1. Anasayfa
  2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi E: 2015/4706 K: 2016/1492 T: 01.03.2016


Özet: İhtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak tahliye davalarının belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde bu kanunun 328. maddesinde fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açılması gerekir. TBK.’nun 353. maddesi uyarınca kiraya veren, daha önce veya en geç davanın açılması için öngörülen sürede dava açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse dava, bildirimi takip eden uzayan bir kira yılı sonuna kadar açılabilir.

Dava, konut ihtiyacı nedeniyle tahliye ve alacak istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kiralananın tahliyesine, kira alacağı isteminin reddine karar verilmesi üzerine hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

6098 sayılı TBK.’nun 350/1. maddesi hükmüne göre ihtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak tahliye davalarının belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde bu kanunun 328. maddesinde fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açılması gerekir. TBK.’nun 353. maddesi uyarınca kiraya veren, daha önce veya en geç davanın açılması için öngörülen sürede dava açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse dava, bildirimi takip eden uzayan bir kira yılı sonuna kadar açılabilir. Dava açma süresi kamu düzenine ilişkin olup, davalı ileri sürmese bile mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir.

Davanın süresinde açılıp açılmadığının belirlenebilmesi için öncelikle kira sözleşmesinin başlangıç tarihinin ve süresinin bilinmesi zorunludur. Davacının bildirdiği bu tarihlere davalı karşı çıkarsa uyuşmazlığın tarafların gösterecekleri tanık dahil bütün deliller toplanarak bir hadise olarak çözüme kavuşturulması gerekir.

Olayımıza gelince; Davacı, dava dilekçesinde, davalının davacıya ait taşınmazı davalıya 01.02.2005 tarihinde 1.5 yıllığına kiraladığını, davalının kiraları ödemediği gibi davacı ve ailesini tehdit ettiğini, ayrıca davacının eşinin rahatsızlığı nedeniyle kiralanan taşınmaza ihtiyacı olduğunu belirterek kiralananın tahliyesini talep etmiştir. Davalı, dava konusu yerde 9 yıldır kiracı olduğunu, kira borcu bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, mahkemece davacının konut ihtiyacı nedeniyle kiralananın tahliyesine, kira alacağı isteminin reddine karar verilmiştir.

Davacı, yazılı kira sözleşmesi ibraz edememiş, davalının 01.02.2005 başlangıç tarihli ve 1.5 yıl süreli sözlü kira akdi gereğince kiracı olduğunu belirterek 23.05.2014 tarihinde iş bu davayı açmıştır. Yukarıda yazılı ilke de açıklandığı üzere davanın süresinde açılıp açılmadığının belirlenebilmesi için öncelikle kira sözleşmesinin başlangıç tarihinin ve süresinin bilinmesi zorunludur. Davacının bildirdiği bu tarihlere davalı karşı çıkarsa uyuşmazlığın tarafların gösterecekleri tanık dahil bütün deliller toplanarak bir hadise olarak çözüme kavuşturulması gerekir. Davacı, dava dilekçesinde, kira başlangıcının 01.02.2005 günü olduğunu açıklamış ise de davalı temyiz dilekçesinde kiralananda 01.09.2004 tarihinden beri kiracı olduğunu belirterek kira sözleşmesinin başlangıç tarihine karşı çıkmıştır. Ayrıca, dava açma süresi kamu düzenine ilişkin olup, davalı ileri sürmese bile mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir. Bu nedenle mahkemece öncelikle, davacı tarafa kira sözleşmesinin başlangıç tarihini (yılını) ve süresini kanıtlamak üzere imkan tanınmalı, yukarıdaki ilkede yazıldığı üzere uyuşmazlığın tarafların gösterecekleri tanık dahil bütün deliller toplanarak bir hadise olarak çözüme kavuşturulması ondan sonra işin esasına ilişkin karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın süresinde açılıp açılmadığı tam olarak çözüme kavuşturulmadan esasa ilişkin bir karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.