Bir yer, orman nitelikli tapu kaydının bulunması, devlet ormanı içinde yer almaması, devlet ormanına sınır olmaması, 3115 sayılı yasanın yürürlük dönemine göre 50000 m2’den, 6831 sayılı yasa hükümlerine göre ise, 30000 m2’den büyük olması, bedeli ödenerek devletleştirme bedelinin ödenmemiş olması, kesinleşmiş orman sınırlamasının bulunması halinde devlet ormanı olarak sınırlanmış olmaması, orman tahditi yapılmış ise özel orman olarak tahditinin yapılıp işletiliyor olması koşullarının istisnasız hepsinin birden gerçekleşmesiyle iadeye tabi özel orman sayılır.
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Kadastro sırasında Koru Köyü 305 parsel sayılı 97500 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, Aralık 1970 tarih 48, aynı köy 306 sayılı 106300 m2 yüzölçümündeki taşınmaz ise Aralık 1970 tarih 49 sıra numaralı tapu kaydıyla ve koru niteliğiyle İbrahim Mahzar oğlu Şevki K: adına tespit edilmiştir. Ali Balım taşınmazların kendisine ait dava dışı 235 sayılı parsele uygulanan Mayıs 1974 tarih 262 sıra numaralı tapu kaydı kapsamında kaldığı, Orman Yönetimi ise taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla itiraz etmiş, İtiraz üzerine tapulama komisyonunca 766 sayılı Yasanın 29. maddesine göre yetkisizlik kararı verilerek tutanak ve ekleri Tapulama Mahkemesine gönderilmiştir. Mahkemece, davaların reddine ve dava konusu parsellerin davalı Şevki K: adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kadastro tespitine itiraz niteliğindedir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır.
Davanın ilkin, Ziver K: ve Cemal K: ’nin taşınmazların ortak murisleri İbrahim Mahzar’dan intikal ettiği, İbrahim Mahzar mirasçıları adına tescili iddiasıyla dava açtıkları, davaların, aynı köy 302, 304, 309, 311, 312, 313, 314 sayılı parsellere ilişkin Ziver ve Cemal K: tarafından açılan Kadastro Mahkemesinin 1988/41 Esas sayılı dava dosyası ile birleştirildiği, taraflarının farklı olduğundan ve çekişmeli 305 ile 306 sayılı parsellerle ilgili araştırmanını tamamlanmış olduğundan da söz edilerek, 305 ve 306 sayılı parsellere ilişkin davaların ayrılıp, resmi belgelerin uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişi kurulu raporlarıyla, taşınmazların öncesi itibariyle makilik iken, eylemli olarak kısmen çalılık, kısmen tarla ziraatında kullanılan % 3-5 eğimli tarım alanı olduğunun belirlendiği gerekçesiyle Orman Yönetiminin ve Ali B.’nin davasının reddine, parsellerin tespit gibi tesciline karar verildiği görülmektedir.
Ne var ki; çekişmeli parsellere uygulanan tapu kayıtları ile yargılaması devam eden 1988/41 Esasa kayıtlı davanın konusu aynı köy 302, 304, 309, 311, 312, 313, 314 sayılı parsellere uygulanan müfrez koru nitelikli tapu kayıtları, Şubat 1938 tarihli 33 sıra numaralı, 1254 Dekar 742 m2 yüzölçümünde müfrez koru nitelikli, 1505 sayılı Yasanın 3. maddesi hükmüne göre yapılan kamulaştırmayla, Ali ve Osman’ın tasarrufunda olduğundan söz edilerek senetsizden Hazine adına oluşturulan tapu kaydından Haziran 1952 tarih 14 sıra numarasıyla sahiplerine iade suretiyle oluşturulan tapu kaydından geldiği, Kadastro Mahkemesinin 1981/288 Esaslı dosyasında, Cemil K: ve Ziver K: tarafından, 302, 304, 309, 311, 312, 313 ve 314 sayılı parsellerin yanı sıra, çekişmeli 305 ve 306 sayılı parsellerin de dava konusu edildiği ve bu kişilerin açtığı davanın ayrılmadığı anlaşılmaktadır. Aynı nedene dayanan, aynı kişilerin açtığı davalar arasında H.Y.U.Y. 45. madde anlamında hukuki ve fiili irtibat bulunup davalar birleştirilerek görülmelidir.
