1. Anasayfa
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2004/1-120 K: 2004/96 T:25.02.2004


Hazine ecrimisil için muhakkak idari yolu kullanmak zorunda değildir. 2886 sayılı Yasanın 75. maddesi ile getirilen bu imkanın bir zorunluluk olarak yorumlanması doğru değildir. Hazinenin, ecrimisil isteyebilmesi için genel mahkemeye dava açma zorunda olmaması, bu konuda idari işlem düzenleme ve böylece sorunun idari yargıda çözümlenmesi zorunluluğu olarak düşünülmemelidir.

Taraflar arasındaki “meni müdahale, kal ve tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Menderes Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 26.12.2002 gün ve 2002/54 E- 856 K: sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 28.04.2003 gün ve 2003/4388-5057 sayılı ilamı ile; (…Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.

Dosya içeriğine, toplanan delillere göre; çekişmeli 3 parsel sayılı taşınmazın kayden Hazineye ait olup, Jandarmaya tahsisli bulunduğu, anılan yerin bir bölümünde davalıya ait korunması gerekmeyen yapı olduğu, binadan davacının subjektif yararlanma imkanı olmadığı, davalının levazımını alıp götürebileceği gözetilerek el atmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalının temyiz itirazları yerinde değildir, reddinE:

Ancak, davada ileri sürülen davalı eyleminin haksız fiil niteliğinde bulunduğu, ecrimisil isteğinin ise buna bağlı haksız işgal tazminatına dair olduğu gözetilerek eldeki davada incelenip hüküm altına alınması gerekirken, bu isteğin idari yargının görevinde olduğundan söz edilerek reddedilmesi doğru değildir. Davacı Hazinenin bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: K: Davacı Hazine, 2385 ada, 3 parsel sayılı, Jandarma Genel Komutanlığına tahsisli taşınmaza davalının kaçak konut inşa etmek ve bahçe olarak kullanmak suretiyle elattığını ileri sürerek, el atmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur. Mahkemece, el atmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinin kabulüne; ecrimisil isteğine ilişkin davada ise, 2886 Sayılı Yasanın 75. maddesi uyarınca, işin idari yargıyı ilgilendirdiğinden söz edilerek dilekçenin görev yönünden reddine karar verilmiştir.

Bilindiği gibi, gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle işgal tazminatı, hak sahibinin kötü niyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İnançları Birleştirme Kararında “…fuzuli işgalin kiraya benzetilemeyeceği; …haksız bir eylem sayılması gerektiği…bir zarar meydana gelirse bunun tazmin ettirileceği, … Medeni Kanunun (eski) 908 inci maddesi anlamında zilyedin faydalanmasından doğan bir istem olduğu…” vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır.

a) Haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklindeki olumlu zarar,

b) Kullanmadan doğan olumlu zarar,

c) Malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir.

Yüce Yargıtay’ın ilgili tüm Daireleri ve Yüksek Hukuk Genel Kurulu kararlarında, özetlenen bu ilkeleri esas almışlardır. Bu durumda ecrimisilin tahsili için genel mahkemede dava açılabileceğinde kuşku yoktur.

Eldeki davada Hazinenin davacı olması nedeniyle, olayın 01.01.1984 tarihinde yürürlüğe giren 2886 Sayılı “Devlet İhale Yasası” nın 75 inci maddesi açısından irdelenmesine gelince; anılan maddede aynen “Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan malların gerçek ve tüzel kişilerce işgali üzerine, fuzuli şagilden bu Kanunun 9. maddesindeki yerlerden “Ticaret Odası, Sanayi Odası, borsa veya bilirkişiler) sorulmak suretiyle 13. maddede gösterilen komisyonca (ilgili idare memurunun başkanlığında en az bir uzman veya maliye memuru) takdir ve tespit edilerek ecrimisil istenir. Ecrimisil talep edilebilmesi için Hazinenin işgalden dolayı bir zarara uğramış olması gerekmez ve fuzuli şagilin kusuru aranmaz.

