Taşınmazın kamu emlakine dönüştüğü gözetilmeden mülkiyetin tespitine karar verilmesiyle yetinilmesi gerekirken, davacı adına tescile karar verilmiş olması ve davacının müdahalenin önlenmesi konusunda bir isteği bulunmadığı halde, istek dışına çıkılarak hazinenin bu yerdeki müdahalesinin men’ine şeklinde hüküm kurulmuş olması da humk: nun 74. maddesine aykırıdır.
Rıza ile B. A.Ş. ve Hazine aralarındaki zilyetliğin tespiti ve tescil davasının kabulüne dair D. Asliye Hukuk Hakimliği’nden verilen 17.2.2004 gün ve 11/11 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalılar Hazine temsilcisi ve B. vekili taraflarınca süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Davacı, dava dilekçesinde, mevkii ve sınırlarını açıkladığı taşınmazın mülkiyetinin kendisine ait olduğunun tespiti ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı Hazine temsilcisi, uyuşmazlık konusu taşınmazın mera olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı B. vekili, davanın husumetten reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, teknik bilirkişinin 17.7.2003 günlü rapor ve krokisinde; davacı tarafa ait 146 nolu parsel içinde kalan 348,58 m2’lik taşınmaz bölümü açısından davanın kabulüne, davacı adına tesciline ve davalı Hazinenin bu yerdeki müdahalesinin önlenilmesine karar verilmesi üzerine; hüküm, Hazine temsilcisi ve B vekili taraflarından temyiz edilmiştir.
Dava, taşınmazın mülkiyetinin tespitine ilişkindir. Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Davalı Hazine temsilcisi ve B. vekili, taşınmazın mera olduğu savunmasında bulunduklarına ve uyuşmazlık konusu taşınmazın Dere Köyü sınırları içerisinde kaldığı anlaşıldığına göre, öncelikle TMK: nun 713/3. fıkrası uyarınca ilgisi nedeniyle davanın D. Köyü Tüzel Kişiliğine yöneltilmesi, yargılamaya geldiği takdirde delillerini sunması konusunda kendilerine süre ve imkan tanınması ve taraf teşkilinin sağlanması gerekmektedir.
İşin esasının incelenmesine gelince; Davacı dava dilekçesinde; “Davalı B.’nin ham petrol boru hattı geçirme çalışmaları sırasında zilyetlik tespiti ve tescil işlemlerini yaparken, kendisine ait taşınmazın bir kısmının mera olarak gösterildiğini, petrol boru hattı için kamulaştırma yaptığını, mera olarak kamulaştırılan yerin bir kısmının kendisine ait olduğunu belirterek zilyetliğin tespiti ve tescil isteğinde” bulunmuştur. Petrol boru hattı için kamulaştırma çalışmaları yapıldığı sırada, bu iş için özel olarak kısmi kadastronun yapıldığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Bu bakımdan taşınmazın bulunduğu bölgede kadastro çalışmalarının yapılıp yapılmadığının Kadastro Müdürlüğü’nden, kamu düzeni gözetilerek çifte tapunun önlenmesi açısından uyuşmazlık konusu taşınmaza ilişkin teknik bilirkişinin rapor ve krokisi de eklenmek suretiyle dava konusu yerin tapuda kayıtlı olup olmadığının Tapu Sicil Müdürlüğü’nden, davalı Hazine temsilcisi ve B vekili tarafından dava konusu yerin mera olduğu savunulduğuna göre, taşınmazın bulunduğu köye ait tahsisli ve kadim mera kayıtlarının bulunup bulunmadığının ayrıca Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü’nden sorulması, varsa bu kayıtlar getirtilip dosya arasına konulması, tahsisli ve kadim meraya ait kayıtlar varsa yeniden yapılacak keşifte bu kayıt ve belgelerin teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar vasıtasıyla zemine uygulanması, HUMK: nun 258. ve 259. maddeleri gereğince yerel bilirkişi ve tanıkların mera’dan yararı bulunmayan komşu köyler halkı arasından seçilerek keşifte dinlenmelerinin sağlanması, taşınmazın tahsisli ve kadim mera kayıtları kapsamında kalıp kalmadığı ve kadim meradan elde edilip edilmediği konusunun saptanması, dinlenecek uzman ziraat mühendisinden uyuşmazlık konusu taşınmaz ve çevresiyle birlikte toprak yapısı incelemesi yapılarak taşınmazın meradan elde edilen yerlerden bulunup bulunmadığı konusunda rapor alınması, dava konusu taşınmazın niteliğinin belirlenmesi, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi uyarınca davacının belgesizden taşınmaz edinip edinmediğinin Tapu Sicil ve Kadastro Müdürlüğü ile tescile dayalı TMK: nun 713/1. maddesi gereğince açılan davaların olup olmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulup belirlenmesi, varsa dava dosyaları getirtilerek 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde açıklanan limitler yönünden göz önünde tutulması, TMK: nun 713/4. maddesi uyarınca yerel ve gazete ilanlarının usulüne uygun olarak yapılması, son ilan tarihinden itibaren 3 aylık yasal sürenin beklenilmesi, aynı nitelikte bulunan D. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2003/8 esas, 2004/4 karar sayılı dosyası ve benzer dosyaların birlikte değerlendirilmesine çalışılması, ondan sonra toplanacak deliller çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ve araştırma sonucu hüküm kurulmuş bulunması usul ve kanuna aykırıdır. Bunun dışında B. mülkiyet ve tahsisin sahibi olup, husumetin B.’ye yöneltilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Kabul şekline göre de; uyuşmazlık konusu taşınmaz B.’nin ham petrol boru hattı için kamulaştırıldığı ve bu işlemi aynı zamanda bir tahsis olup, taşınmazın kamu emlakine dönüştüğü gözetilmeden mülkiyetin tespitine karar verilmesiyle yetinilmesi gerekirken, davacı adına tescile karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi davacının müdahalenin önlenmesi konusunda bir isteği bulunmadığı halde, istek dışına çıkılarak “Hazinenin bu yerdeki müdahalesinin men’ine” şeklinde hüküm kurulmuş olması da HUMK: nun 74. maddesine aykırılık teşkil eder.
Davalı Hazine temsilcisi ile B vekilinin temyiz itirazları bu bakımlardan yerinde bulunduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK: nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 7.7.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.