6303 sayılı Kanun kapsamında üçte iki çoğunluğa katılmayan kişinin arsa payının bedeline ilişkin tespiti içeren bedel tespit raporunun hatalı düzenlendiği, bu nedenle arsa payının gerçek değerinde satılmayıp daha düşük bedelle satıldığından bahisle açılan davada;
1) Taşınmazın değeri Valilik Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından oluşturulan komisyon tarafından belirlendiğine göre davanın valilik husumetiyle görülmesi gerektiği, dava konusu zararın doğmasında kusuru bulunmadığı anlaşılan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının davanın tarafı olmasına yasal olanak bulunmadığı,
2) Dava konusu taşınmazla aynı yapılaşma koşullarına sahip, eş değer özellikleri olan ve gerçekleşmiş bir satışa konu olmuş taşınmaz veya taşınmazlar emsal olarak belirlenmek suretiyle değerlendirme yapılması gerektiği,
3) Arsa payının değerinden düşük satılması nedeniyle oluşan zararın, kişideki etkisine göre mahkemece “takdiren” manevi tazminata da hükmedilmesi gerektiği
İSTEMİN KONUSU: …Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin …tarih ve E: …, K: …sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: İstanbul İli, Kadıköy İlçesi, Erenköy Mahallesi, … Caddesi, … pafta, … ada, v… parsel sayılı taşınmazdaki davacının arsa payının, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında davalı idare satış ihalesi komisyonunca rayiçin altında değer tespiti yapılarak satıldığı ileri sürülerek, oluştuğu iddia edilen zararın giderilmesini teminen 5.000,00 TL (07.02.2020 tarihli ıslah sonucu 861.000,00 TL) maddi, 10.000,00 TL (07.02.2020 tarihli ıslah sonucu 25.000,00 TL) manevi tazminatın ödenmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Davanın görev yönünden reddi yolundaki …İdare Mahkemesinin …tarih ve E: …, K: …sayılı kararına karşı istinafa başvurulması üzerine, … Bölge İdare Mahkemesi …İdari Dava Dairesinin …tarih ve E: …, K: …sayılı kararıyla istinaf talebinin kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi üzerine…İdare Mahkemesinin …tarih ve E: …, K: …sayılı kararıyla; maddi tazminat talebinin; kısmen kabulü ile davalı idare tarafından 859.500,00 TL’nin davacıya davanın açıldığı 14.02.2018 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine, maddi tazminat talebinin fazlaya ilişkin kısmı ile manevi tazminat talebi yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve istinaf dilekçelerinde ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI:
1-Davacı tarafından; temyize konu kararda manevi tazminatın reddine ilişkin kısmının hukuka aykırı olduğu, 8 yıllık dava sürecinde ve gelinen aşamada çok elem ve ızdırap çekildiği, kararın manevi tazminata ilişkin kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
2-Davalı idare tarafından; temyize konu kararın kabule ilişkin kısmının usule ve hukuka aykırı olduğundan bahisle bozulması gerektiği ileri sürülmüştür.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:
1-Davacı tarafından, davalının temyiz isteminin reddi ile talepleri doğrultusunda kararın bozulması gerektiği savunulmuştur.
2-Davalı idare tarafından, savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, 29/10/2021 günlü, 31643 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 1. maddesi uyarınca, 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin Altıncı Kısmının Dördüncü Bölümünün başlığı “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği” şeklinde değiştirildiğinden, husumetin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yerine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına yöneltilmesine karar verilerek, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
İstanbul İli, Kadıköy İlçesi, … Mahallesi,… pafta, … ada, … parsel sayılı, 1.025,00 m2 yüz ölçümlü taşınmazın 2016 yılı arsa metrekare birim fiyatı idare tarafından oluşturulan bedel tespit komisyonunca 39.000,00TL/m2 olarak belirlenmiş ve söz konusu taşınmaz üzerinde bulunan davacıya ait 6/100 oranındaki hisse (61,50m2) 21/07/2016 tarihli ihaleyle 2.400.000,00-TL bedelle taşınmaz hissedarlarından …’ya satılmış, davacı tarafından gayrimenkul değerleme şirketlerinden özel rapor alınmış, bu raporlarda taşınmaz m2 değerinin daha fazla olduğu tespitine yer verilince bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında, idarelerin kendi eylem ve işlemlerinden dolayı doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu” kuralına yer verilmiş, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin (b) bendinde de; idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanların idareye karşı tam yargı davası açabileceği hükme bağlanmıştır.