Ecrimisil fuzuli şagil tarafından ödenmez ise 6183 Sayılı “Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur…” hükmü öngörülmüştür. Uyuşmazlık Mahkemesinin 20.02.1989 tarih 2/1 sayılı ilke kararında da “…2886 Sayılı Devlet İhale Kanununun 75. maddesi uyarınca, tebliğ olunan ihbarname ile istenilen ecrimisil nedeniyle açılan davaların çözüm yerinin, ecrimisilin belirlenmesi ve işgalciden istenilmesi işlemlerinin idari niteliği itibariyle idari yargı yeri olduğu açıklanmıştır.

Olayın dava hakkı açısından incelenmesi Yargıtay Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında davacı Hazine’nin dava açamayacağı, dava açmakta hukuki yararı bulunmadığı ileri sürülmüş olup çoğunluk aşağıdaki gerekçe ile bu görüşe katılmamıştır.

Gerçekten de; 2886 Sayılı Yasa’nın 75.maddesine göre, Hazinece ecrimisili ihbarnamesinin düzenlenip tebliği işleminden sonra, ihbarnamenin iptali, ecrimisil gerekmediği, veya fazla talep edildiği iddiasına dayalı işlem ve davaların idari nitelikte bulunduğu çözüm yerinin idari yargı olduğu kuşkusuzdur. Uyuşmazlık Hazine tarafından ecrimisil ihbarnamesi gönderme yolu tercih edilmeden doğrudan doğruya Hazine yerini işgal eden kişiye karşı dava açılıp açılmayacağı noktasında yoğunlaştığı anlaşılmaktadır.

Bilindiği gibi dava hakkı, Anayasa ile güvence altına alınmıştır. Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir (Anayasa m.36.1). Bu hak temel haklardandır. Yine T: C.Anayasası’nın 13.maddesi hükmünce (Temel hak ve Hürriyetler, Devletin Ülkesi ve Milletiyle Bölünmez Bütünlüğünün, Milli Egemenliğin, Cumhuriyetin, Mili Güvenliğin, Kamu Düzeninin, Genel Asayişin, Kamu yararının, genel ahlakın ve genel sağlığın korunması amacı ile ve ayrıca Anayasanın ilgili maddelerinde öngörülen özel sebeplerle, Anayasa sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabilir. Temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamalar demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz ve öngörüldükleri amaç dışında kullanılamaz. Bu maddede yer alan genel sınırlama sebepleri temel hak ve hürriyetlerin tümü için geçerlidir). Konu bir Temel hakkın kullanılması ile ilgilidir. 2886 Sayılı Yasasının 75 ve diğer maddelerinde, ecrimisili ihbarnamesinin tebliğinden önce veya 2886 Sayılı Yasanın hiç uygulanmadığı hallerde Genel Mahkemelerde ecrimisil davasının açılamayacağı konusunda Yasa ile konulmuş sınırlayıcı bir hüküm bulunmamaktadır. O halde T: C.Anayasasının 36 ve 13.madde hükümleri de gözetildiğinde somut olayın özelliği itibariyle davacı Hazinenin dava hakkının bulunduğunun kabulü zorunludur.

Diğer taraftan 2886 Sayılı Yasanın 75 nci maddesi ile getirilen bu imkanın bir zorunluluk olarak yorumlanması doğru değildir. Hazinenin, ecrimisil isteyebilmesi için genel mahkemeye dava açma zorunda olmaması, bu konuda idari işlem düzenleme ve böylece sorunun idari yargıda çözümlenmesi zorunluluğu olarak düşünülmemelidir. Somut olayda sadece ecrimisil isteği yer almamış onun yanında, el atmanın önlenmesi ve yıkım isteğiyle birlikte haksız eylemden kaynaklanan bir tazminat istenmiştir. Hazine seçimlik hakkını kullanarak, idari bir karar almadan, idari bir işlem yapmadan, 75 inci maddede sözü edilen komisyonu oluşturmadan ihbarname ya da ihtarname düzenlemeden ve bunu şagile tebliğ etmeden kısaca, idari yargı yolunu tercih etmeden doğrudan doğruya genel mahkemede dava açmış ise, mahkeme gerekli araştırma ve soruşturmayı yaparak bir karar vermek zorundadır.

