İptal edilen ve yok hükmünde sayılan tutanak, askı ilanına çıkartılsa da, bu durum hukuki bir sonuç doğurmaz. Mahkemeden yenilik doğurucu hüküm almayı gerektirmeyen nitelikte ve mülkiyet uyaşmazlığına yönelik dava hakkında, kadastro mahkemesince görevsizlik kararı verilmesi isabetsizdir.
Hazine ile G…. Köyü Muhtarlığı aralarındaki dava hakkında, (Çaycuma Kadastro Mahkemesi)nden verilen 30.3.1993 gün ve 1992/122-1993/50 sayılı hüküm Dairemizin 13.12.1993 gün ve 1993/8612-13856 sayılı kararı ile onanmıştır. Süresi içinde Hazine tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR: Kadastro sırasında; 118 ada, 1 parsel sayılı, 56320 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 27.11.1990 tarihinde düzenlenen ancak muhtar ve bilirkişilerin imzalamadıkları tesbit tutanağı ile hali arazi niteliğinde olduğu belirtilerek Hazine adına tesbit edilmiştir. Daha sonra 24.9.1991 tarihinde ikinci kez düzenlenen tesbit tutanağı ile mera olarak sınırlandırılmıştır. Davacı Hazine 23.10.1992 günlü dilekçe ile ikinci defa yapılan kadastro tesbitinin iptalini ve çekişmeli parselin Maliye Hazinesi adına tescil edilmesi isteği ile dava açmıştır. Mahkemece, istek mera aidiyetinin belirlenmesine yönelik olması nedeni ile görevsizliğe karar verilmiştir. Dairece, uyuşmazlığın meranın aidiyeti olarak değerlendirilmesine ilişkin mahkeme kararının isabetsizliğine değinilmiş, ancak askı ilan süresinden sonra açılan davada tutanağın kesinleştiği düşünülerek sonucu bakımından doğru olan görevsizlik kararı onanmıştır.
Gerçekten tutanak askıya çıkmadan önce çekişmeli parsel Hazine adına hali arazi niteliği ile tesbit edilmiş ve daha sonra askı ilanına çıkarılmadan tutanak iptal edilerek yeniden düzenlenen tutanaklar mera olarak sınırlandırılmıştır. Ne var ki, iptal edilen ve yok hükmünde sayılan 27.11.1990 tarihli tutanak, 18.3.1992 – 20.4.1992 tarihleri arasında askı ilanına çıkartılmıştır. Yok hükmünde olan tutanağın askı ilanına çıkartılmış olması hukuki bir sonuç doğurmaz.
Nitekim, Kadastro Müdürlüğü bu yanlışlığın farkına vararak askı ilanından önce ikinci kez düzenlediği doğru esasa dayanan tutanağı 26.10.1992 ve 26.11.1992 tarihleri arasında yeniden askı ilanına çıkardıktan sonra, davacı Hazine süresinde temyize konu işbu davayı açmıştır. Hazine, çekişmeli taşınmazın özel mülkü olduğunu ve mera ile ilgisi bulunmadığını ileri sürerek dava açmıştır.
İstek, 3402 sayılı Kadastro Yasasının 25. maddesinde belirtilen mahkemeden yenilik doğurucu hüküm almayı gerektirmeyen ve mülkiyet uyuşmazlığı olarak nitelendirilmek suretiyle süresinde açılan davada iddia ve savunma çerçevesinde tarafların delilleri toplanmalı ondan sonra hasıl olacak sonuca göre uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken görevsizliğe karar verilmiş olmasının isabetsiz olduğu yeniden yapılan inceleme sonucu anlaşılmakla, davacı Hazinenin karar düzeltme isteğini kabulüne ve Dairenin 13.12.1993 gün ve 8612/13856 sayılı onama ilamının ortadan kaldırılmasına ve Çaycuma Kadastro Mahkemesi’nin 30.3.1993 gün ve 1992/122-50 sayılı kararının açıklanan nedenlerden ötürü (BOZULMASINA), 8.2.1994 gününde oybirliğiyle karar verildi.