Dava konusu parselin uzman bilirkişi haritasında gösterilen bölümünün kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde bulunduğu sırada, 1964 yılında yapılan arazi kadastrosunda davalı miras bırakanı adına oluşturulan tapu kaydının yasal değeri bulunmaması nedeniyle orman yönetiminin tapunun iptali yönünde dava açmada hukuki yararı ve aktif dava ehliyeti bulunduğundan hukuk genel kurulunca da benimsenen özel daire bozma kararına uymak gerekirken önceki hükümde direnilmesi hatalıdır.
Taraflar arasındaki elatmanın önlenmesi ve tapu iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, P. Asliye 1.Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 8.2.2000 gün ve 1996/674-48 sayılı kararın incelenmesi davacı Orman Yönetimi tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 10.5.2001 gün ve 2001/3179-3713 sayılı ilamı ile; (Davacı Orman Yönetimi Emirli Köyü 221 parsel sayılı taşınmazın yörede 19.11.1981 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığını, davalı adına olan tapu kaydının iptali ve orman niteliği ile Hazine adına tescilini istemiştir. Mahkemece, taşınmazın 1400 m2’lik bölümü hiçbir zaman tahdit içine alınmadığı, geriye kalan 15.990 m2’lik bölümünün de 1952 yılında 5653 sayılı Yasa hükümlerine göre makiye ayrılan yerde kaldığı, bu nedenle Orman Yönetiminin davacılık sıfatı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan tapu kaydının iptal ve tescili ile müdahalenin menine ilişkindir. Hükme dayanak alınan uzman orman bilirkişi kurulu raporuna göre çekişmeli taşınmaz 1942 yılında kesinleşen ilk orman tahdidinde ve 1981 yılında kesinleşen aplikasyon ve 2/B uygulamasında da kısmen tahdit içinde kalmaktadır. Yani parselin 1400 m2 bölümü baştan beri tahdit dışıdır. Tahdit içi olan 15990 m2’si ise 1952 yılında yapılan maki tefrik uygulaması sonucu makilik olarak ayrıldığı, ancak işlemin kesinleşmediği, 1964 yılında genel arazi kadastrosu yapılarak belgesiz zilyetlikten davalılar adına tapu kaydı oluştuğu anlaşılmıştır. Dosya içindeki bilgi ve belgelere göre;
1- Çekişmeli parselin içinde bulunduğu Samandıra Orman Bölge Şefliği mıntıkasındaki Ballıca Devlet Ormanının 1942 yılında 1 numaralı orman tahdit komisyonu tarafından tahdidinin yapıldığı, kısmen itiraza uğramakla asliye hukuk mahkemesinin 6.10.1944 tarih 1943/251-800 sayılı kesinleşen kararı ile iptal edildiği, daha sonra 13.7.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Yasa gereğince kesinleşen bu kararın hükmü kalmadığından. 1942 yılı tahdit sınırlarıyla devletleştirildiği, ancak Hazine adına tapu kaydı oluşturulmadığı, sözü edilen mahkeme kararı lehine olanlar 5658 sayılı Yasa hükümlerine göre iade talebinde bulunmuşlarsa da Orman Genel Müdürlüğünün 12.9.1950 gün Şb.3.5110-16 sayılı yazıyla iadeye tabi yerlerden olmadığı tespit edilmekle İADE TALEBİNİN REDDİNE karar verildiği böylece 1952 tahdit hattının kesinleşmiş haliyle geçerliliğini koruduğu,
2-Yörede Ağustos 1952 tarihinde maki tefrik çalışmalarına hazırlık olmak üzere tutanak ve haritaların düzenlendiği ancak yapılan işlemin onanıp kesinleşmediği,
