Danıştay 6. Dairesi E: 2020/956 K: 2021/11638 T: 21.10.2021

Riskli alanın sınırlarını belirleyen koordinatların, uygulama bütünlüğü gözetilerek teknik ve objektif verilere dayandırılarak belirlenmesi gerekirken, uygulama bütünlüğü gözetilmeden ve objektif veriler belirlenmeden aynı ada içerisinde bulunan bazı yapıların alan dışı bırakılması suretiyle hazırlandığı anlaşılan teknik rapora dayanılarak tespit edilen dava konusu alanın riskli alan olarak ilan edilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı Kararında hukuka uygunluk bulunmadığı

DAVANIN KONUSU: 25/12/2019 tarihli, 30989 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Sinop İli, Boyabat İlçesi, … Mahallesi sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. ve EK-1. maddeleri uyarınca riskli alan ilan edilmesine ilişkin 24/12/2019 tarihli, 1879 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararının iptali istenilmektedir.

DAVACILARIN İDDİALARI: Riskli alanda bulunan yapıların riskli olduğuna ilişkin teknik rapor alınmadığı, tescilli kültür varlığı olan yapılara ilişkin Samsun Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulundan uygun görüş alınmadığı, tarihi nitelikli çarşının Boyabat Belediyesi tarafından yeşil alana dönüştürülme isteğinin hukuka aykırı olduğu, riskli alanda bulunan yapıların birçoğunun tek katlı işyeri vasıflı yapılar olduğu ve tarihi dokuyu bozmadığı, söz konusu alana ilişkin olarak Belediye tarafından kentsel dönüşümün değil kentsel yenilemenin gündeme getirilmesi gerektiği, riskli alan sınırlarını belirleyen krokinin girintili çıkıntılı çizilerek İmar Kanununa aykırı olacak şekilde alan içerisindeki yapı maliklerine husumet besler gibi alan dışında kalanyapı maliklerine ise rant oluşturur gibi belirlendiği, alanda daha önce gerçekleşen bir afetin olmadığı, Ortofoto haritasının bölgeyi düzgün göstermediği, kamulaştırma bedelinin eksik tespit edildiği, alanda kamu düzenini bozan hiçbir durumun söz konusu olmadığı gibi yapıların yapım yılının gösterilmeyerek imar mevzuatına aykırılığın da açıkça ortaya konulamadığı ileri sürmektedir.

DAVALI İDARELERDEN … BAKANLIĞININ SAVUNMASI: Dava konusu işlemin, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2/1-(ç) maddesi ile EK-1/1-(b) maddesi uyarınca tesis edildiği, alan içindeki tescilli yapılara ilişkin Samsun Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulundan olumlu görüş alındığını, alan içindeki 20 adet yapının %20’ne yapılan performans analizinin alandaki bütün yapıları temsil edebileceği, anılan yapılara ilişkin deprem performans analiz raporunun mevcut olduğu, 6306 sayılı Kanunun EK-1 maddesi uyarınca alandaki yapıların en az %65’nin imar mevzuatına aykırı yapılardan oluştuğunun tespit edildiği, bu sebeple jeolojik yapıya ilişkin tespitlerin olmasının zorunlu olmadığı, kamulaştırma bedeli tespitinin sonraki işlemlerden olduğu ve dava konu işlemle ilgisinin olmadığı, sonuçta dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı savunulmaktadır.

DANIŞTAY SAVCISI …’IN DÜŞÜNCESİ: Dava , 25/12/2019 tarihli, 30989 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Sinop İli, Boyabat İlçesi, … Mahallesi sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. ve ek-1. maddeleri uyarınca riskli alan ilan edilmesine ilişkin 24/12/2019 tarihli, 1879 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararının iptali istemiyle açılmıştır.

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının İkinci Kısmında Temel Hak ve Ödevlerin düzenlendiği, Birinci Bölümünde ise Genel Hükümlerin belirlendiği, bu bölümde yer alan “Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması” başlıklı 4709 sayılı Yasa ile değişik 13. maddesinde: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”, İkinci Bölümde Kişinin Hakları ve Ödevleri arasında yer verilen “mülkiyet hakkı” 35. maddesinde sayılmış ve bu hak “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz” şeklinde düzenlemeye konu edilmiştir.

