Riskli alan üzerindeki binaların yıkılarak arsa haline gelmesi ve 6306 sayılı Kanun’un 6. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen en az üçte iki çoğunluk nisabının sağlanması karşısında anılan maddenin 2. fıkrasında belirtilen acele kamulaştırma yapılabilmesi için gerekli şartların oluşmadığı, uygulamadaki problemlerin birinci fıkra uyarınca çözümlenmesi gerektiği hakkında.
İstemin Özeti: İstanbul 3. İdare Mahkemesince verilen 31/03/2015 tarihli, E:2014/1379, K:2015/686 sayılı kararın, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi: Dava dosyasının incelenmesinden, İstanbul İli, Esenler İlçesi, A1 ve A2 Mahallelerinin sınırları içerisinde bulunan alanların bir kısmının Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 21.09.2012 tarihli, 1323 sayılı yazısına istinaden Bakanlar Kurulunun 24.09.2012 tarihli, 2012/3791 sayılı kararı ile 6306 sayılı Kanunun 2’inci maddesi uyarınca “Riskli Alan” ilan edildiği, akabinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 14.11.2012 tarihli, 600 sayılı kararı ile davalı idarenin “ilgili idare” olarak yetkilendirildiği, sonrasında bakanlığın 31.01.2013 tarihli, 537 sayılı kararı ile ilgili idareye verilen yetkilere ilaveten riskli alan içerisinde kamulaştırma işlemlerinin yürütülmesine ilişkin iş ve işlemlerin yürütülmesine yönelik yetkilendirme yapıldığı, bu arada davalı idare tarafından kendi iştiraki olan … İnşaat ve Eğitim San. Tic. A.Ş ile protokol akdedilmek suretiyle riskli alanda “saha tespit çalışmaları, tanıtım, tasarım etüd ve avan proje yapımı hizmet alımı işi” için yer teslimi yapıldığı, anılan şirketin 19.03.2013 tarihli, 2013/128 sayılı yazısı ile riskli alan içerisinde bazı mülk sahipleri ile uzlaşılamadığından söz edilerek, iş akışının sekteye uğramaması için davalı idareden gereğinin yapılmasının istenildiği, bunun üzerine Esenler Belediye Encümenin 11.04.2013 tarihli, 700 sayılı kararı ile içerisinde davacının da bulunduğu bir kısım mülk sahiplerinin hisselerinin 2942 sayılı Kanunun 27. maddesi ile 6306 sayılı Kanunun 6. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca acele el koyma usulü ile kamulaştırılmalarına karar verildiği, bu kararın tebliği üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6306 sayılı Kanun’un ve Uygulama Yönetmeliğinin işlem tarihi itibari ile yürürlükte bulunan hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, vaz’ edilen hükümlerden amaçlanan olgunun “afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerin” teşekkülünü sağlamak olduğu, aynı mevzuat çerçevesinde mevcut risk durumunun ilgili idarelerin yardımı doğrultusunda öncelikle maliklerce bertaraf edilmesinin tercih edildiği, bu doğrultuda uygulama sırasında izlenecek sürecin merhale merhale belirtildiği, Kanunun 6. maddesinin 1. fıkrasında özetle “üzerindeki bina yıkılarak arsa haline gelmiş parsellerin tevhit edilmesine, münferit veya birleştirilerek veya imar adası bazında uygulama yapılmasına, yeniden bina yaptırılmasına, payların satışına, kat karşılığı veya hasılat paylaşımı ve diğer usuller ile yeniden değerlendirilmesine sahip oldukları hisseleri oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile karar verileceği” belirtildikten sonra karar nisabına katılmayan hissedarların arsa paylarının belirlenen en az rayiç bedel üzerinden açık artırma usulü ile öncelikle anlaşma sağlayan diğer paydaşlara satılmasının, bu durumun gerçekleşmemesi halinde ise rayiç bedeli Bakanlıkça ödenmek kaydı ile tapuda Hazine adına resen tescil edilmesinin öngörüldüğü, söz konusu taşınmazların Bakanlık, Toplu Konut İdaresi yada ilgili idare tarafından acele kamulaştırılması hususunun ise arsa maliklerine yapılan tebligat üzerine “en az üçte iki çoğunluk ile anlaşma sağlanamaması” koşulu ile aynı maddenin 2. fıkrasında düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Bakılan davada, Dairemizin 08.02.2016 tarihli, E:2015/5196 sayılı ara kararı ile davalı idareden “Dava konusu edilen 11.04.2013 tarihli, 700 sayılı Belediye Encümeni kararından önce üçte iki çoğunluğun sağlanıp sağlanmadığının ve 6306 sayılı Kanunun 6. maddesi uyarınca idarelerince yapılan iş ve işlemlerin sorulmasına” karar verilmiş olup, davalı idarenin 30.03.2016 tarihinde kayda giren ara kararına cevap dilekçesinde; riskli alan içerisinde yer alan hak sahiplerinin sayısı ve hisseleri oranında üçte iki çoğunluğun sağlandığı, ayrıca 28.02.2014 tarihli protokol uyarınca gerekli yıkımların yapıldığı belirtilmiştir.
