1. Anasayfa
  2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 1995/16163 K: 1995/16952 T: 20.12.1995


Mütemmim cüz’ün mülkiyeti ve tasarruf hakkı kural olarak, üzerinde bulunduğu arza bağlı ise de, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü şahsa ait bir taşınmaz üzerine mütemmim cüz niteliğinde yapı inşa etmiş ve imar uygulaması sonucu yaptığı inşaat bir başkasına ait imar parseli içinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. Bu durumda inşaat sahibinin hakkı, imar parseli malikine karşı korunur.

Davacılar tarafından, davalı aleyhine açılan el atmanın önlenmesi ve yıkım davasının yapılan yargılamasında, mahkemece davanın yıkım yönünden reddine dair verilen kararın davacılar tarafından temyizi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

K: Yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz’ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus MK: nun 619. maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı Yasanın, 1605 sayılı Yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 sayılı İmar Yasasının 18. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece, yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.

Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.

2981 sayılı Yasanın, 3290 sayılı Yasa ile değişik 10/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.

Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum sözkonusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle, yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.

Hal böyle olunca; yeniden keşif yapılarak, tecavüzlü durumun yukarıda açıklandığı üzere imar şuyulandırma işlemi ile mi oluştuğunun kesin biçimde belirlenmesi olayda, 3194 sayılı Yasanın 18. maddesinin uygulama yeri bulup bulamıyacağının değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, noksan soruşturma ile yetinip yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.

SONUÇ: Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün değinilen nedenlerden ötürü HUMK: nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.12.1995 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.