3-Orman Genel Müdürlüğünün 25.5.1953 gün Şb.2/2008/10-32/445 sayılı emirlerine aften İstanbul Orman Başmüdürlüğün 29.5.1953 gün 10/318/23-9908 ve 21.5.1954 gün 10353-25903 sayılı emirleri ile evvelce İstanbul İşletmesi tarafından oluşturulan maki komisyonunca ALEMDAĞ ve SAMANDIRA bölgeleri dahilinde belirlenen makilik sahaların yeniden yerinde incelenerek KESİN BİR KARAR VERİLMEK ÜZERE ayrı ayrı rapor ve krokilerinin düzenlenmesi için görevlerinin Avni D… başkanlığındaki heyet tarafından 4.7.1954 tarihinden ayrıntılı bir rapor düzenlendiği,
4-Sözü edilen heyetin 4.7.1954 tarihinde düzenledikleri bu raporda özet olarak “… maki komisyonu tarafından Samandıra ve Alemdağ bölgeleri dahilindeki makilik sahalarda tespit ve tefrik ettirilerek 14.8.1952 tarih ve 1/10000 – 1/25.000 mikyaslı krokileri ile birlikte tasdik ve aynı zamanda toprak tevzi komisyonlarına bilgi verilmek üzere Başmüdürlüğümüze gönderilmişdi. Başmüdürlükçe görülen lüzum üzerine bu yerler Orman Baş Mühendisi Muzaffer Y. ile İstanbul Orman İşletme Müdürlüğünde Zeki S.’ne yeniden tetkik ettirilmiş olup, müştereken düzenlenen 27.01.1953 tarihli raporda;
a) Elmalı bendinin kaynakların koruyan Alemdağ, Çavuşbaşı, Hekimbaşı Ormanlarının yükünü artırmamak,
b) Askeri birliklerin ve hava alanının civarında bulunması sebebiyle askeri birliklerin mütalaasını almak,
c) İstanbul civarının müstakil ağaçlanması için iyi bir zemin olmak,
d) Halen bu mıntıka köylerinin ziraat sistemine uygun bulunmamak gibi sebepler dolayısı ile maki tespit ve tefrik raporu başmüdürlükçe de tasdik edilmemiş ve toprak tevzi komisyonlarına da gerekli bilgi verilmemiştir.
Kartal Kazasının Samandıra, Üsküdar Kazasının Kısıklı Nahiyesi dahilinde olup, evvelce tahdidi yapılan ormanların bu günkü durumu ile dosya ve yerinde yapılan tetkikat sonucu aşağıda listede gösterilen neticeye varılmıştır.” Denildikten sonra Samandıra Nahiyesine bağlı Samandıra, Yakacık, Sultanbeyli, Kurna, Emirli, Kurtdoğmuş, Paşaköy, Ballıca ve Kısıklı Nahiyesine bağlı Alemdağ, Sultan Çiftliği, Çermeköy, Dudulu Köylerinin mülki hudutları içinde bulunan ormanların isimleri, tahdit yılı ve tescil durumu düzenlenen listede gösterilmiş bundan sonra yukarıda isimleri yazılı her köyün sınırları içinde bulunan orman birer birer incelemeye tabi tutulmuştur. Temyize konu Emirler Köyü 221 numaralı parselin içinde bulunduğu Ballıca Devlet Ormanı ile ilgili olarak raporun 23. sırasında: “… 2613.5000 hektardır, flora itibariyle %70 eriko, %10 pırnal meşesi, %10 kocayemiş ve %10 da kocayemiş ile evsafı bozulmuş meşelerden ibaret olup, bu saha içinde bulunan ve Üçağaç Çiftliği diye anılan sahada evvelce makilik olarak tespit edilerek Orman Umum Müdürlüğüne arz edilmiş ve cevaben alınan 14.1.1952 gün ve 5010/45/44 sayılı emir gereğince devletleştirilmemiş eski sahibine terk olunmuştur. (Not: adı geçen Üçağaç Çiftliğinde maki olarak iade edilen yer 1/10.000 ölçekli