Uyuşmazlıkta, davalı idarece karar nisabının sağlandığına yönelik verilen bilgiler belgelendirilmemekle birlikte, riskli alan üzerindeki binaların yıkılarak arsa hâline getirildiği, aynı zamanda 6306 sayılı Kanun’un 6. maddesinin birinci fıkrasında uygulama işlemleri için paydaşların hisseleri oranında aranan en az üçte iki çoğunluk nisabının sağlandığının kabulü durumunda, ancak “Üzerindeki bina yıkılmış olan arsanın maliklerine yapılan tebligatı takip eden otuz gün içinde en az üçte iki çoğunluk ile anlaşma sağlanamaması …” hâlinde hüküm ifade eden ve riskli alan içerisinde yer alan taşınmazların idarelerce acele kamulaştırılmasına imkan sağlayan aynı maddenin ikinci fıkrası uygulama alanı bulamamakta, karara katılmadığı resmi belge ile kanıtlanan kişilere ait hisselerden kaynaklanan uygulama problemlerinin birinci fıkra uyarınca çözümlenmesi, gerekmektedir.
Bu durumda, 6306 sayılı Kanun’un ikinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi imkanı bulunmayan “riskli alan” içerisinde, davalı idareye tanınmış bir kamulaştırma yetkisi bulunmadığı anlaşılmış olup, dava konusu edilen kamulaştırmaya ilişkin Belediye Encümeni kararında hukuka uyarlık, temyize konu mahkeme kararında hukuki isabet bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Diğer taraftan, Anayasa’nın 13. ve 35. madde hükümleri uyarınca mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla Anayasaya uygun olarak yasayla sınırlandırılması mümkündür. Ancak buna ilişkin düzenlemeler öncelikle kamu yararına dayanmalıdır. Buna göre, bir taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının kamulaştırma yolu ile kaldırılması (mülkiyetin el değiştirmesi) kamu yararının karşılanması zorunluluğunun özel mülkiyet hakkının korunmasından üstün tutulması şartına bağlıdır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun “Acele kamulaştırma” başlıklı 27. maddesinde: 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın 10’uncu madde esasları dairesinde ve 15’inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10’uncu maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabileceği kuralına yer verilmiştir.
Yukarıda aktarılan Anayasa hükmü ve Kamulaştırma Kanunu birlikte ele alındığında, bizatihi olağan kamulaştırma işlemi T.C Anayasası tarafından güvence altına alınan mülkiyet hakkının istisnası iken, olağan kamulaştırma işleminin istisnası olarak Kamulaştırma Kanun’un 27. maddesinde belirtilen ve uygulanması sıkı şartlara bağlanan acele kamulaştırma yönteminin, hukuki güvenlik ilkesini ve mülkiyet hakkını zedeleyecek ölçüde geniş yorumlanamayacağı, hassasiyetle ele alınması gerektiği açıktır.
