Davacının taşınmazı mevzi değil uygulama imar planı kapsamında kaldığından dolayı, “kısmi yapılaşma” değerlendirmesinin sadece parselin yer aldığı imar adası kapsamında değil, sahil şeridindeki tüm imar adaları bazında yapılması gerektiği
İstemin Özeti: Danıştay Altıncı Dairesince verilen 24.3.2004 günlü, K:2004/1793 sayılı kararın; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54.maddesi uyarınca düzeltilmesi istemidir.
Danıştay Tetkik Hakimi Düşüncesi: Davalı idarece yapılan tespite göre uygulama imar planının kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde 100 metrelik bandı içerisinde kalan kesiminde yer alan imar adalarının sayısının yüzde ellisinden fazlasında yapılaşmanın gerçekleşmiş olması karşısında dava konusu taşınmaz açısından Yasa ve Yönetmelikte öngörülen kısmi yapılaşma gerçekleştiğinden Kıyı Kanunu ve Yönetmeliği’ne uygun olan inşaat ruhsatının iptaline ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Bu nedenle kararın düzeltilmesi isteminin kabulü ile davanın reddi yolundaki idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Sefer Yıldırım’ın Düşüncesi: Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54 üncü maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 54.maddesinin 1.fıkrasının (c) bendine göre karar düzeltme istemi yerinde görüldüğünden dairemizin 24.3.2004 günlü, E:2002/4656,K:2004/1793 sayılı kararı kaldırılarak işin gereği görüşüldü:
Dava, Bulancak İlçesi, İsmetpaşa (Uçarlı) Mahallesi, ? ada, ? parsel sayılı taşınmaz için davacıya verilen 5.6.2001 günlü, 1/47 sayılı inşaat ruhsatının iptaline ilişkin 6.9.2001 günlü, ? sayılı işlemin iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, inşaat ruhsatına konu taşınmazın 1985 tarihli imar planında yeşil alanda kaldığı, 26.2.1986 günlü, 23 sayılı belediye meclisi kararı ile yapılan değişiklik ile taşınmazın turizm amaçlı alana dönüştürülerek blok nizam 3 katlı yapılaşma hakkı tanındığı, 4.8.2000 günlü, 15 sayılı belediye meclisi kararı ile kat adedinin 5’e çıkarıldığı, dava konusu inşaat ruhsatının 11.1.2001 günlü, 4 sayılı imar durumu belgesi uyarınca blok nizamı, 5 katlı yapılaşma için verildiğinin görüldüğü, onaylı kıyı kenar çizgisi ile parsel mülkiyet sınırının çakıştığı, sahil şeridinin 3621 sayılı Yasanın geçici maddesi uyarınca bu Yasaya uygun olarak imar planı revizyonunun yapılmadığı anlaşıldığından, dava konusu işlemde mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
2709 sayılı T.C. Anayasasının 43.maddesinde: “Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl, akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin kullanış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir.” hükmü yer almıştır. Anılan Anayasa hükmünde kıyılardan yararlanmak için kıyı alanının belirlenmesi yeterli görülmemiş, kıyıların kara yönünde devamı olan ve onu çevreleyen sahil şeridinden yararlanmada bazı kurallara yer verilmiştir. Buna göre kamu yararının gözetilmesi ve bu alanların kullanılış amaçlarına göre derinliği ile kişilerin bu yerlerden yararlanma olanak ve koşullarının yasayla düzenlenmesi öngörülmüştür.
3621 sayılı Kıyı Kanununun 4.maddesinde; Sahil şeridi: kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az 100 metre genişliğindeki alan olarak tanımlanmış, anılan Yasa uyarınca çıkarılan Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 4.maddesinde sahil şeridi tanımlanırken sahil şeridinin birinci bölümünün, sadece açık alanlar olarak düzenlenen yeşil alan, çocuk bahçesi, gezinti alanları, dinlenme ve Yönetmelikte tanımlanan rekreaktif alanlardan ve yaya yollarından oluşan, kıyı kenar çizgisinden itibaren, kara yönünde yatay olarak 50 metre genişliğinde belirlenen alan olduğu, ikinci bölümünün, sahil şeridinin birinci bölümünden sonra kara yönünde yatay olarak en az 50 metre genişliğinde olmak üzere belirlenen ve üzerinde sadece Kanunun 8. maddesinde ve bu Yönetmelikte tanımlanan toplumun yararlanmasına açık günübirlik turizm yapı ve tesisleri, taşıt yolları,açık otoparklar ve arıtma tesislerinin yer aldığı bölüm olduğu belirlenmiştir.
3621 sayılı Yasanın geçici maddesiyle, “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce mevzuat hükümlerine uygun olarak onanmış ve kısmen veya tamamen yapılaşmış 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının sahil şeritleri ile ilgili hükümlerinin geçerli olduğu.” hükme bağlanmıştır.
Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 4. maddesinde yer alan ;kısmi yapılaşma tanımı 30.3.1994 tarih ve 21890 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Yönetmelikle değiştirilerek, kısmi yapılaşma; “Belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında; 11 Temmuz 1992 tarihinden önce belirli bir kullanım amacına dayalı olarak onaylanmış 1/1000 ölçekli mevzi imar planlarının kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde 100 metrelik kesim içerisindeki imar adalarında; üzerinde yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan plan ve mevzuata uygun olarak tamamlanmış yapılar ile ruhsat alınarak en az su basman seviyesinde inşaatı tamamlanmış yapıların bulunduğu parsellerin sayısının veya kullanılan toplam taban alanının imar adasındaki toplam parsel sayısının veya toplam alanın yüzde ellisinden fazla olması durumudur” biçiminde belirlenmiş, aynı Yönetmelik değişikliği ile “Kentsel ve kırsal yerleşmelerde; meskun ve gelişme alanlarını kapsamak yerleşmenin mevcut ve projeksiyon nüfusuna dayalı gerekli tüm kullanım ve fonsiyonları içermek üzere hazırlanmış ve 11 Temmuz 1992 tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planlarının kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde 100 metrelik bandı içerisinde kalan kesiminde yer alan imar adalarının sayısının yüzde ellisinden fazlasında, (a) bendindeki tanıma uygun yapılaşma olması durumudur. Aksi halde (a) bendi hükmü geçerlidir.” hükmüne, Sahil Şeridinin belirlenmesine ilişkin 16.maddesinin 1.fıkrasının (b) bendinde de, “11 Temmuz 1992 tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planı bulunan kentsel ve kırsal yerleşmelerde, turizm merkez ve alanlarındaki turizm amaçlı alanlar ile turizm merkez ve alanlarındaki kentsel ve kırsal yerleşmelerde kısmen veya tamamen yapılaşma varsa, onaylı imar planındaki sahil şeridi geçerlidir…” hükmüne yer verilmiştir.
Sözü edilen Yasa ve Yönetmelik hükümleri karşısında, sahil şeridinde yer alan binaların korunabilmesi için 11 Temmuz 1992 tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planlarının kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde 100 metrelik band içerisinde kalan kesimde yer alan imar adalarının sayısının yüzde ellisinden fazlasında yapılaşmanın gerçekleşmiş olması gerekmektedir.
Yönetmelik maddelerinde yer alan düzenlemelerle ile daha önce kanunla belirlenmiş hakların korunması ve kişilerin mağdur edilmemeleri amaçlanmıştır. Ancak imar hukukunda müktesep hak olarak belli bir ölçütün Kıyı Kanunun amacına uygun olarak belirlenmesi zorunludur. Bu nedenle yönetmelikte mevzi imar planlarının olduğu yerlerle imar adası bazında uygulama imar planları olan yerlerde tüm imar adaları bazında değerlendirme yapılmış ve mevzi imar planlarının olduğu yerlerde yapıların bulunduğu parsellerin sayısının veya kullanılan toplam taban alanının imar adasındaki toplam parsel sayısının veya toplam alanın yüzde ellisinden fazla olması durumu, uygulama imar planları olan yerlerde tüm imar adaları bazında toplam parsel sayısının veya toplam alanın yüzde ellisinden fazla olması kişilere korunacak haklar sağlayan ölçüt olarak alınmıştır.
Yönetmelikteki kısmi yapılaşma tanımı ve bu tanım uyarınca yapılacak uygulamalara açıklık getirilen hükümlerle daha önce Kanunla verilen hakların korunması ve vatandaşların mağdur edilmemeleri amaçlanmış, kısmi yapılaşmada belli bir yoğunluğu zaten aşmış imar adalarında henüz yapılaşmamış parsellere yapılaşma olanağı sağlanarak eşitlik ilkesinin bozulmamasına çalışılmıştır. Bunun dışında doluluk oranı belirlenen miktarı sağlayamayan imar adalarında yoğunluğu arttırıcı bir uygulamaya gidilmesinin Kanunun gerekçesine ve amacına aykırı olacağı açıktır.
Olayda, dava konusu taşınmaz 1985 onay tarihli planda yeşil alanda kalmakta iken 26.2.1986 gününde yapılan plan değişikliği ile Blok nizamda 3 katlı Turizm Alanına alınmış, 4.8.2000 günlü, 15 sayılı belediye meclisi kararı ile onaylanan imar planı değişikliği ile söz konusu inşaatın bulunduğu imar adasında kat adedi 5’e çıkarılmış, davacıya imar planına uygun olarak hazırlanan imar durumu belgesi ve inşaat ruhsatı verilmiş, adı geçen tarafından inşaata başlanmış, Giresun Valiliği tarafından, inşaatın bulunduğu alanın yürürlükteki imar ve kıyı mevzuatına aykırı olarak planlandığı ve yapı ruhsatı verildiğinden bahisle yeniden imar planı değişikliği yapılarak usulsüz verilen ruhsatların iptalinin istenilmesi üzerine Belediye Başkanlığı tarafından davacıya verilen inşaat ruhsatının iptaline karar verilmiştir.
