Davada hazine ve orman yönetimi taraf olması nedeniyle bu davanın kabul edilebilmesi için davacılar zilyetliğinin dava açıldığı tarihe kadar 20 yıl çekişmesiz, aralıksız, malik gibi devam etmesi ve taşınmazın orman veya mera olmayıp zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğunun saptanması gerekir.
Taraflar arasındaki elatmanın önlenmesi, zilyetliğin iadesi ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda, davanın kabulü yolunda kurulan hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 15.10.2002 gün ve 2002/5738 E: -8093 K: sayılı bozma kararında özetle: “Dava sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olmayıp, elatmanın önlenmesi ve tescil istemi de bulunduğundan sulh hukuk mahkemesince, asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu düşünülüp, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esası hakkında hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır” gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın kabulüne ve dava konusu taşınmaza köy tüzelkişiliğinin elatmasının önlenmesine, zilyetliğin davacıya iadesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, elatmanın önlenmesi, zilyetliğin iadesi ve tescil niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 1978 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır.
Çekişmeli taşınmaz Kaymakamlıkça 3091 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan tahkikat sonucu mera olması neden ile köy tüzelkişiliğine teslim edilmiştir. Kaymakamlığın 6.10.1995 tarih 24 sayılı men kararına ekli tahkikat krokisinde çekişmeli yerin 450 m2 olarak gösterilen içinde 2 sıra taş yığını bulunan yer olduğu; ancak, daha sonra yapılan keşifte orman mühendisi Mustafa tarafından çizilen krokide aynı yere (A) işareti verilerek yüzölçümü 5800 m2 hesaplandığı ve kesinleşen orman kadastro haritası ile irtibatlı krokisinde de doğu sınırının ormana bitişik olduğu ve bu sınırın kuzeybatı-güneydoğu yönünde uzandığı gösterildiği halde, hükme dayanak yapılan Hasan tarafından düzenlenen 16.12.2001 tarihli krokide aynı yer 9314,38 m2 bulunmuş, orman sınırının bulunduğu yer Hüsnü tarlası olarak gösterilmiştir. Daha önce asliye hukuk mahkemesi tarafından verilen, 21.10.1999 gün ve 1995/217-245 sayılı kararda, nizalı taşınmaz 5800 m2 olarak gösterilmiş ve davacılar bu kararı temyiz etmemişlerdir. Karar, Hazinenin temyizi üzerine bozulmuştur. Son kararda ise, aynı yer 9314.38 m2 olarak gösterilmiştir. Önceki karar davacılar tarafından temyiz edilmediğine göre, kendileri yönünden çekişmeli yerin yüzölçümünün 5800 m2 olduğu kesinleşmiştir.
Diğer taraftan, mera araştırması da yetersizdir. Meralara ilişkin uyuşmazlıklarda yerel bilirkişi ve tanıkların mera ile yarar ilişkisi bulunmayan komşu köylerden seçilip dinlenmesi gerektiği düşünülmemiş olması bir yana Kaymakamlık kararına dayanak yapılan 29.9.1995 tarihli zabıtta isimleri bulunan ve bu yerin mera olduğunu bildiren müşteki ve tanıkların dahi dinlenmesi ve çekişmeli yerin neresi olduğunun kesin bir şekilde belirlenmesi gerekir.
O halde, davanın sağlıklı bir sonuca ulaştırılması için mera ile yarar ilişkisi bulunmayan komşu köylerden üç kişilik yerel bilirkişinin isimleri tespit edildikten sonra, taraflarında yine aynı yöntemle komşu köylerden tanık isimleri bildirmeleri istenmeli, bölgeye ait kesinleşen orman kadastro haritası ile işe başlama, sonuçlandırma, çalışma ve ilan tutanakları da merciinden getirtildikten sonra bir uzman orman mühendisi ve bir fen memuru huzuru ile keşif yapılarak öncelikle Kaymakamlık men kararına konu olan yerin kuzeydeki Tevfik tarlasının güneyinde 450 m2’lik yer olduğu ve içinde 2 sıra taş yığınının bulunduğu gözönünde bulundurularak, hazır olan yerel bilirkişiler ve 29.9.1995 tarihli Kaymakamlık tahkikat evrakında isimleri geçen müşteki ve tanıklardan sorulup, çekişmeli taşınmazın yeri kesin olarak belirlenip, hazır olan bilirkişi ve tanıklara gösterildikten sonra, yerel bilirkişiler ve tanıkların taşınmaz başında dinlenmesi usul hükümlerinden olduğu gözönünde bulundurularak dava konusu taşınmazın öncesinin ne olduğu, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü, ekonomik amacına uygun olup olmadığı, taşınmazın mera ile ilgisinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı ve maddi olaylara dayalı olarak yerel bilirkişilerden, tarafların göstereceği tanıklardan ve Kaymakamlık men kararına esas olan 29.09.1995 tarihli tahkikat tutanağında ismi geçen müşteki ve tanıkların tümünden ayrı ayrı sorularak saptanmalı, beyanlar arasında çelişki olursa yöntemince giderilmeye çalışılmalı, dava konusu taşınmazın kuzeyinde bulunan Tevfik’e ait tarlanın Haziran 1994 tarih 57 numaralı tapu kaydı bulunduğu ve kayıt örneğinin dosyada olduğu anlaşılmakla bu tapu kaydı da ilk oluştuğu günden itibaren tüm değişiklikleriyle dayanağı harita varsa birlikte getirtilerek yerine uygulanmalı ve bu tapu kaydının çekişmeli taşınmaz yönünü ne olarak gösterdiği saptanmalı, davada Hazine ve Orman Yönetimi taraf olması nedeniyle bu davanın kabul edilebilmesi için davacılar zilyetliğinin dava açıldığı 18.10.1995 gününe kadar 20 yıl çekişmesiz, aralıksız, malik gibi devam etmesi ve taşınmazın orman veya mera olmayıp zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğunun saptanması gerektiği düşünülmeli, ormancı bilirkişi ile fen bilirkişi tarafından müştereken düzenleyecekleri krokide dava konusu taşınmazın kesinleşen orman kadastro haritasına göre konumu gösterilerek, kararın infazına elverişli olan bu krokinin ilana eklenmesi gerektiği nazara alınmalı, ondan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 24.6.2003 günü oybirliği ile karar verildi.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.