1. Anasayfa
  2. Yargıtay 16. Hukuk Dairesi

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E: 1995/4920 K: 1995/5284 T: 14.9.1995


Çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgede, kadastro tespit tarihi itibarıyla kesinleşmiş bir orman kadastrosu bulunmadığı, orman tahdit ve sınırlaması yapılmadığı takdirde, taşınmazın bulunduğu bölgenin orman sayılan yerlerden olup olmadığı, uzman orman mühendisi veya mühendisler kurulundan alınacak olan zemine uygun resmi kayıtlara ve bilimsel verilere dayalı rapora göre belirlenir. Vergi kaydının 3402 s. Kadastro Kanunu’nun 14. maddesinin son fıkrasında belirtilen zilyetlik belgesi olarak kabul edilebilmesi için sınırlamanın belirgin ve ilgili taşınmaza uyarlanabilir olması gerekir.

Taraflar arasındaki kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:

KARAR: Kadastro sırasında 124 ada 277 parsel sayılı 1176.72 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz aynı ada 30 sayılı parsel, miktar fazlalığı nedeniyle Hazine adına tesbit edilmiştir. Davacı H… ve H… irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece davanın kabulüne ve dava konusu parselin davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece çekişmeli taşınmazın tarım arazisi niteliğinde bulunduğu, dayanılan vergi kaydının taşınmazı kapsadığı ve zilyetlikle mülk edinme şartlarının davacı taraf yararına gerçekleştiği kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar için yeterli bulunmamaktadır. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgede kadastro tesbit tarihi itibariyle kesinleşmiş bir orman kadastrosunun bulunmadığı ve parselin Devlet ormanına bitişik olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır.

Orman tahdit ve sınırlamasının yapılmadığı bölgelerde bir yerin orman sayılan yerlerden olup olmadığı uzman orman mühendisi veya mühendisler kurulundan alınacak rapora göre belirlenir. Bilirkişi raporunun zemine uygun resmi kayıtlara ve bilimsel verilere dayalı olması gerekir. Mahkemece hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunun belirtilen özellikleri taşımadığı açıktır. Böyle bir rapora dayanılarak hüküm kurulması isabetli değildir.

Ayrıca, davacı taraf 1981 tarihli vergi kaydına dayanmıştır. Kayda değer verilebilmesi için kaydın; taşınmazın mevkiini, miktarını, malikini ve hudutlarını belirtmesi gerekir. Hudutları ihtiva etmeyen kayda değer verilmesi ve böyle bir kaydın miktarı da aşılmak suretiyle taşınmazı kapsadığının kabul edilmesi mümkün değildir.

Bunun dışında, taşınmazın niteliğinin ve üzerindeki zilyetliğin süresinin belirlenmesinde komşu parsel tutanak ve dayanaklarından yararlanılmamış olması da usule aykırıdır. Bu tür eksik ve yetersiz soruşturmaya dayanılarak hüküm kurulamaz. Doğru sonuca varılabilmesi için taşınmazın bulunduğu bölge ile ilgili amenajman ve memleket haritası ile halen kesinleşmemiş bulunan orman tahdit harita ve mazbataları, davacı tarafın dayanağını oluşturan vergi kaydı (varsa hudutlarını ihtiva edecek şekilde), tüm komşu parsellerin tutanak ve dayanağını oluşturan belgeler getirtilip dosya ikmal edildikten sonra mahallinde uzman orman mühendisi veya mühendisler kurulu aracılığı ile keşif icra olunmalıdır.

Taşınmazın başında icra edilecek keşif sırasında amenajman haritası ile memleket haritası, halen kesinleşmemiş bulunan orman tahdit harita ve mazbataları, dayanılan vergi kaydı ayrı ayrı uygulanıp kapsamları belirlenmeli, orman mühendisi veya mühendisler kurulundan taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığını belirtir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, bilirkişi raporunun daha önceki raporlara veya resmi kayıtlara aykırı düşmesi halinde bu aykırılığın nedeni üzerinde durulup giderilmesine çalışılmalıdır.

Taşınmazın başında dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan arazinin niteliği, intikali ve tasarrufu hususunda maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, bu bilgilerin kayıtlara uygunluğu komşu parsel tutanak ve dayanakları ile denetlenmelidir. Beraberde götürülecek teknik bilirkişiye uygulanan kayıtların kapsamını belirtir ve keşfi takibe imkan verir kroki düzenlettirilmeli, yargılama sırasında toplanan delillerin tutanağın edinme sebebi sütunundaki beyanlara aykırı düşmesi halinde tesbit bilirkişileri tanık sıfatı ile dinlenip aykırılığın giderilmesine çalışılmalı, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.

SONUÇ: Mahkemece, belirtilen şekilde araştırma ve inceleme yapılmadan hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesindeki sınırlamayla ilgili olarak soruşturma yapılmamış bulunması da usul ve yasaya aykırı, temyiz itirazları bu nedenle de yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 14.9.1995 gününde oybirliği ile karar verildi.