Esasen, Hazineyi bu olanaktan alıkoyan bir yasal hükümde bulunmamaktadır. Yasa koyucu başka türlü düşünseydi, 2886 Sayılı Yasanın 75. maddesinde, ecrimisilin genel yargı yolu ile takip ve dava edilemeyeceğini de düzenlerdi. Öte yandan, haksız eylemden kaynaklanan bir alacağın dava edilmesinde hukuksal yararın varlığı tartışılamaz bir gerçektir. Özellikle, el atmanın önlenmesi ve yıkım ya da başka bir dava ile birlikte ecrimisil istenmesi halinde, ecrimisille ilgili davayı idari yargıya göndermek; genel mahkemedeki davaları bekletici sorun saymak, ecrimisilin tahsilinin uzunca bir süre sürüncemede kalması sonucunu doğurur. Hazinenin hukuksal yararı ecrimisilin diğer isteklerle birlikte sonuca bağlanmasındadır. Hukuk Genel Kurulu da 2886 Sayılı Yasanın yürürlüğünden sonra intikal eden işlerde Hazinece beş yıllık süreye ilişkin olarak ecrimisil isteyebileceğini karar bağlamış, görev hususuna değinmemiştir (H.G.K: 02.04.1986 tarih 1985/3-150 Esas 347 Karar) ve (H.G.K: 15.11.1985 tarih 1984/3-154 Esas 913 Karar). Eldeki davada da idari anlamda alınmış bir karar, yapılmış bir idari işlem ya da eylem bulunmadığı gibi, komisyon da oluşturulmamıştır.

Öte yandan mahkemece, “…orman sınırları dışına çıkarılan yerlerde ecrimisil istenemeyeceği…” gerekçe gösterilmiş ise de, sözü edilen 6831 Sayılı Yasanın 2/B maddesini değiştiren 22.05.1987 tarih ve 3373 Sayılı Yasada “Bu maddenin B bendi ile orman sınırları dışına çıkarılıp 2924 Sayılı Yasanın 11. ve 12.maddesi gereğince fiili durumlarına göre ifraz edilerek bedeli karşılığı satılacak yer, yapı ve tesisleri kullananlardan satış işlemleri tamamlanıncaya kadar ecrimisil alınmaz” yolundaki hükmün somut olayla bir ilgisi yoktur. Hazine, çıkarma işleminden sonraki dönem için ecrimisil istemekte olup, ifraz, satış ta söz konusu değildir.

Tüm bu nedenlerle, ecrimisil isteği yönünden de gerekli araştırma ve soruşturmanın yapılması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir. Yerel mahkemece aynı yöne işaret eden Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden ötürü HUMK: ‘nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 25.02.2004 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY:

1) YASAL DÜZENLEME

Uyuşmazlık, Hazinenin Adliye Mahkemelerinde ecrimisil davası açıp açamayacağı noktasında toplanmaktadır. 2886 sayılı yasanın 75. maddesinin ilk iki hükmü aşağıya alınmıştır:

“Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz malların, gerçek ve tüzel kişilerce işgali üzerine, fuzuli şagilden, bu kanunun 9. maddesindeki yerlerden sorulmak suretiyle, 13. maddesinde gösterilen komisyonca takdir ve tespit edilecek ecrimisil istenir. Ecrimisil talep edilebilmesi için, Hazinenin işgalden dolayı bir zarara uğramış olması gerekmez ve fuzuli şagilin kusuru aranmaz.

Ecrimisil fuzuli şagil tarafından rızaen ödenmez ise, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun Hükümlerine göre tahsil olunur”

2886 sayılı yasa ile yürürlükten kaldırılan 2490 sayılı yasının 67. maddesi uyarınca Hazinenin açtığı ecrimisil davaları, Adliye Mahkemelerinde görülmekte ve çözümlenmekte idi. Yukarıda zikredilen 2886 sayılı yasanın 75. maddesi ise bu konuda özel bir düzenleme getirmiş bulunmaktadır; buna göre ecrimisil talep edilebilmesi için, Hazinenin işgalden dolayı bir zarara uğramış olması gerekmeyecek ve fuzuli şagilin kusuru aranmayacaktır. Oysa Adli Mahkemelerde açılan ecrimisil davalarında, ilgili yasa ve İçtihatları Birleştirme Kararları gereğince davacının (Hazine de olsa) işgalden ötürü zarara uğradığının ispatı yanında davalının (fuzuli şagilin) kusuru aranacaktır.

