1. Anasayfa
  2. Yargıtay Büyük Genel Kurul

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu, E: 1970/7, K: 1972/4 T: 13.3.1972


Deniz kenarındaki kumluklar, Gecekondu Kanununda yazılı amaçlar için kullanılmak üzere belediyeye devredilen yerlerden değildir.

Deniz kenarlarındaki kumlukların, 775 sayılı Gecekondu Kanununda yazılı maksatlarla kullanılmak üzere Belediyelere devir edilip edilmediği hakkında Yargıtay Birinci Hukuk Dairesinin 31/12/1968 gün, 9680 esas ve 8549 karar sayılı ilâmı ile Sekizinci Hukuk Dairesinin 3/6/1968 gün, 2805 esas ve 3354 karar sayılı ilâmları arasında içtihat uyuşmazlığı olduğu Erdemli Hâkimliğinden Yargıtay Başkanlığına yazı ile bildirilmesi üzerine Birinci Başkanlıkça dairelerden bu hususta alınan düşünceler ve Erdemli Mahkemesi ve Daire ilâmları örnekleri kurul üyelerine dağıtıldıktan sonra dosya İçtihadı Birleştirme Hukuk Daireleri Genel Kuruluna verilmekle tayin edilen 13/3/1972 gününde toplanan kurulda gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR: Yukarıda tarih ve numaraları yazılı daire ilâmları arasında deniz kenarındaki kumlukların 775 sayılı Kanuna göre Belediyelerin mülkiyetine geçip geçmediği hakkında içtihat aykırılığı bulunduğu ve Birinci Hukuk Dairesi ilâmı ile bu yerlerin Gecekondu Kanununa göre, Belediyelerin mülkiyetine geçtiği kabul edildiği halde, Sekizinci Hukuk Dairesi ilâmında geçmediğine karar verildiği tespit edilip, olayda içtihat uyuşmazlığı bulunduğu oybirliğiyle kararlaştırıldıktan sonra işin esasına geçildi.

775 sayılı «Gecekondu Kanunu» kapsamını tespit ve binnetice Yargıtay’ın iki dairesi kararları arasındaki içtihat ayrılığını halledebilmek için herşeyden önce kıyı (sahil) kavramı ve 775 Sayılı Kanunun tedvinini gerektiren zaruret ve ihtiyaçlar üzerinde durulup açıklığa kavuşturulması lâzımdır.

Jeomorfoloji ilmine göre; hareketsiz bulunduğu normal zamanında denizi karadan ayıran sınıra kıyı çizgisi denir. Fakat, denizlerin çalkantısız oldukları an hemen hemen yok gibidir. Su kitlesi; med ve cezir, rüzgârlar ve sair tabiî hadiseler etkisi ile daimi hareket halindedir. Alçalıp yükselerek, dalgalar yaparak sahile hücum eder, kıyı çizgisini aşıp arzın içerisine doğru mütemadi hareketlerle ilerleyip çekilir. Bu hareket, dik kayalardan müteşekkil ve falezli kıyılarda yükselme ve serpinti, alçak ve plajlı kıyılarda ise, ilerleme ve yayılma şeklinde kendini gösterir. Jeomorfoloji mütehassısları; kıyı çizgisinden itibaren, deniz veya göl sularının en yüksek oldukları sırada erişebildikleri ve dalgaların, şekillendirici tesirlerinin eseri olan aşındırma ve biriktirme şekillerinin müşahade edildikleri en yüksek seviyeye kadar olan şerit halindeki sahayı dar manada kıyı, (yalı şeridi) diye adlandırmakta ve bu sahanın genişliğinin, su kitlesi hareketlerinin bir yandan şakulî istikametteki siasına, bir yandan da kıyının profiline göre değişebileceğini, dik falezli sahalarda nispeten dar, alçak ve plajlı kıyılarda ise geniş olabileceğini, dalgaların şekillendirici tesirleri (kumsal saha) meydana getirmeye inhisar etmeyip kıyıdaki kaya ve toprakların cinsine göre; ciğil, çakıl, taş birikintileri, aşındırma veya sair şekillerde de kendini gösterebileceğini belirtmektedirler.

