1. Anasayfa
  2. Danıştay 6. Dairesi Kararları

Danıştay 6. Dairesi E: 2020/11364 K: 2021/10343 T: 29.9.2021


Riskli yapıların deprem ve diğer doğal afetlere karşı dayanıklı hale getirilmesi suretiyle yaşanabilecek can ve mal kayıplarının azaltılması amacıyla riskli olduğu tespit edilen yapıların yerine bir an evvel yenisinin yapılarak yenilenmesinde acelelik halinin bulunduğu sonucuna varıldığından, Riskli Alan” olarak ilan edilen bölgede kalan davaya konu taşınmazların acele kamulaştırılması yolundaki dava konusu Cumhurbaşkanı kararında hukuka aykırılık bulunmadığı

DAVANIN KONUSU: 6306 sayılı Kanun uyarınca 23/10/2019 tarih ve 1694 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile ilan edilen riskli alan kararı kapsamında kalan Ankara İli, Altındağ İlçesi, …. (…) Mahallesi sınırları içerisinde bulunan taşınmazların, bölgedeki sağlıksız yapılaşmanın çözümüne yönelik projenin ivedilikle hayata geçirilmesi amacıyla Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına ilişkin 21/04/2020 tarih ve 31106 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 20/04/2020 tarih ve 2449 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının, … ada, … parsel sayılı taşınmaz yönünden iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI: 6306 sayılı Kanun ve bu Kanun uyarınca çıkarılan Uygulama Yönetmeliği uyarınca taşınmazın bulunduğu bölgede usulüne uygun etüt çalışması yapılarak riskli yapılar ile riskli alan ve rezerv yapı alanların tespit edilmesi gerektiği, davaya konu taşınmazla ilgili olarak gerek taşınmaz sahibinin talebi üzerine gerekse resen idare tarafından herhangi bir çalışma yapılmadığı, 6306 sayılı Kanunun Ek-1. maddesi kapsamında tespit yapılmadığı, acele kamulaştırma kararı alınabilmesi için kamu yararının olması gerektiği, riskli alan ya da riskli yapı tespit edilmesi halinin acele kamulaştırma şartlarından olmadığı, acele kamulaştırma halleri Kanunda sınırlı olarak sayıldığından acele kamulaştırma yapılmasının mümkün olmadığı, acele kamulaştırmanın kapsam ve çerçevesinin belirlenmediği, genel tutulduğu, mülkiyet hakkının ihlal edildiği ileri sürülmektedir.

DAVALILARIN SAVUNMASI:

… tarafından; Söz konusu alanda ekonomik olarak ömrünü tamamlamış riskli olarak nitelendirilebilecek yapıların sayıca fazlalığı sebebiyle ilan edilen riskli alan kararına istinaden uygulanacak dönüşüm projesi kapsamında mülkiyet bütünlüğünün en kısa sürede sağlanması, bölgedeki sağlıksız yapılaşmaların çözümü ve dönüşüm projesinin ivedilikle hayata geçirilmesi amacıyla dava konusu kararın alındığı, bu sebeple acelelik koşulunun gerçekleştiği, belirtilerek dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı savunulmaktadır.

…Başkanlığı tarafından; Şehir merkezindeki yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıklarının yenilenmesi amacıyla söz konusu alanın 6306 sayılı Kanun kapsamında riskli alan olarak ilan edildiği, bölgedeki sağlıksız yapılaşmanın çözümü ve projenin bir an evvel hayata geçirilmesi amacıyla dava konusu işlemin tesis edildiği, acelecilik halinin gerçekleştiği, olağan kamulaştırma usulü uygulandığı takdirde projenin hayata geçirilmesinin ortalama 2 yıl gecikeceği, bu sebeple acele kamulaştırma kararı alınmasında kamu yararı bulunduğu belirtilerek dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ: Davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …’IN DÜŞÜNCESİ: Dava,6306 sayılı Kanun uyarınca 23/10/2019 tarih ve 1694 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile ilan edilen riskli alan kararı kapsamında kalan Ankara İli, Altındağ İlçesi, … (…) Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmazın, bölgedeki sağlıksız yapılaşmanın çözümüne yönelik projenin ivedilikle hayata geçirilmesi amacıyla Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına ilişkin 21/04/2020 tarih ve 31106 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 20/04/2020 tarih ve 2449 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının iptali istemiyle açılmıştır.