Diğer taraftan; çekişmeli taşınmazlara uygulanan tapu kayıtları ile çekişmeli taşınmazları dıştan çevreleyen parsellere uygulanan müfrez koru nitelikli tapu kayıtları ilk tesis tedavülleri ile birlikte getirtilmemiş ve uygulanmamış, çekişmeli parsellere ve çevre parsellere uygulanan tapu kayıtları koru nitelikli olmasına rağmen, çekişmeli taşınmazların ve aynı bütünden geldiği anlaşılan çevre taşınmazların, özel orman olup olmadığı, 4785 sayılı Yasa ile devletleşip devletleşmediği, 5658 sayılı Yasa hükümlerine göre iadeye tabi olup olmadığı, 500 hektardan daha küçük parçalara ifraz edilip edilemeyeceği üzerinde durulmamıştır.
Türk Hukukunda, ormanla ilgili ilk kuralları içeren 1856 tarihli Arazi Kanunnamesinde ormanların, ilgili; “Eşhas uhtesindeki ormanlar, Vakıf ormanları, Cibali Mubaha” (kimsenin mülkiyeti altında olmayan dağlar), Kura ve kasabata mahsus ormanlar (kadim köy ve kasaba içindeki arsalar ve kenarlarında bulunup nihayet yarım dönüm miktarlı yerler) olduğu belirlenmiş, gerek Devlet ormanlarında, gerek cibali mubahada kimseye tapu verilmeyeceği ve özel mülkiyete konu olamayacağı açıklanmıştır.
1870 tarihli Orman nizamnamesinde, ormanlar, doğrudan devlete ait ormanlar, vakıf ormanları, kasaba ve köye ait baltalıklar, eşhas uhtesindeki ormanlar olup, arazi kanunnamesinde bu ormanlardan bahsedildiğinden Orman nizamnamesinde bu ormanlardan bahsedilmeyecektir. Hükmü yer alıp, devlet ormanlarının sınırlanmasına ilişkin hükümler içermektedir.
3116 sayılı Cumhuriyet döneminin ormanla ilgili ilk özel yasasının 1. Maddesi gereğince “… bu kanun tatbikinde kendi kendine yetişmiş veya emekle yetiştirilmiş olup, da herhangi bir çeşit orman hasılatı veren ağaç ve ağaççıkların toplu halleri yerler ile beraber orman sayılır.
Sazlıklar ve muhitin tabiatı itibariyle koru ve baltalık yapılamayan veya sitep florası ile örtülü yerler her çeşit dikenlik ve fundalıklarla ve parklar ve ormanlarla bitişik olmayan beş hektardan az sahipli arazi üzerindeki ağaçlar ve ağaçcıklar orman sayılmaz.” şeklinde tarif edilmiş, ormanlar, Devlet ormanları, umuma mahsus ormanlar, vakıf ormanları ve hususi ormanlar olmak üzere dörde ayrılmış, devlet ormanlarının sınırlama ve kadastro işlemlerinin orman tahdit komisyonları tarafından yapılacağı, özel ormanların sınırlama ve işletim planlarının özel orman sahiplerince yapılacağı öngörülmüştür. 13.7.1945 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren, Orman Kanununa Bazı Hükümler eklenmesine ve Bu Kanunun birinci maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair kanunun 1. Maddesi gereğince, 2. Maddede sayılan istisnalar dışında yasanın yürürlük döneminde var olan gerçek veya tüzel özel kişilere, vakıflara ve köy, belediye, özel idare kamu tüzel kişiliklerine ilişkin bütün ormanlar devletleştirilmiştir. 2. Maddesinde de,
“A. devlet ormanlarının veya bu kanunla devletleştirilen ormanların içinde veya bitişiğinde bulunmamak şartıyla 3116 sayılı orman Yasasındaki ödevlere ve izinlere dayanılarak ekim veya dikim yoluyla emek harcanıp yetiştirilmiş ormanlar.
- Sahipli fıstık çamı, palamut meşesi ve aşısız kestane ormanları,
- Devlet ormanları ve bu kanunla devletleştirilen ormanların içinde olmayan topraklarda ekim ve dikim yoluyla özel emekle yetiştirilmiş kavak, söğüt, kızılağaç, akasya, okalüptüs ve servi ormanları,
- Devlet ormanlarına veya bu kanunla devletleştirilen ormanlara bitişik olmadığı ve çevresinin güzelliğini sağladığı tarım Bakanlığınca belli edilecek olan köy, belediye, özel idare kamu tüzel kişiliklerine ilişkin ormanlar (layıkıyla korunup bakılmak şartıyla)” ın devletleştirme dışında tutulmuştur.
31.3.1950 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 5658 sayılı Orman Kanununa Bazı maddeler Eklenmesine ve Bu Kanunun Birinci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna Yasanın 1. Maddesinde, “9.7.1945 tarihli 4785 sayılı Kanunla Devletleştirilmiş ormanlardan, Devlet ormanları içinde olmayan ve etrafı tarla, bağ, bahçe, gibi kültür arazisi, özel orman, şehir, kasaba, köy merası ve Orman Yasasının birinci maddesine göre orman sayılmayan yerlerle çevrili olmak şartıyla Devlet ormanlarından tamamen ayrılmış bulunan köy, belediye tüzel kişiliklerine ve gerçek kişilere ait ormanlar; sahipleri veya mirasçıları istedikleri taktirde geri verilir.”