775 sayılı (Gecekondu) Kanununun tedvinindeki amaca ve kapsamına giren arazilere gelince; 1, 2, 3, 7, 12, 21 ve ilgili diğer maddelerinden anlaşılacağı gibi Kanun; mevcut gecekonduların ıslâhı, tasfiyesi, yeniden gecekondu yapımının önlenmesi ve bu amaçla alınması gereken tedbirler için çıkarılmıştır. Hazinenin, özel idarelerin ve Vakıflar İdaresi dışındaki katma bütçeli dairelerin mülkiyetindeki arazi ve arsalardan veya devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden, belediye sınırları içinde olanlar ve 6785 sayılı Kanunun 47 nci maddesine göre tespit edilen mücavir sahalarda bulunanlar, münhasıran bu kanunda belirtilen amaçlarla kullanılmak üzere Belediyelere devredilmiştir.

Konuyu incelerken ilgili bir hususu açığa kavuşturmakta fayda vardır. Tamamen bir ülkenin sınırları içinde kalan denizlerle sair denizlerin karasuları o devletin hükümranlık sahasına girdiklerinden menfaati umuma aittir. Medenî Yasanın 641 inci maddesi uyarınca, menfaati umuma ait olan mallar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır, kimsenin mülkü değildir. Kıyılar, ister kumluk, çakıllık, ister taşlık, kayalık olsun denizlerin temadisi olup ondan ayrılması mümkün değildir. Denizden faydalanma kıyıları vasıtasiyle olur.

Hukuk Daireleri İçtihadı Birleştirme Kurulu Üyelerince konu ile ilgili hususlar, yukarıda özetlendiği gibi jeomorfoloji mütehassıslarının yazılarından, geçmiş tatbikata ait kararlardan faydalanılarak uzun boylu açıklanıp tartışıldıktan sonra iki daire arasında içtihat ihtilafına sebep olan konuya geçildi, etraflı şekilde konuşulup müzakere edildikten sonra oylaşıldı, bazı üyeler, kumsalların, Gecekondu Kanunu kapsamına girmediğini kabul etmekle beraber (girmeme) sebebinde ayrıldıkları, büyük bir çoğunluğun ise aşağıdaki gerekçede birleştikleri görüldü.

Kıyı, denizin temadisi, ondan faydalanma hususunda zaruri bir unsur, bir kelime ile denizin mütemmim cüz’üdür. Kumluk ve kayalık sahaların derinliği; dalgaların en fazla erişebildiği nokta, med ve cezirlerde denizin en son varabildiği yerlerdir. 775 sayılı Kanun kapsamı ve tarifi ve belediyelere hangi arsaların sağlanacağı bu kanunun 1, 2, 3 üncü maddelerinde gösterilmiştir. Bu maddelerin incelenmesinden anlaşılacağı gibi, mevcut gecekonduların tasfiyesi ve kanunda yazılı sair maksatlarla belediyelere arsa sağlanması öngörülmüştür. Yoksa gecekondu mevzuu ile ilgili olmayan deniz ve onun mütemmim cüz’ü olan kumlukların denizle beraber belediyelerin mülkiyetine geçmesi amaç edilmemiştir ve kanunun kapsamı dışındadır.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan gerekçeye göre deniz kenarındaki kumlukların 775 sayılı Kanunda yazılı amaçlarla kullanılmak üzere belediyeye devredilen yerlerden olmadığına ve Yargıtay Sekizinci Hukuk Dairesinin bu husustaki içtihadının kanuna uygun bulunduğundan 13/3/1972 gününde, kanun kapsamına girmediğinde oybirliği, sebebinde üçte ikiyi aşan çoğunlukla karar verildi.