1. Anasayfa
  2. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1992/12920 K: 1993/1010 T: 8.2.1993


Bir kadastro işlemi olan, tespit harici bırakılma işlemine kadastro sırasında taşınmaz başında itiraz edilmeyip tutanak düzenlenmediğinde karar kesinleşeceğinden; hak sahibi ancak genel mahkemede dava açabilir.

Taraflar arasındaki tespite itiraz davası üzerine yapılan yargılama sonunda; davanın reddine ilişkin verilen hüküm davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmekle; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Kadastro sırasında 140 parsel sayılı 24200 metre kare yüzölçümündeki taşınmaz davalılar adına tespit edilmiştir. Davalı M.’nin vergi kaydı ile kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak taşınmazın tamamının davalı A.’nın, taşınmazın doğusunda tescil dışı bırakılan bir kısım yerin kendisine ait olduğuna ilişkin itirazları kadastro komisyonu tarafından kabul edilmiştir. Davacı Hazinenin açtığı davanın reddine, taşınmazın gerçek hak sahibi M. ve A. adına tesciline karar verilmiş, hüküm, davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı Hazinenin 140 parsel tutanağına itiraz etmediği, M. ve A.’nın itirazı üzerine 5.2.1992 günlü komisyon kararı ile 140 no’lu parselin M. bitişiğinde bulunan tespit harici bırakılan (A) işaretli 18650 metrekarelik bölümün de A. adına tespit edildiği komisyon kararının Hazineye tebliği üzerine Hazine tarafından bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. (A) ile işaretli bölümün kadastro sırasında tutanağı düzenlenmeyerek tescil harici bırakılmıştır. Gerek itiraz tarihinde yürürlükte olan 766 sayılı Yasa’nın 2. ve gerekse hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 3402 sayılı Yasa’nın 7. maddesi hükmü ve kararlılık kazanan yargısal uygulamalara göre tespit harici bırakılma işlemi de bir kadastro işlemidir. Kadastro dışı bırakma işlemine karşı ilgililerin yasa yoluna başvurmalarının biçim ve yöntemi sözü edilen yasalarda gösterilmiştir. Buna göre ilgisi kadastro sırasında taşınmaz başında hazır bulunup kadastro dışı bırakma işlemine karşı uyuşmazlık çıkarmadığı ve tutanak düzenletmediği takdirde artık kadastro dışı bırakma işlemi kesinleşir. Bu durumda hak sahibinin 3402 sayılı Yasa’nın 12. ve Medeni Yasa’nın 639. maddelerinden yararlanılarak genel mahkemede dava açması zorunludur. Kadastro komisyonunun tescil harici bırakılmış bir yer hakkında karar vermesi mümkün değildir. Böyle işlem yapılmamışsa bütün sonuçları ile birlikte hükümsüz sayılır.

140 no’lu parsel tutanağına Hazine itiraz etmediğinden tutanak Hazine yönünden kesinleşmiştir. Hazinenin 140 sayılı parsel hakkındaki davasına da 3402 sayılı Yasa’nın 12. maddesi hükmü uyarınca genel mahkemelerde bakılması gerekir. Mahkemece bu ilkeler göz önünde bulundurularak (A) işaretli 18650 metre karelik bölüm hakkındaki komisyon kararlarının iptaline, 140 parsel hakkındaki davadan dolayı dava dilekçesinin görev yönünden reddine, dava dosyasının tutanağın onanmış bir örneği ile birlikte M. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tutanak aslı ve eklerinin de komisyon kararı gibi işlem yapılması için Tapu İdaresine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi hüküm kurulması isabetsizdir.

Sonuç: Davacı Hazinenin temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile açıklanan nedenlerden ötürü hükmün BOZULMASINA, 8.2.1993 gününde oybirliğiyle karar verildi.