Uyap kayıtlarının ve dosyanın incelenmesinden, 24/10/2019 günlü, 30928 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Ankara İli, Altındağ İlçesi, … Mahallesi sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen ve uyuşmazlık konusu parseli de kapsayan alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. ve Ek-1. maddeleri uyarınca riskli alan ilan edilmesine ilişkin 23/10/2019 günlü, 1694 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının iptali istemiyle … Odası … Şubesi ile … Odası … Şubesi tarafından açılan davalarda; Danıştay Altıncı Dairesi’nin 17/03/2021 günlü, E: 2019/21100, K: 2021/4011; E: 2019/21053, K: 2021/3997 sayılı kararlarıyla; “Uyuşmazlıkta; dosyada bulunan ruhsat tablosu ile riskli alan sınır ve krokisinin incelenmesinden, ruhsatlı yapıların riskli alan sınırının batısında ve sınır boyunca (… ada, … ve … parsel ile … ada, … ve … parsel) yoğunlaştığı ve ruhsatsız yapılarla fiziki bütünlük oluşturmadığı görüldüğünden, uygulama bütünlüğünü sağlamak adına belirtilen ruhsatlı yapıların ruhsatsız yapılarla bir arada değerlendirilmesinde, hukuka, hakkaniyete ve ölçülülük ilkesine uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Öte yandan; alanda bulunan ruhsatlı yapıların, 6306 sayılı Kanunun 2. maddesi gereğince riskli alan sınırı içerisine dahil edilirken, anılan Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 5. maddesi uyarınca, Yönetmeliğin Ek-2’sinde yer alan “Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esasların” Ek-A bölümü uyarınca; binalara ilişkin parametrelerin (yapısal sistem türü, kat adedi, görünen kalite, yumuşak kat, düşeyde düzensizlik, ağır çıkma, planda düzensizlik/burulma etkisi, kısa kolon etkisi, yapı nizamı/bitişik binalarla döşeme seviyeleri yapı nizamı, tabii zemin eğimi vb.) dikkate alınarak, yapıların bulunduğu yerdeki deprem tehlikesi ve yapının deprem performansını etkileyen yapısal özelliklerin saha çalışmaları sonucunda elde edilmesi ve yapısal sistem özelliklerine göre sınıflandırılmış tip binalar seçilerek bunların analizlerinin yapılması sonucunda bir korelasyon çıkarılıp genel yapı stoğunun riskinin belirlenmesi gerekirken, söz konusu araştırma ve incelemeler yapılmadan dava konusu riskli alan kararının verildiği anlaşılmıştır.

Bu itibarla; dava konusu 23/10/2019 tarihli, 1694 sayılı Cumhurbaşkanı Kararında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucunda varılmıştır.” gerekçesiyle Cumhurbaşkanı Kararı’nın iptaline karar verilmiştir.

Bu durumda, her ne kadar kesinleşmemiş olsa da, dava konusu acele kamulaştırma işleminin dayanağı olan riskli alan ilanına ilişkin Cumhurbaşkanı kararının yukarıda anılan yargı kararıyla iptal edilmiş olması nedeniyle, dava konusu Cumhurbaşkanı kararında da hukuka uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenle, 20/04/2020 günlü, 2449 sayılı Cumhurbaşkanı kararının uyuşmazlığa konu taşınmaz yönünden iptaline karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY:

Bakanlar Kurulunun 22/06/2015 tarih ve 2015/7872 sayılı kararı ile, Ankara Ulus Tarihi Kent Merkezi kapsamında bulunan alan, 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunun 2. maddesi uyarınca “yenileme alanı” olarak kabul edilmiştir.

Ankara 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile, Hergelen Meydanı Kentsel Yenileme Avan Projesi uygun bulunmuştur.

Toplu Konut İdaresi Başkanlığının … tarih ve … sayı yazısı ile, Hergelen Meydanı Kentsel Yenileme Avan Projesinin Ankara 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile uygun bulunduğu belirtilerek, hazırlanan teknik rapor doğrultusunda, Ankara İli, Altındağ İlçesi, … Mahallesi sınırları içerisinde bulunan alanın riskli alan olarak ilan edilmesi talep edilmiş ve teklif dosyası Çevre ve Şehircilik Bakanlığına iletilmiştir.

23/10/2019 tarih ve 1694 sayılı Cumhurbaşkanı kararıyla; Ankara İli, Altındağ İlçesi, …Mahallesi, …ada, … parsel sayılı taşınmazın da dahil olduğu alanın, ekonomik olarak ömrünü tamamlamış riskli olarak nitelendirilebilecek yapıların sayıca fazlalığı sebebiyle 6306 sayılı Kanun uyarınca riskli alan olarak ilan edilmesine karar verilmiştir.

