Yunanistan mevzuatındaki gelişme ve bu yazı özellikle bu davaya konu miras hakkı bakımından ilk murisin ve ara murislerin ölüm tarihleri itibariyle taşınmaz malları tevarüs ve serbestçe tasarruf yönünden fiili bir karşılıklılığın olmadığını açıkça göstermektedir.
Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla; Kadıköy 1. Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 14/11/2000 gün ve E: 2000/663, K: 2000/1258 sayılı kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ndan çıkan 21/02/2001 gün,2001/2-128 Esas, 2001/192 karar sayılı ilamın, karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi müdahil vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulu’nca dilekçe, düzeltilmesi istenilen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
K: Hukuk Genel Kurulu’nun düzeltilmesi istenilen ilamında, Özel Daire’nin 11/04/2000 gün ve 2000/4259-4544 sayılı bozma kararının taraflara tebliğ edilmediği, bu şekilde karar düzeltme yoluna gitme olanağı tanınmaksızın duruşma açılarak direnme kararı verildiği belirtilerek, usule uyulmadan verildiği gerekçesiyle direnme kararı bozulmuştur. Karar düzeltme istemi üzerine yeniden yapılan incelemede, anılan bozma kararının davacı vekiline 25/04/2000; davalılar vekiline 01/05/2000 ve müdahil vekiline de 02/05/2000 günü usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, tebligat belgelerinin dosyada bulunduğu; süresi içinde karar düzeltme yoluna gidilmediği görülmüş; o nedenle yanılgıya dayalı bozma kararı kaldırılarak, işin esasına girişilmek suretiyle direnme kararı incelenmiştir.
Dava, veraset ilamının iptali istemine ilişkindir. Mahkemenin davanın reddine yönelik 27/10/1999 gün ve 1998/1111-1999/1220 sayılı kararı, davacı vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 11/04/2000 gün ve 2000/4259-4544 sayılı ilamıyla ( “…Dava Dimitri kızı Agrafi’den alınan veraset ilamının iptaline ilişkindir. Miras ölüm tarihinde açılır. Hiçbir işleme tabi olmadan mirasçılarına intikal eder. ( MK: md. 517 )
“Tahdidi mutazammın kanun hükümleri yerinde kalmak ve karşılıklı olmak şartı ile yabancı hakiki şahıslar Türkiye’de gayrimenkul mallara temellük ve tevarüs edebilirler” (Tapu K: md. 35)
Kanun karşılıklılık esasının ne şekilde belirleneceğini açıklamamıştır. Türk yabancılar hukukunun genel ilkelerinden olan karşılıklı işlem (mütekabiliyet ) esası, en az iki Devlet arasında uygulanan ve her birinin ülkelerinde diğerinin vatandaşına aynı mahiyetteki hakları karşılıklı tanımalarını ifade eder. Bu ilke anlaşma ile tanıma yanında iç mevzuat hükümleri bakımından bir engel koyma biçiminde yazılı hukukta yer alabilir.
Ancak en önemli nokta 28/05/1927 günlü 1062 Sayılı kanunda ifade edildiği üzere idari karar veya istisnai kanunlarla Türk uyruklular bakımından mülkiyet haklarının kısmen veya tamamen sınırlanıp, sınırlanmadığının daha açık bir ifade ile fiili durumun belirlenmesidir.
Yabancı ülke mevzuatında bir engel olmamakla beraber Türk vatandaşlarının o ülkede taşınmaz mal edinmeleri şu veya bu biçimde fiilen engelleniyorsa, Tapu Kanununun 35. Maddesinde açıklanan edinme engelinin bulunmadığını söylemek mümkün değildir.
Bunun yanında yabancı ülke taşınmazın bulunduğu yer bakımından (örneğin sahilde bulunan taşınmazlarla ilgili) izne bağlılık ve yasaklamalar getirilmişse, bizim mevzuatımız bakımından engel olmasa bile sahildeki taşınmazın yabancı tarafından edinilebileceği kabul edilemez. 01/09/1997 tarih ve 1997/9901 Sayılı Bakanlar Kurulu kararının 1. Maddesi uyarınca oluşturulan komisyonun 25/12/1998 tarihinde almış olduğu karar Tapu Kanununun 35. Maddesini ortadan kaldıracak nitelikte bulunmamaktadır.
- A) Muris Dimitri kızı Agrafi’nin mirasçılarının Yunanistan vatandaşı olduğu konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
İncelenen diğer dava dosyalarında, örneğin Beyoğlu 2. Sulh Hukuk Mahkemesinde görülen 1990/1131 sayılı davaya Adalet Bakanlığından verilen 21.8.1991 tarihli 36714 sayılı yazıda “Yunanistan Medeni Kanunun 4. maddesinde yabancı, Yunan vatandaşları gibi aynı Medeni Haklardan yararlanır hükmünün yer aldığı görülmekte ise de, pratikte yabancı uyruklular için medeni haklardan yararlanmanın özellikle taşınmaz mal EDİNME Hakkının oldukca sınırlı tutulduğu anlaşılmaktadır. Bu konuda Dışişleri Bakanlığından intikal eden bilgilerden anlaşıldıgına göre, yabancıların bu ulkede gayrimenkul İKTİSABI ile ilgili mevzuatın gelişimi şu şekilde oluşmuştur:
1924 tarihli ve 3150 sayılı Yunan kanunun 2/4. maddesine göre kararname ile tayin olunacak SINIR BÖLGELERİNDE yabancıların Tarım Bakanının izni olmadan Taşınmaz mal EDİNMELERİ yasaklanmıştır.
