Dava konusu ödeme emrine ilişkin tebligatların yapılmasında 6183 sayılı amme alacaklarının tahsili usulü hakkındaki kanunun 8.maddesi uyarınca 213 sayılı vergi usul kanununun 102.maddesinin uygulanması gerektiği, olayda davacının tebellüğden imtina etmesi üzerine anılan maddenin 6. ve 7.fıkralarındaki usule uygun işlem yapılmadan imtina tarihinin tebliğ tarihi kabulü ile davanın süre yönünden reddi yolundaki mahkeme kararında isabet görülmediği
İstemin Özeti: İstanbul 3.İdare Mahkemesinin 18.12.2003 günlü, E:2003/1059, K:2003/1445 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Danıştay Tetkik Hakimi Düşüncesi: Davacının tebellüğden imtina etmesi üzerine usuluna uygun olarak işlem yapılıp yapılmadığı açıklıkla belirlenmeden imtina tarihinin tebliğ tarihi kabulü ile davanın süre yönünden reddi yolunda verilen temyize konu mahkeme kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Düşüncesi: Davacı adına belediye encümeni kararı uyarınca verilen imar para cezasının tahsili amacıyla düzenlenen 5.3.2003 günlü ve 7441 sayılı ödeme emrinin iptali amacıyla açılan davayı süre yönünden reddeden idare mahkemesi kararının temyizen bozulması istenilmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, 7.7.2003 günü tebliğ edilmek istenen dava konusu ödeme emrini, davacının tebellüğ etmekten kaçındığı, buna karşın 213 sayılı V.U.Kanununun 102.maddesi 7.fıkrasında yer alan düzenlemenin uygulandığı yolunda bir tesbit bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davanın süre yönünden reddinde isabet bulunmadığından, İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.
TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, 5.12.2000 günlü, 1934 sayılı belediye encümeni kararı uyarınca verilen imar para cezasının tahsili amacıyla düzenlenen 5.7.2003 günlü, 7441 sayılı ödeme emrinin iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, dava konusu ödeme emrinin davacının imzadan imtina etmesine karşın 7.7.2003 günü tebliğ edilmesi üzerine yedi günlük dava açma süresi geçirilerek 15.7.2003 günü açılan davada süreaşımı bulunduğu gerekçesiyle davanın süre yönünden reddine karar verilmiş; bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun 8. maddesinde: “Hilafına hüküm bulunmadıkça bu kanunda yazılı müddetlerin hesaplanmasında ve tebliğlerin yapılmasında Vergi Usul Kanunu hükümleri tatbik olunur”, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 102. maddesinin 6. ve 7. fıkralarında: “Muhatap tebelluğden imtina ederse tebliğ edilecek evrak önüne bırakılmak suretiyle tebliğ edilir. Yukarıdaki fıkralarda yazılı işlemler komşulardan bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden biri yahut bir zabıta memuru huzurunda icra ve keyfiyet taahhüt ilmühaberine yazılarak tarih ve imza vaz’edilmek ve hazır bulunanlara da imzalatılmak suretiyle tespit olunur” kuralları yer almıştır.
Dosyanın incelenmesinden, 7.7.2003 günü tebliğ edilmek istenilen dava konusu ödeme emrini davacı tebellüğden imtina ettiği halde tebligat tutanağında yukarıda içeriği yer alan 213sayılı Vergi Usul Kanununun 102. maddesinin 6. ve 7. fıkralarında yer alan düzenlemenin olayda uygulandığı yolunda bir bilginin yer almadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacının tebellüğden imtina etmesi üzerine usulüne uygun olarak işlem yapılmadan imtina tarihinin tebliğ tarihi kabulü ile davanın süre yönünden reddi yolunda verilen temyize konu mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, İstanbul 3. İdare Mahkemesinin 18.12.2003 günlü, E:2003/1059, K:2003/1445 sayılı kararının BOZULMASINA, 20.600.000.- lira karar harcı ile fazla yatırılan 15.300.000.-lira harcın teyiz isteminde bulunana iadesine, dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 19.11.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.