Mera, orman, yayla ve kışlak gibi kamunun yararlandığı, kamu malı niteliğindeki taşınmazlar özel mülkiyete konu olamazlar, bu itibarla kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile kazanılamazlar.
Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda, davanın kabulü yolunda kurulan hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle; süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K: Davacı, satın alıp zilyet olduğu taşınmazın tescilini istemiş, Yerel Mahkeme davayı kabul etmiştir. Ancak, yapılan inceleme ve araştırma hükme yeterli değildir.
1- Şöyle ki; bir taşınmazın tescile konu olabilmesi için, öncelikle tapuda kayıtlı olmaması; orman, mera, yayla ve kışlak gibi kamu malı niteliğindeki yerlerden bulunmaması ve 3402 sayılı Yasanın 14 ve zilyetlikle yer kazanmaya ilişkin maddeler yönünden gerekli koşulların davacı yararına gerçekleşmiş olması gerekmektedir.
2- Tapu Sicil Müdürlüğünce mahkemeye yazılan 4.2.1992 tarihli cevabi yazıda “davacı E: .. adına, istenilen nitelikte gayrimenkul kaydına rastlanılamamıştır” şeklinde cevap verilmiş, mahkeme de bununla yetinmiştir.
3- Bu cevap, dava konusu taşınmazın tapuda kayıtlı olup olmadığı yolundaki soruya karşılık olmadığı gibi, kadastro işlemlerinin kadastro müdürlüğünce yapılması nedeniyle, dava konusu parselin genel kadastrodaki konumunun tespitine ilişkin soruya da cevap olamaz. Davalı parsel, davacı adına değil; herhangi bir kişi adına da kayıtlı olabilir. O halde, önemli olan belirlenen mevki ve sınırlara göre, dava konusu taşınmazın herhangi bir kişi veya kişiler adına tapuda kayıtlı olup olmadığıdır.
Yine Kadastro Müdürlüğü’nce 4.12.1991 tarihli cevabi yazıda davacının ikameti mahallesi kadastro çalışma alanında belgesizden edinilen taşınmazların belirlenemediği bildirilmiştir.
Oysa, araştırılması gereken husus, dava konusu taşınmazın bulunduğu kadastro çalışma alanı içinde aynı nitelikli başka taşınmazların davacı adına tescil edilmiş olup olmadığıdır. Zira, amaç “belgesizden kazanılacak toprak miktarının belirlenmesi suretiyle, 3402 sayılı Yasanın 14. maddesindeki kısıtlamanın aşılmasını önlemektir”.
O halde, davalı parselin tapuda kayıtlı olup olmadığı, davacının bunun dışında tescil davalarının bulunup bulunmadığı araştırılmalı; kadastro işlemlerinin Kadastro Müdürlüğünce yapıldığı gözetilerek, taşınmazın bulunduğu yerde daha önce ve sonra tapulama yapılmış olup olmadığı, adı geçen kuruluştan sorulmalı; varsa, kesinleşmiş paftalar da istenmelidir.
Ayrıca, dosya kapsamına göre, kesinleşen orman tahdidi dışında kaldığı belirlenen taşınmaz hakkında, mahalli bilirkişi ve tanık beyanları ile ziraatçi bilirkişi raporundan parsel üzerinde ve etrafında yayla evlerinin bulunduğu anlaşılmış olmakla, bu kez yayla kavramı üzerinde durulmalıdır.
4- Yayla, genel bir tanımlamayla, “bir veya birkaç köy-kasaba ve şehir halkının yaz aylarında hayvanlarını otlatmak ve serinlemek için tahsisen veya kadimen yararlandığı arazi parçaları” olarak ifade edilmektedir. Bu nitelikteki yerler MY.nın 641 ve 3402 sayılı Kadastro Yasasının 16/B madde hükümleri uyarınca kamu malı niteliğinde olup zilyetlikle kazanılamaz. Doğal olarak yararlanabilmenin gereği, yaylalar üzerinde geçici nitelikte basit bina ve hayvan ağılı bulunabilir; ancak, yerleşim amacına yönelik kalıcı inşaat yapılamaz; gerek kalıcı inşaat, gerek kısmi tarım yapılmış olması sonucu zilyetlik süresi ne olursa olsun, yaylalarda özel mülk olarak toprak kazanılamaz.
Öyle ise, taşınmaz ve çevresinin niteliği, öncesinin ne olduğu yöntemince araştırılmalı; bunun için bir yayla tahsis kararı veya genel yayla tapusu ve aynı köyle ilgili yaylaya ait özel idare kaydı olup, olmadığı soruşturulmalı; varsa, bu belgeler ve dayanağı harita ilgili yerden getirtilip, zemine uygulanmalı; taşınmazın tahsis kararı, tapu, özel idare kaydı ve haritasına göre durumu saptanmalıdır. Araştırmaya rağmen bu tür belgeler bulunamazsa, bu kez, taşınmaz ve çevresinin kadim kullanım şekli araştırılmak üzere, komşu köylerden seçilecek yaşlı ve tarafsız bilirkişiler ve Hazinenin çevre köylerden göstereceği tanıklar taşınmaz başında dinlenip; bilgilerine başvurularak, çekişmeli parsel ve çevresinden davacı ve komşu köyler ve kasaba halkının nasıl yararlandığı, öncesinin ne olduğu sorulup; eski keşifteki anlatımlar gözardı edilmeksizin niteliği belirlenip, kamunun yararlandığı yayla niteliğindeki yerlerde zilyetlikle toprak kazanılamayacağı özel mülkün söz konusu olamayacağı düşünülmelidir. Değinilen bütün bu yönler gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma ile yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 20.6.1994 günü oybirliği ile karar verildi.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.