1. Anasayfa
  2. Yargıtay Büyük Genel Kurul

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu E: 1996/4 K: 1998/3 T: 4.12.1998


Kazandırıcı zamanaşımı yoluyla tapusuz taşınmazların edinilmesine ilişkin Türk Medeni Kanunu’nun 639/1. maddesine göre verilen tescil kararları inşai-ihdasi (yapıcı-kurucu-yenilik doğurucu) nitelikli kararlardır. Mülkiyet hakkı bu kararların kesinleştiği anda kazanılır.

I- İÇTİHADI BİRLEŞTİRME İSTEMİ

Avukat T:.. B…; 5.9.1995 tarihli dilekçe ile “Kazandırıcı zamanaşımı yoluyla taşınmaz mal edinilmesine ilişkin tescil kararlarının niteliği ve mülkiyetin hangi andan itibaren kazanılmış sayılacağı konusunda Yargıtay 1, 3, 7, 8. Hukuk Daireleri ile Hukuk Genel Kurulu’nun kararları arasında aykırılık bulunduğunu” ileri sürerek içtihadların birleştirilmesini istemiştir. Birinci Başkanlık Kurulu’nun 23.10.1996 gün ve 75 sayılı kararı ile içtihad aykırılığı bulunduğu belirlenerek, aykırılığın Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nca giderilmesine karar verilmiştir.

II- İÇTİHADI BİRLEŞTİRMEYE KONU OLAN KARARLAR

1-a) Üçüncü Hukuk Dairesi’nin 2.5.1995 gün ve 4904-5807 sayılı ilamında; “Taşınmaz mülkiyetinin, mülkiyetin tesbitine, (tesciline) ilişkin kararın kesinleştiği tarihten itibaren geçeceği, bu nedenle davacının kesinleşme tarihinden sonrası için ecrimisil isteyebileceği vurgulanarak, önceki dönem için ecrimisile hükmedilmesinin doğru olmadığı”na karar verilmiştir.

b-) Aynı Daire’nin 3.5.1993 gün ve 17680-7810 sayılı kararı ile; “Mülkiyetin tesbitine ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği tarihten önceki dönem içinde davacı gerçek kişi yararına ecrimisile” hükmeden yerel mahkeme kararı oyçokluğu ile onanmıştır.

2- 5. Hukuk Dairesi’nin 2.3.1994 gün ve 20550-4580 sayılı kararında; “Mülkiyetin tesbitine ilişkin kararın kesinleşmesinden önceki dönem içerisinde davacı yararına ecrimisile” hükmeden mahkeme kararı onanmıştır.

3- 1. Hukuk Dairesi’nin 23.10.1975 gün ve 9705-9768 sayılı kararında; “Kesinleşen tescil kararı ile mülkiyet hakkının Medeni Kanun’un 633. maddesi uyarınca tapuya tescilden önce doğacağına” karar verilmiştir.

4- 8. Hukuk Dairesi’nin 18.6.1976 gün, 7393-5288 sayılı ve 16.1.1981 gün, 319-263 sayılı kararlarında ise; “Tescile ilişkin mahkeme kararı, inşai mahiyette olmayıp sadece daha önce kazanılan ve malik olunan taşınmazın o kişi adına tapu kütüğüne yazılmasını sağlayan izhari (açıklayıcı) niteliktedir. Bu nedenle taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı koşullarının gerçekleştiği andan itibaren iktisap edileceğine” karar verilmiştir.

5- Hukuk Genel Kurulu’nun 16.12.1964 gün ve 5/1244-735 sayılı ve yine 22.5.1996 gün 1996/3-272-386 sayılı kararlarında; “Taşınmaz malda olağanüstü zamanaşımı süresinin tüm unsurları ile tamamlanmış olmasının, kendiliğinden mülkiyet değişikliği meydana getirmeye yeterli bulunmadığı, aslolanın tescil kararının kesinleşmesi olduğu, tescilsiz iktisap hallerinin Medeni Kanun’un 633. maddesinde gösterildiği ve anılan maddede tescilsiz iktisapta zamanaşımından değil, mahkeme ilamından bahsedildiğini, dolayısıyla tescil kararının izhari değil, ihdasi nitelikte olduğuna” işaret edilmiştir.