Ballıca Köyü mülki sahası olarak maki tefrik Komisyonu Başkanı Orman Mühendisi Sahir Yılga tarafından düzenlenen 14.2.1953 tarihli haritanın kuzeydoğu bölümünde ve Üçağaç Deresinin batı tarafından (……) çizgi ile işaretlenmiş yine maki tefrikinin iptaline ilişkin 2.5.1963 tarihli raporda Kasım 1932 tarih 31 numarasında tapulu olduğu ve bu rapora ekli olan Ballıca Köyü Devlet Ormanı tahdit haritası üzerine de aynı yerde işaretlenerek gösterilmiştir. Dava konusu Emirler Köyü 221 numaralı parselin yeri bilirkişi raporunda aynı haritalarda güney batıda işaretlenmiştir. İade edilen Üçağaç Çiftliği ile 221 numaralı parselin birbirine çok uzak yerlerde olduğu anlaşılmaktadır.) şeklinde belirleme yapıldıktan sonra raporun netice bölümünde aynen “yukarıda açıkça belirtilmiş olduğu üzere Şamandıra Nahiyesi dahilinde 8014.4986 hektar ve Kısıklı Nahiyesi dahilinde 1520.7765 hektar olmak üzere ceman 9535.3751 hektar sahanın Orman Umum Müdürlüğünce düzenlenmiş yönetmeliğin 2. ve 3. maddelerinde uygun olduğu görülmekle makilik olarak tespit ve tefrik olunduğu, bu arada heyete dahil bulunan Bahçeköy Orman İşletme Müdürü Kemal Gönen iş bu mıntıkada makilik diye bir tefrik yapılmamasının uygun olmayacağı, esasen evvelce bildirilerek bu husustaki 8.4.1954 tarihli raporunu vermiş bulunması ve raporun da 16.4.1954 tarih ve 10263/1-6909 sayılı yazı ile umum müdürlüğüne sunulmuş olması dolayısı ile bu kerre tetkikatın aşağıda imzaları bulunan dört kişi tarafından yapılmak suretiyle işbu rapor orman umum müdürlüğünün tetkik ve takdirlerine arz olunmak üzere tarafımızdan düzenlenmiştir. 4.7.1954”
5- 4.7.1954 tarihli rapor İstanbul Orman İşletme Müdürlüğüne sunulmuş, adı geçen müdürlük de raporun altına aynen şu şerhi vermiştir. “İstanbul Orman Başmüdürlüğünün 15.12.1954 ve 1035-1/19021-18342 sayılı emirleri ile 05.03.1954 gün ve 10353-1/954-3562-3262 sayılı emirlerindE: İşletmemizin Alemdağ ve Samandıra bölgelerinden tefrik edilen makilik sahalara ait raporlar ve ekleri 5.7.1954 tarih ve 10353-2/9937 sayılı başmüdürlük yazıları ile umum müdürlüğüne arz edilerek devlet vekaletine gerekli bilginin verilmesi talep edilmiş ve bilahare alınan 10.7.1954 tarihli 2008/10-36/865 sayılı umum müdürlük emirleri gereğince durum bir kerrede 1. ordu müfettişliğine ve belediye sular idaresine yazılmış ve bu cevaplara istinaden de 20.8.1954 tarih ve 2008/10-36 sayılı umum müdürlük emirleriyle muhafaza edilmesi emrolunmuşsa da 27.11.1954 tarih ve 17607 sayılı başmüdürlük maruzatı üzerine umum müdürlüğün 6.12.1954 tarih ve 2008/10-36 sayılı emirleriyle 3.11.1954 tarihli rapora göre maki tespit ve tefrik komisyonunca evvelce orman sayılmayan ve maki olarak belli edilen sahada değişiklik yapılmasının uygun görüldüğü hakkında devlet vekaletine bilgi verildiği ve ziraat vekaletinin de tavsiplerine iktiran eylediği bildirilmekle raporların altına bu şekilde şerh verilmek suretiyle tetkik mevkiine konulması İstanbul Orman Başmüdürlüğünün 5.3.1955 gün ve 10353-1/954-3562-3262 sayılı emirleri iktizası olduğuna dair şerhtir. 22.3.1955. İstanbul Orman İşletme Müdürü, Zeki S.”