2) 2886 SAYILI YASANIN HÜKÜMET TEKLİFİNDE HAZİNENİN ECRİMİSİLE HAK KAZANABİLMESİ İÇİN “dava açma şartı” YASALAŞAN METİNDEN ÇIKARILMIŞTIR.

Devlet İhale Yasa tasarısına ilişkin hükümet teklifinde ecrimisil istenebilmesi için Hazinenin dava açması öngörülmüştür. Nitekim, 75. maddeye ilişkin hükümet teklifi şu hükmü içermekte idi: Madde 75, fıkra 2 : “Komisyonca takdir ve tespit edilecek ecrimisil, fuzuli şagil tarafından rızaen ödenmez ise hükmen tahsil edilir” (Milli Güvenlik Konseyi, S.Sayısı: 638, sh.29) Gerçekten de hükümet teklifinde şu hükümlere de yer verilmiştir. “Ecrimisil fuzuli şagil tarafından rızaen ödenmedigi takdirde, hükmen tahsili için dava açılmakla birlikte…” “Mahkemece hükmolunan ecrimisil, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur”

Buna karşın yasalaşan metinde dava acma şartı kaldırılmış ve sadece Hazinenin talep etmesi yeterlı gorülmüstur. Bu durum 2886 sayılı yasanın 75.maddesinin gerekçesinde açıkça belirtilmiştir: “Danışma Meclisi metninin 76.maddesinde, ecrimisilin hükme bağlandıktan sonra 6183 sayıl Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunacağı belirtilmiş ise de yeniden yazılan maddenin 2.fıkrasında ecrimisilin fuzuli şagil tarafından rızaen ödenmediği takdirde dava açma cihetine gidilmeyerek diğer Devlet alacaklarında olduğu gibi ecrimisil de, Devlete ait yerin işgali, tasarruf edilmesi, ondan yararlanılması sonucu ortaya çıkan kira benzeri bir Devlet alacağı olduğundan bu alacağın da diğer vergi, resim, harç gibi Amme Alacaklarının tahsilinde uygulanan esaslara göre tahsil edilmesi sağlanmıştır” (Bkz.Milli Güvenlik Konseyi, S.Sayısı:638, sh.11).

3) HUKUKSAL YARAR

Davacının (hazinenin), ecrimisil davasını Adliye Mahkemelerinde açabilmesi için, hukuksal yararı bulunmalıdır. Bir başka anlatımla, hazinenin ecrimisile yönelik hakkına kavuşabilmesi için mahkemenin bir kararına muhtaç olmalıdır.

Eğer davacı (hazine), mahkemeye başvurup bir ilam almadan başka bir yol ile de hakkına aynı güvenle kavuşabilmekte ise, artık dava açmakta hukuksal yarar yok demektir. Buna rağmen dava açılırsa, davanın, dava şartı yokluğundan (usulden, mesmu olmadığından) ötürü reddedilmelidir.

Hazine, 2886 sayılı yasanın 75.maddesinin kendisine tanıdığı olağanüstü olanaklarla ve de Usul Hukukunun yüklediği külfetler (keşif, tanık, ispat, zamanaşımı def’i) olmaksızın ecrimisile yönelik amacına daha güvenli bir şekilde ulaşabildiğine göre, hukuksal yararı yok demektir. O halde öncelikle ecrimisile yönelik istem, dava şartı yokluğundan (usulden) reddedilmelidir. (Bkz.Kuru, Baki:Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.baskı, İst.2001,sh.1363 vd.).