Dava konusu 11.04.2013 tarihli, 700 sayılı kararda ”uzlaşma sağlanamayan hak sahiplerinin bu alandaki hisselerinin 6306 sayılı Kanun’un 6. maddesinin 2. fıkrasına istinaden acele kamulaştırılmaları gerektiği. bu hisselerin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3. maddesinin 2. fıkrası ile 27. maddesine göre işlem tesis edilmesi” belirtilmiş olup, 2942 sayılı Kanunun 27. maddesinde yer alan acele kamulaştırma sürecinin işletilmesinin kararlaştırıldığı görülmektedir. Ancak uyuşmazlık konusu karara dayanak alınan 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun acele kamulaştırma başlıklı 27. maddesi incelendiğinde bir taşınmaz hakkında acele kamulaştırma kararı alınabilmesi için bu taşınmazın öncelikle 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacı için gerekli olan taşınmaz olması veya taşınmazın acele kamulaştırılması hususunda diğer bir değişle işin aceleliğine ilişkin olarak Bakanlar Kurulunca karar alınmış olması ya da özel kanunlarla öngörülen olağanüstü hallerin gerçekleşmesi gerekmektedir. Bakılan uyuşmazlıkta ise davanın konusu taşınmazın 3634 sayılı Kanun kapsamında yer almadığı açıktır. Bakanlar Kurulu tarafından ise uyuşmazlık konusu bölgenin riskli ilan edinilmesi ile yetinildiği, riskli alan ilan edilen bölgede icra edilecek kamulaştırma işlemlerinin 2942 sayılı Kanunun 27. maddesi kapsamında acele kamulaştırma yöntemi ile yapılması yönünde herhangi bir karar alınmadığı da ortadadır. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunda söz konusu riskli alanlarda yapılacak kamulaştırmaların acele kamulaştırma usulü ile yürütülmesini gerektiren olağan üstü bir düzenlemeye de yer verilmediğinin anlaşılması karşısında, son seçenek olan “özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlar” koşulunun da gerçekleşmediği görülmektedir.
Bu haliyle, İstanbul İli, Esenler İlçesi, A1 ve A2 Mahallesi içinde kalan alanın, Bakanlar Kurulu’nun 24.09.2012 tarihli kararı ile 6306 sayılı Kanun’un 2. maddesi uyarınca riskli alan olarak belirlenerek ilan edilmesi, söz konusu alanda yapılacak kamulaştırmaların acele kamulaştırma yöntemi kullanılarak yapılması için yeterli olmadığından, dava konusu Belediye Encümeni kararında bu yönden de hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Bu durumda, yukarıda yer verilen açıklamalar bağlamında dava konusu uyuşmazlık değerlendirildiğinde, dava konusu 11.04.2013 tarihli, 700 sayılı kararı ile alınan kamulaştırma ve acele kamulaştırma işlemlerin başlatılabilmesi ve bu yetkilerin kullanılabilmesi için 6306 sayılı Kanun’un 6. maddesinde yer alan safahatın takip edilmesi, ayrıca 2942 sayılı Kanun’un 27. maddesinde belirlenen şartların gerçekleşmesi zorunlu olup, yasal dayanağı bulunmayan dava konusu Belediye Encümeni kararında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Duruşma yapılmasına gerek görülmedi. Dava, İstanbul İli, Esenler İlçesi, A1 Mahallesi, … Pafta, … parsel sayılı taşınmazda hissedar olan davacının, mevcut hissesinin ve kendisine ait yapısının 6306 sayılı Kanunun 6. maddesinin, ikinci fıkrasına istinaden kamulaştırılmasına ilişkin 11.04.2013 tarihli, 700 sayılı Esenyurt Belediye Encümeni kararının iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, dava dosyasının incelenmesinden davacı taşınmazının kamulaştırılmasına ilişkin prosedürde mevzuata aykırı bir durum olmadığı gibi davacı iddiaları çerçevesinde de işlemin hukuka aykırılık arz etmediği sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un “Amaç” başlığı altındaki 1. maddesinde bu Kanunun amacının afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemek olduğu ifade edilmiş, “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde ise “Riskli Alan” zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alan olarak tanımlanmıştır.
