Geçit hakkı bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 04.01.2013 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı tesisi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 11.06.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR Davacı vekili, 04.01.2013 tarihli dilekçesi ile 2466 parsel sayılı 541 m2 tarla vasıflı ve genel yola çıkışı olmayan arazinin sahibi olduğunu, davalılardan … ve …’nun 1/2’şer hisse sahibi olarak komşu 2471 parsel sayılı 1979 m2 arazinin sahipleri olduğunu, diğer komşu 2472 parsel sayılı 1171 m2 arazinin tamamının ise davalı …’e ait olduğunu, taşınmazı lehine zorunlu geçit hakkı tesisini istemiştir.
Davalı …, cevap dilekçesinde ve yargılama aşamasındaki beyanlarında özetle; kendisinin 1/2 hisse ile 2471 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, davacının taşınmazına kendilerinden yol verilmesi halinde bu yoldan sadece davacının faydalanabileceğini, oysa 2466 parsel sayılı taşınmazın alt tarafından yol verilmesi halinde başkaca parsel sahiplerinin de faydalanabileceğini, kendi taşınmazından yol vermek istemediğini, taşınmazın bütünlüğünü bozmak istemediğini, kendi taşınmazının değerli olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dahili davalılar …, … ve…, en uygun yolun 2472 parselden geçmesinin daha uygun olacağını, 2471 sayılı parsele açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile davacının maliki olduğu 10191 ada 60 parsel (eski 2466 parsel) lehine, davalı …’ nun ve dahili davalıların mirsabırakanı …’in 1/2’şer oranında maliki oldukları 10191 ada 62 parsel (eski 2471 parsel) aleyhine bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 02/01/2015 tarihli rapor ve 02/04/2015 tarihli ek raporda krokide (A) harfi ile yeşil boyalı olarak gösterilen 2,5 metre genişliğinde 26,38 metre uzunluğunda toplam 64,53 m2 alandan zorunlu geçit hakkı kurulmasına, kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3. maddesi uyarınca … kaydının beyanlar hanesine şerhine, geçit hakkı bedeli olan ve davacı tarafça 13/05/2015 tarihinde depo edilen 3.872,80.-TL geçit hakkı bedelinin karar kesinleştiğinde ve talep halinde neması ile birlikte davalı …’na ½ oranında, kalan 1/2 oranındaki kısmının ise dahili davalılara veraset ilamında belirtilen payları oranında ödenmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı eski 2471 yeni 62 parsel sayılı taşınmazın 1/2 paylı maliki … vekili temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre davalı … vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2- Davalı … vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince; Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle … alanlarında, nihayet bir … aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni … Sicil Tüzüğünün “İrtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili” başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmelidir.
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanununun “Erişme kontrolü uygulanan karayollarına bağlantı, şehir geçişleri ve yerleşim” başlıklı 17. maddesine göre;
Erişme kontrolü uygulanan karayollarına bağlantılar Genel Müdürlüğün uygun gördüğü yerlerde ve şekillerde yapılır. Erişme kontrolü uygulanan karayolu çevresinin bu bağlantı noktalarına ulaşımı, toplayıcı yollarla veya bağlantı noktasına ulaşan diğer yollar vasıtasıyla sağlanır.
Erişme kontrolü uygulanan karayollarına bitişik taşınmaz sahipleri ile kiracıları veya kullananların arazilerinden erişme kontrolü uygulanan karayoluna doğrudan giriş ve çıkış hakları yoktur.
Erişme kontrolü uygulanan karayolunun şehir geçişlerinde karayolunun şehir ile bağlantı ve ilişkilerinin düzenlenmesi, Genel Müdürlüğün teklifi üzerine, Bakanlık ve ilgili belediye tarafından müştereken kararlaştırılır. İşletme hakkı verilen veya devredilen erişme kontrolü uygulanan karayollarında, şehir geçiş güzergâhının veya karayolunun şehir ile bağlantı ve ilişkilerinin değiştirilmesinde işletici şirketin görüşü alınır.
Bu bakımdan yukarıda değinilen yasa hükmü doğrultusunda, mahkemece kurulan geçit yeri paftasına işaretlenerek Karayolları Genel Müdürlüğüne gönderilmeli, çıkışın karayolu bağlantısı nedeniyle gerek ilgili mevzuat ve gerekse can güvenliği açısından tehlike oluşturup, oluşturmadığı veya davacının katlanabileceği boyuttaki harcama ile varsa sakıncalarının giderilip giderilemeyeceği ve bunun için ne yapılması gerektiği sorulmalı; karayoluna çıkış engeli bulunduğu saptanırsa ve bunun giderilme olanağı da yok ise diğer alternatifler üzerinde durulmalı, bu da mümkün değilse davanın reddedilmesi gerekir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacı erişim kontrollü karayoluna geçit cepheli eski 2471 yeni 10191 ada 62 parsel sayılı davalı taşınmaz aleyhine geçit isteğinde bulunmuştur.
Bu durumda kurulan geçit yeri paftasına işaretlenerek Karayolları Genel Müdürlüğüne gönderilerek çıkışın karayolu bağlantısı nedeniyle gerek ilgili mevzuat ve gerekse can güvenliği açısından tehlike oluşturup, oluşturmadığı veya davacının katlanabileceği boyuttaki harcama ile varsa sakıncalarının giderilip giderilemeyeceği ve bunun için ne yapılması gerektiği de sorularak karayoluna çıkış engeli bulunduğu saptanırsa ve bunun giderilme olanağı da yoksa başka alternatifler üzerinde durulmalı, neticesine göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece açıklanan bu hususlar nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenle davalı … vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bent uyarınca davalı … vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.05.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi