Mahalli mahkeme aracılığı ile yaptırılan tespit sonucu yıkılacak derecede tehlikeli olmadığı belirlenen yapının belediyece yıktırılmasından dolayı doğan zararın tazmini gerektiği.
Dava, davacıya ait yapının yıkılacak derecede tehlikeli olduğu gerekçe siyle 6785 sayılı İmar Kanununun 50.maddesi uyarınca belediyece yıktırılmasından dolayı 448.395 lira bina bedeli ile 1 yıllık kira karşılığı 250.000 lira olmak üzere toplam 698.395 lira zararın yasal faiziyle birlikte tazmini isteğiyle açılmıştır.
Dava dosyasının incelenmesinden, biri inşaat yüksek mühendisi, biri inşaat mühendisi ve biri de mimardan oluşan üç kişilik belediye fen kurulu tarafından düzenlenen 11.9.1978 günlü raporda; halen işyeri olarak kullanılan iki kattan ibaret eski mevcut binanın arka beden duvarının yer yer çatlamış olduğu, diğer duvarların da taşıyıcı vasfını yitirdiği, tüm duvarların şakuliyetini kaybettiği ve harap bir durumda olduğu, binanın tamamının bu haliyle yıkılacak derecede tehlike arzettiği ve binanın 24 saat içerisinde sahibi tarafından yıkılmaması halinde 6785 sayılı İmar Kanununun 50.maddesi uyarınca belediyece yıktırılması gerektiği belirtilmiş, yapılan bildirime karşın yıktırılmadığı için belediye encümeninin kararı üzerine binanın belediyece yıktırıldığı, davacının Sulh Hukuk Mahkemesinde tespit yaptırdığı, ikisi yüksek mimar birisi inşaat yüksek mühendisi olan üç kişilik bilirkişi kurulunca düzenlenen 1.9.1978 günlü raporda özetle; binanın iki mahelden oluştuğu, depo olan kısmın tavanının 6 metre yükseklikte, çatısının ahşap ve üstünün eternitle kaplı olduğu, bir katlı olan bu bölümün duvarlarında herhangi bir çatlak, yarık ve şakulünden kayma görülmediği, diğeri mahallin iki katlı betonarme yapı olduğu, yazıhane olarak kullanıldığı, iki kattaki ahşap doğramaların yeni ve birinci sınıf nitelikte bulunduğu, iki katlı betonarme büro binasında da herhangi bir çatlak, yarık ve duvarlarında şakülünden kayma görülmediği, binanın bütün olarak sağlam durumda olduğu, yıkılma tehlikesinin söz konusu bulunmadığı açıklanmış ve sözü edilen raporda yapının yıpranma payı düşüldükten sonra değerinin 448.395 lira olduğu sonucuna varıldığı, davacının yapıyı 1.3.1978 de bir yıllığına 250.000 liraya kiraladığı, kiracının yapının yıkılmasının söz konusu edilmesi nedeniyle 1.9.1978 de binayı tahliye ettiği, kira bedelinin ise 125.000 liralık bölümünün davacı tarafından tahsil edildiği, istenilen zararın ödenmemesi üzerine de davacının bu davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu yapının yıktırılmasına dayanak olan rapor; mahalli mahkeme de yaptırılan tespit sonucu düzenlenen rapor karşısında kapsamı açısından yetersiz görüldüğünden bu rapora itibar edilerek yapının yıkılacak derecede tehlikeli olmadığı sonucuna varılmıştır.
Anayasanın 114.maddesine göre idare kendi eylem ve işleminden doğan zararları ödemekle yükümlüdür. İdare Hukukunun genel esaslarına göre, idarece yasalara aykırı şekilde karar verilmesi ve bu kararın uygulanması bir hizmet kusurudur. Olayda da yukarıda mevzuata aykırı olduğu saptanan kararı almakla ve bu kararı uygulamakla davalı belediye kusurlu hareket etmiştir. O halde, bu hatalı idare kararın uygulanması sonucu meydana gelen zararın davalı belediye tarafından ödenmesi zorunludur. Bu nedenle bilirkişi raporu ile saptanan 448.395 lira bina bedelinin binanın yıkım tarihi olan 28.9.1978 tarihinden itibaren % 5 yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, binanın 1.3.1978 de bir yıllığına kiraya verildiği, mukavelenin 1.3.1979 da sona erdiği, kiranın 6 aylık bölümünün (125.000 liranın) davacı tarafından tahsil edildiği gözönünde bulundurularak kira gelirinden yoksun kalınan 125.000 liranın ise 1.9.1978 (tahliye tarihi) tarihinden itibaren % 5 yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddi ne karar verildi.