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un işlem tarihi itibari ile yürürlükte bulunan “Uygulama işlemleri” başlıklı 6. maddesinin 1. fıkrasında; “Üzerindeki bina yıkılarak arsa hâline gelen taşınmazlarda daha önce kurulmuş olan kat irtifakı veya kat mülkiyeti, ilgililerin muvafakatleri aranmaksızın Bakanlığın talebi üzerine ilgili tapu müdürlüğünce resen terkin edilerek, önceki vasfı ile değerlemede bulunularak veya malik ile yapılan anlaşmanın şartları tapu kütüğünde belirtilerek malikleri adına payları oranında tescil edilir. Bu taşınmazların sicilinde bulunan taşınmazın niteliği, ayni ve şahsi haklar ile temlik hakkını kısıtlayan veya yasaklayan her türlü şerh, hisseler üzerinde devam eder. Bu şekilde belirlenen uygulama alanında cins değişikliği, tevhit ve ifraz işlemleri Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından resen yapılır veya yaptırılır. Bu parsellerin malikleri tarafından değerlendirilmesi esastır. Bu çerçevede, parsellerin tevhit edilmesine, münferit veya birleştirilerek veya imar adası bazında uygulama yapılmasına, yeniden bina yaptırılmasına, payların satışına, kat karşılığı veya hasılat paylaşımı ve diğer usuller ile yeniden değerlendirilmesine sahip oldukları hisseleri oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile karar verilir. Bu karara katılmayanların bağımsız bölümlerine ilişkin arsa payları, Bakanlıkça rayiç değeri tespit ettirilerek bu değerden az olmamak üzere anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık artırma usulü ile satılır. Bu suretle paydaşlara satış gerçekleştirilemediği takdirde, bu paylar, Bakanlığın talebi üzerine, tespit edilen rayiç bedeli de Bakanlıkça ödenmek kaydı ile tapuda Hazine adına resen tescil edilir ve yapılan anlaşma çerçevesinde değerlendirilmek üzere Bakanlığa tahsis edilmiş sayılır veya Bakanlıkça uygun görülenler TOKİ’ye veya İdareye devredilir. Bu durumda, paydaşların kararı ile yapılan anlaşmaya uyularak işlem yapılır hükmüne”, aynı maddenin 2. fıkrasında ise; “Üzerindeki bina yıkılmış olan arsanın maliklerine yapılan tebligatı takip eden otuz gün içinde en az üçte iki çoğunluk ile anlaşma sağlanamaması hâlinde, gerçek kişilerin veya özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetindeki taşınmazlar için Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından acele kamulaştırma yoluna da gidilebilir. Bu Kanun uyarınca yapılacak olan kamulaştırmalar, 04/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3’üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki iskân projelerinin gerçekleştirilmesi amaçlı kamulaştırma sayılır ve ilk taksit ödemesi, mezkûr fıkraya göre belirlenen tutarların beşte biri oranında yapılır” hükmüne yer verilmiştir.
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin “Amaç ve kapsam” başlıklı 1. maddesinde yönetmeliğin amacının; 16/05/2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca, riskli yapılar ile riskli alan ve rezerv yapı alanlarının tespitine, riskli yapıların yıktırılmasına, yapılacak planlamaya, dönüştürmeye tabi tutulacak taşınmazların değerinin tespitine, hak sahibi olacaklarla yapılacak anlaşmaya ve yapılacak yardımlara, yeniden yapılacak yapılara ve 6306 sayılı Kanun kapsamındaki diğer uygulamalara ilişkin usûl ve esasları belirlemek olduğu belirtilmiş, işlem tarihi ile yürürlükte bulunan “Riskli yapıların bulunduğu parseller ile riskli alanlar hakkında uygulanacak hükümler” başlıklı 15. maddesinde;”(1) Riskli alanlarda ve riskli yapılarda Kanun kapsamında öncelikle maliklerce uygulama yapılması esastır. Kanun kapsamında yapılacak bu uygulamalara ilişkin iş ve işlemlerde ilgili kurum maliklere yardımcı olmakla yükümlüdür.
