Bedele dönüştürülen karşılığın artırılması davasının, davacının payı için herhangi bir şahsa ait parselde borçlandırma ve ipotek tesis edilmemişse belediye aleyhine açılması doğrudur.
Taraflar arasındaki bedele dönüştürülen karşılığın artırılması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, davanın husumet yönünden reddine dair verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili yönünden süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:
K: Dava, 3290 sayılı Kanunla değişik 2981 sayılı İmar Affı Kanunu uygulaması sonucu bedele dönüştürülen davacı payına takdir edilen bedelin artırılması istemine ilişkindir.
Bedele dönüştürülen davacının payı dava konusu taşınmaz malın diğer paydaşlarına tahsis edildiğinden davacının payı belediyeye ait herhangi bir taşınmaz mala ilave edilmediği gibi yol vesair niteliğindeki kamu malına da dönüştürülmediğinden davacının bedel artırma konusunda ancak diğer paydaşlar aleyhine dava açmaya hakkı olduğundan sözedilerek Bakırköy Belediye Başkanlığı aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Ancak, yapılan inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki: Dosya arasında mevcut Bakırköy Belediye Başkanlığı’nın yazısında davacının dava konusu edilen payının bedele dönüştürüldüğü ve bu pay için kıymet takdir komisyonunca takdir edilen bedelin davacı adına bloke edildiği bildirilmiştir. Davacının dava konusu taşınmaz maldaki payının diğer paydaşlara tahsis edildiğine ilişkin dosyada herhangi bir kayıt ve belge de yoktur.
Diğer bir deyişle, davacının payının hangi şahsa tahsis edilen parsele gittiği belli değildir. 3290 sayılı Kanunla değişik 2981 sayılı Kanunun 10/C maddesi uyarınca, davacının payının diğer paydaşlara veya diğer şahıslara ait parsellere katılıp katılmadığının belirlenmesi ve bu şekilde diğer paydaşların veya başka şahısların parsellerinde sözü edilen madde uyarınca ilçe takdir komisyonunca belirlenen miktarda davacı lehine borçlandırma yapılarak ipotek tesis edilip edilmediğinin araştırılması, bu hususlar tesbit edildiğinde davanın reddinin doğru olduğu, aksi halde davacının payı için herhangi bir şahsa ait parselde borçlandırma ve ipotek tesis edilmemişse davanın belediye aleyhine açılmasının doğru bulunduğu ve işin esasına girilerek hüküm kurulmasının gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması,
Doğru bulunmamıştır. SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenle HUMK: nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) ve peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde ödeyene geri verilmesine, 23.6.1992 gününde oybirliği ile karar verildi.