Anayasanın 43., 3621 sayılı Kıyı Kanunun 5 ve devam eden maddeleri ve yukarıda sözü edilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da ifade edildiği üzere kıyılar kamu malı niteliğinde olup, bu yerlerde özel mülkiyet tesisine olanak yoktur. Her nasılsa bu yerler bakımından oluşturulan sicil kayıtlarına da değer verilemez.
Taraflar arasında görülen davada; Davacı ıslah ettiği dava dilekçesinde, 114 ada 1 parsel sayılı taşınmazın öncesi Hazineye ait iken 6188- 7367 sayılı yasalar gereğince davalı Belediyeye devredildiğini ve kadastroca davalı adına tescil edildiğini, taşınmazın 5360 m2’sinin denizden dolma ve kumluk vasfında devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup eski Medeni Kanunun 641 ve yeni Medeni Kanunun 715. maddesi gereğince özel mülkiyete konu olamayacağını, ayrıca kıyı kenar çizgisi içinde olup kıyı kanuna da aykırılık bulunduğunu, taşınmazın devir amacına uygun olarak kullanılmadığını ileri sürüp taşınmazın mülkiyetinin umumun istifadesine ait olduğunun tespiti ile tapu iptali ve Hazine adına tescilini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddiaların sabit olduğu gerekçesiyle; tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne, tespit karar verilmense yer olmadığına hükmedilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 114 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 13.3.1961 tarihinde 7367-6188 sayılı Yasalar dayanak gösterilmek suretiyle davacı Hazine tarafından davalı Belediyeye temlik edildiği, daha sonra anılan yerin 3.2.1984 tarihinde İller Bankasınca yapılan planlamada otel, motel, turistik tesis alanı olarak belirlenmesi sonucu 20.3.1992 tarihinde onaylanan Doğal Sit ve Etkileme Uygulama İmar Planı ile değinilen amaca özgülendiği, bu yerde halen otel olarak kullanılan yapı ve tesislerin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Çekişme konusu yerde 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihatı Birleştirme Kararı uyarınca yapılan inceleme sonucu taşınmazın 8.12.2003 tarihli bilirkişi kurulu raporu eki krokide (A) harfi ile gösterilen bölümünün kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı görülmektedir. Anılan belirlemenin bilimsel verilere uygun bulunduğu da açıktır.
Anayasanın 43., 3621 sayılı Kıyı Kanunun 5 ve devam eden maddeleri ve yukarıda sözü edilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da ifade edildiği üzere kıyılar kamu malı niteliğinde olup, bu yerlerde özel mülkiyet tesisine olanak yoktur. Her nasılsa bu yerler bakımından oluşturulan sicil kayıtlarına da değer verilemez.
Bu durumda çekişmeli 1 parsel sayılı taşınmazın bilirkişi raporunda kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı belirlenen (A) harfi ile işaretli bölüm bakımından tapu kaydının iptali ile sicil kaydının terkinine karar verilmesi gerekirken Hazine adına tesciline dair hüküm kurulmuş olması isabetli değildir.
Taşınmazın kıyı kenar çizgisi dışında kalan bu sebeple özel mülkiyete konu olabilecek (B) harfi ile işaretli bölümüne gelince; gerçekten de söz konusu bölümdeki yapılaşma dikkate alındığında taşınmazın Hazine tarafından Belediyeye devrinin dayanağını oluşturan 7367-6188 sayılı Yasalara aykırılık oluştuğu açıktır. Ancak bu bölümün yukarıda sözü edildiği gibi idari tasarrufa konu edildiği imar planı düzenlemesi ile tasarruf biçiminin değiştirildiği görülmektedir. Taşınmazın tasarruf şeklini belirleyen idari karar İdari Yargı yerinde iptal edilmedikçe sicilin geçerliliğini koruyacağı kuşkusuzdur. Öyle ise bu bölüm yönünden davanın reddi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalı Belediyenin temyiz itirazları yerindedir.
Sonuç: Kabulüyle hükmün yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü HUMK: nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 6.4.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.