Dosyadaki belgeler arasında yer alan Belediye Başkanlığının 24.5.2002 günlü yazısında: Yönetmeliğin 4. maddesinin “Kısmi Yapılaşma” tanımının (b) fıkrasına göre, 11 Temmuz 1992’den önce onaylanmış uygulama imar planlarının kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde 100 m’lik band içerisinde kalan kesiminde yer alan imar adalarının tamamında yapılan tesbite göre yapılaşma oranının %50’yi geçtiği belirtilmektedir.
İdare mahkemesince, dava konusu parselin yer aldığı imar adası bazında kısmi yapılaşma gerçekleşmediğinden müktesep hak bulunmadığı sonucuna ulaşılmış ise de; taşınmazın mevzi değil, uygulama imar planı kapsamında kalması, davalı idarece yapılan tespite göre uygulama imar planının kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde 100 metrelik band içerisinde kalan kesiminde yer alan imar adalarının sayısının yüzde ellisinden fazlasında yapılaşmanın gerçekleşmiş olması karşısında dava konusu taşınmaz açısından Yasa ve Yönetmelikte öngörülen kısmi yapılaşmanın gerçekleştiğinin kabulü gerekir.
Bu durumda davanın reddi yolundaki idare mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle Ordu İdare Mahkemesinin 19.6.2002 günlü, E:2001/801, K:2002/428 sayılı kararının BOZULMASINA, 10.120.000.-lira karar harcı ile fazladan yatırılan 7.530.000.- lira harcın temyiz isteminde bulunana iadesine dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 23.2.2005 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I OY
3621 sayılı Yasanın 3830 sayılı Kanunla eklenen geçici maddesinde, “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce mevzuat hükümlerine uygun olarak onanmış ve kısmen veya tamamen yapılaşmış 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının sahil şeritleri ile ilgili hükümleri geçerlidir…” hükmü getirilmiş, Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 4. maddesinin (a) bendinde;”Kısmi Yapılaşma; belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında; 11 Temmuz 1992 tarihinden önce belirli bir kullanım amacına dayalı olarak onaylanmış 1/1000 ölçekli mevzi imar planlarının kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde 100 metrelik kesim içerisindeki imar adalarında; üzerinde yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan plan ve mevzuata uygun olarak tamamlanmış yapılar ile ruhsat alınarak en az su basman seviyesinde inşaatı tamamlanmış yapıların bulunduğu parsellerin sayısının veya kullanılan toplam taban alanının imar adasındaki toplam parsel sayısının veya toplam alanın yüzde ellisinden fazla olması durumudur” hükmü ile (b) bendinde “Kentsel ve kırsal yerleşmelerde; meskun ve gelişme alanlarını kapsamak yerleşmenin mevcut ve projeksiyon nüfusuna dayalı gerekli tüm kullanım ve fonsiyonları içermek üzere hazırlanmış ve 11 Temmuz 1992 tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planlarının kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde 100 metrelik bandı içerisinde kalan kesiminde yer alan imar adalarının sayısının yüzde ellisinden fazlasında, (a) bendindeki tanıma uygun yapılaşma olması durumudur…” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Yönetmeliğin 16.maddesinin (c) fıkrasının 4. bendinde de, “Sahil şeridinde 11 Temmuz 1992 tarihinden önce yürürlükteki plan ve/veya mevzuata uygun olarak yapılmış veya inşaat ruhsatı alınarak en az su basman seviyesine kadar inşaatı tamamlanmış yapılardaki müktesep haklar saklıdır” hükmü getirilmiştir.
Yönetmelikteki uygulama imar planı bulunan alanlardaki sahil şeridinin; kısmen ve tamamen yapılaşmış imar adaları ve kısmi yapılaşmanın oluşmadığı boş imar adaları olmak üzere ikiye ayırarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Yukarıda anılan 11.7.1992 günlü 21281 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve 3621 sayılı Kıyı Kanununa bir geçici madde getiren 3830 sayılı Kanunla belirlenen sahil şeridi içinde kalan ve daha önce yürürlükte olan plan ve mevzuata uygun olarak yapılmış veya ruhsat alınarak 11.7.1992 gününde en az su basman seviyesine gelmiş yapıların kazanılmış hakları bulunmaktadır. En az su basman seviyesinde yapıların bulunduğu imar adalarında bu seviyedeki yapılar için onaylı plana göre uygulamaya devam edilmesi, tüm imar adalarındaki parsel sayısına göre % 50 den az veya hiç yapılaşma olmayan alanlarda ise plan revizyonu yapılması ve Yasanın öngördüğü sahil şeridi belirlenerek uygulamaya geçilmesi gerekmektedir.
Dava konusu parselde 3830 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 11.7.1992 tarihinden önce yürürlükte olan plan ve mevzuat hükümlerine göre alınmış inşaat ruhsatına göre subasman seviyesine gelmiş bir inşaat olmaması nedeniyle kısmi yapılaşma tanımına girmemekte ve müktesep hakkı bulunmamaktadır.
Bu durumda karar düzeltme isteminin kabulü ile mahkeme kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle onanması gerektiği oyuyla karara katılmıyorum.