Parselasyon işlemlerinde imar parsellerinin mutlaka eski kadastro parseli üzerine rastlatılması zorunluluğu bulunmadığı, bunun bir iptal nedeni olmadığı, ancak parselasyon planının tebliğ edilmemesi nedeniyle işlemin iptalinin sonucu itibariyle yerinde olduğu
Dava, taşınmazın 6785 sayılı yasanın 42.maddesi uyarınca düzenlemeye tabi tutulmasına ilişkin parselasyon planının iptali dileğiyle açılmış olup, İdare Mahkemesince verilen kararla, ada dağıtım cetvelinde düzenlemeden sonra oluşturulan imar parsellerinin tamamının kadastro 370 ada, 204 parsel içinde kaldığı belirtilmesine karşın, parselasyon planında 1 ve 13 sayılı imar parsellerinin büyük kısmının davacılara ait kadastro 203 parsel üzerinde kaldığı ayrıca işlemin İmar Yasasının 45. maddesi uyarınca ilgililere Tebligat Kanununa göre tebliğ edilmediği gerekçeleriyle işlem iptal edilmiş, karar davalı belediye ile davalı yanında müdahiller tarafından temyiz edilmiştir.
6785 sayılı İmar Kanununun 1605 sayılı Kanunla değişik 42.maddesine göre belediyelerin imar sınırı içindeki binalı ve binasız arazi ve arsaların plan ve mevzuata uygun biçimde inşaata veya tespit edilmiş olan diğer kullanma şekillerine elverişli duruma getirilmesi maksadıyla düzenlenmesi için bunları sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleriyle, yol fazlalarıyla ve belediyeye, kamu tüzel kişilerine, kamu kurumlarına ait yerlerle birleştirerek, plan ve mevzuat icaplarına göre hisseli veya hissesiz olarak yeniden parsellere ayırmaya ve bu parselleri ilgililere dağıtmaya yetkili oldukları kurala bağlanmış, aynı yasanın 45.maddesinde de bu hükme dayanılarak imar ve yol istikamet planlarına göre hazırlanan parselasyon planlarının Belediye Encümeninin onayından sonra, bir ay süreyle belediye dairesine asılacağı ve ilgililere tebligat kanunu hükümlerine göre tebliğ olunacağı belirtilmiştir.
Öte yandan, İmar Kanununun 42.maddesi uyarınca yapılacak arazi ve arsa düzenlemeleri hakkında Yönetmeliğin 35.maddesinde de, mal sahibine tahsis edilen miktarın bir imar parselinden küçük olması veya diğer teknik ve hukuki nedenlerle müstakil olarak parsel verilmemesi halinde bu parseller yerine mümkün olduğu kadar aynı şart ve de|erde şuyulu parsel verilmesi öngörülmüştür.
Olayda, davacılara ait yüzölçümü 21.423 m2 olan kadastro 370 ada, 203 sayılı parselin 14.468 m2 sinin düzenlemeye alındığı, yasal % 25 oran dahilinde 3617 m2 sinin düzenleme ortaklık payı olarak düşürüldükten sonra kalan kısmına karşılık yeni oluşturulan 4492 m2 yüzölçümlü 3660 sayılı imar adasının tümünün, keza toplam alanı 2566 m2 olan 3659 sayılı imar adasının da tümünün 8 ayrı parsel halinde davacılara müstakilen tahsis edildiği, düzenleme alanında başkaca imar parselinin müstakilen verilememesi zorunluluğu nedeniyle 3661 sayılı imar adasının 14.120 m2 yüzölçümlü 1 sayılı parselinden de 3793 m2 lik hisse verildiği dosyada yer alan belgelerin incelenmesinden anlaşılmış olup, tesis edilen işlemde mevzuata aykırılık görülmemiştir.
Diğer taraftan, ada dağıtım cetveli ve parselasyon planı tamamen yeni yapılan düzenlemeyle ilişkili ve oluşturulan imar parsellerinin yerleşimi, yeni malikleri ile hisse miktarlarını gösteren birer belge olup, anılan cetvel ile buna bağlı parselasyon planının, kadastral haritayla eski kadastro parsellerinin yerleri arasından karşılaştırılmak suretiyle birbirlerine olan aykırılıklarından söz etmenin yapılan düzenlemelerin amacı ve kuralları ile bağdaşmayacağı tabidir.
Bu itibarla İdare Mahkemesinin parselasyon planının esasına ilişkin iptal gerekçesinde yasal isabet görülmemiştir. Ancak; Belediye Encümeni kararı ile onaylanan parselasyon planının kanun hükmüne aykırı olarak davacılara tebliğ edilmeyip ilanen duyuruda bulunmakla yetinildiği bizzat davalı belediyenin temyiz dilekçesinde de kabul edilmesi nedeniyle işlemin iptali yolunda verilen İdare Mahkemesi kararının bu konuya ilişkin bölümünde yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz edilen İdare Mahkemesi kararının yukarıda değinilen bu gerekçeyle onanmasına karar verildi.