Geçit hakkı davasında parsel malikleri davaya dahil edildikten sonra uzman bilirkişiler marifetiyle mahallinde keşif yapılarak bilirkişi rapor ve krokisinde 2. alternatif olarak belirlenen daha kısa ve maliyeti daha az olan güzergahtan geçit hakkı kurulması hususu değerlendirilip geçit tesis edilecek yerdeki zeytin ağaçlarının gerçek değeri tespit edilerek yukarıdaki ilkeler ışığında bir karar verilmelidir.
Davacı tarafından, davalı ve dahili davalılar aleyhine 06.02.2013 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair verilen 29.05.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi dahili davalı … tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Dava, TMK’nın 747. Maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir. Davalı ve dahili davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, davacıya ait 784 parsel sayılı taşınmaz lehine, davalı 786 ve 787 sayılı parsellerden 3 metre genişliğinde ekli krokide “A” ile sarı renkte gösterilen 21,85 m2 ve “G” ile sarı renkte gösterilen 13,30 m2 alanında geçit hakkı için TMK’nın 747. maddesi uyarınca (zorunlu geçit) irtifak hakkı tesisine, depo edilen 1408,88 TL’nin dahili davalılara ödenmesine, …’a 1078,58 TL, davalı …’a 330,30 TL olarak ödenmesine, masrafların davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir. Hükmü, dahili davalı 786 sayılı parsel maliki … temyiz etmiştir.
TMK’nın 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Kurulan geçit hakkının TMK’nın 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni Tapu Sicil Tüzüğünün “İrtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili” başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmelidir.
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Diğer taraftan, HMK’nın 288. maddesine göre keşif gerek re’sen gerek iki taraftan birinin talebi üzerine davanın her aşamasında çekişmeli yerin incelenmesidir. Aynı kanunun 290. maddesi hükmüne göre de keşif ancak iki taraf usulen davet edildikten sonra tarafların huzurunda ve davete icap etmedikleri takdirde gıyaplarında yapılır. Taraflar keşfe katılmaları için davet edilmeden yokluklarında yapılan keşiflere göre hüküm kurulamaz. HMK’nın 27. maddesine göre taraflar davet edilmeden yapılan işlem savunma hakkının kısıtlanması olarak nitelendirilmiştir.
Somut olayda, 25.10.2013 tarihinde yapılan keşif sonucu düzenlenen 05.11.2013 tarihli bilirkişi raporu ve 04.03.2014 tarihli ek rapor dahili davalı …’a tebliğ edilmemiş ve yokluğunda yapılan keşif ve bilirkişi raporlarına göre karar verilmiştir. Bu şekilde kurulan hüküm ile savunma hakkı kısıtlanmış olacağından ayrıca dava dışı 783 ve 791 sayılı parsel malikleri davaya dahil edildikten sonra uzman bilirkişiler marifetiyle mahallinde keşif yapılarak 05.11.2013 tarihli bilirkişi rapor ve krokisinde 2. alternatif olarak belirlenen daha kısa ve maliyeti daha az olan güzergahtan geçit hakkı kurulması hususu değerlendirilip geçit tesis edilecek yerdeki zeytin ağaçlarının gerçek değeri tespit edilerek yukarıdaki ilkeler ışığında bir karar verilmelidir.
Eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle dahili davalı …’ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 ün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 29.06.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.