(2) Riskli yapılarda, Kanunun 6’ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca, parsellerin tevhit edilmesine, münferit veya birleştirilerek veya imar adası bazında uygulama yapılmasına, yeniden bina yaptırılmasına, payların satışına, kat karşılığı veya hasılat paylaşımı ve diğer usuller ile yeniden değerlendirilmesine esas karar alınmak üzere, yöneticinin veya denetçinin veya kat maliklerinin üçte birinin istemi üzerine, noter vasıtası ile yapılacak tebligat ile kat malikleri kurulu toplantıya çağrılır.
a) Bu toplantıda yürütülecek uygulamalar konusunda bütün maliklerce oybirliği ile anlaşma sağlanamaması halinde, öncelikle riskli yapının değeri, Sermaye Piyasası Kuruluna kayıtlı olarak faaliyet gösteren lisanslı değerleme kuruluşlarına tespit ettirilir ve bu değer gözetilerek oybirliği ile anlaşmaya çalışılır.
b) (a) bendinde belirtilen usule göre oybirliği ile anlaşma sağlanamaması durumunda, yapılacak uygulamaya sahip oldukları hisseleri oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile karar verilir. Bu karar tutanağa bağlanır ve toplantıda bulunan bütün kat maliklerince imzalanır.
En az üçte iki çoğunluk ile alınan karar, karara katılmayanlara ve kat malikleri kurulu toplantısına iştirak etmeyenlere noter vasıtasıyla tebliğ edilir ve bu tebliğde, onbeş gün içinde bu kararın kabul edilmemesi halinde bağımsız bölümlerine ilişkin arsa paylarının, Bakanlıkça tesbit edilecek rayiç değerden az olmamak üzere anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık artırma usulü ile satılacağı, bu suretle paydaşlara satış gerçekleştirilemediği takdirde, bu payların, rayiç bedeli Bakanlıkça ödenmek kaydı ile tapuda hazine adına resen tescil edileceği bildirilir.
(3) En az üçte iki çoğunluk ile alınacak karara katılmayan maliklerin bağımsız bölümlerine ilişkin arsa paylarının rayiç değeri; ikinci fıkranın (a) bendi uyarınca tespit edilen riskli yapının değerine göre belirlenir.
(4) En az üçte iki çoğunluk ile alınacak kararlar ve anlaşma şartları Müdürlüğe bildirilir. Anlaşmaya katılmayan maliklerin bağımsız bölümlerine ilişkin arsa payları; ikinci fıkranın (a) bendi uyarınca tespit edilen veya Bakanlıkça tespit ettirilen arsa payı değeri üzerinden anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık artırma usulü ile satılır. Bu suretle paydaşlara satış gerçekleştirilemediği takdirde, bu paylar, Bakanlığın talebi üzerine, tespit edilen rayiç bedeli de Bakanlıkça ödenmek kaydı ile tapuda Hazine adına resen tescil edilir ve yapılan anlaşma çerçevesinde değerlendirilmek üzere Bakanlığa tahsis edilmiş sayılır veya Bakanlıkça uygun görülenler TOKİ’ye veya İdareye devredilir.
(5) Bu durumda, paydaşların kararı ile yapılan anlaşmaya uyularak işlem yapılır. Malik ile yapılan anlaşmanın şartlarının tapu kütüğünde belirtilmesi de dahil tapu tesciline ilişkin işlemler müdürlük vasıtasıyla gerçekleştirilir.
(6) Bakanlıkça uygun görülmesi hâlinde, Kanunun 6’ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca, arsa payları satın alınanlar ile 14’üncü madde hükümleri çerçevesinde konut veya işyeri sözleşmesi yapılabilir.
