1. Anasayfa
  2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2005/3498 K: 2005/4247 T: 6.6.2005


Meraya ilişkin uyuşmazlıklarda, yerel bilirkişi ve tanıkların bu yerden yararlanmayan komşu köyler halkı arasından seçilip dinlenilmeleri gerekir.

K: ve İ. ile Hazine ve U. Köyü Tüzel Kişiliği, müdahil davalılar A. ve müşterekleri aralarındaki tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair K: Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 23.2.2005 gün ve 32/10 sayılı hükmün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından duruşmalı olarak, davalı Hazine temsilcisi ve müdahil davalılar vekili tarafından duruşmasız olarak süresinde istenilmiş ise de;duruşma isteminin gider olmadığından reddine karar verilerek, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacılar vekili, miras yoluyla intikal, taksim ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle dava dilekçesinde mevkii ve sınırları yazılı yaklaşık 200 dönüm yerin vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı Hazine ve köy temsilcisi ile davaya katılan A. ve arkadaşları vekili, tescil konusu taşınmazın orta malı mera olduğunu, davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.

Mahkemece, bilirkişinin düzenlediği krokide, B harfi ile gösterilen 16357 m2 yerin davacılar adına tapuya tesciline, geriye kalan taşınmaz bölümü hakkındaki davanın reddine karar verilmesi üzerine hükmün redde ilişkin bölümü davacılar, kabule ilişkin bölümü davalı Hazine temsilcisi ile davaya katılan A. ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, tapusuz taşınmazın TMK: nun 713/1. maddesi hükmü uyarınca tescili isteğine ilişkindir. Anılan maddeye dayanılarak bir yerin tapuya tesciline karar verilebilmesi için taşınmazın niteliği itibariyle kazanılmaya elverişli ve maddede öngörülen koşulların davacılar yararına oluştuğunun kanıtlanması gerekir. Davalı Hazine, köy temsilcisi ve davaya katılanlar, taşınmazın mera olduğunu savunmuşlardır. Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarına göre meraya ilişkin uyuşmazlıklarda, yerel bilirkişi ve tanıkların bu yerden yararlanmayan komşu köyler halkı arasından seçilip dinlenilmeleri gerekir. Mahkemece komşu köyler halkı arasından tanık dinletmek üzere süre ve imkan tanınmış ise de, taraflar bu hususu gözönünde tutmaksızın aynı yerde oturan kimseleri tanık göstermişlerdir. Diğer yönden, yerel bilirkişi temini için yazılan müzekkereye verilen cevapta, çevreyi tanıyan ve bilen kişilerin bulunmadığının bildirilmesi üzerine yerel bilirkişiler de aynı yerden seçilip dinlenmişlerdir. Dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar, taşınmazların öncesi itibariyle mera olduğunu, mera olmasa dahi kazanma koşullarının geçmediğini bildirmişler ise de, Yargıtay’ca benimsenen yukarıdaki ilke gözönünde tutulmaksızın aynı köyden yararlanan kimselerin dinlenilmeleri ve bunların sözlerine dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Bu açıklamalar gözönünde tutularak, bu yerden yararlanmayan komşu köyler halkı arasından yerel bilirkişi seçmek ve taraflara tanık gösterilmek üzere süre ve imkan tanınması, ondan sonra gösterecekleri yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK: nun 258. maddesi hükmü uyarınca davetiye ile çağırılarak aynı Kanunun 259. maddesi uyarınca taşınmaz başında dinlenilmeleri, bu yerin öncesi itibariyle niteliği, kazanılmaya elverişli yerlerden bulunup bulunmadığı, kazanılmaya elverişli yerlerden ise zilyetliğinin başlangıcı, süreci ve niteliğinin özellikle davacılar ve miras bırakanlarının 1,5 dönümlük taşınmazı bahçe olarak kullandığı yolundaki beyanlar gözönünde tutularak bu hususun açıklığa kavuşturulması, taraf tanıklarının beyanları arasında aykırılık meydana geldiği taktirde HUMK: nun 265. maddesi hükmü uyarınca yerel bilirkişi ve tanıkların yüzleştirilmek suretiyle bu hususun giderilmesi, taşınmazın niteliği hakkında ziraatçı uzman bilirkişiden gerekçeli görüş alınması, ondan sonra uyuşmazlık hakkında hüküm kurulması gerekmektedir.

Sonuç: Davacılar vekili ile davalı Hazine temsilcisi ve tescile itiraz eden davacılar vekilinin temyiz itirazları bu bakımlardan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün tümünün açıklanan nedenlerle ve HUMK: nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA , 6.6.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.