1. Anasayfa
  2. Yargıtay 20. Hukuk Dairesi

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi E: 1994/10510 K: 1996/14827 T: 02.12.1996


1984 yılında yapılan keşifte tamamının eylemli orman olduğu ve kısmen kesilmiş 90 cm çapında ağaç kütüklerinin ve tomrukların varlığı yanında, halen orman ağaçları ve bitkilerinin yer aldığı saptanmıştır. Zaman içinde ağaç kesimi ve orman tahribi devam ettiği için, bu olgu değişime uğramış olsa dahi, ilk bulgular ve halen kısmen varolan aynı bulgular taşınmazların bir bütün olarak orman olduğunu açıkça göstermektedir.

Davacı Orman Yönetimi; gerçek kişiler adına tespit edilen (3-6-12-13-14-15) sayılı parsellerin orman olduğu savı ile tespitlerin iptalini, taşınmazların orman olarak tescilini istemiştir.

Yerel mahkeme istemi reddedip, 3-14-15 sayılı parselleri özel orman olarak 6-12-13 sayılı parsellerin kültür arazisi olarak kişiler adına tesciline karar vermiştir.

Dava konusu parseller, köken olarak T. Sani 1341 tarih ve 15 nolu tapu kaydına dayalı olarak tespit edilmiştir. Bu tapu 919 m2 alanındadır ve sınırları tamamen değişir niteliktedir. Ayrıca, Tirebolu Sulh Hukuk Mahkemesi’nin kararı ile hem sınırları değiştirilmiş hem de miktarı büyütülmüştür.

Öncelikle, esasen sabit sınırlara sahip olmayan tapu kaydının bu değişir nitelikteki sınırlarının değiştirilmesi ve miktarının da büyütülmesi taraf olmayan orman yönetimini asla bağlamaz.

Bu tapu, sınır ve miktar tamamen değiştirilerek intikal yolu ile gerek dava konusu olan gerek dava dışı birçok parsele revizyon görmüş ve gerçek kişiler adına tespitler yapılmıştır. Orman Yönetimini bağlamayan tapunun alanı ve sınırlar itibariyle revizyon gördüğü parseller esasen bir bütün olarak ele alınıp incelenmiştir.

Bu bütün üzerinde yapılan ilk keşifte görev alan üç uzman (Doç. Dr.) orman yüksek mühendisi, düzenledikleri 31/07/1984 tarihli raporda (kısmen fındık bahçesine dönüştürülmüş ve kısmen mısır ekilmiş kesimlerin esasen ORMAN NİTELİĞİNDE bir bütün oluşturduğu ve doğal orman alanı olduğu vurgulanarak, genel olarak % 30 – 40 ve kısmen % 60 – 70 eğime sahip arazi üzerinde doğal olarak yetişmiş, kızılağaç, gürgen ve kestane ile böğürtlen, eğrelti, orman gülü gibi bitkilerin yer aldığı, doğal orman yok edilerek fındık dikildiği, toprakta kalmış ve 90 cm. çapında kesilmiş pek çok ağaç kütüklerinin yeraldığı, hatta tomruk halinde kütüklerin varolduğu, orman örtüsünün giderek yok edilmeye çalışıldığı, fındık dikilen kesimlerde toprak kaymalarının başladığı, erozyonun kaçınılmaz olduğu, 6831 sayılı Yasanın 1. maddesine göre tümünün orman sayılan yerlerden olduğu, 2896 sayılı Yasanın 2/A ve B maddeleri karşısında dahi orman olarak korunması gerektiği açıklanmıştır.

Bu raporu, taşınmazların tümünün ayrım yapılmaksızın, 1984 yılında dahi eylemli orman olduğunu belgelemiştir.

31/07/1984 tarihli rapora karşı gerekçeli bir itiraz olmayıp, esasen 18.12.1984 tarihinde davalı vekilinin yeniden keşif isteği mahkemece reddedilmiştir. Bu olguya rağmen, 1986 yılında yeniden verilen keşif kararı 1990 yılında gerçekleştirilmiştir.

20/03/1990 tarihli yine üç uzman bilirkişi tarafından düzenlenen raporda fındıklık alanın genişletilmiş olduğu gerçeği yanında, kısmen aynı bulgular ifade edilip (06-07 kapalılıkta kestane-kayın-meşe ağaçlarının varlığı, orman toprağının karakterini koruduğu) açıklanıp, tapu nedeniyle kısmen özel orman kısmen kültür arazisi olduğu açıklanmıştır.

Yerel mahkeme iki keşfe karşın, üçüncü kez keşif yapmış ve üç uzmandan 18/05/1993 tarihli paralel bir rapor almıştır.

Açıklanan aşamaya göre, 1984 yılında yapılan keşifte tamamının eylemli orman olduğu ve kısmen kesilmiş 90 cm çapında ağaç kütüklerinin ve tomrukların varlığı yanında, halen orman ağaçları ve bitkilerinin yer aldığı saptanmıştır. Zaman içinde ağaç kesimi ve orman tahribi devam ettiği için, bu olgu değişime uğramış olsa dahi, ilk bulgular ve halen kısmen varolan aynı bulgular taşınmazların bir bütün olarak orman olduğunu açıkça göstermektedir. Toprak yapısı, bitki örtüsü itibarıyla çok geniş bir alana tekabül eden parseller toplamının devlet ormanı olduğu tartışmasızdır. Özel orman statüsü söz konusu değildir.

919 m2 alanında dört sınırı değişir nitelikteki tapu kaydının sınırları miktarının değiştirilmiş olması sonucu, 600 dönümü aşkın ormanlık olan tapu kapsamına sokulmuştur.

Orman Yönetimi için bağlayıcı olmayan bu tapunun kök kaydının esasen saptanan niteliğine göre 4785 sayılı Yasa ile devletleştirilmiş orman olduğu belirgindir. Bu nedenle, hukuki değerinden söz edilemez.

Ormanların tapu ve zilyetlik yolu ile kazanılmasına olanak sağlayan 3402 sayılı Yasanın 45. maddesi de Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmiştir. Bu yollarla ormandan toprak kazanılmasına yer yoktur.

Tüm bu nedenlerle, Orman Yönetiminin davasının kabulü ve tüm parsellerin tespitlerinin iptali ile Hazine adına orman olarak tesciline karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde davanın reddi yolunda hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.