İmar parselleri hakkında imarla oluşan sicil kayıtlarının iptaline karar verilmeksizin eski hale ihya kararı verilmiş olması doğru olmadığı gibi, imar uygulamasının iptal edildiği kabul edilmesine rağmen iptal edilen imara değer verecek biçimde yol alanının da terkinine karar verilmesi isabetsizdir.
Dava ve birleşen dava, imar uygulamasının iptali nedeniyle kök parsellerin ihyası ya da tazminat isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazın öncesinde tescilsiz alandan ihdasen Hazine adına tescil edildiği ve Seyhan Belediyesince başka bir çok parselle birlikte 38 nolu imar düzenlemesine tabi tutulduğu, bilahare davalı Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan imar düzenlemesinin idari yargı yerinde iptal edildiği, parsellerden bazılarının yargılama sırasında yeni kurulan Çukurova Belediyesi sınırları içinde kalması üzerine anılan Belediyenin de davaya dâhil edildiği görülmektedir.
Davacı Hazine eldeki davada çekişmeli taşınmazların kayıtlarının dayanaksız hale geldiğini belirterek imar öncesi duruma dönülmesini ve ihdasen oluşan parselin yeniden adına tescilini istemiştir. Mahkemece, sicil kayıtlarının illetini teşkil eden idari işlemin idari yargı yerinde iptal edilerek kayıtların dayanaksız hale geldiği ve sicil kaydının yolsuz tescil durumuna düştüğü, imar planına göre yolda kalan kısmın ihya edilen bölümden terkini gerektiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, imar şuyulandırmasının dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanaksız kalacağı ve yolsuz tescil durumuna düşeceği açıktır. Dayanıksız kalan (illetten mücerret) kaydın ise iptalinin gerekeceği ve kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyası şeklinde karar verilmesi gerekeceği de kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince, Seyhan Belediyesince yapılan 38 nolu imar düzenlemesinin idari yargı yerinde iptal edilmediği, halen geçerliliğini koruduğu dosya içinde bulunan bilirkişi raporu ve aynı nitelikteki emsal dosyalardan anlaşılmaktadır.
O halde, anılan 38 nolu imar düzenlemesi ile ilgili idari yargıda dava açılarak işlem iptal ettirilmedikçe eldeki davanın dinlenme olanağından söz edilemez. Hal böyle olunca, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksi yönde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Kabule göre de, imar parselleri hakkında imarla oluşan sicil kayıtlarının iptaline karar verilmeksizin eski hale ihya kararı verilmiş olması doğru olmadığı gibi, imar uygulamasının iptal edildiği kabul edilmesine rağmen iptal edilen imara değer verecek biçimde yol alanının da terkinine karar verilmesi isabetsizdir.
Öte yandan, aynı davacı 25.12.2008 tarihinde aynı taşınmaz hakkında, aynı hukuki sebeple 2008/812 esasta dava açmış olup, 12.01.2009’da her iki davanın birleştirilmesine karar verildiği halde, birleşen dava hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi doğru olmadığı gibi, davanın kabulüne karar verildiği halde, harcın belirlenen dava değeri üzerinden alınmamış olması isabetsizdir. Diğer taraftan, belirlenen dava değeri üzerinden davacı yararına nispi vekalet ücretine karar verilmesi yerine maktu avukatlık parasına hükmedilmesi doğru olmadığı gibi, kabul edilen davada davalılar yararına vekalet ücreti takdiri de isabetsizdir