Dava tarihinde yürürlükte olan, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 6.maddesinin 1. fıkrasında;” Üzerindeki bina yıkılarak arsa hâline gelen taşınmazlarda daha önce kurulmuş olan kat irtifakı veya kat mülkiyeti, ilgililerin muvafakatleri aranmaksızın Bakanlığın talebi üzerine ilgili tapu müdürlüğünce resen terkin edilerek, önceki vasfı ile değerlemede bulunularak veya malik ile yapılan anlaşmanın şartları tapu kütüğünde belirtilerek malikleri adına payları oranında tescil edilir. Taşınmazların niteliği resen mevcut duruma göre tescil edilir. Bu taşınmazların sicilinde bulunan ayni ve şahsi haklar ile temlik hakkını kısıtlayan veya yasaklayan her türlü şerh, hisseler üzerinde devam eder. Belirtilen haklar ve şerhler, tapuda; tevhit, ifraz, terk, tescil, kat irtifakı ve kat mülkiyeti tesisine ilişkin işlemlerin yapılmasına engel teşkil etmez ve bu işlemlerde muvafakat aranmaz. Bu şekilde belirlenen uygulama alanında cins değişikliği, tevhit, ifraz, terk, ihdas ve tescil işlemleri muvafakat aranmaksızın Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından resen yapılır veya yaptırılır. Bu parsellerin malikleri tarafından değerlendirilmesi esastır. Bu çerçevede riskli alanlar ve rezerv yapı alanlarında uygulama yapılan etap veya adada, riskli yapılarda ise bu yapıların bulunduğu parsellerde, yapılar yıktırılmadan önce, parsellerin tevhit edilmesine, münferit veya birleştirilerek veya imar adası bazında uygulama yapılmasına, ifraz, terk, ihdas ve tapuya tescil işlemlerine, yeniden bina yaptırılmasına, payların satışına, kat karşılığı veya hasılat paylaşımı ve diğer usuller ile yeniden değerlendirilmesine, yapının paydaşı olup olmadıkları gözetilmeksizin sahip oldukları hisseleri oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile karar verilir. Bu karara katılmayanların arsa payları, Bakanlıkça rayiç değeri tespit ettirilerek ve bu değerden az olmamak üzere anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık artırma usulü ile satılır…” hükmüne yer verilmiştir.
Dava tarihinde yürürlükte olan, 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği’nin 12/2- 3.maddesinde; “Taşınmazın değeri; ilgili kurum bünyesinden en az üç kişiden teşkil olunacak kıymet takdir komisyonları marifetiyle veya hizmet satın alınmak suretiyle tespit edilir. Taşınmazın değeri; taşınmaz değerleme konusunda uzman kişi, kurum veya kuruluşlardan bilgi alınarak ve mahallin emlak alım satım bürolarından alınacak bilgilerden de faydalanılarak, 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11 inci maddesindeki esaslara göre tespit edilir.” hükmüne, aynı Yönetmeliğin 15/A maddesinin 2. fıkrasında; ” Satışı yapılacak arsa paylarının rayiç değerini tespit etmek ve sonrasında satış işlemini gerçekleştirmek üzere, Müdürlük bünyesinde, biri başkan ikisi üye olmak üzere, en az üç kişiden oluşan Bedel Tespiti Komisyonu ile Satış Komisyonu teşkil olunur. Rayiç değer, maliklerce Sermaye Piyasası Kuruluna kayıtlı olarak faaliyet gösteren lisanslı değerleme kuruluşlarına tespit ettirilmiş olan taşınmazın değeri de gözetilerek Bedel Tespiti Komisyonunca belirlenir.” kuralına, aynı maddenin 6.fıkrasında; “Açık artırmaya en az üçte iki çoğunluk ile anlaşan paydaşlar dışında herhangi