20.03.1952 günü kabul edilen İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye Ek 1 Nolu Protokol Türkiye tarafından 19.03.1954 tarihinde onaylanmıştır. Anılan Protokolün “Mülkiyetin Korunması” başlıklı 1. maddesinde: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” kuralı yer almıştır.

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2/1-(ç) maddesinde; “Riskli alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan alanı ifade eder.” biçiminde tanımlanmıştır.

Aynı Kanunun EK-1/1-(b) maddesinde ise “Üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlar, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla, Cumhurbaşkanınca riskli alan olarak kararlaştırılabilir. Riskli alan sınırı uygulama bütünlüğü gözetilerek belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir.

6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 5.maddesinde “Riskli alanın tespiti” ne ilişkin hükümler düzenlenmiştir.

Mülkiyet hakkı yalnızca kamu yararının mevcut olduğu durumlarda kanunla sınırlanabilir. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında da kanunda sayılan idarelerce mülkiyet hakkına sınırlama getirilebilecektir. Ancak, bu yetkinin kullanımında da kamu yararını ilgilendiren durumun açık ve somut bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir.

Bir alanın zemin veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıması sebebiyle “Riskli Alan” olarak ilan edilebilmesi için mutlaka zemin ve yapıların fiili durumları incelendikten sonra hazırlanacak teknik bir rapor ile ortaya konulması; üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlarda ise uygulama bütünlüğü gözetilmek suretiyle belirtilen şartların oluştuğunun açık ve somut şekilde ortaya konulması gerekmektedir.

6306 sayılı Kanunun 2. ve ek 1. maddeleri uyarınca hazırlanan ve dava konusu işlemin dayanağını oluşturan teknik raporun incelenmesinden; riskli alan olarak ilan edilen alanın yüzölçümünün 5.116,775 m2 olduğu, uygulama yapılacak alanın 36,37,66 nolu yapı adalarından oluştuğu, Boyabat İlçesinin en eski yerleşim alanlarından olan yerde düzensiz, sağlıksız ve görüntü kirliliği oluşturan yapılaşmaların %65’inden fazlasının yapı ruhsatı alınmadan yapıldığı, alandaki 20 adet yapıdan 3 adedinin tescilli yapı, 3 adedinin ruhsatlı, 14 adedinin ise ruhsatsız yapı olduğu, ruhsatsız yapıların oranının riskli alandaki toplam yapıların %88,23’üne tekabül ettiği, binaların 2007 yılı Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmeliik hükümlerine göre 1.Derece deprem bölgesinde yer aldığı, alanın hakim litojisinin alüvyon birimlerinden oluşması nedeniyle olası depremde sıvılaşma riskinin yüksek olduğu, alanda bulunan betonarme yapıların analizi sonucunda can güvenliği ve göçme öncesi performansı sağlamadığı, diğer yandan alanda yer alan yığma, kerpiç, ahşap ve taş yapıların deprem performans kabiliyetinin yetersiz olduğu, yapıların derme çatma olduğu, ruhsat ve imar planına dayanmadığı, aksların birbirini tutmadığı ve bitişik nizamdaki yapıların x ve y yönünde birbirlerini kesme riski taşıdığı belirtilmiştir.