4) ÖZEL DÜZENLEME VARKEN GENEL HÜKÜMLER UYGULANMAZ

Gerek maddi hukuk alanında ve gerekse usul ve icra hukuku alanında özel hükümlerin genel hükümlere göre önceliği vardır. Örneğin, yasada özel takip imkanı bulunan hallerde davacının genel hükümlere göre icra takibi yapması kabul edilemez (4.HD.21.1.2002;9624/569) Başka örnekler:

Projeye aykırı inşaatın yıkılabilmesi için, konuttaki insan ve eşyanın tahliyesine ilişkin davaların Sulh Hakimlerince karar bağlanmasına olanak veren 6785 sayılı yasa, 3194 sayılı İmar Yasasının 43/A maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bu son yasanın 32/son maddesi bu görevi Belediye Encümeni veya İl İdare Kurulu Kararını müteakip Belediye ve Valiliklere vermiştir. Adli Yargıda bu tür bir davanın görülmesi yasa hükmüne göre mümkün olmadığından davanın reddine karar vermek gerekir (14.HD.22.10.2001; 7065/7032; 14.HD. 16.9.2002; 4887/5276)

5) HUMK: mad.7 AÇISINDAN OLAYIN İRDELENMESİ

HUMK: mad.7 hükmüne görE: “Diğer bir mahkeme yahut idari makam veya yargı merciinin görevine giren bir dava veya iş kendisine arz olunan mahkeme, duruşma yapmadan görevsizlik kararı verilebileceği gibi davanın her safhasında kendiliğinden görevli olmadığına da karar verir”

Hazinenin ecrimisil istemi, 2886 sayılı Yasa mad.75/1 uyarınca idari bir makamın görevine verilmiş bulunmaktadır. Sözü edilen idari makam (komisyon)ın takdir ve tespit ettiği ecrimisilin ödenmemesi halinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur (2886 sayılı yasa, mad.75/2)

Görüldüğü üzere görev kesin olarak idari bir makama verilmiştir ve Adli Yargının bu konuda (seçime dayalı) hiçbir görevi bulunmamaktadır. Nasıl Hazine vergi için yükümlü hakkında mahkemeye başvurup tespit ve tahsil yoluna başvuramıyor, yöntemine uygun olarak takdir ve tahsil ediyorsa, aynı şekilde ecrimisil için de mahkemeye başvuramaz ve fakat özel yasada öngörüldüğü şekilde tespit ve takdir edildikten sonra tahsili cihetine gidebilecektir. Burada Hazineye tanınmış seçimlik yetkiden ise hukuksal anlamda asla söz edilemez.

O halde bu açıdan bakıldığında mahkemenin görevsizlik kararı vermesi de gündeme gelecektir.

6) KAMU ALACAKLARININ TAHSİLİNDE GÖREVLİ MERCİLER: Kamu alacağı, kamu alacağını/ecrimisili doğuran olay ile doğmaktadır. Ancak, ecrimisilin fuzuli şagil yönünden belli bir borç haline gelebilmesi komisyonca (2886 SK: mad.75/1) takdir ve tespit işlemi ile olmaktadır. Kamu borcunun idare tarafından belirlenmesi halinde, bu işlemin kamu borçlusuna (fuzuli şagile) tebliğ edilmesi gerekir. Çünkü, dava açma süresi yükümlendirme işleminin tebliğ tarihinden itibaren başlamaktadır.

Kamu alacağı olan (ecrimisilin) ödenmesi ise, ilgili komisyonca takdir-tebliğ-tahakkuk aşamalarından geçtikten sonra mümkün olmaktadır. Hazinenin bu yetkilerini kullanıp kullanmama konusunda herhangi bir “takdir” seçeneği bulunmamaktadır. Zira kamu alacakları, kamu hukukundan doğmaktadır ve kamu hukuku kurullarına tabi olmaktadır (Onar, Sıddık Sami:İdare Hukukunun Umumi Esasları, C.111, 3.bası, İst.1966, sh.1645).

Adliye mahkemeleri özel hukuktan doğan alacaklar için görevli sayılmışlardır. Kamu alacaklarının (örneğin Devletin vergi alacağı veya olayda olduğu üzere ecrimisil alacağının) araştırılması ve soruşturulması Adliye mahkemelerine ait olmadığı gibi, takibi de İİK’na göre değil ve fakat 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanuna göre yapılır.

