1. Anasayfa
  2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2004/1772 K: 2004/2156 T:03.03.2004


Hazine tarafından 2886 sayılı Kanunun 75. maddesine göre ecrimisil tespit edilmeksizin ecrimisil ihbarnamesi gönderme yolu tercih edilmeden doğrudan doğruya genel hükumlere gore genel mahkemelerde Hazine tarafından fuzuli şagile karsı dava açılabilir.

Taraflar arasında görülen davada; davacı, kayden maliki bulunduğu imar Planında “Belediye Hizmet Alanı” olarak ayrılan 4 parsel sayılı taşınmazına davalının ev ve bahçe yapmak suretiyle müdahalede bulunduğunu ileri sürüp, el atmanın önlenmesi, yapıların yıkımı ve tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalının davacıya ait taşınmaza haksız müdahalede bulunduğu gerekçesiyle, el atmanın önlenmesi, yapıların yıkımına, tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı-davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Berna Dizdaroğulları Koç’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü: K: Dava, Hazine tarafından açılan, çaplı yere el atmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.

Mahkemece, el atmanın önlenmesi ve yıkım davasının kabulüne; ecrimisil isteğinin idari yargıyı ilgilendirdiğinden söz edilerek, buna dair davanın ise reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı Hazinenin kayıt maliki olduğu, çekişmeli taşınmaza davalının haklı ve geçerli bir neden olmadan kaçak yapı inşa etmek ve bahçe olarak kullanmak suretiyle elattığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle el atmanın önlenmesi ve yıkım kararı verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalının temyiz itirazları yerinde değildir, reddinE:

Davacı Hazinenin ecrimisile yönelik temyiz itirazına gelince; Bilindiği gibi, gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle işgal tazminatı, hak sahibinin kötü niyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İnançları Birleştirme Kararında “…fuzuli işgalin kiraya benzetilemeyeceği; …haksız bir eylem sayılması gerektiği … bir zarar meydana gelirse bunun tazmin ettirileceği, … Medeni Kanunun (eski) 908 inci maddesi anlamında zilyedin faydalanmasından doğan bir istem olduğu…” vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır.

a)Haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklindeki olumlu zarar,

b)Kullanmadan doğan olumlu zarar,

c)Malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir.

Yüce Yargıtay’ın ilgili tüm Daireleri ve Yüksek Hukuk Genel Kurulu kararlarında, özetlenen bu ilkeleri esas almışlardır. Bu durumda ecrimisilin tahsili için genel mahkemede dava açılabileceğinde kuşku yoktur.

Eldeki davada Hazinenin davacı olması nedeniyle, olayın 01.01.1984 tarihinde yürürlüğe giren 2886 Sayılı “Devlet İhale Yasası” nın 75 inci maddesi açısından irdelenmesine gelince; anılan maddede aynen “Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan malların gerçek ve tüzel kişilerce işgali uzerine, fuzuli şagilden bu Kanunun 9. maddesindeki yerlerden “Ticaret Odası, Sanayi Odası, borsa veya bilirkişiler) sorulmak suretiyle 13. maddede gösterilen komisyonca (ilgili idare memurunun başkanlığında en az bir uzman veya maliye memuru) takdir ve tespit edilerek ecrimisil istenir. Ecrimisil talep edilebilmesi icin Hazinenin işgalden dolayı bir zarara ugramış olması gerekmez ve fuzuli şagilin kusuru aranmaz.

Ecrimisil fuzuli sagil tarafından odenmez ıse 6183 Sayılı “Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur…” hükmü öngörülmüştür. Uyuşmazlık Mahkemesinin 20.02.1989 tarih 2/1 sayılı ilke kararında da “…2886 Sayılı Devlet İhale Kanununun 75. maddesi uyarınca, tebliğ olunan ihbarname ile istenilen ecrimisil nedeniyle açılan davaların çözüm yerinin, ecrimisilin belirlenmesi ve işgalciden istenilmesi işlemlerinin idari niteliği itibariyle idari yargı yeri olduğu açıklanmıştır.

Gerçekten de; 2886 Sayılı Yasanın 75. maddesine göre, Hazinece alınan tüm kararlar, ecrimisilin belirlenmesi, ecrimisil ihbarnamesi düzenlemesi ve tebliği, ihbarnamenin iptali, idari yolla istenen ecrimisilin fazla olduğu iddiasına dayalı işlem ve davalar idari nitelikte olup, çözüm yerinin idari yargı olduğu kuşkusuzdur. Bu tür bir uyuşmazlığın genel hükümler dairesinde çözümlenmesi mümkün değildir.

Ancak, yasa ile getirilen bu imkanın bir zorunluluk olarak yorumlanması doğru değildir. Hazinenin, ecrimisil isteyebilmesi için genel mahkemeye dava açma zorunda olmaması, bu konuda idari işlem düzenleme ve böylece sorunun idari yargıda çözümlenmesi zorunluluğu olarak düşünülmemelidir. El atmanın önlenmesi ve yıkım isteğiyle birlikte haksız eylemden kaynaklanan bir tazminat istenmektedir. Hazine seçimlik hakkını kullanarak, idari bir karar almadan, idari bir işlem yapmadan, 75 inci maddede sozü edilen komisyonu oluşturmadan ihbarname ya da ihtarname düzenlemeden ve bunu şagile tebliğ etmeden kısaca, idari yargı yolunu tercih etmeden doğrudan dogruya genel mahkemede dava acmış ise, mahkeme gerekli araştırma ve sorusturmayı yaparak bir karar vermek zorundadır. Esasen, Hazineyi bu olanaktan alıkoyan bır yasal hükumde bulunmamaktadır.

Ayrıca, Anayasanın 36. maddesinin 2. fıkrasında belirtildiği üzere “…Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.” Yasa koyucu başka türlü düşünseydi, 2886 Sayılı Yasanın 75. maddesinde, ecrimisilin genel yargı yolu ile takip ve dava edilemeyeceğini de düzenlerdi. Öte yandan, haksız eylemden kaynaklanan bir alacağın dava edilmesinde hukuksal yararın varlığı tartışılamaz bir gerçektir. Özellikle, el atmanın önlenmesi ve yıkım ya da başka bir dava ile birlikte ecrimisil istenmesi halinde, ecrimisille ilgili davayı idari yargıya göndermek; genel mahkemedeki davaları bekletici sorun saymak, ecrimisilin tahsilinin uzunca bir süre sürüncemede kalması sonucunu doğurur. Hazinenin hukuksal yararı ecrimisilin diğer davalarla birlikte sonuca bağlanmasındadır. Hukuk Genel Kurulu da 2886 Sayılı Yasanın yürürlüğünden sonra intikal eden işlerde Hazinece beş yıllık süreye ilişkin olarak ecrimisil isteyebileceğini karar bağlamış, görev hususuna değinmemiştir. (HGK: 02.04.1986 tarih 1985/3-150 Esas 347 Karar) ve (HGK: 15.11.1985 tarih 1984/3-154 Esas 913 Karar) Eldeki davada da idari anlamda alınmış bir karar, yapılmış bir idari işlem ya da eylem bulunmadığı gibi, komisyon da oluşturulmamıştır.

Hal böyle olunca, ecrimisil yönünden de gerekli araştırma ve soruşturmanın tamamlanması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir. Davacı Hazinenin temyiz itirazı yerindedir.

SONUÇ: Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK: ‘nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.03.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.