6- Bundan sonra İstanbul Orman Başmüdürlüğünün 21.12.1962 gün ve 101 1003-2/12755 sayılı ve 5.4.1963 gün 1011003-1/3203 sayılı “İstanbul Orman İşletme Müdürlüğü mıntıkası dahilindeki makiliğe ayrılmış sahaların yeni maki talimatnamesi hükümlerine tevfikan tetkik edilmesi ve raporlarının irsalinin emredilmesi üzerine 2 nolu Orman Tahdit Komisyonu Başkanı Rahmi Gümüş Başkanlığındaki heyet tarafından dava konusu Ballıca Köyü mülki hudutları içindeki makilik sahaların orman tahdit durumu incelenmiş ve düzenledikleri 02.05.1963 tarihli raporda özetle “…. 1942 yılında 1 numaraları orman tahdit Komisyonunca Ballıca meşe baltalık ormanı olarak devlet adına tahdidi yapılan ormanın sadece Kasım 1932 tarih 31 numaralı tapuda kayıtlı yerin 5653 sayılı yasa hükümlerine göre Orman Genel Müdürlüğünün 14.01.1952 Gün 5010-45/44 sayılı emirleriyle sahiplerine iade edildiği (iadeye konu olan Üçağaç Çiftliğinin durumu yukarıda 5. bendin sonunda izah edilmiştir) … tarlalar dışında kalan 2396 hektar genişliğindeki sahanın diri örtüsünün tabii ve daimi olup orman mefhumuna girdiği … akıcı, erozyona çok müsait bulunması hasebiyle ziraat arazisi haline getirilmesine ve ziraat yapılmasına elverişli olmadığı, … bütün sahada % 15-70 meyilli olması nedeniyle şiddetli erozyon mevcut olduğu, lüzumlu tedbirler alınmazsa meyil fazlalığı, toprak ve iklim özelliğine göre erozyonun bütün şiddeti ile genişleyeceği, … herhangi bir kültürel faaliyet ve imar ihya gibi bir faaliyete rastlanılmadığı” yazıldıktan sonra;
” Netice : Bahis konusu sahanın yukarıda belirtilen haiz bulunduğu evsaf itibariyle, orman genel müdürlüğünce 16.01.1960 gün ve Şb. 2.2802-3 sayılı tamimle gönderileri funda ve makilik sahaların tespitine ait son talimatname hükümlerine nazaran maki mefhumu dışında kalmaktadır.
Orman sahasına dahil iken makiliğe tefrik olunan ve esasen evvelden beri bugünkü haliyle devam edegelen tabii ve daimi diri örtü itibariyle orman mefhumu içinde mütalaa olunması icabeden bu sahalara ait makiliğe tefriki muamelesinin iptaliyle orman hududu içine alınması ve orman rejimine tabi tutulması iktiza eder. İşbu rapor tarafımızdan tanzim ile 5 nüsha olarak ekleriyle birlikte İstanbul Orman Başmüdürlüğüne sunuldu. 2.5.1963″ denildiği,”
7- Raporun İstanbul Orman Başmüdürlüğüne gönderilmesi üzerine yetkili daire amirinin parafı ve Başmüdürün imzası ile raporun altına aynen “orman olarak tahdidi yapılan ve 4785 sayılı kanunla devletleştirilen Ballıca Köyü mülki hudutları içinde bulunan ekli haritada 2 poligon halindeki arazinin makiliğe ayrılma işleminin iptali ile orman rejimine alınması uygundur. 20.5.1963” şerhinin verildiği, böylece yörede 1952 yılında yapılan maki tefrikinin baştan beri onanmadığı ve kesinleşmediği son olarak düzenlenen 2.5.1963 tarihli rapor ve 20.5.1963 tarihli “makiye ayrana işleminin iptali ile orman rejimine alınmasının uygunluğunun” onandığı,
8- Bundan sonra çekişmeli taşınmazın bulunduğu Emirli Köyünde çalışmaya başlayan arazi kadastro ekiplerince 221 numaralı parselin 31.8.1964 tarihinde belgesiz zilyetliğe dayanarak 221 numaralı parselin kadastro tutanağı İbrahim Ethem S. adına düzenlendiği ve itirazsız kesinleşmesi üzerine 17.400 m2 yüzölçümüyle aynı kişi adına tapuya tescil edildiği, intikal yoluyla davacılara gittiği,