2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 16/5 ve 45. maddeleri uyarınca toplanan Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nda kararlar arasında aykırılık bulunduğuna oybirliği ile karar verilerek işin esasının görüşülmesine geçilmiştir.

III- İÇTİHAD AYKIRILIĞI’NIN KONUSU

“Kazandırıcı zamanaşımı yoluyla taşınmaz edinilmesine ilişkin tescil kararının hukuki niteliği ve bu kararlarla mülkiyetin hangi andan itibaren kazanılmış sayılacağı”na ilişkindir.

IV- ZİLYETLİK, MÜLKİYET, DAVA HAKKI VE ÇEŞİTLERİ

Kazandırıcı zamanaşımı yoluyla taşınmaz edinilmesi Medeni Kanun’un 639. maddesinde düzenlenmiştir. Tapuda kayıtlı olmayan bir taşınmazı fasılasız ve nizasız 20 sene müddetle malik sıfatı ile elinde bulunduran ve zilyedi olan kişi, taşınmazın kendi mülkü olmak üzere adına tescilini talep edebilir.

Zilyetlik, Medeni Kanun’un 887. maddesinde, “Birşey üzerinde fiilen tasarruf sahibi olan kimse o şeyin zilyedidir” şeklinde tanımlanmıştır. Fiili tasarruf kudreti, şey’in aynına malik olan veya olmayan kimselere şamil olarak tanınmıştır. Diğer bir anlatımla, bir şeyin zilyedi onun gerçek maliki olabileceği gibi, henüz mülkiyetini kazanmamış kimse de olabilir. Zilyet olan kimsenin tasarrufunun haklı olup olmadığına bakılmaz. Bir şeye malik olmayan kimsenin zilyetliği zaman ile o şeyin mülkiyetinin kazanılmasını sağlayabilir. Mülkiyetin kazanılma sebeblerinden biri olan zilyetliğin konusu ancak maddi şeylerdir. Maddi nitelik taşımayan haklar üzerinde zilyetlik olmaz. Zilyetliğin tanımında da görüleceği gibi, bir şeyin bulunması ve ayrıca o şey üzerinde fiili hakimiyetin kurulması gerekir. Dayanılan zilyetlik mülkiyetin karinesi değil, esasda bir hak olduğundan; kanun ile men edilmemiş veya kanunla aksine bir hüküm konmamış olan her hak gibi sahibi tarafından terk ve başkasına ivazlı veya ivazsız olarak devrolunabilir. Zilyedin ölümü halinde mirasçılarına intikal eder. Tapuda kayıtlı olmayan taşınmazlarda, Medeni Kanun’un 639. maddesinin koyduğu 20 senelik süre taşınmazın mülkiyetinin kazanılması içindir. Yasa’nın öngördüğü koşullara sahip olan kişinin tescil talebinde bulunabilmesinin, hakkın doğmuş olması koşuluna bağlı olduğu şüphesizdir. Kişinin talebi üzerine mahkemece yapılacak işlem koşulların mevcut olduğunun tesbiti halinde istemin kabulü ile tescile karar vermekten ibarettir.

Mülkiyet hakkının ne olduğu ise; Türk Medeni Kanunu’nda eksik bir tanımın doğuracağı boşluklar gözönünde tutularak açıkça tanımlanmamış, sadece Yasa’nın 618. maddesinde mülkiyet hakkının mahiyeti ve ana hatları ile özelliği belirtilmiştir. Mülkiyet hakkı “bir kimseye yasal sınırlamalara uymak koşuluyla bir mal üzerinde dilediğini yapmak kudretini verir”. Ancak, mülk sahibi bu hakkını kullanırken, dürüstlük ilkelerine ve objektif iyi niyet kurallarına uygun olarak, kişilerin ve kamunun menfaatini zarara uğratmamak için gerekli tedbirleri almak zorundadır.

Mülkiyet hakkı, Anayasa’nın güvencesi altında bulunan sosyal ve iktisadi haklardan biridir. Ancak, kamu yararına kanunla sınırlandırılabilir. Aynı zamanda başkalarının zararına kullanılamaz.

Mülkiyet hakkının konusu Medeni Kanun’un 632. maddesine göre yerinde sabit olan maddi şeylerdir. Maddi varlığı olmayan şeyler üzerinde mülkiyet hakkı meydana gelmez.