biri katılamaz.” kuralına, aynı maddenin 8.fıkrasında; “Komisyon, yedinci fıkrada belirtilen şekilde yapılan satış işlemi sonunda, tespit edilen rayiç bedelden az olmamak üzere, en yüksek bedeli teklif eden paydaşa satış yapılmasını karara bağlar ve bu paydaştan satış bedelinin yedi gün içerisinde banka nezdinde açtırılacak vadeli hesaba yatırılması istenir. Bu süre içerisinde satış bedeli yatırılmaz ise, pey süren diğer maliklere sırasıyla bildirimde bulunulur ve satış bedelini yatıran paydaşa satış yapılır.” kuralına, aynı maddenin 9. fıkrasında; “Açık arttırma ile satışa iştirak eden tek bir paydaş olması halinde, belirlenen rayiç değerinden az olmamak üzere bu paydaşın vereceği teklif geçerli kabul edilir.” kuralı yer almaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14. maddesinin 3. fıkrasının (f) bendinde dava dilekçelerinin husumet yönünden inceleneceği, 15/1-c maddesinde ise; davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım gösterilerek açılması durumunda dava dilekçesinin belirlenecek gerçek hasma tebliğ edileceği, aynı Kanunun 14. maddesinin 6. fıkrasında; yukarıda belirtilen usule aykırılığın ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde davanın her aşamasında 15. madde hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş, yine aynı Kanunun 49/1-c maddesinde ise; usul hükümlerine uyulmamış olunması, kararın bozulmasını gerektiren sebepler arasında sayılmıştır.
Davanın hizmet kusuru bulunan idarelerin husumetiyle görülmesi ve husumet yöneltilen tarafın açık ve kesin bir şekilde dava dilekçesinde belirtilmesi gerektiğinden, yargı yerince yapılan inceleme sonucunda, davanın konusu esas alınmak suretiyle, davalı tarafın hatalı gösterilmiş olması halinde, husumetin düzeltilmesine re’sen karar verileceği ve varsa dava konusuna ilişkin hizmet kusurunda ilgisi olmayan tarafın husumet mevkiinden çıkartılarak, davanın doğru hasım belirlenerek görülmesine karar verileceği tabii olup, davaya konu uyuşmazlığın incelenmesi ve sonuçlandırılmasının ancak husumetin doğru olarak tespit edilmesine bağlı olması nedeniyle husumete yönelik eksiklik ya da yanlışlık içeren bir kararın bu yönden usul hükümlerine aykırılık taşıyacağı açıktır.
Bu durumda, davanın İstanbul Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından oluşturulan komisyon tarafından belirlenen davacının arsa payının bedeline ilişkin tespiti içeren bedel tespit raporunun hatalı düzenlendiği, bu nedenle arsa payının gerçek değerinde satılmayıp daha düşük bedelle satıldığından bahisle hizmet kusuru bulunan idare aleyhine açılan tazminat davası olduğu dikkate alındığında, davanın İstanbul Valiliği husumetiyle görülmesi gerektiği, dava konusu zararın doğmasında kusuru bulunmadığı anlaşılan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının davanın tarafı olmasına yasal olanak bulunmadığından, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi uyarınca “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının” hasım mevkiinden çıkarılarak davanın İstanbul Valiliği ” husumetiyle görülüp karara bağlanması gerekirken, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının hasım mevkine alınarak verilen temyize konu İdare Mahkemesi kararında usul hükümlerine uyarlık bulunmamaktadır.