Dava konusu 20/04/2020 tarih ve 2449 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile, 23/10/2019 tarih ve 1694 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla 6306 sayılı Kanun kapsamında ilan edilen riskli alan kararına istinaden, Ankara İli, Altındağ İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmazın, bölgedeki sağlıksız yapılaşmanın çözümüne yönelik projenin ivedilikle hayata geçirilmesi amacıyla Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına karar verilmiştir.

Bakılan dava, dava konusu acele kamulaştırma kararının davacıya ait taşınmaz yönünden iptali istemiyle açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:

Anayasanın 35. maddesinde: “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” hükmü yer almaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 No’lu Protokolünün “Mülkiyetin korunması” başlıklı 1. maddesinde: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” hükmüne yer verilmiştir.

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 3. maddesinin ikinci fıkrasında; “Cumhurbaşkanınca kabul olunan, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskan projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla yapılacak kamulaştırmalarda, bir gerçek veya özel hukuk tüzelkişisine ödenecek kamulaştırma bedelinin o yıl Genel Bütçe Kanunu’nda gösterilen miktarı, nakden ve peşin olarak ödenir. Bu miktar, kamulaştırma bedelinin altıda birinden az olamaz. Bu miktarın üstünde olan kamulaştırma bedelleri, peşin ödeme miktarından az olmamak ve en fazla beş yıl içinde faiziyle birlikte ödenmek üzere eşit taksitlere bağlanır. Taksitlere, peşin ödeme gününü takip eden günden itibaren, Devlet borçları için öngörülen en yüksek faiz haddi uygulanır.” hükmüne, 27. maddesinde ise; 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın 10. madde esasları dairesinde ve 15. madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10. maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabileceği, bu Kanunun 3. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen hallerde yapılacak kamulaştırmalarda yatırılacak miktar, ödenecek ilk taksit bedeli olduğu düzenlemesine yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Özel mülkiyet hakkının korunması gereken temel insan hakları arasında öngörüldüğü, anayasa ve uluslararası sözleşmelerde mülkiyet hakkını korumaya yönelik düzenlemelere yer verildiği, bu düzenlemelerde mülkiyet hakkına müdahalelerin olabileceğinin öngörüldüğü, ancak bu müdahalelerde kamu yararı gerekçesi, kanuni düzenleme gereği ve ölçülülük yada orantılılık gibi uluslararası hukukun genel ilkelerinin varlığının dikkate alınması gerektiği, aksi durumda müdahalenin mülkiyet hakkı ihlaline neden olacağı kabul edilmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla da bu hususların açık bir şekilde ortaya konulduğu görülmektedir.

Anayasa’nın 35. maddesinin ikinci fıkrasında mülkiyet hakkının ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceği belirtilmek suretiyle mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerin Kanunda öngörülmesi gereği ifade edilmiştir Acele kamulaştırma usulü idareye kamulaştırma işlemlerinin neticelenmesini beklemeden kamulaştırılan taşınmaza el koyma imkânı tanıyan olağanüstü bir kamulaştırma usulüdür. Acele kamulaştırmada, kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile Mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın kanunda belirtilen usule göre bilirkişilerce tespit edilecek değeri idare tarafından mal sahibi adına bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir. Acele kamulaştırma usulü, olağan kamulaştırmada malik lehine getirilen usule ilişkin güvenceleri bertaraf etmemekte; yalnızca bu usullerin işletilmesinden önce idareye, kamulaştırılacak taşınmaza el koyma imkânı tanımaktadır. Taşınmaza el konulduktan sonra idare tarafından öncelikle satın alma yolunun işletilmesi, bunun mümkün olamaması durumunda ise Asliye Hukuk Mahkemesinde bedel tespiti ve tescil davası açılması gerekmektedir. Kamulaştırılmasına karar verilen taşınmaza acele olarak ihtiyaç duyulması halinde, 2942 sayılı Kanunun 27. maddesi uyarınca kamulaştırma acele usulle yapılmaktadır.

