Tahsis amacı değiştirilmedikçe meralardan, mera kanununda gösterilenden başka şekilde yararlanılamaz.
Dava mera olarak tespit edilen taşınmazın daha sonra belediye adına özel mülk olarak tescilinin yapılarak üçüncü kişilere satıldığı ve öncesi mera olan taşınmazların özel mülkiyete konu olamayacağı iddiasıyla açılan tapu iptali ve mera olarak sınırlandırılma istemine ilişkindir.
4342 sayılı Mera Kanunun 4. madde 3. fıkrasında, meraların özel mülkiyete konu olamayacakları, amacı dışında kullanılamayacakları ve zamanaşımına tabi olmadıkları sınırlarının daraltılamayacağı 14. maddesinde ise tahsis amacı değiştirilmedikçe meralardan bu Kanunda gösterilenden başka şekilde yaralanılamayacağı belirtilerek tahsis amacının nasıl değiştirilebileceği hükme bağlanmıştır.
Ancak 7.6.2004 tarih ve 5178 sayılı yasa ile 4342 sayılı Mera Kanunun bazı maddelerinde değişiklik yapılmış ve eklenen geçici 3. madde ile de;
“Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera olarak kullanımı, teknik olarak mümkün olmayan yerlerin tahsis amacı değiştirilerek hazine adına tescilleri yapılır. Ancak ilgili Belediye ve kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların dava konusu olup olmadığına bakılmaksızın ücretsiz olarak tescilleri aynen ipka edilir. Hazine adına tescil edilmesi gerekirken gerçek veya tüzel kişilere tescil edilmiş taşınmazlara ilişkin açılan davalardan, emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı üzerinden taşınmazların halen maliki olan kişilerce Hazineye bedelinin ödenmesi kaydıyla vazgeçilir. Evvelce açılan davalarda Hazine lehine kesinleşen kararlara konu taşınmazların tapuları aynı esaslara göre önceki maliklerine veya kanuni mirasçılarına devredilir” hükmü getirilmiştir.
Anılan hükümde, öncesi mera olan ancak belediye ve mücavir alan sınırları içinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar planlarında yerleşim yeri olarak tespit edilen, mera olarak kullanımı teknik olarak mümkün bulunmayan alanlarda tahsis amacının değiştirileceği ve gerçek veya tüzel kişiler adına tescil edilmiş taşınmazların belli bir bedelin ödenmesi halinde bu kişilere devredileceği öngörüldüğünden, 5178 sayılı Yasa ile 4342 sayılı Mera Kanununa eklenen geçici 3. maddesi hükmü konusunda derdest olan davalara da uygulanmalıdır.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; Davacı Hazine vekili 1.11.2002 tarihli dilekçesi ile 26009 ada 1 sayılı parselin öncesi mera olduğu nedeni ile tapusunun iptalini istemiş mahkemece tahsis sahibi S. K: mirasçılarından devralan davalının tapudan iyi niyetle satın aldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, davacı hazine vekili hükmü temyize getirmiştir.
Dava konusu 26009 ada 1 parselin geldisi 2431 ada 28 parsel olup kaydından da anlaşılacağı üzere öncesi meradır. İmar uygulaması ile dava konusu parselin bulunduğu alan ıslah imarda otoyol güzergahında kalmış olup daha sonra otoyol güzergahı değişmiş ve yapılan son imar planı tadilatı ile de parselin bulunduğu alan konut sahası olarak belirlenmiş ve yoldan ihdasen 10.3.1999 tarihinde Karşıyaka Belediyesi adına tescil edilmiştir. Karşıyaka Belediyesi de bu yeri 2891 sayılı Yasa uyarınca 11.2.2000 tarihinde davalının bayileri S. K: mirasçıları adına tahsisen tescil ettirmiştir.
Davacı Hazine öncesi mera olan 1 parselin iptali ile mera olarak sınıflandırılmasını istemektedir. Ancak, dava konusu taşınmazın şahıslar adına tapuya tescilinden ve bu davanın açılmasından sonra 7.6.2004 tarihinde Mera Kanununda yapılan değişiklikler yürürlüğe girdiğinden davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile hükmün aşağıdaki yazılı şekilde bozulması gerekmiştir.
1.1.2003 tarihinden önce kesinleştiği anlaşılan imar planına göre nizalı yer yerleşim alanı olarak belirlenmiş ve belediye adına tarla olarak tescil edildikten sonra ifraz ederek üçüncü kişilere satılmış, üzerinde binalar inşa edilerek yeni bir yerleşim alanı oluşmuştur. 5178 sayılı yasa ile 4342 sayılı Mera Kanununa eklenen geçici 3. maddede belirtilen hususlar nizalı yer hakkında da gerçekleştiğinden, bu hüküm uyarınca taşınmazın emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı belirlenerek bu miktarı ödemesi hususunda davalıya önel verilerek sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.