9- 4.7.1973 tarihinde yürürlüğe giren 1744 sayılı Yasa uyarınca kesinleşen 1942 yılı tahdidinin aplikasyon ve 2. madde uygulaması ile görevlendirilen 1 numaralı orman tahdit komisyonuna bağlı 4 numaralı ekip 21.7.1977 tarihinde düzenlediği tutanakla 1942 yılı tahdit sınırına aynen uyarak 555 ila 568 OTS noktalarıyla ilgili olan parselin ilk tahditten beri tahdit içinde olan 15990 m2’lik bölümün orman tahdidi içinde kalan ve baştan beri orman tahdidi dışında olan 1400 m2’lik bölümünü de yine tahdit dışında bırakmak suretiyle aplikasyon işlemi yapılıp sonuçlarını 18.6.1981 tarihinde ilana çıkardığı, yine Yasanın 2. maddesi uyarınca orman rejimi dışına çıkarılacak yerler hakkında uygulama yapmak ve itirazları incelenmek üzere görevlendirilen 3 numaralı ekip 27.4.1981 tarihli işe başlama tutanağı ile işe başladığı ve dava konusu yer hakkında her hangi bir işlem yapmadığı, bu işlem sonuçlarının da 19.11.1981 tarihinde ilan edilip kesinleştiği ve Orman Yönetiminin kesinleşen tahdit içinde kalan davacılara ait 221 numaralı parselin tapu kaydının iptali bakımından 21.6.1996 tarihinde temyize konu bu davayı açtığı anlaşılmaktadır.
10- Görüldüğü gibi 221 numaralı parselin bir bölümü Ballıca Devlet Ormanına ait kesinleşen 1942 yılı tahdidi ve yine 1977 yılında yapılıp sonuçları 18.6.1981 tarihinde ilan edilen aplikasyon sınırları içinde kalmaktadır. 21.7.1952 tarihinde maki tefrik tutanağı düzenlenmiş ve 14.8.1952 tarihli 1/10000 ve 1/25000 ölçekli haritadan onay ve toprak tevzi komisyonuna bildirilmek üzere İstanbul Orman Baş Müdürlüğüne gönderilmişse de, Başmüdürlük konuyu Muzaffer Y… başkanlığındaki heyete inceletip 27.1.1953 tarihli raporu almış ve raporda belirtilen 4 maddelik gerekçe ile maki tefrikini onaylamamış ve toprak tevzi komisyonuna da bildirmemiştir. Orman Genel Müdürlüğü 29.3.1953 ve 21.5.1954 tarihli emirlerle konuyu kesin karara bağlamak üzere Avni D… başkanlığındaki heyete inceletip 4.7.1954 tarihli rapor almış ve “… evvelce maki olarak belli edilen sahada değişiklik yapılmasının uygun görüldüğü hakkında Devlet Bakanlığına bilgi verildiği ve Ziraat Bakanlığının da tasvibine iktiran eylediği bildirilmekle” raporun altına 22.3.1955 tarihinde şerh verildiği, makiye ayırma işleminin sonuçlanmadığı, keza yeniden 2 numaralı tahdit komisyonuna incelettirildiği, adı geçen komisyonun verdiği 2.5.1963 tarihli raporla “yerin eğim, erozyon ve diri örtü durumu itibariyle evvelden beri bugünkü haliyle orman mefhumu içinde mütalaa olunması, makiye tefriki muamelesinin iptaliyle orman rejimine tabi tutulmasının” bildirilmesi üzerine 20.5.1963 tarihli Başmüdürlük oluruyla “Ballıca Köyü mülki hudutları içinde bulunan arazinin makiye ayırma işleminin İPTALİ ile ORMAN REJİMİNE alınması uygundur oluru verilmiştir.
11-Ballıca Köyü Devlet Ormanında makiye ayırma işlemi hiçbir zaman sonuçlandırılmamıştır. Bir an için sonuçlandırıldığı kabul edilse bile 20.5.1963 tarihli olurlu iptal edilmiş ve orman rejimi içine alınmıştır.