7) HAZİNENİN DAVALIDAN TALEP ETTİĞİ ECRİMİSİL, “KAMU ALACAĞI” MAHİYETİNDEDİR.

a) GENEL OLARAK KAMU ALACAĞI: Kamu alacağı, 6183 sayılı yasadaki usule göre tahsil olanağı bulunan her türlü alacakları kapsar. Alacak, kamu geliri niteliğinde olabileceği gibi, özel veya kamu hizmeti karşılığı da olabilir. Yeter ki, 6183 sayılı yasa gereğince ödetilmesinin olanaklı bulunduğu gerek niteliğinden gerekse herhangi bir yasa hükmünden anlaşılmış olsun (Şimşek, Edip: Amme Alacakları Tahsil Usulü Kanun Şerhi, Ank.1990, sh.57).

b) ECRİMİSİL ALACAKLARI, KAMU ALACAĞI NİTELİĞİNDEDİR. ÇÜNKÜ;

aa)Ecrimisil alacakları idari işlemlerle tahsil edilmektedir (2886 SK: mad.75/1). Nitekim, tarh-teblig-tahakkuk ve tahsil aşamalarında, kamu borçlusunun karşısında Devlet kamu gücünü kullanarak yer almaktadır.

bb)Ayrıca, devletin özel mülkiyetinde ya da hükum ve tasarrufu altında olan yerlerin hicbir sozleşmeye dayanmaksızın fuzuli isgalı nedeniyle doğan bir alacaktır.

cc)Kaldı ki, 6183 sayılı Kanun’un 2.maddesine göre “Muhtelif kanunlarda Tahsili Emval Kanununa göre tahsil edileceği bildirilen her çeşit alacak hakkında da bu kanun hükümleri tatbik olunur” denmektedir.

dd)Tüm bunlara ek olarak, ecrimisil alacaklarının tahakkuk aşamasındaki uyuşmazlıklara idare, tahsil aşamasındaki uyuşmazlıklara da vergi mahkemelerinde bakılması ve bu kararların kanun yolu mahkemesinin Danıştay olması da ecrimisil alacaklarının kamu alacağı niteliğinde olduğunu göstermektedir.

ee) Ayrıca yukarıda 2 nolu bent altında verilen bilgilere bakılmalıdır.

8) SONUÇ: Yukarıdan beri açıklandığı üzere yerel mahkeme kararı onanmalıdır. Aksine oluşan çoğunluk kararına bu nedenle katılmıyorum.

KARŞI OY: Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun önüne gelen uyuşmazlık; Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz malların gerçek ya da tüzel kişiler tarafından işgal edilmesi nedeniyle Hazinenin şagile karşı genel hükümlere göre doğrudan ecri misil davası açıp açamayacağı, başka bir anlatımla Hazinenin açtığı böyle bir davaya adli yargı yerinde bakılıp işin esası hakkında hüküm verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; “ecri misil” deyimi, eski hukukumuzdan (Mecelleden) gelme bir alışkanlıkla bu gün de bazı yasalarda (492 sayılı Yasanın 16., 2490 sayılı Yasanın 67., 2886 sayılı Yasanın 75. ve 5516 sayılı Yasanın 10.maddelerinde), öğretide ve yargı kararlarında kullanılmakta olan bir kavramdır.

“Haksız kullanma karşılığı” ya da “haksız işgal tazminatı” anlamına gelen ecri misilin yasal dayanağını -genel olarak- 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 995. (önceki 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi 908.) maddesi ile Türk Borçlar Yasasının 41. ve izleyen (42- 44). Maddeleri oluşturmaktadır. Türk Medeni Kanununun 995. maddesi hükmüne göre, bir taşınmaz malı haksız işgal eden şagil, mal sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorundadır. Yine, geçerli bir hukuki işleme dayanmaksızın başkasının malını haksız olarak elinde bulundurup kullanmak, Türk Borçlar Yasasının haksız fiilden doğan borçlara ilişkin hükümlerine bağlı haksız bir eylem olup; bu yasanın 41.maddesi uyarınca gerek kasten, gerek ihmal veya tedbirsizlik ile haksız bir biçimde bir kimseyi zarar uğratan kişi, o zararı gidermekle (tazminle) yükümlüdür. Anılan Yasa maddeleri, kötü niyetli zilyedin haksız işgal tazminatı (ecri misil) ile sorumlu tutulabilmesini, malikin bu yüzden bir zarara uğramış olması koşuluna bağlamış bulunmaktadır. Buna göre bir kimse, malını haksız işgal edip elinde bulunduran -kötü niyetli- zilyede karşı, bu yüzden zarara uğradığını ileri sürerek adli yargıda dava açabilecek ve görevli hukuk mahkemesince de davaya bakılıp yasada öngörülen koşulların gerçekleşmesi durumunda haksız işgal tazminatına hükmedilecektir. Genel kural böyle olmakla birlikte, Yasa koyucu; Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz malların haksız işgali karşısında, Hazinenin ecri misil istemesi, bunun tutarının takdiri ve tespiti ile tahsili konusunda özel bir düzenleme getirmiş bulunmaktadır. Şöyle ki;