Uyuşmazlık konusu riskli alanın bulunduğu yerde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda özetle; “2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanununun Geçici 2. maddesi uyarınca 1957 yılından önce yapılan yapıların imar mevzuatına uygun yapılar olarak kabul edileceğinden bahisle, riskli alanda bulunan ve teknik raporda ruhsatsız olduğu belirtilen yapıların yapım yılının belirlenmesi amacıyla tapu kayıtlarının geriye dönük incelenmesi ve buna ilave olarak elektrik, su vb. abonelik ve fatura gibi yapım yılını ortaya çıkaracak bilgi ve belgelerin tespit edilmesi gerektiği, ruhsatsız yapılarda faaliyet gösteren ticarethane ve dükkânların iş yeri açma ruhsatlarının olduğu, yapım yıllarının tespit edilmesi ve imar aflı yapılar olup olmadığının belirlenmesi neticesinde %65 oranının değişmesinin olası olduğu, aynı ada içerisinde yer almakla birlikte bazı yapıların riskli alan çalışmalarına katılmadığı, bu hususta Boyabat Belediye Başkanlığınca yapılan açıklamaların bilirkişi heyetimiz tarafından değerlendirilmesi neticesinde teknik ve objektif verilere dayanmayan sübjektif bir yaklaşımla Riskli Alan sınır çizgilerinin oluşturulduğu görüşüne varıldığı, bu nedenle dava konusu Riskli Alan Teknik Raporunun ilgili parselleri (… ada, … ve …) ile … ve … yapı adalarını da kapsayarak bütünlük oluşturacak şekilde yeniden değerlendirilmesi ve düzenlenmesinin daha doğru bir yaklaşım olacağı, Teknik Raporun 52. sayfasında bulunan “Tablo 6 ‘da; (Teklif riskli alan sınırları içinde kalan yapılara ait bilgi tablosu”nda) yapı tipi sütununda 7 adet betonarme yapı, 1 adet prefabrik yapı, 9 adet kagir/yığma ve 3 adet ahşap yapı olduğunun belirtildiği, aynı raporun 33. sayfasında verilen bilgiler ile 52. sayfadaki tablonun kendi içinde uyuşmadığı, ayrıca Bilirkişi Kurulu olarak taşıyıcı sisteme dair yerinde yapılan tespitler ile Teknik Rapor’da belirtilen taşıyıcı sistemler arasında; … ada … parsel ve … ada … parsel üzerindeki yapılar yığma değil betonarme karkas olduğu, -… ada …parsel üzerindeki yapı yığma değil betonarme karkas olduğu, … ada …parsel üzerindeki yapı 6 katlı değil, 2 si asma kat olmak üzere toplam 7 katlı olduğu, … ada … parsel üzerindeki yapı yığma değil betonarme karkas olduğu , … ada .. parsel üzerindeki yapı prefabrik değil yığma yapı olduğu yönünde farklılıklar tespit edildiği, bu yönüyle de Teknik Raporun yeniden değerlendirilerek düzenlenmesi gerektiği, Riskli Alan Sınırı içerisinde yer alan yapılardan sadece 4 tanesine riskli yapı tespit analizi yapıldığı, kalan yapılara ilişkin herhangi bir analiz raporu dosya içerisinde bulunmadığı, Riskli Yapı Analiz Raporlarının tüm yapılar için detaylıca hazırlanması ve hesaplamalarda dikkate alınan kriterlerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiği” şeklinde görüş bildirildiği görülmüştür.

Dosyada yer alan bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden; riskli alanın sınırlarını belirleyen koordinatların, uygulama bütünlüğü gözetilerek teknik ve objektif verilere dayandırılarak belirlenmesi gerektiği, oysa teknik raporun uygulama bütünlüğü gözetilmeden ve objektif veriler belirlenmeden aynı ada içerisinde bulunan bazı yapıların alan dışı bırakılması suretiyle hazırlandığı sonucuna varıldığından, bu teknik rapora dayanılarak tespit edilen dava konusu alanın riskli alan olarak ilan edilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı Kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptali gerektiği, düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY: Boyabat Belediye Başkanlığı tarafından alana ilişkin hazırlanan dosya ve teknik rapor doğrultusunda, Sinop İli, Boyabat İlçesi, … Mahallesi sınırları içinde bulunan, sınır ve koordinatları Bakanlar Kurulu kararına ekli kroki ile listede gösterilen … ada … ve … nolu parsel; … ada … ve … parsel ile … ada … parsel sayılı taşınmazların içinde bulunduğu alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2/1-(ç) maddesi ile EK-1/1-(b) maddeleri uyarınca riskli alan ilan edilmesine ilişkin 24/12/2019 tarihli, 1879 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 25.12.2019 günlü 30989 sayılı Resmi Gazetede yayımlanması üzerine alanda bulunan taşınmaz malikleri tarafından anılan Cumhurbaşkanlığı Kararının iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT: 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının İkinci Kısmında Temel Hak ve Ödevlerin düzenlendiği, Birinci Bölümünde ise Genel Hükümlerin belirlendiği, bu bölümde yer alan “Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması” başlıklı 4709 sayılı Yasa ile değişik 13. maddesinde: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”, İkinci Bölümde Kişinin Hakları ve Ödevleri arasında yer verilen “mülkiyet hakkı” 35. maddesinde sayılmış ve bu hak “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz” şeklinde düzenlemeye konu edilmiştir.