29.3.1972 gün 14143 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 1968/4-1966/40-1971/36 sayılı Danıştay İçtihadı Birleştirme Kararında açıklanan ve kabul edilen “…Türk ve Yabancı İdare hukuku yazarları sakat ve kanuna aykırı idari işlemlerin idare tarafından geri alınabileceği konusunda tam bir görüş birliği içindedirler. … Bu durumda, idare iğfal edilmiş olduğundan kişiler için sağlanan hukuki vaziyetler hiçbir zaman müktesep hak teşkil etmez ve bu kabil işlemler her zaman makable şamil olarak idare tarafından geri alınabilir. … İdarenin bu tarzdaki hareketi hiçbir şekilde idari istikrarı da zedeleyecek nitelikte değildir…”” ilkesi karşısında idare makiye ayırma işlemini hukuken geçerli olan işlemle iptal etmiştir.
Makiye ayrılan yerin MUHAFAZA MAKİSİ olmaması, makiye ayırma işleminin geçerli olması halinde, makiye ayrılan yerde sonradan aplikasyon ve 6831 sayılı Yasanın 2.madde uygulaması yapılamazsa da 22/3/1996 gün 1993/5-1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı ile “”…Makilik alan olarak belirlenen taşınmazlar hakkında özel yasalar gereğince oluşturulan tapulara değer verileceği” hüküm altına alınmıştır. İptali istenen davalıların tapusu bu yolla oluşturulmamıştır. Bu nedenle İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamı dışındadır. 1964 yılında yapılan tesbit tarihi gözönünde bulundurulduğunda Hazine Tarafından “Devletin Hüküm ve Tasarrufu altındaki yerdir.” İddiasıyla açılacak tapu iptali davası sonucu (3402 sayılı yasanın 12/3.maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süre bu tür yerler hakkında açılacak davalarda uygulanmayacağından) her zaman davalı tapusunun iptal edilmesi de mümkündür.
O halde, çekişmeli taşınmazın 15.990 m2’lik bölümü kesinleşmiş orman tahdidi sınırları içindedir ve bu yer makiye de ayrılmamıştır. Orman Yönetiminin davasının 15.990 m2’lik bölüm üzerinden kabulüne karar vermek gerekirken, makiye ayrılan yer olduğu ve Yönetimin aktif dava ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle redde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:
Özel Daire ile mahkeme arasındaki uyuşmazlık, Orman Yönetimin aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığı makiye ayırma işleminin kesinleşip kesinleşmediği, aslında makilik olmayan bir alan her nasılsa makiye ayrılmışsa 64 işlemin sonradan başka bir işlemle iptal edilip edilemeyeceği, makilik sahalarda özel yasalar uyarınca oluşturulmamış tapulara değer verilip verilemeyeceği noktasındadır.
Gerek 3116 sayılı Orman Yasasının 13. maddesinde, gerekse 6831 sayılı Orman Yasasının 11/4 maddesinde “kadastrosu yapılıp kesinleşen devlete ait ormanlar, tapu idarelerince hiçbir harç, vergi ve resim alınmaksızın hazine adına tapuya tescil olur” yine 2.9.1986 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan ve halen yürürlükte bulunan “Orman Kadastrosu ve 2/B Maddesinin Uygulanması Hakkındaki Yönetmelik’in 29. maddesinde ise “Orman İşletme Müdürlüğü kesinleşen orman sınırları içerisinde kalan parsellere ait HUKUKEN GEÇERSİZ HALE GELMİŞ TAPULARIN kısmen veya tamamen iptali için gerekli işlemleri yapar” hükümleri yanında 3234 sayılı Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanunun 1-2 ve 34. maddeleri uyarınca (ormanların elatmalara karşı korunması, bakımı, geliştirilmesi onarımı ve gözetimi ile bu yolda her türlü dava açıp gerekli durumlarda haklarının savunulması) için Orman Genel Müdürlüğü’nün hukuk müşavirleri ve avukatları yetkili ve görevli kılındığı gibi, taşra teşkilatında görevli Bölge Müdürlükleri, İşletme Müdürlükleri ve Orman Bölge Şefleri aynı şekilde yetkili ve görevli kılınmıştır.
