Kadastro davaları, basit yargılama usulüne tabi olduğundan adli tatilde süreler işlemeye devam eder.
Taraflar arasındaki tespite itiraz davası üzerine yapılan yargılama sonunda, davanın reddine ilişkin verilen hüküm davacılar İ., E: ve G. ile katılan K: tarafından süresi içinde temyiz edilmiş ise de, dava konusu taşınmazın değeri duruşma yapılmasını gerektirecek miktarda olmadığından duruşma isteminin değer yönünden reddi ile incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verilerek dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Hükmüne uyulan Yargıtay bozma kararında özetle: Tapulama Kanununun 33/3. maddesinde yazılı 50 dönümlük sınır saptanırken evvelce davacı adına tescil edilmiş bulunan taşınmazlara ait tüm beyannameler getirtilip incelenmeli, bunlardan hangi taşınmazların aynı Yasa’nın 33/4. fıkrasında yazılı belgelerden birine dayandırılmamış bulunan ve tescil konusu olup davacı adına tapuya bağlanan taşınmazların miktarları toplamının 50 dönümü geçip geçmediği araştırılmalı, 50 dönümü geçmediği anlaşıldığı takdirde dava konusu taşınmazın Medeni Kanunun 639/l. maddesi uyarınca tesciline olanak olup olmadığı konusunda toplanan tüm deliller bir arada takdir edilerek bir sonuca varılmalıdır, gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozmaya uyulduktan sonra davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar İ…, E:.. ve G. ile katılan K: tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davaya katılan K:’ye yerel mahkeme kararı 18.7.1994 tarihinde tebliğ edilmiştir. Kadastro davaları basit yargılama usulüne tabi olduğundan adli ara vermede süreler işlemeye devam eder. Bu nedenlerle onbeş günlük yasal temyiz süresi geçirildikten sonra 4.8.1994 tarihinde, verildiği anlaşılan temyiz dilekçesinin (isteminin) REDDİNE,
2- Davacı İ. ve arkadaşlarının temyiz itirazlarına gelince; kadastroca 18 ve 36 no’lu parseller bir bütün olarak davacı İ., E: ve D. adlarına tespit edilmiştir. Kadastro komisyonunca 18 no’lu parsel 20 dönüm miktarı ile İ. ve arkadaşları adına, 36 no’lu parsel de Hazine adına tespitine karar verilmiş, itiraz üzerine 25.6.1981 günlü ek komisyon kararı ile her iki parselin Hazine adına tescili yoluna gidilmiştir. Tespit maliklerinin küçük olmaları nedeniyle babaları M. taşınmazları oğulları olan tespit maliklerine verildiğini ileri sürerek dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine ilişkin verilen karar Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nce belgesiz araştırmasının yetersiz olduğuna değinilerek bozulmuştur. Bozma ilamına uyulduktan sonra gerekli araştırma, inceleme ve uygulama yapılmış, deliller toplanmış, ancak davacıların davayı izlemedikleri gerekçe gösterilerek 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 28. maddesi gereğince davanın reddine karar verilmiştir. Kadastro Yasası’nın 28. maddesi gereğince, “ancak davacı ilk duruşma oturumuna kadar dava sebep ve delillerini dilekçeyle veya ilk oturuma gelmek suretiyle bildirmez ise hakim, davanın açılmamış sayılmasına ve tespit gibi tesciline” karar verir. Somut olayda, 28. maddenin koşulları mevcut değildir. Buna karşın mahkemece bozma ilamına uyulduktan sonra mahallinde keşif yapılarak deliller de toplandığına göre işin esası hakkında karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru olmadığı gibi kabule göre de; davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi yerine davanın reddine karar verilmesi de doğru değildir.
Sonuç: Davacı İ. ve arkadaşlarının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile açıklanan nedenlerden ötürü hükmün BOZULMASINA, 2.11.1994 gününde oybirliğiyle karar verildi.