Bu çerçevede, 2942 sayılı Kanunun 27. maddesi incelendiğinde, kamulaştırma işlemlerinde öngörülen yöntemlerin bir kısmının uygulanmayarak taşınmaza acele el konulabilmesi yolu istisnai olarak başvurulabilecek bir yöntem olarak düzenlendiğinden, madde hükmü ile acele kamulaştırmada olağan kamulaştırmaya oranla özel koşulların varlığı aranmış ve üç durumda acele kamulaştırma yolu ile taşınmaza el konulmasına olanak tanınmıştır. Anılan hüküm uyarınca taşınmazların bir an önce kullanılmasına ihtiyaç duyulan, kamu düzenine ilişkin olarak acelilik halinin bulunduğu durumlarda Cumhurbaşkanınca, taşınmazların acele kamulaştırılmasına karar verilebilmektedir.

Acele kamulaştırma istisnai bir yöntem olduğundan, olağan kamulaştırma gerekçeleri dışında aceleliğin varlığına dair şartlarının ortaya konulması gerekmektedir.

Acelelik koşulunun kamu düzenine ilişkin olması gerektiği ve kamu yararının ise, olağan kamulaştırma usulü ile sağlanması amaçlanan kamu yararından farklı olarak, acele kamulaştırma yapılmasını gerektiren, aceleliği zorunlu kılan bir yarar olduğu açıktır.

Uyuşmazlıkta; davaya konu taşınmazın acele kamulaştırılmasına yönelik şartların oluşup oluşmadığı, yani acelelik durumunun bulunup bulunmadığı yönünden bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

2942 sayılı Kanunun 3. maddesinin ikinci fıkrası ile, Cumhurbaşkanınca kabul olunan, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskan projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla yapılacak kamulaştırmalarda, kamulaştırma yöntemi konusunda özel bir düzenleme getirilmiştir.

Buna göre, Cumhurbaşkanınca kabul olunan bu tür projelerin gerçekleştirilmesi, acelelik kapsamında görülmektedir.

6306 sayılı Kanun ile çarpık kentleşmenin düzeltilmesi, riskli yapıların deprem ve diğer doğal afetlere karşı dayanıklı hale getirilmesi suretiyle yaşanabilecek can ve mal kayıplarının azaltılmasının hedeflendiği, afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemek olarak belirtilen genel amacıyla birlikte değerlendirildiğinde, “Riskli Alan” ilanının, iskan projesi niteliği taşıdığı açıktır.

Buna göre, “Riskli Alan” olarak ilan edilen bölgede gerçekleştirilecek projelerde, acelelik halinin bulunduğu tartışmasızdır.

Bu durumda; davaya konu alanın riskli alan olarak ilan edilmesine dayanak alınan teknik rapor ile gerekçe raporunda, alanın, kentsel sit alanı olarak tescil edilen ve 22/06/2015 tarihli, 2015/7872 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ilan edilen yenileme alanı sınırları içinde kaldığının, Türkiye Deprem Bölgesi Haritasında 4. derece deprem bölgesinde yer aldığının, alanda 223 adet yapı, 458 adet bağımsız bölüm bulunduğunun, yapıların 15’inin ruhsatının olduğunun, taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilen 12 adet yapının da ruhsatlı kabul edildiğinin, dolayısıyla alanda 27 adet ruhsatlı, 196 adet ruhsatsız yapı bulunduğunun, mevzuata aykırı yapıların oranının %87,9 olarak belirlendiğinin, bu alandaki 27 adet yapının betonarme, 46 adet yapının yığma, 41 adet yapının ahşap, 100 adet yapının derme çatma sistemle inşa edildiğinin, 9 adetinin yapım tekniğinin ise okunamadığının, yapıların nitelik açısından gözlemlere dayalı kalitesinin %88,8 oranında kötü olduğunun, yapıların inşa tarihlerinin 1900-2003 tarihleri ve ruhsat tarihlerinin 1952-1997 tarihleri arasında değiştiğinin, alandaki en yeni ruhsatlı binanın bile 2006 yılında yürürlüğe giren Deprem Yönetmeliğinden önce yapıldığının ve binaların ekonomik ömürlerini tamamladığının, riskli yapı stoğunun ve sağlıksız, çarpık yapılaşmanın bulunduğu, alt ve üst yapı ile sosyal donatı alanlarının yetersiz olduğu alanın, deprem ve sel gibi olası bir afet nedeniyle risk oluşturduğunun ve bir bütün olarak afet risklerinden uzak sağlıklı ve güvenli bir kullanım ve yerleşim alanına dönüştürülmesi, fiziki, yapısal ve sosyal koşullar açısından yenileme uygulamalarının gerçekleştirilerek, kent bütünü içinde etkin konuma getirilmesi gerektiğinin belirtildiği, 6306 sayılı Kanun ile afetler sebebiyle meydana gelmesi kuvvetle muhtemel can ve mal kayıplarının önlenmesi, afet riski bulunan yapıların sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere dönüştürülmesi suretiyle iskanın yeniden düzenlenmesinin amaçlandığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, riskli yapıların deprem ve diğer doğal afetlere karşı dayanıklı hale getirilmesi suretiyle yaşanabilecek can ve mal kayıplarının azaltılması amacıyla riskli olduğu tespit edilen yapıların yerine bir an evvel yenisinin yapılarak yenilenmesinde acelelik halinin bulunduğu sonucuna varıldığından, Riskli Alan” olarak ilan edilen bölgede kalan davaya konu taşınmazın acele kamulaştırılması yolundaki dava konusu Cumhurbaşkanı kararında hukuka aykırılık görülmemiştir.

