1. Anasayfa
  2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 1996/3309 K: 1996/4038 T: 4.4.1996


Aynı kök tapudan ayrılmış (ifraz) tapu kayıtlarının uygulanmasında, öncelikle temel tapunun yöntemine uygun biçimde kapsamı belirlenmeli, daha sonra da saptanan bu kapsam içerisinde ayrılan (ifraz edilen) tapuların kapsamları belirlenmelidir.

Ayırma (ifraz) işlemi, zemine uygulama olanağı bulunan bir haritaya bağlanmışsa, kapsamlarının haritalarına değer verilerek belirlenmesi gerekir.

Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan tapu iptali davasının yapılan yargılamasında, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın davalılar tarafından temyizi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR: Aynı temel (kök) tapudan ayrılmış (ifraz) tapu kayıtlarının uygulanmasında, öncelikle temel tapuya yöntemine uygun biçimde kapsam belirlenmesi, daha sonra da saptanan bu kapsam içerisinde ayrılan (ifraz edilen) tapuların yerlerinin bulunması zorunludur. Başka bir anlatımla temel tapunun sınırları arazi üzerinde bir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde tesbit edilmeden, bu sınırların konumları ve niteliklerine göre temel tapuya bir kapsam tayin etmeden, ayrılan tapuların nereye ait olduklarının ve kapsamlarının, tam ve doğru olarak açıklığa kavuşturulmasına olanak yoktur.

Ayrılan tapuların temel tapunun kapsamı içerisindeki yerleri belirlenirken de; ayırma (ifraz) işlemi zemine uygulama olanağı bulunan bir haritaya bağlanmışsa, kapsamlarının Medeni Kanunun 645 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddeleri uyarınca haritalarına değer verilerek bulunacağı kuşkusuzdur. Ayırma (ifraz) haritaya dayanmamakla birlikte zeminde sınırlar gösterilmek suretiyle yapılmış ise, bu sınırların yerel bilirkişi ve tanık sözleriyle saptanması, varsa ayırmaya ilişkin işaret ve bulgulardan, o tarihten beri süregelen zilyetlik durumlarından yararlanılması, yapılan uygulamanın da, tapu fen memuru ya da kadastro mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişiye düzenlettirilecek krokiye; denetimi ve infazı sağlayacak biçimde yansıtılması gerekir.

Somut olayda ise, davacının aynı temel (kök) tapudan ayrılmış, 30.12.1957 tarih, 82 nolu ve miras bırakanı adına kayıtlı olan ifraz tapusuna dayandığı, kayıt malikinin davacı dışında başkaca mirasçılarının bulunduğu anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, öncelikle MK: nun 581. maddesinin gözetilmesi; öteki iştirakçilerin davaya olurlarının alınması ya da terekeye bir temsilci tayin ettirilerek davanın onun huzurunda yürütülmesi, ondan sonra yukarıda değinilen ilkelere uygun biçimde ve hükme yeterli bir uygulama yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, değinilen dava şartı yerine getirilmeden ve noksan soruşturma ile yetinilip yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir.

SONUÇ: Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK: nun 428. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 4.4.1996 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.