Ayrıca, 6831 Sayılı Orman Yasasının 11. maddesi ile 3402 sayılı Yasasının 9. ve 11. maddelerinde genel ilke olarak her kişi ve kuruma olduğu gibi Orman Genel Müdürlüğü’ne de itiraz ve dava hakkı, taraf olma hakkı tanınmıştır.
Bu nedenlerle, ormanlarla ilgili her konuda her zaman Orman Yönetiminin dava hakkı (aktif dava ehliyeti), taraf olma hakkı ve görevi tartışmasız olarak mevcuttur ve kabul edilmelidir, Yargıtay’ın uygulamaları da bu yoldadır. İdare ajanları tarafından yapılan işlemlerin niteliğine göre üst organlarca incelendikten sonra işlemde eksiklik görülürse bu eksiklikleri işlemi yapan kişilere ya da görevlendireceği başka kişilere tamamlattırılacağı ve ondan sonra yetkili makam ya da makamların onayı ile sonuç doğuracağı idare hukukunun temel kurallarındandır. 3116 sayılı Yasayı değiştiren 5653 sayılı Yasanın 1/e maddesi hükümleri uyarınca görev yapacak maki komisyonlarının nasıl kurulacağı ve ne tür makiliklerle orman sahalarının birleştiği yerlerde orman sınırlarını tespit edeceği 17.08.1950 tarihli makilik ve orman sahalarının tespitine ait yönetmelik de gösterilmiş ve bu yönetmeliğin 14. maddesinde “bu yönetmeliğin meskut kaldığı hususlarda orman tahdit ve tescil yönetmeliği hükümlerine göre hareket olunur” hükmü getirilmiştir. Komisyonların bağlı olduğu birimlerce, komisyonların yürürlükteki yasa ve yönetmelik hükümlerine uygun görev yapıp yapmadığının denetlenmesi, varsa eksikliklerin tamamlatılması veya işlemi tamamen iptal etmesi ya da uygun görmesi yasa ve yönetmelikler ile idare hukukunun genel prensipleri gereğidir. Aksini düşünmek keyfiliği gündeme getirir, ki; bu durum, “hukuk devleti” kavramı ile çelişir.
Somut olayda, taşınmazın bulunduğu bölgede 3116 sayılı Yasanın 5653 sayılı Yasa ile değişik 1/e maddesi uyarınca makiye ayırma hazırlık çalışmalarını yapan komisyon 1952 yılında düzenlediği maki evrakını komisyon başkanının 15.8.1952 gün 5 sayılı yazısı ekinde İstanbul İşletme Müdürlüğüne ve İşletme Müdürlüğünün Başmüdürlüğe gönderilmesi üzerine bu komisyon tarafından düzenlenen 27.1.1953 tarihli raporda:
“a) Elmalı bendinin kaynaklarını koruyan Alemdağ, Çavuşbaşı, Hekimbaşı ormanlarının yükünü artırmaması,
b) Askeri birliklerin ve hava alanının civarında bulunması sebebiyle alakalı askeri birliklerin mütalaasının alınması, ve İstanbul civarında müstakil ağaçlanması için iyi bir zemin oluşturulması,
d) Halen bu mıntıka köylerinin ziraat sistemine uygun bulunmamak gibi sebepler dolayısıyla maki tespit ve raporu Başmüdürlükçe tasdik edilmeyerek toprak ve tevzi komisyonlarına gerekli bilgi verilmediği” belirtilmiş ve bu rapor Başmüdürlük tarafından Orman Genel Müdürlüğüne intikal ettirilince Genel Müdürlük 25.05.1953 gün 445 sayılı emir ile “yeniden tetkikat yapılarak kesin bir karara varmak üzere rapor ve kroki tanzimini” istemiştir. Sözü edilen emir üzerine kurulan komisyon. Üsküdar İlçesi, Alemdağ ve Kartal İlçesi, Samandıra nahiyelerine bağlı köylerde yapılan maki çalışmaları sonucu belirlenen 9545.3751 hektar (95.353.751 m2) sahayı toprak, orman ve bitki örtüsü, su ve erozyon durumunu göz önünde bulundurarak incelemiş ve “makilik saha olmadığını” bildiren 4.7.1954 günlü raporu düzenleyerek Orman Genel Müdürlüğüne göndermiştir. Genel