20.03.1952 günü kabul edilen İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye Ek 1 Nolu Protokol Türkiye tarafından 19.03.1954 tarihinde onaylanmıştır. Anılan Protokolün “Mülkiyetin Korunması” başlıklı 1. maddesinde: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” kuralı yer almıştır.

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2/1-(ç) maddesinde; “Riskli alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan alanı ifade eder.” biçiminde tanımlanmıştır.

Aynı Kanunun EK-1/1-(b) maddesinde ise “Üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlar, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla, Cumhurbaşkanınca riskli alan olarak kararlaştırılabilir. Riskli alan sınırı uygulama bütünlüğü gözetilerek belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir.

6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 5.maddesinde “Riskli alanın tespiti” başlığı altında” (Değişik: RG-21/6/2019-30808) Riskli alan; a) Alanın,zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yolaçma riski taşıdığına dair teknik raporu, b) Alan sınırları içerisinde 15/5/1959 tarihli ve 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna göre afete maruz bölge olarak kararlaştırılan alan olup olmadığına dair bilgi ve belgeyi, c) Alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlısınırlandırma haritasını, varsa uygulama imar planını, ç) Alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesini, d) Alanın uydu görüntüsünü veya ortofoto haritasını,e) Zemin yapısısebebiyle risklialan olarak tespit edilmek istenilmesi halinde yerbilimseletüd raporunu,f) Bu fıkra uyarınca belirlenecek riskli alanlar için Ek-2’de yer alan Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esasların EK-A bölümüne göre hazırlanan analiz ve raporu, g) Alanın özelliğine göre Bakanlıkça istenecek sair bilgi ve belgeleri,ihtiva edecek şekilde hazırlanmış olan dosyaya istinaden Bakanlıkça belirlenir ve karar alınmak üzere Cumhurbaşkanına sunulur.

(2) (Değişik: RG-27/10/2016-29870) Bakanlıkça;… b) Üzerindeki toplam yapı sayısının en az % 65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlarda, uygulama bütünlüğü gözetilerek belirlenen alanlar, riskli alan olarak belirlenmek üzere Cumhurbaşkanına sunulur.

(3) (Değişik: RG-27/10/2016-29870) TOKİ veya İdare, riskli alan belirlenmesine ilişkin bilgi ve belgeleri ihtiva eden dosyaya istinaden Bakanlıktan riskli alan tespit talebinde bulunabilir. Bakanlıkça, uygun görülen talepler, Cumhurbaşkanına sunulur.” kuralına yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME: Yukarıda belirtilen Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi düzenlemeleriyle kişilerin mülkiyet hakları güvence altına alınmıştır. Mülkiyet hakkının yalnızca kamu yararının mevcut olduğu durumlarda kanunla sınırlanabileceği de yine bu düzenlemelerde öngörülmüştür. Kanun koyucu tarafından olağan dışı kanun olarak düzenlenen 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında da kanunda sayılan idarelerce mülkiyet hakkına sınırlama getirilebilecektir. Ancak, yine burada Kanun bu yetkinin kullanımını oldukça sıkı kurallara bağlamış ve ortada kamu yararını ilgilendiren durumun bulunduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açık ve somut bir şekilde ortaya konulmasını şarta bağlamıştır.

Bu bağlamda, bir alanın zemin veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıması sebebiyle “Riskli Alan” olarak ilan edilebilmesi için mutlaka zemin ve yapıların fiili durumları incelendikten sonra hazırlanacak teknik bir rapor ile ortaya konulması; üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlarda ise uygulama bütünlüğü gözetilmek suretiyle belirtilen şartların oluştuğunun açık ve somut şekilde ortaya konulması gerekmektedir.