2490 sayılı Arttırma Eksiltme ve İhale Yasasının ecri misille ilgili 67.maddesinde “fuzuli işgalden dolayı ecri misil mahkemece takdir olunur” hükmüne yer verilmiş iken, anılan yasayı yürürlükten kaldıran 2886 sayılı Devlet İhale Yasasının 75.maddesinde ecrimisilin bu yasanın 13.maddesinde gösterilen komisyonca takdir ve tespit edileceği öngörülmüş; ayrıca ecri misil istenilebilmesi için, Hazinenin işgalden dolayı bir zarara uğramış olmasının gerekmediği ve fuzuli şağilin kusurunun aranmayacağı, ecri misilin fuzuli şagil tarafından rızaen ödenmemesi durumunda ise 6183 sayılı Yasa hükümlerine göre tahsil olunacağı hükme bağlanmıştır. Böylece, 2886 sayılı Yasanın 75.maddesi hükmü ile Hazinenin ecri misil istemi, idari bir işlemle çözüme kavuşturulması sağlanmış, fuzuli şagile karşı mahkemeye başvurma ve dava açma külfetinden kurtarılmış, genel kurallara göre ecri misile hak kazanması için Hazinenin haksız işgalden dolayı zarara uğramış olması ve fuzuli şagilin kusurlu bulunması koşulları da ortadan kaldırılmıştır.

Gerçek ya da tüzel kişiler arasındaki uyuşmazlıkların çözümünde uygulanması gereken özel yasa hükümleri varken, genel nitelikteki yasa hükümlerinin uygulanamayacağında kuşku yoktur. 2886 sayılı Devlet İhale Yasasının 75.maddesinde; Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz malların haksız işgali üzerine, Hazinenin, bu yasanın 9.maddesinde belirtilen yerlerden sorulmak suretiyle 13.maddesinde gösterilen komisyonca takdir ve tespit edilecek ecri misil tutarını fuzuli şagilden isteyebileceği, bunun için Hazinenin işgalden dolayı bir zarara uğramış olmasının gerekmeyeceği ve fuzuli şagilin kusurunun da aranmayacağı, ilgili komisyonca saptanan ecri misilin fuzuli şagil tarafından rızaen ödenmemesi durumunda – kamu alacağına dönüşen bu paranın- 6183 sayılı Amme Alacaklarını Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği açıkça hükme bağlanmış bulunduğuna göre, Hazinenin ecri misile ilişkin istemlerinin bu yasa hükümleri çerçevesinde ve burada (2886 sayılı Yasanın 75.maddesinde) öngörülen yöntem uyarınca çözümlenmesi gerekir.

Somut olayda da Hazinenin istemiş olduğu ecri misil bedelinin 2886 sayılı Yasanın 75.maddesi uyarınca idari işlemle (bu maddede belirtilen komisyon tarafından) saptanması ve fuzuli şagilin rızaen ödememesi durumunda 6183 sayılı Yasa hükümleri gereğince tahsili yoluna gidilmesi gerekirken, anılan Devlet İhale Yasasının bu özel hükmünde öngörülen yönteme başvurulmadan doğrudan asliye hukuk mahkemesine açılmış bulunan ecri misil davasına genel hükümlere göre bakılması usul ve yasaya aykırıdır.

Sonuç olarak; ecri misil konusunda 2886 sayılı Yasanın 75.maddesinin Hazineye tanıdığı hak ve sağladığı özel kolaylık ile özellikle burada izlemesi gereken yasal yöntem göz ardı edilerek, açılan ecri misil davasına genel hükümlere göre bakılması yolundaki çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.