Yörede 4753 sayılı yasa gereğince komisyon çalışmalarda bulunmuş, kroki tanzim etmiş, belirtmelik tutanakları hazırlanmış, ancak tasdik edilmemiştir; bu nedenle sözü edilen belirtmelik tutanakları ve haritaları ancak takdiri bir delil niteliğindedir.
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davacı ile davalı Hazine tarafından istenilmekle, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşılmakla dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:
Kadastro sırasında 428 ada 5, 6, 7, 8 parsel sayılı 2688.34m2, 5026.37m2, 457.65m2 ve 2038.87m2 yüzölçümündeki taşınmazlar tapu kaydına dayanılarak Belediye Tüzel Kişiliği adına, aynı ada 9 parsel sayılı 6306.89m2 yüzölçümündeki taşınmaz ise kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak Ali adına tespit edilmiştir. Davacı Ali tarafından kadastro tespitinden önce Sulh Hukuk Mahkemesinde davalı Hazine ve Belediye Tüzel Kişiliği aleyhine açılan tescil davası görevsizlik kararı ile Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda 5, 6, 7, 8 sayılı parseller hakkındaki davanın reddine, 9 sayılı parsel hakkındaki davanın kabulüne, 5, 6, 7 ve 8 sayılı parsellerin Köy Tüzel Kişiliği adına, 9 sayılı parselin ise davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı ile davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece dava konusu 5, 6, 7 ve 8 parsel sayılı taşınmazların davalı Belediyenin tutunduğu tapu kaydı kapsamında kaldığı, 9 parsel sayılı taşınmaz üzerinde de davacı Ali yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi hükmünde öngörülen taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilmek suretiyle hüküm kurulmuştur. Mahkemece davalı Belediye Tüzel Kişiliğinin tutunduğu tapu kaydının dayanağı kroki bulunup bulunmadığı araştırılmamış, varsa getirtilip gereği gibi yerine uygulanmadığı gibi dava konusu taşınmaza komşu bulunan 31, 32, 34, 427 ada 35, 3, 30, 428 ada 2, 10 ve 11 parsel sayılı taşınmazlara ait kadastro tutanakları ve dayanağı belgeler de getirtilip yerine uygulanıp nizalı taşınmazlar yönünün nasıl sınır gösterdiği saptanmamıştır.
Yörede 4753 Sayılı Yasa gereğince komisyon çalışmalarda bulunmuş, kroki tanzim etmiş, belirtmelik tutanakları hazırlanmış, ancak tasdik edilmemiştir. Bu nedenle sözü edilen belirtmelik tutanakları ve haritaları ancak takdiri bir delil niteliğindedir. Bu nedenle dava konusu taşınmazların öncesinin ne olduğu özellikle komşu köy halkından seçilecek yaşlı bilirkişi kurulu aracılığı ile sorulup saptanmalı, özellikle hali arazi niteliğinde olup olmadığı, öncesinin geleneksel biçimde kullanılagelen kamu malı niteliğinde mera veya yayla olup olmadığı yöntemine göre araştırılmalı, az yukarıda belirtildiği gibi dava konusu taşınmaza komşu bulunan çevre parsellerin kadastro tutanakları ve dayanağı belgeler getirtilmeli, keşifte yerine gereği gibi uygulanmalı, sözü edilen belgelerin dava konusu taşınmazları nasıl sınır gösterdiği saptanmalı, ondan sonra teknik bilirkişiye yerel bilirkişi sözlerini denetlemeye keşfi izleme olanağı sağlayan kroki tanzim ettirilmelidir.
Diğer yönden takdiri bir delil olarak yapılan belirtmelik tutanaklarındaki varsa tespit bilirkişileri dahi çağrılıp taşınmazların öncesinin ne olduğu araştırılmalıdır. Diğer yönden Belediye Başkanlığının tutunduğu tapu kaydı tek taraflı olarak idarenin talebi ile oluşturulmuştur. Bu nedenle tarafı olmayan 3.kişileri bağlamayacağı da tartışmasızdır. Eğer dava konusu taşınmazın öncesi hali arazi olup teknik bilirkişinin 14.6.2002 tarihli raporunda da söz edildiği gibi geleneksel biçimde kullanılagelen kamu malı niteliğinde mera ve yayla olmadığının belirlenmesi halinde kişiler nizalı taşınmazlar üzerinde Belediye’nin oluşturduğu tapu kaydının tesis tarihinden geriye doğru 20 yıllık zilyetlerinin bulunması halinde zilyetlik yoluyla diğer koşullarının da oluşması halinde taşınmaz edinebilecekleri düşünülmeli, anılan hususlar karar yerinde tartışılmalı, ondan sonra toplanan ve toplanacak deliller hep birlikte değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu konularda yanılgıya düşülerek yazılı biçimde karar verilmesi isabetsiz;
Bu nedenlerle davacı Ali ile davalı Hazinenin yerinde olan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 6.6.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.