Öte yandan; 23/10/2019 tarih ve 1694 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile 6306 sayılı Kanun kapsamında ilan edilen riskli alan kararına dayanılarak dava konusu acele kamulaştırma kararı alınmış olup, dava konusu taşınmazın da bulunduğu alanın 6306 sayılı Kanun kapsamında riskli alan olarak ilanına ilişkin 23/10/2019 tarih ve 1694 sayılı Cumhurbaşkanı kararının iptali istemiyle açılan davalarda; Dairemizin 17/03/2021 tarihli, E: 2019/21120, K: 2021/3992, E: 2019/21053, K: 2021/3997 ve E: 2019/21100, K: 2021/4011 sayılı kararlarıyla dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş ve anılan kararların temyiz edilmesi üzerine, Danıştay İdari dava Daireleri Kurulunun 22/09/2021 tarihli, E: 2021/1919, K: 2021/1542, E: 2021/1887, K: 2021/1519 ve E: 2021/1917, K: 2021/1520 sayılı kararlarıyla, dava konusu işlemin imar mevzuatına uygun yapılar bulunduğu anlaşılan taşınmazlara ilişkin kısmının onanmasına, dava konusu işlemin imar mevzuatına aykırı yapılar bulunduğu anlaşılan taşınmazlara ilişkin kısmının ise bozulması suretiyle anılan kısım yönünden davanın reddine, kesin olarak karar verilmiştir. Nitekim, Dairemizin E: 2019/21053 sayılı dosyasında bulunan Toplu Konut İdaresi Başkanlığının 01/06/2021 tarihli temyiz başvuru dilekçesi ekinde yer alan imar mevzuatına uygun yapılar listesinde davaya konu taşınmazda bulunan yapının yer almadığı görüldüğünden, imar mevzuatına aykırı yapı niteliği taşımaktadır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

  1. DAVANIN REDDİNE,
  2. Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
  3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca … TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine,
  4. Varsa posta avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
  5. 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(g) maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 29/09/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Uyuşmazlıkta; acele kamulaştırmaya konu alanda Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin … tarihli, … sayılı kararı ile kesinleşen 1/5000 ölçekli Ulus Tarihi Kent Merkezi Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planının … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: .., K: … sayılı kararıyla iptaline karar verildiği, anılan karara karşı yapılan istinaf başvurusunun … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararı ile reddedildiği, bu kararın Dairemizin 10/09/2018 tarih ve E: 2017/5333, K: 2018/6590 sayılı kararı ile onanmak suretiyle kesinleştiği, 1/1000 ölçekli uygulama imar planının ise henüz yapılmamış olduğu, Ankara 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile, Hergelen Meydanı Kentsel Yenileme Avan Projesinin uygun bulunduğu görülmektedir. Dolayısıyla davaya konu alana ilişkin yoğunluk, kullanım ve yapılaşmaya yönelik temel kararların imar planının olmaması nedeniyle belirlenmediği, sadece avan projeye göre belirlenen arazi kullanım kararı ve kat yüksekliği esas alınarak uygulama yapılacağının anlaşıldığı, bu denli esnek ve avan projeye dayalı karar verme sürecinin işletilmesinin kentsel sit alanı niteliğindeki bölgenin tarihi dokusunu zedeleyeceği ve plan bütünlüğüne, koruma ilkelerine ve imar mevzuatına aykırı olduğu, öte yandan halihazırda projenin henüz tamamlanmadığı da anlaşıldığından, dava konusu olayda acelelik halinin mevcut olmadığı sonucuna varıldığından, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Bu durumda, davacıya ait taşınmazın da aralarında bulunduğu taşınmazların 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle aksi yöndeki Dairemizin çoğunluk kararına katılmıyorum.