İmar öncesinde, çekişmeli yerin mera vasfında bulunduğu, davalının kayda dayalı bir hakkının söz konusu olmadığı görülmekle; davalının taşınmaz üzerindeki yapıdan dolayı 3194 sayılı yasanın 18. Maddesinden kaynaklanan bir hakkının varlığından söz edilemez; davalının şerhten kaynaklanan hakkının kişisel hak niteliğinde bulunduğu kabul edilmeli; davacının kayda dayalı mülkiyet haklarına üstünlük tanınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmelidir.
Taraflar arasında görülen davada; Davacı, maliki bulunduğu taşınmaz üzerinde davalıya ait yıkık eski bir evin bulunduğunu, davalının bu yeri davacıya teslim etmediğini belirterek, elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerinde bulunmuştur. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, dava konusu parsel üzerindeki binanın davalıya ait olduğuna dair tapu kaydında şerh bulunduğu, taşınmazın imar uygulaması ile oluştuğu davacının bu idari işleme karşı dava açmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü:
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu 2 parsel sayılı taşınmazın 14.11.2000 tarihinde yapılan imar uygulaması sonucu dava dışı Hazine adına tescil edildiği, tescil sırasında taşınmaz üzerinde bulunan yapının davalıya ait olduğu yolunda beyanlar hanesinde şerh bulunduğu, bilahare davacının bu yeri Hazineden satın alma suretiyle edindiği anlaşılmaktadır. Öte yandan, çekişmeli yere davalının elattığı da sabittir. Bu hususlar mahkemenin de kabulündedir.
İmar öncesinde, çekişmeli yerin mera vasfında bulunduğu, davalının kayda dayalı bir hakkının söz konusu olmadığı görülmektedir. Bu bakımdan davalının taşınmaz üzerindeki yapıdan dolayı 3194 sayılı Yasa’nın 18. maddesinden kaynaklanan bir hakkının varlığından söz edilemez. Davalının şerhten kaynaklanan hakkının kişisel hak niteliğinde bulunduğu kabul edilmelidir.
Hal böyle olunca, davacının kayda dayalı mülkiyet haklarına üstünlük tanınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle davanın red edilmesi doğru değildir. Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir.
Sonuç: Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü H.U.M.K: ‘nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 2.10.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.