Maddi tazminat yönünden;
Arsa payının rayiç değeri belirlenirken, bilirkişi kurulunca, taşınmazın cins ve nevi, yüzölçümü, kıymetini etkileyecek bütün nitelik ve unsurları, her unsurun ayrı ayrı değeri, varsa vergi beyanı, varsa resmi makamlarca veya Sermaye Piyasası Kuruluna kayıtlı olarak faaliyet gösteren lisanslı değerleme kuruluşlarınca yapılmış kıymet takdirleri, taşınmazın mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri, özel amacı olmayan emsal (uyuşmazlığa konu taşınmazın çevresinin imar planındaki kullanım biçimi, yapılaşma koşulları ve konumları açısından benzer özellikleri olan taşınmazlar arasından seçilmeli, davaya konu taşınmaz kadastro parseli ise; emsal alınacak taşınmaz da kadastro parseli olmalı ya da emsal parsel imar parseli ise, emsal taşınmazda kesilen düzenleme ortaklık payı oranı ölçüsünde davaya konu taşınmaz bedeli düşülerek taşınmazın gerçek bedeli belirlenmeli) satışlara göre satış değeri, bedele etki eden tüm kanuni veriler, imar verileri, taşınmazın özgün nitelik ve kullanım şekli, değeri etkileyen hak ve yükümlülükleri, gayrimenkul üzerinde ayni ve şahsi irtifak hakları ve gayrimenkul mükellefiyetleri vb. bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçülerin belirlenmesi suretiyle, 6306 sayılı Kanun kapsamında davacının arsa payı satış işleminin yapıldığı ihaleye esas bedel tespitinin yapıldığı tarih itibarıyla (30.06.2016) arsa payı bedelini tespit edecek nitelikte hazırlanacak rapor dikkate alınarak Mahkemece karar verilmesi gerekmektedir.
Davada; Mahkeme tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda; taşınmaz satış ilanları emsal kabul edilerek değerlendirme yapıldığı, yukarıda belirlenen esaslara göre belirlenmiş ve bedel tespiti tarihi (30.06.2016) veya yakın bir tarih itibarıyla gerçekleşmiş bir satış emsal alınarak yapılmış bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda; dava konusu taşınmazla aynı yapılaşma koşullarına sahip, eş değer özellikleri olan ve gerçekleşmiş bir satışa konu olmuş taşınmaz veya taşınmazlar emsal olarak belirlenmek suretiyle ek rapor alınması veya gerekli görülmesi durumunda yeni bir bilirkişi kurulunca, yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan hususların, temyiz aşamasında dosyaya sunulan bilgi ve belgelerin de dikkate alınması ve idarece yapılan satış ihalesine esas bedel tespiti tarihi olan (30.06.2016) tarihi esas alınmak suretiyle, davaya konu taşınmazdaki davacının arsa payı bedelinin tespit edilerek uyuşmazlığın esası hakkında yeniden karar verilmesi gerekmektedir.
Manevi tazminat yönünden;
Mahkemece manevi tazminata hükmedilebilmesi, kişinin fizik yapısını zedeleyen, yaşama ve kazanma gücünün azalması sonucunu doğuran olayların meydana gelmesi ve/veya idarenin hukuka aykırı bir işlem veya eylemi sonucunda ağır bir elem ve üzüntünün duyulmuş olması ya da şeref ve haysiyetinin rencide edilmiş bulunması durumunda söz konusu olabilir.
Toplumumuzda, bireylerin taşınmaz sahibi olma anlayışının manevi etkileri ve olayın niteliği de göz önünde tutularak, arsa payının değerinden düşük satılması nedeniyle oluşan zararın, kişideki etkisine göre mahkemece “takdiren” manevi tazminata da hükmedilmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlığa konu olayda, Mahkemece yaptırılacak bilirkişi incelemesi neticesinde idarenin hizmet kusuru bulunduğu saptanır ise davacının duyduğu ağır elem ve üzüntünün kısmen de olsa giderilebilmesi için “takdiren” belirlenen miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, manevi tazminat istemi yönünden de davanın reddedilmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Bu itibarla, dava konusu tazminat isteminin kısmen kabulü ile kısmen reddi yolundaki Mahkeme kararına karşı yapılan istinaf başvurularının reddi yolundaki temyize konu Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
- 2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan tarafların temyiz istemlerinin kabulüne,
- Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin Mahkeme kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin …tarih ve E: …, K: …sayılı kararının BOZULMASINA,
- Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 19/04/2022 tarihinde, kesin olarak, oyçokluğuyla karar verildi.