(7) Bir parselde birden fazla riskli yapı bulunması halinde her bir yapı için ayrı ayrı rapor düzenlenerek Bakanlığın onayına istinaden uygulama işlemi yapılır.
(8) Üzerindeki yapıların tamamı riskli yapı olarak tespit edilmiş olan bir veya tevhidi mümkün olan birden fazla parsel birlikte değerlendirilerek, yürütülecek uygulamaya sahip oldukları hisseleri oranında proje paydaşlarının en az üçte iki çoğunluğu ile karar verilir.
(9) Riskli alanlarda;
a) Malikler tarafından yürütülecek uygulamalarda parsellerin tevhit edilmesine, münferit veya birleştirilerek veya imar adası bazında uygulama yapılmasına, yeniden bina yaptırılmasına, payların satışına, kat karşılığı veya hâsılat paylaşımı ve diğer usuller ile yeniden değerlendirilmesine,
b) Üzerindeki bina yıkılarak arsa haline gelen taşınmazlarda ilgili kurum tarafından yürütülecek uygulamalarda uygulanacak projeye,
sahip oldukları hisseleri oranında proje paydaşlarının en az üçte iki çoğunluğu ile karar verilir.
(10) Riskli alanda veya riskli yapıların bulunduğu parselde risksiz yapı bulunması halinde, bu yapı uygulama dışı tutulabilir. Bu durumda binanın bulunduğu alan ifraz edilebilir. İfraz imkânı yok ise maliklerin anlaşması halinde binanın hâlihazır durumu korunabilir.” hükmüne yer verilmiş, işlem tarihinden sonra ise, 02.07.2013 tarihli, 28695 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan yönetmelikle, söz konusu uygulama yönetmeliğinin aktarılan maddesi de dahil bir kısım maddeleri değiştirilmiş ve ek maddeler yürürlüğe girmiştir.
Yukarıda aktarılan 6306 sayılı Kanunun ve Uygulama Yönetmeliğinin işlem tarihi itibari ile yürürlükte bulunan hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, vaz’ edilen hükümlerde amaçlanan kamu yararının öncelikle “afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerinin” teşekkülünü sağlamak olduğu, aynı mevzuat çerçevesinde mevcut risk durumunun ilgili idarelerin yardımı doğrultusunda öncelikle maliklerce bertaraf edilmesinin tercih edildiği, bu doğrultuda uygulama sırasında izlenecek sürecin de merhale merhale belirtildiği, Kanunun 6. maddesinin 1. fıkrasında özetle “üzerindeki bina yıkılarak arsa haline gelmiş parsellerin tevhit edilmesine, münferit veya birleştirilerek veya imar adası bazında uygulama yapılmasına, yeniden bina yaptırılmasına, payların satışına, kat karşılığı veya hasılat paylaşımı ve diğer usuller ile yeniden değerlendirilmesine sahip oldukları hisseleri oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile karar verileceği” belirtildikten sonra karar nisabına katılmayan hissedarların arsa paylarının belirlenen en az rayiç bedel üzerinden açık artırma usulü ile öncelikle anlaşma sağlayan diğer paydaşlara satılmasının, bu durumun gerçekleşmemesi halinde ise rayiç bedeli Bakanlıkça ödenmek kaydı ile tapuda Hazine adına resen tescil edilmesinin öngörüldüğü, söz konusu taşınmazların Bakanlık, Toplu Konut İdaresi yada ilgili idare tarafından acele kamulaştırılması hususunun ise arsa maliklerine yapılan tebligat üzerine “en az üçte iki çoğunluk ile anlaşma sağlanamaması” koşulu ile aynı maddenin 2. fıkrasında düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden, İstanbul İli, Esenler İlçesi, A1 ve A2 Mahallelerinin sınırları içerisinde bulunan alanların bir kısmının Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 21.09.2012 tarihli, 1323 sayılı yazısına istinaden Bakanlar Kurulunun 24.09.2012 tarihli, 2012/3791 sayılı kararı ile 6306 sayılı Kanunun 2’inci maddesi uyarınca “Riskli Alan” ilan edildiği, akabinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 14.11.2012 tarihli, 600 sayılı kararı ile davalı idarenin “ilgili idare” olarak yetkilendirildiği, sonrasında bakanlığın 31.01.2013 tarihli, 537 sayılı kararı ile ilgili idareye verilen yetkilere ilaveten riskli alan içerisinde kamulaştırmaya ilişkin iş ve işlemlerin yürütülmesine yönelik yetkilendirme yapıldığı, bu arada davalı idare tarafından kendi iştiraki olan … İnşaat ve Eğitim San. Tic. A.