Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 1992/1232 K: 1994/2243 T: 18.2.1994

Her ne kadar, kadastro ile oluşturulan tapu kayıtlarına karşı, tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki sebeplere dayanılarak dava açılamaz ise de, taşınmaza ait tapu kaydının ihdasen oluşturulduğu tespit edilirse, süre şartı aranmaksızın, her zaman dava açılabilir.

M… ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair, (Şanlıurfa İkinci Asliye Hukuk Hakimliği)nden verilen 11.10.1993 gün ve 400/550 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR: Davacı; eskiden beri zilyetliği altında bulunan taşınmazının tapulama çalışmaları sırasında 766 parsel numarası ile Hazine adına tesbit ve tescil edildiğini ileri sürerek, kaydın iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı ve karşılık davanın davacısı Hazine; iptal ve tescil davasının reddine, davacı M…’un uyuşmazlık konusu parsele elatmanın önlenilmesine karar verilmesini savunmuş mahkemece; tapu iptali ve tescil davasının reddine, karşılık davanın kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğundan hareketle, davanın reddine karar verilmiştir. Uyuşmazlık konusu 766 parsele ait tapu kaydında taşınmazın ihdasen Hazine adına tescil edildiği açıklanmıştır.

3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde; kadastro yoluyla oluşturulan kayıtlara karşı tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki sebebe dayanılarak itiraz olunamıyacağı ve dava açılamıyacağı belirtilmiştir. Az önce açıklandığı üzere uyuşmazlık konusu parsele ait tapu kaydı kadastro yoluyla oluşturulmadığı için dava bu maddede belirtilen hak düşürücü süreye tabi değildir. Eş bir anlatımla, ihdasen oluşturulan bir kayda karşı süreye bağlı olmaksızın her zaman dava açılabilir. Mahkemece bu yön gözönünde tutulmayarak hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması yasaya aykırıdır. İddia ve savunma çerçevesinde taraf delillerinin toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddi yolsuzdur.

SONUÇ: Davacının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenle (BOZULMASINA) ve 30000 lira peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 18.2.1994 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın