Davacı, şufa davasının yargılaması sırasında dava konusu yeri 2002 yılında satın aldığını ancak tapu devrinin 2010 yılında gerçekleştiğini, dava konusu taşınmazı 9 yıldır ekip biçtiğini, üzerine ağaçlar diktiğini beyan etmiştir. Hal böyle olunca mahkemece; önalım hakkının kullanılmasıyla bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile alıcı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisinin kurulmuş olduğu nazara alınarak, taraflarca bildirilen tüm delillerin usulünce toplanması, davacının talebinin sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde değerlendirilerek hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekir
Taraflar arasında görülen istirdat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili dava dilekçesinde müvekkilinin, dava konusu taşınmazın 1/7 hissesini 2003 yılında 3.800,00 TL ödemek suretiyle dava dışı hissedarlardan satın aldığını, masraf yaparak taşınmazı birinci sınıf tarım arazisi haline getirdiğini, taşınmaza muhtelif türde ağaçlar diktiğini, bu şekilde hissesinin değerini 20.670,00 TL’ye yükselttiğini ancak davalıların şufa haklarını kullanmak suretiyle müvekkilinin hissesini 2.726,00 TL ödeyerek adlarına tescil ettirdiklerini, bu şekilde müvekkili aleyhine 17.944,00 TL sebepsiz zenginleştiklerini belirterek; sebepsiz zenginleşilen miktarın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; ağaçların taşınmazın satış tarihinden önce de var olduğunu, şufa davasının yargılaması sırasında taşınmazın mahallinde yapılan keşifte davacının ağaç dikmek suretiyle taşınmazı imar ihya ettiğini ifade etmediğini, davacının eldeki davayı kendisine taşınmazı satan kişilere karşı açması gerektiğini, kaldı ki davacının taşınmazı satın aldığı günden itibaren kullanarak gelir elde ettiğini, mahkemece davacının talebi kabul edilecek olur ise, elde edilen semerelerin, masraf bedelinden düşürülmesi gerektiğini, müvekkillerinin tapuda gösterilen taşınmaz değerini ödemek suretiyle taşınmaz üzerinde hak elde etmeleri nedeniyle haksız kazanç elde etmediklerini savunarak; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; davacının taşınmazı satın aldığı kişilere karşı ileri sürmediği hususları, şufa davası sonucu taşınmazı satın alan kişiye karşı ileri sürmelerinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak istemine ilişkindir.
Temyize konu uyuşmazlık; davacının, dava konusu taşınmazı satın aldıktan sonra imar ihya etmek suretiyle değerini artırıp artırmadığı, değerini artırmış ise bu değeri taşınmazı kendisine satan satıcılardan mı yoksa ön alım davası sonucu mahkeme kararıyla adına tescil yaptıran kişilerden mi talep edebileceği noktasında toplanmaktadır.
Sebepsiz zenginleşme; haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından veya emeğinden yararlanma olarak tanımlanmakta olup iki mal varlığı arasındaki sebepsiz değer kaymasının geri döndürülmesi ile giderilmektedir.
Aynen iade veya ikame şeyin iadesi mümkün değilse, zenginleşen, zenginleşme değerini geri vermekle yükümlüdür. Buna göre sebepsiz zenginleşen, halihazırdaki malvarlığı ile sebepsiz zenginleşme olmasaydı malvarlığının bulunacağı farazi durum arasındaki farkı iade ile yükümlüdür. Bu bağlamda sebepsiz zenginleşme davası, hukuksal bir neden olmaksızın malvarlığında kazanım meydana gelen kişi aleyhine açılır.
Diğer taraftan önalım hakkı, paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın üçüncü kişiye satılması halinde, diğer paydaşlara o payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve payın üçüncü kişiye satılması ile kullanılabilir hale gelir. Önalım hakkının kullanılmasıyla bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile alıcı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisi kurulmuş olur.
Tüm bu bilgiler ışığında somut olayı irdelediğimizde; davacı, davaya konu taşınmazın 1/7 hissesini dava dışı hissedarlardan satın almış, 15.12.2010 günü alıcı aleyhine önalım davası açılmış, mahkemece dava kabul edilerek alıcının hissesi iptal edilmiş, davacı satın aldığı taşınmaz üzerindeki tasarruf hakkını kaybetmiştir.
Davacı, şufa davasının yargılaması sırasında dava konusu yeri 2002 yılında satın aldığını ancak tapu devrinin 2010 yılında gerçekleştiğini, dava konusu taşınmazı 9 yıldır ekip biçtiğini, üzerine ağaçlar diktiğini beyan etmiştir.
Hal böyle olunca mahkemece; önalım hakkının kullanılmasıyla bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile alıcı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisinin kurulmuş olduğu nazara alınarak, taraflarca bildirilen tüm delillerin usulünce toplanması, davacının talebinin sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde değerlendirilerek hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme sonucu somut olaya uymayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.