Zilyetlikle iktisap davalarında taşınmazların tutanak ve dayanağını oluşturan belgeler getirtilip dosya ikmal edildikten sonra mahallinde keşif yapılmalı, yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazların geçmişte ne halde bulunduğu, kime ilişkin olduğu, kim tarafından ne zamandan beri, ne suretle kullanıldığı, kullanmanın ekonomik amaca uygun bulunup, bulunmadığı, taşınmaz üzerindeki tasarruf kadastro tespitinden önce sona erdirildiğine göre, bunun terk iradesine dayalı olup olmadığı etraflıca sorulup saptanmalı, bilirkişi ve tanık sözlerinin eylemli duruma uygunluğu varsa komşu parsel tutanak ve dayanakları ile denetlenmeli; beraberce götürülecek uzman ziraat mühendisi veya mühendisler kurulundan taşınmazların niteliğini belirtir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, uzman ziraat bilirkişisince murisi ve davacı tarafından dikildiği iddia edilen bağ ve ağaçların taşınmaz üzerindeki yerlerinin ayrıca, varsa imar-ihya ve zilyetlikle iktisap edilemeyecek kısımların düzenlenecek kroki üzerinde gösterilmesinin sağlanması, mahkemece taşınmazların başında gerekli gözlem yapılıp, bu husus zapta yazılmalı, bundan sonra bütün deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Çal Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 10/6/2004 gün ve 2004/148-217 sayılı kararın incelenmesi davalı hazine tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 25/11/2004 gün ve 2004/7406-7991 sayılı ilamı ile; (…Davacı 24.3.2004 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında 246 ada 6 nolu parsel olarak Hazine adına tespit ve tescil edildiğini, bu yerin tespit öncesinden en az yüz yıldan beri gelen zilyetliklerinin bulunduğunu ve tarım arazisi niteliğinde olduğunu açıklayarak iptal ve tescil talep etmiştir
Davalı Hazine, kadastro tespitinin doğru olduğunu ve davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne, davalı Hazine adına olan kaydın iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller, tüm dosya içeriğinden, dava konusu 246 ada 6 parsel sayılı taşınmazın 37767, 19 m2 olarak ham toprak ve çalılık niteliğiyle senetsizden devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup ileride ekonomik yarar sağlaması mümkün bulunduğu ve hiç kimsenin hak ve alakasının olmadığı belirlenerek 13.7.1994 tarihinde Hazine adına tespit görmüş, itirazsız olarak 15.12.1994 tarihinde kesinleşmiştir. Mahkemece 28.5.2004 tarihinde yapılan keşiften sonra dosyaya sunulan ziraat mühendisi Abdurrahman Yavuz tarafından düzenlenen 2.6.2004 havale tarihli raporda özetle; dava konusu taşınmaz üzerinde takriben 40-50 yaşlarında çalı formunda eskiden tesis edilmiş bağ omcaları, 1 adet 10-15 yaşlarında dut ağacı, 2 adet 10-12 yaşlarında çam ağacı, yer yer çalı formunda badem, armut, ahlat ağaçları ve doğada yetişen dikenli çalı formunda maki bitkilerinin bulunduğu, taşınmazın doğu-batı istikametinde eğimli olduğu, %20-%60 lık eğilimin mevcut bulunduğunu ve keşif tarihi itibariyle taşınmazın 10-15 yıldan beri işlenmediği açıklandıktan sonra söz konusu taşınmazın yaklaşık 40-50 yıl öncesi zilyetliğinin açık olduğu ve kültür arazisi niteliğinde bulunduğu belirtilmiştir. Dinlenen mahalli bilirkişi ve tanıklar, zilyetlikle ilgili beyanda bulunmuşlardır.
