, fiili ve ayrı kullanılan kısmı satın aldığını, dava konusu taşınmazda 18 inci madde uygulaması yapılmadan önce müvekkile payı satanların evinin bulunduğunu, fiili taksim nedeniyle müvekkiline karşı önalım hakkının kullanılmasının söz konusu olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk Derece Mahkemesince, “dinlenen tanık beyanlarına göre satış tarihinden önce eylemli paylaşımın son bulduğu, satım aşamasında dava dışı hissedarlara özgülenmiş ve ayrılmış bir payın bulunmadığı” gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar: İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; fiili paylaşım iddialarının mahkemece yeterince araştırılmadığını, fiili paylaşım olduğunu söyleyen tanıkların paylaşımın ne zaman sonlandırıldığı yolunda da net bir beyanda bulunmadığını, taşınmazda bulunan yapıların aboneliklerinin ayrı ayrı tesis edilmiş olması, akraba birliğinin dava konusu taşınmaz ile yanında bulunan diğer taşınmazları birlikte kullandıklarının göstergesi olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmesi talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353/1-b-1 inci bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar: Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri: Davalı vekili, fiili paylaşım iddiaları kanıtlandığı halde müvekkilinin aleyhine karar verildiğini, Isparta Belediyesi İmar Müdürlüğü tarafından verilen 1977 tarihli imar durumunu gösterir belgenin hükümde dikkate alınmadığını, fiili taksimin tarafı olanların müvekkillinin ailesi olduğunu ve uzak akrabaları arasında yapılan işlemlerin de önalım hakkını engellemesi gerektiğini, davacının kendi kısmında bulunan evi bilerek yıktığını, bu nedenle davacının iyiniyetli olmadığını belirterek, Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyiz etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme: Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 732 ve devamı maddeleri uyarınca açılan önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk: 1. Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.

2. Önalım hakkı alıcıya karşı ancak dava açmak suretiyle kullanılır. TMK’nın 733/3 üncü maddesi hükmüyle yapılan satışın, alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirme yükümlülüğü getirilmiştir.

3. Önalım hakkı satışın hak sahibine bildirildiği tarihin üzerinden üç ay ve her halde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer. Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir.

4. Önalım davalarında fiili taksime değer verilmesi için, taksimin yazılı olarak yapılması ya da taşınmazın çok sayıda paydaşının bulunması halinde, tüm paydaşlar tarafından fiilen kullanılan bölümlerin olması gerekmez. Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz, paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması 4721 sayılı TMK’nın 2 nci maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. Kötü niyet iddiası 14.02.1951 gün ve 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.

3. Değerlendirme

Dava konusu taşınmaz üzerinde davacı payına karşılık gelen bölüm ile davalıya payını satan eski paydaşların kullandıkları bölümde tevhit işleminden önce bağımsız yapılar bulunmasına karşın, bu yapıların davalıya satış tarihten önce yıkıldığı, fiili taksimin dava konusu payın satış ileminden önce son buluğunun anlaşıldığından; incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu ve davalı tarafın temyiz itirazlarının Bölge Adliye Mahkemesi kararında değerlendirilmiş olduğu anlaşılarak davalı vekilinin temyiz itirazlarının yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle; Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 27.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.