Türk Medeni Kanunu’nun 639/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14-17. maddeleri uyarınca; zilyetliğe ve kazandırıcı zamanaşımına dayanılarak davacı sıfatı ile dava açan kişinin o şey üzerinde gerçek bir hak ve tasarruf yetkisinin bulunması gerekir. Tüm davalarda olduğu gibi kazandırıcı zamanaşımı yolu ile kazanılan taşınmaz malın tesciline karar verilmesini isteyebilmek için, kişinin talebi şarttır. Talep (istek) olmadıkça davaya bakılamaz. Kişilerin dayandıkları dava hakkı Anayasa ile teminat altına alınmış olup “hukuki yarar” ile sınırlıdır. Dava açanın herşeyden önce davada hukuki yararı “menfaati” bulunmalıdır.Hakkın ileri sürülmesi için kişinin hakkına tecavüz olunması veya bir uyuşmazlığın çıkması gerekir. Bunlar yok iken herhangi bir kimse aleyhine mülkiyet hakkı ileri sürülerek dava açılamaz.

V- KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI İLE ZİLYETLİKTE MÜLKİYETİN KAZANILDIĞI AN

T:M.K: nun 639/1. maddesinde olağanüstü zamanaşımı ile taşınmaz kazanmanın koşulları belirtilmiş ise de, tescil davası sonucunda verilen kararların hangi tarihten itibaren sonuç doğuracağına ilişkin olarak yasalarımızda açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu konuda gerek öğretide ve gerekse uygulamada değişik görüşler ileri sürülmüştür.

Öğretide ileri sürülen görüşler ve özetleri şöyle sıralanabilir.

1- Mülkiyet hakkı zilyetlikle kazanma koşullarının gerçekleştiği anda kendiliğinden kazanılır. Hakimin tescil kararı tamamen izhari (açıklayıcı) mahiyette olup, inşai (yenilik doğurucu) nitelikte değildir.

2- Mülkiyet hakkı tescil davasının açıldığı tarihte doğar. Zira her dava açıldığı tarihten itibaren sonuç doğurur.

3- Mülkiyet hakkı, M.K: 639/3. maddesinde öngörülen üç aylık sürenin geçmesi ve hak sahiplerinin tescil istemine karşı itiraz davası açmamaları sonucunda oluşur. İlgili hak sahiplerinin …… ve tescil istemine karşı koymamaları sonucu tescile karar verilmesi mümkün olacaktır.

4- Mülkiyet hakkı tescil kararının kesinleştiği tarihte oluşur. Tescil kararı kesinleştiği tarihten ileriye doğru sonuç doğurur.

5- Mülkiyet hakkı kesinleşmiş kararın tapuya tescil edildiği tarihten itibaren sonuç doğurur. Zira mülkiyet hakkı tescil ile doğar. Hakkın doğumu ve varlığı tapu kütüğüne tescil edilmesine bağlıdır. Tapu kütüğüne tescil edilmeyen hakkın ayni olarak kabulü mümkün değildir.

Öğretide ileri sürülen 1 ve 4 numaralı bentlerde açıklanan görüşler uygulamada kabul edilmiş ise de, diğer görüşler ilgi görmemiş ve uygulamaya konu olmamıştır.

Tescil kararının hukuki niteliği ve hangi tarihten itibaren sonuç doğuracağı konusunda yasalarımızda açık hüküm bulunmadığından bazı hükümlerin açıklanması ve değerlendirilmesi yapılarak konunun açıklığa kavuşturulmasında yarar vardır.

Mahkemelerce verilen tescil kararı ile yasal olarak korunmakta olan eylemli durumu gösteren zilyetlik, mülkiyet hakkına dönüşmekte ve anayasal olarak ve temel insan hakkı olarak korunmaktadır (1982 Anayasa’sı md.35).

Mülkiyet hakkı ayni bir hak olup, tapu kütüğüne tescili gerekir. Taşınmaz mallardaki mülkiyet hakkı kural olarak tescille doğar (M.K: 633/1, 918/1).