Hal böyle olunca; Kadastro tutanağının düzenlendiği tarihte dava konusu taşınmazın ham toprak ve çalılık niteliğinde bulunduğu, uzman ziraatçı bilirkişinin raporu kapsamıyla bu olgunun doğrulandığı anlaşılmaktadır. Öyle ise davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, zilyetlik hukuksal nedenine dayalı tescil isteğine ilişkindir. Davacı “Feslitepe” adıyla bilinen tepenin bir kısmını kapsayan, babasından intikal eden bağ niteliğindeki taşınmazın, kadastro sırasında, 6 parsel olarak davalı hazine adına kaydedildiğini; en az yüz yıldır murisleri ve kendisi tarafından büyük bir kısmının bağ; kalanının ise meyve bahçesi olarak; ayrıca, hayvan otlatılarak kullanıldığını; diğer mirasçıların taşınmaz üzerindeki haklarını kendisine devrettiklerini ileri sürerek tapunun iptaliyle adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı İbrahim ve davalı Hazine vekili, davanın reddini savunmuşlar; mahkemece, temyize konu taşınmaz üzerinde davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının gerçekleştiğinden söz edilerek, davanın kabulüne karar verilmiş; hükmün Özel Dairece yukarda yazılı gerekçeyle bozulması üzerine direnme hükmü kurulmuştur.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve uygulama sağlıklı bir sonuca varmaya, karar vermeye yeterli bulunmamaktadır. 6 parsel sayılı taşınmaz kadastro tespiti sırasında, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 18. maddesi uyarınca, ham toprak niteliği ile hazine adına tespit edilmiş, tutanak 15/12/1994 tarihinde kesinleşmiştir.
28/5/2004 günü mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar, taşınmazın tarım arazisi niteliğinde bulunduğunu, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olmadığını, murisleri ve davacının zilyet ve tasarrufu altında bulunduğunu söylemişlerse de; zirai bilirkişi, 31/5/2004 günlü raporunda, taşınmaz üzerinde yaklaşık 40-50 yaşlarında, çalı formunda, eskiden tesis edilmiş, taşınmazın genelini temsil eden bağ (asma) omcaları ve 1 adet 10-15 yaşlarında dut ağacı, 2 adet 10-12 yaşlarında iğne yapraklı çam ağacı, yer yer çalı formunda armut, ahlat ağaçları ve doğal yetişen dikenli çalı formunda maki bitkileri mevcut olduğunu belirtmiştir. Çalı formunda armut, ahlat ve maki bitkilerinin bulunduğu bölüm üzerinde davacı yararına imar-ihya ve zilyetlik yoluyla mülk edinme koşullarının gerçekleştiğini kabul etmek mümkün değildir.
Hükme esas alınan zirai bilirkişi raporu ile tespit tutanağı, yerel bilirkişi ve tanık beyanları, eylemli durum birbiri ile çelişmektedir. Bu çelişki giderilmeden karar verilmesi isabetli değildir. Doğru sonuca varılabilmesi için; davaya konu parsellere komşu taşınmazların tutanak ve dayanağını oluşturan belgeler getirtilip dosya ikmal edildikten sonra mahallinde yeniden keşif yapılmalı, yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazların geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kim tarafından ne zamandan beri, ne suretle kullanıldığı, kullanmanın ekonomik amaca uygun bulunup, bulunmadığı, taşınmaz üzerindeki tasarruf kadastro tesbitinden önce sona erdirildiğine göre, bunun terk iradesine dayalı olup olmadığı etraflıca sorulup saptanmalı, bilirkişi ve tanık sözlerinin eylemli duruma uygunluğu varsa komşu parsel tutanak ve dayanakları ile denetlenmeli; beraberce götürülecek uzman ziraat mühendisi veya mühendisler kurulundan taşınmazların niteliğini belirtir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, bozmadan önceki bilirkişi raporu ile çelişmesi halinde bu çelişkinin giderilmesine çalışılmalı; uzman ziraat bilirkişisince murisi ve davacı tarafından dikildiği iddia edilen bağ ve ağaçların taşınmaz üzerindeki yerlerinin ayrıca, varsa imar-ihya ve zilyetlikle iktisap edilemeyecek kısımların düzenlenecek kroki üzerinde gösterilmesinin sağlanması, mahkemece taşınmazların başında gerekli gözlem yapılıp, bu husus zapta yazılmalı, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, yukarda değinilen biçimde araştırma ve inceleme yapılmaması isabetsizdir. O halde, yukarda açıklanan gerekçeyle Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 15/3/2006 gününde oyçokluğuyla karar verildi.