Mahkemece davalılar ile davalılara pay devredenler arasındaki pay bedellerine ilişkin görgüye dayalı bir anlatımda bulunmayan ve bilirkişi raporu ile de çelişen tanık beyanları esas alınmak suretiyle karar verilmesi doğru değildir. Zira, soyut tanık beyanları davacının bedelde muvazaa iddiasını kanıtlamaya yeterli değildir. Davacı bedelde muvazaa iddiasını kanıtlayamamıştır. Ne var ki, davalılar vekili, bilirkişi heyeti raporuyla belirlenen bedel itibariyle depo kararı verilmesini talep ettiğine göre bu beyanın gözetilmesi gerektiği de açıktır.
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Hukuk Genel Kurulu tarafından İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili ile davalı … vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA: Davacı, paydaş olduğu 5 parsel sayılı taşınmazda dava dışı önceki paydaşların paylarını satış yoluyla davalılara devrettiklerini, bildirim yapılmadığını, gerçek pay satış değerinin toplamı 532.000,00 TL olmasına rağmen önalım hakkına engel olmak için tapuda yüksek gösterildiğini ileri sürerek, gerçek değer üzerinden davalılar adına kayıtlı payların önalım nedeniyle adına tescilini istemiş, yargılama aşamasında davalı … tarafından dava konusu payın 11.08.2016 tarihinde dava dışı üçüncü kişi Ahmet Yılmaz’a devrettiği anlaşılmakla HMK’nın 125 inci maddesi gereğince davalıya karşı tazminat davası olarak devam edilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın Ahmet Yılmaz’a karşı devam etmesi gerektiğini ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk Derece Mahkemesinin 16.05.2013 tarih ve 2010/864 Esas, 2013/180 Karar sayılı kararıyla; davacının bedelde muvazaa iddiasının kabulü ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 15.12.2014 tarih ve 2014/ 15483 Esas, 14359 Karar sayılı ilamıyla; ”… Davacının bedelde muvazaa iddiası kanıtlanamadığından önalım bedeli TMK’nın 734/2 nci maddesi uyarınca resmi senetlerde gösterilen bedellerin toplamı olan 1.500.000,00 TL satış bedeli ile davalılar tarafından ödenen harç ve tapu giderlerinin toplamından ibaret ise de davalılar vekili 07.02.2013 tarihli celsedeki beyanında ve 04.10.2013 tarihli temyiz dilekçesinde davaya konu olan paylara ilişkin önalım bedelinin açıkça keşifte belirlenen 921.000,00 TL olduğunu kabul ettiğinden bu bedel ve bu bedel yönünden davalılar tarafından ödenmesi gereken tapu harç ve masraflarının toplamını depo edip etmeyeceği davacıya sorularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir…” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
3. İlk Derece Mahkemesinin 21.04.2015 tarih ve 2015/96 Esas, 219 Karar sayılı ilamıyla 14. Hukuk Dairesinin 15.12.2014 tarih ve 2014/ 15483 Esas, 14359 Karar sayılı ilamına uyulmamasına, 16.05.2013 tarih ve 2010/864 Esas, 2013/180 sayılı Kararda direnilmesine davacının bedelde muvazaa iddiasının kabulü ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
4. Hukuk Genel Kurulunun 13.06.2019 tarih ve 2017/14-226 Esas, 2019/649 Karar sayılı ilamıyla; ”…
1. Mahkemece davalılar ile davalılara pay devredenler arasındaki pay bedellerine ilişkin görgüye dayalı bir anlatımda bulunmayan ve bilirkişi raporu ile de çelişen tanık beyanları esas alınmak suretiyle karar verilmesi doğru değildir. Zira, soyut tanık beyanları davacının bedelde muvazaa iddiasını kanıtlamaya yeterli değildir. Davacı bedelde muvazaa iddiasını kanıtlayamamıştır. Ne var ki, davalılar vekili, bilirkişi heyeti raporuyla belirlenen bedel itibariyle depo kararı verilmesini talep ettiğine göre bu beyanın gözetilmesi gerektiği de açıktır.
2. Davalı …’in 344 ada 5 parsel sayılı taşınmazdaki dava konusu payını dava dışı önceki paydaşlardan satın alması nedeniyle bu paya yönelik olarak 16.07.2010 tarihinde eldeki davanın açıldığı, yargılama devam ederken, tapu iptali ve tescile karar verildikten sonra temyiz aşamasında adı geçen davalının dava konusu payını 11.08.2016 tarihinde dava dışı üçüncü kişi Ahmet Yılmaz’a devrettiği anlaşılmaktadır. Davacı taraf da 09.02.2018 tarihli dilekçesi ile HMK’nın 125. maddesindeki seçimlik hakkını kullanabilmesi için bozma kararı verilmesini talep etmiştir. Bu durumda mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda davacıya 6100 sayılı HMK’nın 125 inci maddesi gereğince seçimlik hakkı hatırlatılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir…” gerekçesiyle direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulü ile davacının davalılardan Abdullah Evrensel yönünden davasını Hukuk Muhakemeleri Kanun’u 125 inci maddesi kapsamında tazminat davası olarak devam etmek istediği yönündeki beyanı ve davalı …’in taşınmazdaki hissesini 30.04.2010 tarihli resmi satış senedi ile 550.000,00 TL’ye satın aldığı ve hissesini dosyanın temyiz incelemesi aşamasında iken 11.08.2016 tarihli satış senedi ile dava dışı Ahmet Yılmaz’a 1.150.000,00 TL bedelle sattığı dolayısı ile ilk satış ile son satış arasındaki farkın 600.000,00 TL olduğunun tespit edilmiş olması gerekçesiyle davacının davalı … yönünden yöneltmiş olduğu tazminat davasının kabulü ile 600.000,00 TL tazminatın davalı …’den tahsil edilerek davacıya verilmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar: İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı … vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri: 1. Davacı vekili temyizinde, tazminat bedelinin eksik inceleme sonucu verildiğini, tazminat bedeline devir tarihinden itibaren faiz uygulanması gerektiğini ileri sürmüştür.
2. Davalı vekili temyizinde; tazminat bedeline fazla hükmedildiğini, HMK’nın 125 inci maddesinin uygulanmaması gerektiğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme: Uyuşmazlık, HMK’nın 125 inci maddesi uyarınca tazminat davası olarak devam edilen davada mahkemece belirlenen tazminat bedelinin usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk: 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası, Türk Medeni Kanunu’nun 732 nci maddesi vd.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle; davacı vekili ile davalı … vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA, Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine, Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.