Müdürlüğün 20.8.1954 günlü yazısı ile ” ….. Anadolu yakasının sularını temin, baraj havzasının düzeni ve gölün kirlenmemesi bakımından belirlenen sahanın MAKİLİK OLARAK TEFRİKİNE İMKAN GÖRÜLMEDİĞİNDEN 5653 sayılı Yasanın 1. maddesinin son fıkrasına göre işleme tabi tutulamayacağı ve MUHAFAZAYA AYRILMASI gerektiği Devlet Bakanlığına yazıldığı” bildirilmiş daha sonraki yazışmalarda da dava konusu parselin de içinde bulunduğu Samandıra ve Kısıklı nahiyeleri sınırları içindeki makiliklerin MUHAFAZA MAKİLİĞİ olması nedeniyle raporun tasdik edilemeyeceği ve toprak tevzi komisyonuna da bilgi verilemeyeceği, bu konuda daha önce düzenlenen maki raporlarının altına şerh verilerek işlem yapılması istenmiş, böylece 1952 tarihli maki raporu işleme konmamış, Makilik Sahaları Tetkik Komisyonunun 2.5.1963 günlü raporunda “… sahanın maki mevhumu dışında kalması…. evvelden beri bu günkü haliyle devam edegelen tabi ve daimi diri örtü itibariyle orman mefhumu içinde mütalaa olunması icabeder, sahalara ait makiliğe tefrik muamelesinin iptaliyle orman hududu içine alınması ve orman rejimine tabi tutulmasının” bildirilmesi nedeniyle 20.5.1963 tarihinde Başmüdürlükçe “… arazinin makiliğe ayrılma işleminin iptali ile orman rejimine alınması uygundur” oluru verilmiş, makiye ayırma işlemi hiç bir zaman sonuçlanmamış, bir an için aksi düşünülse bile sonradan geçerli bir işlemle iptal edilmiştir.
Böylece dava konusu taşınmaz ve etrafı kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalma olgusunu sürdürmekte iken yörede 1744 sayılı yasa ve o tarihte yürürlükte bulunan 31.5.1970 tarihli “Orman Tahdit ve Tescil Yönetmeliği hükümlerine göre yapılan aplikasyon ve 2.madde uygulaması işlemi sırasında önceki sınırlara aynen uyulup, dava konusu taşınmaz yine orman sınırı içinde gösterilerek işlem kesinleşmiştir. 21.7.1977 tarihli 3 numaralı aplikasyon tutanağında çekişmeli taşınmazı da ilgilendiren ormanın batı sınırını oluşturan 184 ila 201 orman sınır noktalarının Fındıklı Dereyi takip ettiği ve derenin Ömerli Barajından dolayı halen su altında bulunduğuna işaret edilmiştir. Yörede 1981 yılında 6831 sayılı Yasanın 2896 sayılı Yasa ile değişik hükümleri ve yine aynı yönetmelik hükümleri uyarınca yapılan aplikasyon ve 2/B madde uygulaması sırasında da dava konusu taşınmazın durumunda her hangi bir değişiklik yapılmayarak orman sınırı içinde gösterilip sonuçları 18.6.1981 tarihinde ilan edilmiş ve itirazsız kesinleşmiştir. Bu olgulara göre, taşınmazın orman olduğu tartışmasızdır.
Şu hale göre, dava konusu parselin uzman bilirkişi haritasında gösterilen bölümünün kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde bulunduğu sırada, 1964 yılında yapılan arazi kadastrosunda davalı miras bırakanı adına oluşturulan tapu kaydının yasal değeri bulunmaması nedeniyle Orman Yönetiminin tapunun iptali yönünde dava açmada hukuki yararı ve aktif dava ehliyeti vardır. Açıklanan nedenlerle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru değildir.
O halde, usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davacı Yönetimin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerle HUMK: nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 3.7.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.