Uyuşmazlık konusu olayda; 6306 sayılı Kanunun 2. ve ek 1. maddeleri uyarınca hazırlanan ve dava konusu işlemin dayanağını oluşturan teknik raporun incelenmesinden; riskli alan olarak ilan edilen alanın yüzölçümünün 5.116,775 m2 olduğu, uygulama yapılacak alanın … nolu yapı adalarından oluştuğu, Boyabat İlçesinin en eski yerleşim alanlarından olan yerde düzensiz, sağlıksız ve görüntü kirliliği oluşturan yapılaşmaların %65’inden fazlasının yapı ruhsatı alınmadan yapıldığı, alandaki 20 adet yapıdan 3 adedinin tescilli yapı, 3 adedinin ruhsatlı, 14 adedinin ise ruhsatsız yapı olduğu, ruhsatsız yapıların oranının riskli alandaki toplam yapıların %88,23’üne tekabül ettiği, binaların 2007 yılı Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmeliik hükümlerine göre 1.Derece deprem bölgesinde yer aldığı, alanın hakim litojisinin alüvyon birimlerinden oluşması nedeniyle olası depremde sıvılaşma riskinin yüksek olduğu, alanda bulunan betonarme yapıların analizi sonucunda can güvenliği ve göçme öncesi performansı sağlamadığı, diğer yandan alanda yer alan yığma, kerpiç, ahşap ve taş yapıların deprem performans kabiliyetinin yetersiz olduğu, yapıların derme çatma olduğu, ruhsat ve imar planına dayanmadığı, aksların birbirini tutmadığı ve bitişik nizamdaki yapıların x ve y yönünde birbirlerini kesme riski taşıdığı belirtilmiştir.

Öte yandan, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca, dava konusu alanın üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan ve imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş yapılardan oluştuğundan bahisle riskli alan ilan edilmesine ilişkin olması ve söz konusu uyuşmazlığın çözümünün özel ve teknik bilgiyi gerektirmesi nedeniyle 20/06/2017 tarihli ara kararıyla keşif-bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmesi üzerine, Naip Üye … tarafından re’sen seçilen bilirkişiler; Prof. Dr. …, Prof. Dr. … ve Prof. Dr. …’tan oluşan bilirkişi kurulu ile birlikte mahallinde gerçekleştirilen keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda özetle; “2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanununun Geçici 2. maddesi uyarınca 1957 yılından önce yapılan yapıların imar mevzuatına uygun yapılar olarak kabul edileceğinden bahisle, riskli alanda bulunan ve teknik raporda ruhsatsız olduğu belirtilen yapıların yapım yılının belirlenmesi amacıyla tapu kayıtlarının geriye dönük incelenmesi ve buna ilave olarak elektrik, su vb. abonelik ve fatura gibi yapım yılını ortaya çıkaracak bilgi ve belgelerin tespit edilmesi gerektiği, ruhsatsız yapılarda faaliyet gösteren ticarethane ve dükkânların iş yeri açma ruhsatlarının olduğu, yapım yıllarının tespit edilmesi ve imar aflı yapılar olup olmadığının belirlenmesi neticesinde %65 oranının değişmesinin olası olduğu, aynı ada içerisinde yer almakla birlikte bazı yapıların riskli alan çalışmalarına katılmadığı, bu hususta Boyabat Belediye Başkanlığınca yapılan açıklamaların bilirkişi heyetimiz tarafından değerlendirilmesi neticesinde teknik ve objektif verilere dayanmayan sübjektif bir yaklaşımla Riskli Alan sınır çizgilerinin oluşturulduğu görüşüne varıldığı, bu nedenle dava konusu Riskli Alan Teknik Raporunun ilgili parselleri (… ada, … ve …) ile … ve … yapı adalarını da kapsayarak bütünlük oluşturacak şekilde yeniden değerlendirilmesi ve düzenlenmesinin daha doğru bir yaklaşım olacağı, Teknik Raporun 52. sayfasında bulunan “Tablo 6 ‘da; (Teklif riskli alan sınırları içinde kalan yapılara ait bilgi tablosu”nda) yapı tipi sütununda 7 adet betonarme yapı, 1 adet prefabrik yapı, 9 adet kagir/yığma ve 3 adet ahşap yapı olduğunun belirtildiği, aynı raporun 33. sayfasında verilen bilgiler ile 52. sayfadaki tablonun kendi içinde uyuşmadığı, ayrıca Bilirkişi Kurulu olarak taşıyıcı sisteme dair yerinde yapılan tespitler ile Teknik Rapor’da belirtilen taşıyıcı sistemler arasında; … ada …parsel ve … ada … parsel üzerindeki yapılar yığma değil betonarme karkas olduğu, -… ada … parsel üzerindeki yapı yığma değil betonarme karkas olduğu, … ada … parsel üzerindeki yapı 6 katlı değil, 2 si asma kat olmak üzere toplam 7 katlı olduğu, …ada … parsel üzerindeki yapı yığma değil betonarme karkas olduğu , … ada … parsel üzerindeki yapı prefabrik değil yığma yapı olduğu yönünde farklılıklar tespit edildiği, bu yönüyle de Teknik Raporun yeniden değerlendirilerek düzenlenmesi gerektiği, Riskli Alan Sınırı içerisinde yer alan yapılardan sadece 4 tanesine riskli yapı tespit analizi yapıldığı, kalan yapılara ilişkin herhangi bir analiz raporu dosya içerisinde bulunmadığı, Riskli Yapı Analiz Raporlarının tüm yapılar için detaylıca hazırlanması ve hesaplamalarda dikkate alınan kriterlerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiği” şeklinde görüş bildirildiği görülmüştür.

