1. Anasayfa
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1991/311 K: 1991/450 T: 2.10.1991


Muhdesatın gösterilmesi, sahibine şartları mevcut olduğu takdirde taban arazinin temlik hakkını ve ortaklığın giderilmesi ve kamulaştırma halinde haklarını korumayı sağlar.

Taraflar arasındaki “kadastro tespitine itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; F. Kadastro Mahkemesince davanın reddine dair verilen 26.4.1988 gün ve 1987/190-1988/129 sayılı kararın incelenmesi Davacı tarafından istenilmesi üzerine;

Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 6.11.1989 gün ve 586-15934 sayılı ilamı:  (.. Mahkemece toplanan ve doğru olarak değerlendirilen delillere göre sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak taşınmaz üzerinde kadastro tespitinden önce oluşturulan muhdesat bulunduğu dosya kapsamı ile sabit olduğu halde, mahkemece muhdesat hususunda hüküm kurulmamıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 19/2. maddesi uyarınca, taşınmaz üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlarından birine ait muhdesat mevcut ise; bunun sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın veya kütüğün beyanlar hanesinde gösterileceği hükme bağlanmıştır. Hal böyle olunca, mahkemece muhdesat yönünden araştırma ve inceleme yapılarak hüküm kurulması gerekirken, bu hususun kararda tartışılmaması ve bu yönden hüküm kurulmaması isabetli bulunmamaktadır..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, deliceliklerin (yabani zeytinliklerin) aşılanmak suretiyle zeytinlik haline dönüştürülmesi işleminin, muhdesat olarak kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

3402 sayılı Kadastro Kanununun 19/2. maddesi “Taşınmaz mal üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlardan birine ait muhdesat mevcut ise bunun sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterilir” hükmünü taşımaktadır. Taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın bu tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilmesi ilkesi, ilk kez yürürlükten kaldırılan 766 sayılı Tapulama Kanununun 40. maddesinde kabul edilmiştir. Kanunlarımızda muhdesatın tanımı ve açıklaması yapılmamıştır. Bu nedenle öncelikle muhdesatın anlamı, niteliği, tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilmesi ve bu ilke ile kanun koyucunun güttüğü amacın açıklanması gerekli görülmüştür.

Muhdesat kelimesi sözlük anlamıyla sonradan meydana gelmiş, eski olmayan, yeni yapılmış, ortaya konulmuş şeyler demektir. Muhdesatın geçici ve taşınabilir olmaması, taşınmaz mala sıkı sıkıya bağlı bulunması gerekir. Muhdesat, mütemmim cüz niteliğindedir. M.K: 619. maddesi gereğince taşınmaz malın maliki taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın da malikidir. M.K: taşınmaz malın zemini ile üzerindeki muhdesatın malikinin tek olmasını ilke olarak kabul etmiş, bu ilkeye 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu ile üst hakkının düzenlenmesine ilişkin 3678 sayılı Kanunla istisna getirilmiştir. Eski Hukukumuzda taşınmaz malın zemini için ayrı, üzerinde bulunan muhdesat için ayrı tapular oluşturulması kabul edilmiş, özellikle zeytin ağaçları için ağaçların sayısını belirtir zeytinlik tapuları oluşturulmuştur.

Kadastro Kanunlarının amacı; taşınmaz malların tespit günündeki geometrik ve hukuki durumlarını tespit ederek Medeni Kanunun öngördüğü biçimde tapu sicili kurmaktır. Kadastro Kanunları tasfiye kanunları niteliğinde olduğundan, özel ve genel hükümlere aykırı hükümleri de bünyesinde taşımaktadır (3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B, b, 15, 17 vd. gibi).

Taşınmaz mal üzerinde bulunan ve malikine ait olmayan muhdesatın, beyanlar hanesinde gösterilmesi de bu hükümlerden birisidir. Bu hükümle taşınmaz üzerinde malikinden başkasına ait hakların güvence altına alınması, tespit tarihinden önceki dönem nedeniyle doğabilecek uyuşmazlıkların asgariye indirilmesi hedeflenmiştir.

Muhdesatın tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilmesi, M.K:nun 919 ve 920 maddelerinde belirtilen şahsi ve ayni hakları şerh ve tescili niteliğinde değildir. 3402 sayılı Kadastro Kanunun gerekçesinde belirtildiği üzere, muhdesatın beyanlar hanesinde gösterilmesi eylemi durumun belirtilmesi demek olup, muhdesat sahibi yararına sürekli ve ayni bir hak meydana getirmez. Beyanların işlevi eylemli ve hukuki durumu göstermek, aleniyet ve kanıtlama kolaylığı sağlamaktır. Muhdesatın gösterilmesi, muhdesat sahibine şartları mevcut olduğu takdirde M.K:nun 648, 650 ve 655. maddeleri uyarınca muhdesata taban arazinin temlik hakkını ayrıca izale-i şuyu davaları ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 19. maddesi gereğince kamulaştırma halinde muhdesat sahibinin hakkını korumayı sağlar. Muhdesat sahibinin haklarının hak düşürücü süre nedeniyle ortadan kalkması böylece önlenmiş olur.

Taşınmaz mal üzerine bina yapılması veya ağaç dikilmesinin muhdesat olduğu tartışmasızdır.

Deliceliklerin aşılanmak suretiyle kültür bitkisi haline dönüştürülmesi de, yeni ve evvelce mevcut olmayan bir olgudur. Zira deliceliklerin iktisadi değeri yok denecek kadar azdır. Zeytinliklerin bulunduğu arazi genelde tarıma elverişli olmayan verimsiz topraklardır. Bu tür topraklar deliceliklerin aşılanması ile değer kazanır ve bu suretle yurt ekonomisine de katkı sağlanır. Aşılı zeytin ağacının değeri, üzerinde bulunduğu zeminden fazladır. Eski hukukumuzda zeminden ayrı olarak zeytin tapuları oluşturulduğu gibi günümüzde de zeytinciliğin ıslahı ve yabani zeytinlerin aşılanması hakkındaki 3573 sayılı Kanun yürürlüğe konulmuştur. Bu özellikleri nedeniyle 11.6.1958 gün 8/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca deliceliklerin aşılanarak zeytinlik hale getirilmesi, ihya olarak kabul edilmiştir. Genel Kurul deliceliklerin aşılanması işlemini mülkiyet hakkını kazandıran bir işlem olarak değerlendirmiştir. Deliceliklerin aşılanmasıyla niteliği tamamen değişmekte, verimsiz bitki, ürün veren hale dönüşmekte, kalıcı bir olgu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle artık var olan bir ağaçtan söz edilemez. Aşılanma suretiyle evvelce mevcut olmayan ve yeni bir durum oluşmaktadır. Kanun koyucu, muhdesatın beyanlar hanesinde gösterilmesi ilkesini kabul etmekle başkasına ait hakların güvence altına alınmasını sağlamayı amaçlamıştır. Bu yaklaşımla aşılama işleminin muhdesat olarak kabulü amaca göre yorum kurallarının gereğidir. Öte yandan, böyle bir yorum İçtihadı Birleştirme Kararının özüne ve hedefine uygun düşer. Zira çoğun içinde az vardır. O itibarla deliceliklerin (yabani zeytinliklerin) aşılanması suretiyle zeytinlik hale getirilmesinin muhdesat olarak kabulü gerektiğine işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabul ile, direnme kararının açıklanan nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 1. görüşmede gerekli çoğunluk sağlanamadığından 2. görüşmede 2.10.1991 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.