Bu kuralın istisnaları M.K: nun 633/2. maddesinde belirtilerek bazı hallerde tescilden önce mülkiyetin kazanılabileceği hükme bağlanmıştır. Bu istisnalardan birisi de “mahkeme ilamı”dır. Mahkeme ilamının bulunması halinde taşınmazın mülkiyetinin tescilden önce kazanılabileceği öngörülmüştür. Mahkemelerce yargılama sonucunda uyuşmazlığın nihai çözümüne ilişkin olarak taraflara verilen onaylı kararlara ilam denilmektedir. Ancak tescil kararının hukuki sonuç doğurabilmesi için mahkemece tescile karar verilmiş olması yeterli olmayıp, bu kararın kesinleşmiş olması da şarttır. Zira, H.U.M.K: ‘nun 443/4. maddesi gereğince taşınmaz mallara ilişkin hükümlerin infazı için kararın kesinleşmesi zorunludur.

Özel kanun hükümleri ayrık olmak üzere taşınmaz mallar hakim kararıyla tapuya tescil edilebilir (25.1.1950 tarih 5519 sayılı Kanun md.). Tescil kararı iki bölümden oluşur. Kararın birinci bölümü kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile kazanma koşullarının gerçekleştiğinin saptanması, ikinci bölüm ise buna göre tapuya tescil işlemi yapılmasının buyurulmasıdır. Hakim tescil kararı verirken zilyetlikle kazanma koşullarının davacı yararına oluştuğunu saptamak ile yetinmemekte, bu koşulların varlığı halinde tescile karar vermektedir. Hakim tarafından tescil işleminin tapu idaresince yapılmasına karar verilmesi emredici, buyurucu ve bunun doğal sonucu olarak yenilik doğurucu bir karardır. Zira, bu kararla eylemli kudret olarak tanımlanan zilyetlik, mülkiyet hakkına dönüşmekte, mülkiyet hakkı tapu kütüğüne tescil olunmaktadır.

Kazandırıcı zamanaşımı koşullarının oluşması ile taşınmaz üzerindeki zilyetlik kendiliğinden mülkiyet hakkına dönüşmez. Bu koşulların oluşması halinde zilyet yararına “tescili talep hakkı” doğar. Bu husus Medeni Kanun’un 639/1. maddesinde zilyedin tescil talebinde bulunabileceği şeklinde ifade edilmiştir. Bu nedenle hakimin tescil kararı ile yeni bir hukuki durum ortaya çıkar ve bu karar kesinleştiği tarihten ileriye yönelik olarak sonuç doğurur.

M.K: nun 639/1. maddesi uyarınca açılan tescil davalarında da uygulanması zorunlu bulunan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca aynı çalışma alanında sulu arazide 40 ve kuru arazide 100 dönüm miktarındaki taşınmazın kayıt ve belgesiz olarak zilyetlikle kazanılması mümkündür. Miktar sınırlaması yönünden 1617 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 26.7.1972 tarihinin dikkate alınması gerekir. Tescil kararının izhari (açıklayıcı) olduğunun kabulü halinde 1617 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra açılan tescil davalarında miktar sınırlaması yönünden denetim ve uygulama yapılması mümkün olamayacaktır. Zira zilyet adına dava konusu taşınmazlardan başka zilyetlikle kazanma koşullarının oluştuğu taşınmazların tesbiti mümkün olmadığı gibi, 26.7.1972 tarihinden sonra açılan davalarda da kazanma koşullarının daha önce gerçekleşmiş olması nedeniyle miktar sınırlaması dikkate alınamaz. Böyle bir uygulama ise kanun koyucunun amacına aykırı düşer ve yürürlükte bulunan hükmü uygulanamaz hale getirir.

Açıklanan nedenlerle tescil kararı ile yeni bir hukuki durum ortaya çıkmakta, hakimin kararı kurucu bir nitelik taşımakta ve bu karar kesinleştiği tarihten ileriye yönelik olarak sonuç doğurmaktadır. Bu itibarla içtihat aykırılığının Hukuk Genel Kurulu Kararları doğrultusunda birleştirilmesine karar verilmesi gerekmiştir.

SONUÇ: Kazandırıcı zamanaşımı yoluyla tapusuz taşınmazların edinilmesine ilişkin Türk Medeni Kanunu’nun 639/1. maddesine göre verilen tescil kararlarının İNŞAİ-İHDASİ (YAPICI-KURUCU-YENİLİK DOĞURUCU) nitelikli kararlar olduğuna, mülkiyet hakkının bu kararların kesinleştiği anda kazanıldığına, 4.12.1998 tarihli ilk oturumda 2/3 yi aşan çoğunlukla karar verildi.