Anılan bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, rapordaki bilimsel verilerin hukuken kabul edilebilir ve bu bağlamda da hükme esas alınabilir nitelikte olduğu anlaşıldığından, rapora yapılan itirazlar, raporu kusurlandıracak nitelikte görülmemiştir.

Bu durumda; davacıların iddiaları, davalıların savunması, dava konusu işleme esas alınan teknik rapor ve bilirkişi kurulu görüşlerinin birlikte incelenip değerlenlendirilmesinden; riskli alanın sınırlarını belirleyen koordinatların, uygulama bütünlüğü gözetilerek teknik ve objektif verilere dayandırılarak belirlenmesi gerekirken, uygulama bütünlüğü gözetilmeden ve objektif veriler belirlenmeden aynı ada içerisinde bulunan bazı yapıların alan dışı bırakılması suretiyle hazırlandığı anlaşılan teknik rapora dayanılarak tespit edilen dava konusu alanın riskli alan olarak ilan edilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı Kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

  1. Dava konusu, Sinop İli, Boyabat İlçesi, … Mahallesi sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. ve EK-1. maddeleri uyarınca riskli alan ilan edilmesine ilişkin 24/12/2019 tarihli, 1879 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararının İPTALİNE,
  2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama giderinin davalı idarelerden alınarak davacılara verilmesine,
  3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …-TL vekâlet ücretinin davalı idarelerden alınarak davacılara verilmesine,
  4. Keşif avansından artan …-TL’nin davacılara iadesine,
  5. 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(g) maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 21/10/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Dava, Sinop İli, Boyabat İlçesi, … Mahallesi sınırları içerisinde bulunan ve ekli krokide gösterilen davacıların taşınmazlarının bulunduğu parselleri kapsayan alanın, riskli alan olarak ilan edilmesine ilişkin 24/12/2019 tarihli, 1879 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin alanda yapısı bulunan davacılar tarafından iptali istemiyle açılmıştır.

Dosyada bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, uyuşmazlık konusu bölge ile ilgili olarak hazırlanan gerekçeli teknik raporda özetle; Boyabat Belediyesi tarafından yapılan teknik araştırmalar neticesinde alanda bulunan 20 adet yapıdan, 3 adedinin tescilli yapı, 3 adedinin ruhsatlı yapı, 14 adedinin ise ruhsatsız yapı olduğu böylece 6306 sayılı Kanunun 2/1-(ç) maddesi ile EK-1/1-(b) maddeleri uyarınca, riskli alanda bulunan yapı stoğunun %65’nden fazlası imara aykırı yapı olduğunun tespit edildiği görülmüş, sonuçta dava konusu işlem ile kentsel dönüşümün sağlanarak yaşanabilir mekanlar oluşturulması bakımından riskli alan ilanının uygun olacağının belirtildiği anlaşılmıştır.

Bu nedenle, riskli alan olarak ilan edilen bölgenin 1. Derece deprem bölgesinde kaldığı, alanda bulunan yapıların deprem performans kabiliyetinin yetersiz olduğu, %65’inden fazlasının imara aykırı yapı olduğu, kamu yararı ve hizmet gerekleri de dikkate alındığında 6306 sayılı Kanunun 2/1-(ç) maddesi ile EK-1/1-(b) maddelerinde belirtilen şartların oluştuğu anlaşıldığından dava konusu riskli alan ilanına ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararının hukuka aykırı olmadığı sonucuna varılmış olup davanın reddi gerektiğinden aksi yönde verilen çoğunluk kararına katılmıyorum.