Ş ile protokol akdetmek suretiyle riskli alanda “saha tespit çalışmaları, tanıtım, tasarım etüd ve avan proje yapımı hizmet alımı işi” için yer teslimi yapıldığı, anılan şirketin 19.03.2013 tarihli, 2013/128 sayılı yazısı ile riskli alan içerisinde bazı mülk sahipleri ile uzlaşılamadığından söz edilerek, iş akışının sekteye uğramaması için davalı idareden gereğinin yapılmasının istenildiği, bunun üzerine Esenler Belediye Encümenin 11.04.2013 tarihli, 700 sayılı kararı ile içerisinde davanın da bulunduğu bir kısım mülk sahiplerinin hisselerinin 2942 sayılı Kanunun 27. maddesi ile 6306 sayılı Kanunun 6. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca acele el koyma usulü ile kamulaştırılmalarına karar verildiği, bu kararın tebliği üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Bakılan davada, Dairemizin 08.02.2016 tarihli, E:2015/5196 sayılı ara kararı ile davalı idareden “Dava konusu edilen 11.04.2013 tarihli, 700 sayılı Belediye Encümeni kararından önce üçte iki çoğunluğun sağlanıp sağlanmadığının ve 6306 sayılı Kanunun 6. maddesi uyarınca idarelerince yapılan iş ve işlemlerin sorulmasına” karar verilmiş olup, davalı idarenin 30.03.2016 tarihinde kayda giren ara karara cevap dilekçesinde; riskli alan içerisinde yer alan hak sahiplerinin sayısı ve hisseleri oranında üçte iki çoğunluğun sağlandığı, ayrıca 28.02.2014 tarihli protokol uyarınca gerekli yıkımların yapıldığı belirtilmiştir.
Uyuşmazlıkta, davalı idarece verilen bilgiler ışığında, riskli alan üzerindeki binaların yıkılarak arsa hâline getirildiği, aynı zamanda 6306 sayılı Kanunun 6. maddesinin birinci fıkrasında uygulama işlemleri için paydaşların hisseleri oranında aranan en az üçte iki çoğunluk nisabının sağlandığı beyan edildiğine göre “Üzerindeki bina yıkılmış olan arsanın maliklerine yapılan tebligatı takip eden otuz gün içinde en az üçte iki çoğunluk ile anlaşma sağlanamaması ….” hâlinde hüküm ifade eden ve riskli alan içerisinde yer alan taşınmazların idarelerce acele kamulaştırılmasına imkan sağlayan aynı maddenin ikinci fıkrası uygulama alanı bulamamakta, usulüne uygun olarak tebliğ edilerek, yeterli karar nisabının alındığı toplantıya yada karara katılmadığı resmi belge ile kanıtlanan kişilere ait hisselerden kaynaklanan uygulama problemlerinin birinci fıkra uyarınca çözümlenmesi gerekmektedir.
Bu durumda, 6306 sayılı Kanun’un ikinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi imkanı bulunmayan mezkur “riskli alan” içerisinde davalı idareye tanınmış bir kamulaştırma yetkisi bulunmadığı anlaşılmış olup, dava konusu edilen kamulaştırmaya ilişkin Belediye Encümeni kararında hukuka uyarlık, temyize konu mahkeme kararında hukuki isabet bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, İstanbul 3. İdare Mahkemesince verilen 31/03/2015 tarihli, E:2014/1379, K:2015/686 sayılı kararın bozulmasına, dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 16/11/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.