Hükmü ile nitelikleri sayılan bazı ormanlar iade edilmiştir. aynı yasada, “İade edilecek ormanlardan devletleştirme karşılığı ödenmemiş bulunanlar bir işleme tabi tutulmaksızın sahiplerine intikal eder ve müracaatları üzerine keyfiyet Orman Yönetimince kendilerine yazı ile bildirilir. …” hükümleri yer almaktadır. Gerek 3116, gerek 6831 sayılı yasalarda özel ormanların tahdit işlemlerinin özel orman sahiplerince, orman yasasında ve nizamnamede belirtilen usuller dairesinde yapılacağı, özel orman sahiplerinin sınırlama yapmaması halinde, bu ormanların orman tahdit komisyonlarınca sınırlanıp, bedelinin özel orman sahiplerinden alınacağı kabul edilmiştir.
Anlatılan yasal hükümlere göre, bir yer, orman nitelikli tapu kaydının bulunması, devlet ormanı içinde yer almaması, devlet ormanına sınır olmaması, 3115 sayılı Yasanın yürürlük dönemine göre 50000 m2’den, 6831 sayılı Yasa hükümlerine göre ise, 30000 m2’den büyük olması, bedeli ödenerek devletleştirilmiş olmaması (devletleştirme bedelinin ödenmemiş olması), kesinleşmiş orman sınırlamasının bulunması halinde devlet ormanı olarak sınırlanmış olmaması, orman tahditi yapılmış ise özel orman olarak tahditinin yapılıp işletiliyor olması koşullarının istisnasız hepsinin birden gerçekleşmesiyle iadeye tabi özel orman sayılır.
O Halde; mahkemece, aynı kökten gelen tapu kayıtları, yerel tapu idaresi ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ile Bölge Müdürlüklerinden ayrı ayrı sorulup takip edilerek, miktar ve cins değişikliklerini içerir evrakı müsbiteleri ile birlikte, ifrazen yada yeniden oluşturulmak suretiyle ortaya çıkan tüm koru nitelikli tapu kayıtları tespit edilmeli, var ise ifraza ilişkin evrakı müsbitesi, kroki yada haritaları, bu tapu kayıtlarının tüm tedavülleri, bu tapu tedavülleri uygulanarak kadastro tespiti yapılan taşınmazlara ilişkin kadastro tespit tutanakları, hükmen kesinleşenlerin yada derdest kadastro tespitine itiraz davasına konu olanların derdest dava dosyaları , kök kayıt ile tedavüllerinin revizyonlarını dıştan çevreleyen taşınmazların kadastro tespit tutanakları, tespitlerine esas alınan ilk tesisinden itibaren tüm değişiklikleri içerir tapu kayıtları ilgili idarelerden mutlaka getirtilmeli, aynı bütünden geldiği anlaşılan taşınmazlara 2005/1341 – 2130 ilişkin davalar ile, aynı kişilerin taraf olduğu, aynı nedene dayanan davalar BİRLEŞTİRİLMELİ, önceki bilirkişiler dışında, üç uzman orman yüksek mühendisi, topografyaya ilişkin teknik aletleri ile üç harita mühendisi vasıtasıyla yeniden yapılacak keşifte, aynı bütünden gelen müfrez koru nitelikli tapu kayıtları yeterince yaşlı yerel bilirkişiler kurulu yardımı ile uygulanmalı, bilinmeyen sınırlar konusunda tarafların göstereceği tanıkların ifadesine başvurulmalı, aynı bütünden gelen tüm tapu kayıtlarının kapsadığı alan net olarak belirlenmeli ve sınırları röperlenmeli, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafı ve amenajman planı çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle aynı bütünden gelen tüm tapu kayıtlarının kapsadığı alanın, öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği, devlet ormanına sınır olup olmadığı belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Yasalar karşısındaki durumu saptanmalı; bu taşınmazların devlet ormanı, özel orman yada iadeye tabi özel orman olup olmadığı yukarıda yazılan yasa hükümleri ve ilkeler doğrultusunda saptanmalı, iadeye tabi özel orman değilse, tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 1.6.1988 gün ve 31/13 E: K: ; 14.3.1989 gün ve 35/13 E: K: ve 13.6.1989 gün ve 7/25 E: K: sayılı kararları ile iptal edilmiş olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan kroki düzenlettirilip, bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 3.3.2005 günü oybirliği ile karar verildi.
Yorumlar (1)