1925 tarih ve 7/9 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde Ziraat Nezaretinin izni olmadan yabancıların Hudut bölgelerinde taşınmaz mal EDİNEMEYECEĞİ belirtilmiş, hudut bölgeleri olarak Korfu adası ile etrafındaki adacıkları, Yanya, Freveze, Florina, Pellis, Seroz, Drama, Vilayetleri ile tüm Batı Trakya ve Sisam, Lesbos ( Midilli ) adası gösterilmiştir.
1927 tarihli 22/24 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde yukarıda anılan kararname ile saptanan sınır bölgelerinde yabancı gerçek ve tüzel kişilerin İçişleri, Tarım ve Savunma Bakanlıkları temsilcilerinden oluşan bir komisyonun izni olmadan taşınmaz mallar üzerinde AYNİ HAKLAR TESİS EDEMEYECEKLERİ öngörülmüştür. 1938 tarih ve 1366 sayılı kanun hükümlerine göre Yunanistanın sahil ve sınır bölgelerinde ve Yunan adalarının sahil ve sınır bölgelerinde taşınmaz mal EDİNMELERİ yukarıda belirtilen komisyonun iznine bağlanmıştır.
1945/374 sayılı kanun hükümlerine göre, sınır ve sahil bölgelerinde taşınmaz mal alacak kimselerin askeri bakımdan veya dış güvenlik yönünden sakıncalı bir durumu olmadığının mahalli garnizon komutanlığından bir yazı ile belgelendirilmesi gerekmektedir.
31 Aralık 1948 tarih ve 710 sayılı kanunla Yunanistan’da yabancı kişilerin taşınmaz mallarını serbestçe kullanmaları hususunda memleket tarımının geliştirilmesi ve himayesi bakımından Ziraat nezareti lehine bazı müdahale imkanları bahşeden tüm mevzuat hükümleri Oniki Adaya da teşmil edilmiştir.
24 Mayıs 1962 tarihli kararname ile sınır bölgeleri tayin edilen yerlerde, yabancıların taşınmaz mallar üzerinde mülkiyet EDİNMELERİ yasaklanmıştır.
Yukarıda açıklandığı üzere Yunanistan’ın topraklarının yarısına tekabül eden ve özellikle soydaşlarımızın yerleşik bulunduğu bölgelerde TÜRK VATANDAŞI kişilerin TAŞINMAZ MAL EDİNMELERİNİN YASAKLANMASI karşısında 1062 sayılı kanun 1. maddesi uyarınca karşı önlem alınması yoluna gidilmiştir.”denmektedir.
Adalet Bakanlığı İstanbul 5. Sulh Hukuk Mahkemesine gonderdiği 21.6.1993 tarihli 25427 sayılı yazıda, AT ( AB ) üyesi ülkeler vatandasları ve Rum asıllı yabancılar icin 31 Temmuz 1990 tarihinde yürürluge giren 1892/90 sayılı kanun hakkında bilgi verildikten sonra: “Yeni kabul edılen esaslar da, MÜLK EDİNME serbestisi yerine sadece Yunanistan ve Avrupa Topluluğu üyesi ülkelerin Vatandaşları ile Rum asıllı üçüncü ülke vatandaşlarına istisnai muamele yapılabilmesi imkanı getirmektedir. Rum asıllı olmayan üçüncü ülke vatandaşlarının sınır ve kıyı bölgelerinde gayrimenkul EDİNME imkanları şimdilik bulunmamaktadır” denmiştir.
Adalet Bakanlığının Fatih 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1993/631-397 sayılı dosyasına gönderdiği 22/11/1995 tarih 54718 sayılı yazılarında, Yunanistan’da yabancıların ve bu esnada Türk vatandaşlarının miras yoluyla taşınmaz mal edinmelerini engelleyen bir yasa hükmü bulunmadığı, ancak Rum soyundan gelmeyen Türk vatandaşlarının Yunanistan’daki taşınmazlar hakkında hazinenin el koyması, zamanaşımı sebebiyle intikal, kamulaştırma, gibi işlemlerle karşılaştığı, izinle satmaya teşvik edildiği, serbestçe tasarruf ve verasete konu olabilecek taşınmazların kaldığının şüpheli olduğu belirtilmiştir. Yukarıda gösterilen Yunanistan mevzuatındaki gelişme ve bu yazı özellikle bu davaya konu miras hakkı bakımından ilk murisin ve ara murislerin ölüm tarihleri itibariyle taşınmaz malları tevarüs ve serbestçe tasarruf yönünden fiili bir karşılıklılığın olmadığını açıkça göstermektedir. Gerçekleşen bu durum karşısında Hazine tarafından açılan davanın taşınmaz mallara hasren kabul edilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması yerinde değildir…” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:
K: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK: nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, 06/06/2001 gününde oybirliği ile karar verildi.